Sırbistan’ın Novi Sad kentinde düzenlenen organizasyonda serbest stil 125 kilo finalinde Azerbaycanlı Jamaladdin Magomedov’u 8-2 mağlup ederek 5. kez Avrupa şampiyonu olan Akgül, Avrupa Şampiyonası sürecinin biraz sıkıntılı geçtiğini ve ayak tarak kemiğindeki kırığa rağmen şampiyon olduğunu söyledi. 2016 Rio Olimpiyatlarının güreş adına çok başarılı geçtiğini kaydeden Akgül, “Kariyerimin tek eksik madalyası olimpiyat madalyasıydı ve bunu da şampiyonlukla taçlandırdım. 26 yaşındayım ve spor kariyerim 32-33 yaşına kadar devam edecek. O yüzden hedefim yeni Avrupa ve dünya şampiyonluklarıydı. Bundan dolayı olimpiyattan sonra biraz yoğun geçti ve 3-4 ay çalışamadım. Çalışmalara başladıktan sonra bir rahatsızlık geçirdim. Ayak tarak kemiğimde kırık meydana geldi. 1-2 ay ağırlık çalıştım. Ayağımı hiç çalıştıramadım. Bu Avrupa Şampiyonası süreci benim için çok sıkıntılı geçti.
Geçen sene de 17 santimetre yırtıkla gittim ve Gürcü sporcuya kaybetmiştim. Bu sene sakatlığım geçen yıla göre daha iyiydi. Bu sene de gidip tekrar şampiyon olup emaneti geri almak için Gürcü sporcuya bilenerek Avrupa Şampiyonası'na gittim. Rakibimi teknik üstünlük ile 10-0 yenerek rövanşını aldım. 2017 yılında tekrardan kemeri ülkemize getirdim. Şu anda son Avrupa, son Dünya ve son Olimpiyat şampiyonuyum. Hedefimiz olabildiğimiz kadar Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonluğu. Bu anlamda da çalışmalara hiç durmadan devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Özellikle fiziksel yapısı ile dikkat çeken Akgül, anatomik yapısı ile ilgili Amerika ve İngiltere’den teklif geldiğini ancak milli takım teknik kurulunun uygun bulmadığını söyledi. Ağır siklete göre çok hızlı ve teknik bir güreşinin olduğunu sözlerine ekleyen Akgül, “Sakatlıklar biraz beni yavaşlattı ve kondisyonumu düşürdü ama şuan eskiye göre biraz daha güçlüyüm, daha tecrübeliyim. Eski Taha’yı inşallah dünya şampiyonasında tüm dünyadaki güreş severlere izleteceğimin sözünü veriyorum” diye konuştu.
İran, Amerika ve Rusya’nın serbest güreşe önem verdiğine dikkat çeken milli güreşçi, dünyada kendisine denk 7-8 rakibinin olduğunu ve serbest güreşte şampiyon olmanın daha zor olduğunu vurguladı. 5 Avrupa şampiyonluğunun küçümsenmeyecek bir rakam olduğunu ve rekorun kendisinde olduğunu belirten Akgül, “Bu rekoru geliştirmek ve gerekirse ağabeylerimizi geçebilmek hedefim. Benim bu başarım 150-200 yıl sonra konuşulacak başarılardır” açıklamasını yaptı.
Partner bulmakta yaşanan sıkıntıya da değinen Akgül, konuşmasına şöyle devam etti:
“6 senedir hep böyle devam ediyorum. Partner sıkıntım hep olmuştur. Bizim ülkemizde bunun hiç olmaması gerekiyor. Tarihi Kırkpınar başpehlivanlarımız var. Onlar minder güreşine maalesef girmiyorlar. Minder güreşine girseler ve rekabet biraz artsa, kamplara gelseler ama maalesef gelmiyorlar. Gelmedikleri içinde ben 96 kilolarla, 84 kilolarla çalışmak zorunda kalıyorum. Ben bunun eksikliğini hissetmiyorum. 96 kilolarla çalıştığım zamanda hızlanıyorum. Hızlandığım için 120’lere göre biraz daha hızlı geliyorum. Bunu ben müsabaka içerisinde kullanıyorum. Kuvvet açısından da bir sıkıntı yaşamıyorum. Avrupa şampiyonasına giderken 2 tane güreş antrenmanı ile gittim. Bundan sonra da böyle olacak ama bizim için sıkıntı değil. Antrenmanın şiddetini arttırarak, bir kişi yerine 2-3 kişi ile güreşerek bunun eksikliğini atlatıyoruz.”
“Annemin hakkını ödeyemem”
Sponsorluk sorununun varlığına dikkat çeken Akgül, tüm dünyada futbol, basketbol ve voleybolun biraz daha ekonomileştiğini, bir spor olmaktan çok gelir kaynağına dönüştüğünü aktararak, "Amatör branşların kaderi maalesef böyle. Bizim ata sporumuz güreş çok başarılı olduğu halde gereken değeri görmüyor. Ülkemizde sponsorluk anlamında hiçbir bireysel sporcuya sponsor olunmuyor. Her gittiğimiz yerde şampiyon olup ülkemizin bayrağını göndere çektiren sporcularız. Biraz vefasızlık oluyor ama değer veren kurum ve kuruluşlar var. Özellikle Gençlik ve Spor Bakanlığımız, Ankara Büyükşehir Belediyesi gereken değeri ve önemi veriyorlar. Bunların sayısının artması gerekiyor. Sponsorlara biraz daha iş düşüyor” açıklamasında bulundu.
Şampiyonaya giderken annesi Gülbahar ve babası Recep Akgül’ün yanında olduğunu ve dualarını eksik etmediklerini kaydeden Akgül, “Onların orada olması bizim işimizi kolaylaştırdı ve kolay bir şekilde Avrupa şampiyonu oldum. Anneler Günü dolayısıyla kazandığım altın madalyayı anneme armağan ettim. Güreş çok ağır bir spor. Antrenmandan sonra iyi beslenmen lazım. Bu anlamda annemin hakkı ödenmez” diye konuştu.
“Evlendiğim zaman daha başarılı olacağımı düşünüyorum”
Evlilik hakkındaki düşüncelerini paylaşan 26 yaşındaki olimpiyat şampiyonu, “Nasip bu işler. Kısmetimiz gelip bir gün bizi bulacak. Uygun kişiyi bulunca da biz de geç kalmadan evlilik düşünüyoruz. Ben evcimen bir insanım. Annemin de dediği gibi antrenmanlarımdan arta kalan zamanlarda evimde vakit geçiririm. Sporda ancak böyle başarılı olunuyor. Olimpiyat şampiyonu olmak kolay değil. Her şeyine dikkat etmen gerekiyor. Evcimen olduğum ve özel hayatıma dikkat ettiğim için başarılı oldum. Şuan başarımın ve istikrarımın sebebi budur. Evlendiğim zamanda daha başarılı olacağımı düşünüyorum. Yaşam tarzım daha düzenli hale gelecek ve daha başarılı olacağım” dedi.
“Keşke şunu da başarsaydım diyebileceğim hiçbir başarı kalmadı”
2020 Olimpiyatları'ndan şampiyon olarak Türkiye’ye dönmek istediğini ifade eden Akgül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Olimpiyatlar her sporcunun hayalidir. Ben bunu başardım. Sporu bıraksam dahi keşke şunu da başarsaydım diyebileceğim hiçbir başarı kalmadı. Atletizme baktığımız zaman aklımıza ilk gelen Usain Bolt’tur. Şuan güreşte ben oyum. Ağır siklet olmam dolayısı ile tüm rakiplerime üstünlük sağlıyorum. Atletizmde Usain Bolt neyse ben oyum, yüzmede Micheal Phelps neyse ben oyum. Önümüzde Dünya Şampiyonası var. Biran önce çalışmalara başlayıp Paris’te 3’üncü kez dünya şampiyonluğunu elde etmek istiyorum. 2020 Olimpiyatlarında da ülkem benden altın madalya bekliyor. Orada da 2’nci kez Olimpiyat Şampiyonu olarak spor kariyerime devam etmek istiyorum. Zirvede bırakmak istiyorum. Ayağa düşmeden bu işi en tepede bırakmak istiyorum.”
"Ben bileğimin hakkı ile şampiyon oldum”
Dopingin sporcunun hapsi olduğunu söyleyen Taha Akgül, “Yediğimize, içtiğimize dikkat ediyoruz. Bu adalet için çok önemlidir. Allah bunu yapana başarıyı nasip etmez. Bu hak yemektir. Allah bana nasip etmesin. Ben olduğum bütün şampiyonlukları bileğimin hakkıyla oldum. Beslenmem tamamen doğal. Dışarıda gittiğimiz yerlerde de yememe içmeme dikkat ediyorum. Allah kimsenin başına böyle bir belayı bulaştırmasın. Bu sporcunun hapsidir” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Şampiyonluk madalyasını şehit annelerine ve kendisine armağan ettiği için Taha'ya teşekkür eden anne Gülbahar Akgül, maçtan çıkınca oğlunu arayıp tebrik ettiğini söyledi. Taha’nın, çocukluk döneminde yaramaz olup olmadığı ile ilgili ise şunları söyledi:
“Taha uyumlu, çalışkan, zeki ve her işini düzgün yapan uyumlu bir çocuktu. Yaramaz bir çocuk değildi Taha. Spordan geldikten sonra evine gelir, dinlenir. Dışarıyla pek bir ilgisi yok. Antrenmandan gelince evi daha çok tercih ediyor.”
Evlilik hakkında ise anne Akgül, “Hayırlısıysa inşallah o da olur. Allah’ım hayırlısını nasip etsin. Zaman gösterecek” dedi.
“Evlilik kendi kararı. Biz her zaman hazırız”
Bu duyguyu ve heyecanı kendilerine yaşattığı için mutlu olduklarını belirten baba Recep Akgül, duygularını şöyle aktardı:
“Çok gururluyuz. Her konuda Taha’nın yanındayız. Evlilik kendi kararı ve biz her zaman hazırız. Fikir ayrılığına düştüğümüz hiç olmadı. Güreşin içinden geldiğimiz için nerede ne yapılacağını biliyoruz. Antrenmandan geldiği zaman yemeği, çayı, meyvesi hazır olur. Zeki bir çocuktur. Derslerini de ihmal etmezdi. Şu an bile beraber gidiyoruz koşulara. Bizim bir beklentimiz vardı. Abisi belli bir seviyeye gelemedi. Burada zeki, prensipli ve sorumluluk sahibi olmak lazım. Hedefini çizmen lazım. Biz bunu Taha’da gördük. Fizik olarak da farklıydı abisinden.”
İlker Turak - Cem Geçim - Burak Altun
dikGAZETE.com