İZMİR- Ahmet Bayram
Geleneksel Türk müziğinin en büyük bestekarları arasında gösterilen ancak yaşamı hakkında çok az bilgi bulunan Tanburi Ali Efendi'nin bilinen 100'e yakın bestesi İzmir Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik Topluluğu ses sanatçısı ve araştırmacı Ümit Yazıcı'nın 8 yıllık çabası sonucu bir araya getirildi.
Midilli Adası'nda doğan ve genç yaşta İstanbul'a giderek dönemin ustalarından dini eğitiminin yanında musiki dersleri alan Tanburi Ali Efendi, müzik alanındaki yeteneği, sesinin güzelliği ile dini konulardaki bilgisiyle sarayda müezzinliğe daha sonra "Kudüs Payesi" verilerek ikinci imamlığa getirildi. 23 yıl bu makamda kalan Ali Efendi, 1885 yılında İzmir'e yerleşip, kentte müzik çevresinin oluşması için çalışmalar yapıp öğrenci yetiştirdi. Bestelerinin çoğunu da burada yaptı.
Bilinen tüm eserleri bir aradaİzmir Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik Topluluğu ses sanatçısı ve araştırmacı Ümit Yazıcı, "İzmir'de Musiki Günleri" adı altında bir konser serisine başladıklarını, bu seri dahilinde 19. yüzyılın en önemli Klasik Türk Müziği bestekarlarından Tanburi Ali Efendi'nin de farklı kaynaklardan günümüze ulaşan eserlerini seslendirdiklerini söyledi.
Yazıcı, daha sonra Dokuz Eylül Üniversitesinin verdiği destekle sanatçının eserlerini yazılı bir kaynakta kayıt altında tutmak için harekete geçtiklerini anlatarak, bu sürede klasik Türk müziğinin en büyük bestekarlarından olmasına rağmen hakkında çok fazla bilgi olmayan Tanburi Ali Efendi'nin hayatını araştırmaya başladığını belirtti.
Nota bilmediği halde 100'den fazla beste yapmışSanatçının nota bilmediği halde 100'den fazla bestesi olduğuna işaret eden Yazıcı, "Büyük bir müzik dehasına sahip olan Tanburi Ali Efendi'nin önemli bölümü Suzi-Dil makamındaki besteleri, kendisi gibi tanbur sanatçısı oğlu Aziz Mahmud Bey tarafından notaya dökülmüştür. Daha sonra derlenen bu eserlerin bir kısmı İstanbul Aksaray'daki bir yangında yok oldu. Bu eserlerin bazısı günümüze kadar ulaşmıştır." dedi.
Bütün bestekarların en büyük arzusunun unutulmaması olduğunu dile getiren Yazıcı, şöyle konuştu:
"Sanatçının dönemindeki edep anlayışı farklıydı. Eserlerin bir arada toplanması mümkün değildi. Aldıkları edep ile sanatçılarda 'Bu benim eserimdir, herkes çalsın, söylesin' anlayışı yoktu. Tanburi Ali Efendi'nin öğrencisi Rakım Elkutlu, yıllarca hocasının eserlerini bir araya getirmek için çabaladı. Elkutlu, hocasının eserlerinin yer aldığı bir külliyatı olsun istiyordu. Ancak bunu gerçekleştiremedi. İkinci kitabımda yaklaşık 8 senelik zaman zarfında Tanburi Ali Efendi'nin topladığım eserlerini bir araya getirdim."
"Avrupa'da olsa elini sürdüğü yerler dahi kıymet arz ederdi"Yazıcı, mezarın ilgisizlikten dolayı adeta kaybolduğunu, şu anda çok az sayıda kişinin bildiği mezar yerinin tescillenerek sanatçının kabrini onarmak istediklerini ifade etti.
Türk musikisinin en önemli bestekarının değerinin yeterince anlaşılamadığına işaret eden Yazıcı, "Bestekarımızın mezarının bilinmesini istiyoruz çünkü Tanburi Ali Efendi bizim kültür değerimiz, Türk müziğinin en büyük bestekarlarından. Avrupa'da bu nitelikte bir bestekar olsa elini sürdüğü yerler dahi kıymet arz ederdi." diye konuştu.
dikGAZETE.com