Galatasaray Kaleci Antrenörü Cladio Taffarel, sarı-kırmızılı takımda forma giydiği dönemde UEFA Kupası’nı kazanmalarıyla ilgili olarak, "Böyle bir mutluluk yaşamadım" dedi.
Galatasaray Dergisi’nin 156’ncı sayısında UEFA Kupası’nı kazanan kadronun en önemli parçalarından biri Claudio Taffarel’le samimi açıklamalarda bulundu. Taffarel’in mesajlarından öne çıkanlar şöyle:
“BİRBİRİNE BAĞLI BİR KADRO VARDI"
“Galatasaray’da oynadığım üç sene boyunca bizi başarıya götüren en önemli unsur arkadaşlıktı. Başarılı olmak istiyorsanız birbirine bağlı, destek olan, birbirini seven bir kadroya ihtiyacınız vardır. Bizim zamanımızda da inanılmaz bir arkadaşlık havası vardı takımda. Saha dışında da çok önemli bir arkadaşlığımız vardı ama en önemlisi saha içindeki yardımlaşmamızdı, çok üst düzeydi. Çok kaliteli bir ekip olduğumuzu düşünüyorum. Sadece yabancı ya da sadece yerli oyunculardan gelen bir kalite değildi bu. Bütün takımın kendine ait görevleri bulunuyordu. İleride gol kralı Hakan Şükür, hemen arkasında dünyanın en iyi ismi Hagi vardı. Kanatlarda Hasan Şaş, Ümit Davala, geriye baktığımızda inanılmaz dinamik bir orta saha Okan... Bizi yönlendiren, oynatan Suat... Defans hattında müthiş mücadele eden Bülent vardı, Ergün vardı. Herkesin mükemmel katkı sağlamasıyla adım adım kupaya ilerledik ve bu başarıyı kazandık.”
FİNAL MÜCADELESİNDEKİ KRİTİK KURTARIŞ
“Final mücadelesinde Henry’nin kafa vuruşu ve benim kurtarışım kesinlikle unutulmayan bir an. Şu anda Galatasaray’ın kaleci antrenörüyüm ama burada bile birisi beni yolda çevirdiğinde fotoğraf çektirmeden önce o pozisyondan bahsediyor. Ne kadar önemli bir pozisyon olduğunu taraftarın tepkileriyle daha iyi anlıyorum. Çok önemli bir dakikaydı. Bizi maça tekrardan bağlayan bir andı. Belki de kupayı almamızdaki en önemli etkenlerden biriydi. Ama diğer taraftan bakıldığında benim de görevim oydu. Bütün takım arkadaşlarımın takıma hizmet etme açısından kendilerine ait görevleri vardı, benim hizmetim de anca bu tip kurtarışlarla oluyordu. Çok önemli bir kurtarıştı evet ama ben sadece yapmam gerekeni yaptığımı düşünüyorum.”
“GERÇEK BİR TAKIMDI”
“Hagi çok önemli bir oyuncuydu. Takımın beyni, 10 numarası. Rakibi korkutan oyuncuların başında geliyordu. Bizim için en kritik isimlerden biriydi. Oyundan atılması ister istemez hepimizi çok üzdü. Ama hiçbirimiz asla umutsuzluğa kapılmadık. Çünkü o takım öyle bir kadroydu ki sadece Hagi’den, Hakan Şükür’den, Bülent Korkmaz’dan ibaret değildi, gerçek bir takımdı. İsimler elbette çok önemliydi ama bir kişinin eksikliği takımı çökertmiyordu. Hagi çıktıktan sonra sahada oynayan tüm arkadaşlarım o gücü tekrardan ortaya koydular. Bu yüzden Hagi’nin atılmasında da, Bülent Korkmaz’ın sakatlığında da karamsarlığa hiç kapılmadık.”
"BÖYLE BİR COŞKU YAŞAMADIM"
“Kupayı aldığımız, kaldırdığımız anda saha içinde yaşanan o coşku, o mutluluk inanılmazdı. Ama beni en çok etkileyen, Türkiye’ye döndüğümüzde yaşadıklarımızdı. Taraftarların Taksim’de oluşturduğu coşku, bizi bekleyenler, o sevinç, o sevgi gösterileri... Böyle bir duyguyu Türkiye’ye ilk kez yaşatan ekip biz olduk ve bu yüzden de inanılmaz bir yoğunluk vardı. Hayatımda böyle bir coşku, böyle bir mutluluk hiç yaşamadım.”
“2000 RUHUNU ÖRNEK ALMALIYIZ"
“Galatasaray gibi büyük bir camianın, Galatasaray gibi büyük bir kulübün hedeflerinin her zaman büyük olması gerekiyor. Türkiye Ligi şampiyonluğu ve Türkiye Kupası başarılarıyla yetinmememiz gerekiyor. Her zaman 2000 ruhunu, o takımı örnek almalıyız. O başarı, arkadaşlık ve beraberlik sayesinde geldi. UEFA Kupası’yla da sınırlı kalmadı. Sonrasında Süper Kupa’yı kazandık, Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynadık. Çıtayı daima yükseltmeye çalıştık. Aynısını bugün de yapmalıyız. Hedefimiz hep Avrupa olmalı.”
“HİÇBİR ZAMAN ŞOVA YÖNELİK BİR KALECİ OLMADIM"
“Abartılı plonjonlardan, gösterişe yönelik atlayışlardan hep kaçındım. Sade oynamaya çalıştım ve hep arkadaşlarıma güven aşılamak istedim. Çünkü bir takım için kaleciye güvenmek çok önemlidir. Arkadaşlarım da bana güveniyorlardı. Bunun da tek bir sırrı var: Çalışmak. Ben çok çalışkan bir kaleciydim. Hiç durmadan çalışırdım. Çünkü antrenman yaptığım zaman kendimi daha iyi hissediyordum ve bu sayede takım da daha iyi hissediyordu.”
“MUSLERA HER ZAMAN DAYA İYİ OLMAK İSTİYOR"
“Bir kaleci her zaman gelişebilir, çok çalışarak performansının üzerine bir şeyler ekleyebilir. Bu tamamen kalecinin çalışmasıyla ve kişiliğiyle alakalı bir durum. Muslera da böyle bir karakter. Çalışmayı çok seviyor, her zaman daha iyi olmak istiyor ve gelişime çok açık. Uruguay’dan İtalya’ya giderek çok önemli bir adım attı. Lazio’da önemli işler başardı ve sonrasında Türkiye’ye geldi. Bence Galatasaray’a gelmesi kariyeri açısından çok doğru, çok daha büyük bir adımdı. Çok çalışkan, çok istekli bir karaktere sahip. Bu yüzden kendisini sürekli geliştiriyor. Taraftar onu çok seviyor, ona büyük güç veriyor. Kulüp yönetimi, takım arkadaşları ve bizler de öyle. O da bu güveni gördükçe daha çok çalışıyor. Benim ve Fadıl Hoca’nın da katkılarıyla iyi noktalara geldiğini düşünüyorum.”
“TARAFLARIMIZA BORÇLUYUZ"
“Taraftarımıza çok üzgün olduğumuzu belirtmek istiyorum. Hiç hak etmedikleri bir sene yaşattık onlara. Uzun zamandır galip gelemeyen bir Galatasaray var. Böyle olmamalı tabii ki. Bazı taraftarlarımız bu durumu umursamadığımızı düşünüyor olabilir. Şunu bilsinler ki öyle bir şey yok. Gerçekten burada çalışan herkes, futbolcular, hocalar, personel, hepimiz puan kayıplarında en derin şekilde üzülüyoruz. Kendi aramızda neler yapabileceğimizi, bu durumu nasıl aşabileceğimizi sürekli konuşuyor, fikir alış verişi yapıyoruz. Taraftarımıza borçlu olduğumuzun farkındayız. Bu borcumuzu da umarım seneye en iyi şekilde ödeme fırsatı buluruz. Şu an önümüzde bir Türkiye Kupası var. Ne olursa olsun, bu kadar kötü geçen bir seneden sonra Türkiye Kupası’nı almak üzüntümüzü azaltabilir. O yüzden taraftarımıza en azından bir kupa hediye etmek istiyoruz. Diğer taraftan, taraftarımız bizim 12’nci adamımız. Bundan önce yaşadığımız başarıların hepsinde taraftarımızın payı ve emeği büyük. Bu yüzden onlardan ricam, bizi hiç terk etmesinler, bırakmasınlar. Evet, iyi bir sezon geçirmedik. Ama ne olursa olsun bizim yanımızda olsunlar. Çünkü maça gidip stadı boş gördüğümüzde gerçekten büyük moral bozukluğu yaşıyoruz ve çok güç kaybediyoruz.”
(İHA)
Galatasaray Dergisi’nin 156’ncı sayısında UEFA Kupası’nı kazanan kadronun en önemli parçalarından biri Claudio Taffarel’le samimi açıklamalarda bulundu. Taffarel’in mesajlarından öne çıkanlar şöyle:
“BİRBİRİNE BAĞLI BİR KADRO VARDI"
“Galatasaray’da oynadığım üç sene boyunca bizi başarıya götüren en önemli unsur arkadaşlıktı. Başarılı olmak istiyorsanız birbirine bağlı, destek olan, birbirini seven bir kadroya ihtiyacınız vardır. Bizim zamanımızda da inanılmaz bir arkadaşlık havası vardı takımda. Saha dışında da çok önemli bir arkadaşlığımız vardı ama en önemlisi saha içindeki yardımlaşmamızdı, çok üst düzeydi. Çok kaliteli bir ekip olduğumuzu düşünüyorum. Sadece yabancı ya da sadece yerli oyunculardan gelen bir kalite değildi bu. Bütün takımın kendine ait görevleri bulunuyordu. İleride gol kralı Hakan Şükür, hemen arkasında dünyanın en iyi ismi Hagi vardı. Kanatlarda Hasan Şaş, Ümit Davala, geriye baktığımızda inanılmaz dinamik bir orta saha Okan... Bizi yönlendiren, oynatan Suat... Defans hattında müthiş mücadele eden Bülent vardı, Ergün vardı. Herkesin mükemmel katkı sağlamasıyla adım adım kupaya ilerledik ve bu başarıyı kazandık.”
FİNAL MÜCADELESİNDEKİ KRİTİK KURTARIŞ
“Final mücadelesinde Henry’nin kafa vuruşu ve benim kurtarışım kesinlikle unutulmayan bir an. Şu anda Galatasaray’ın kaleci antrenörüyüm ama burada bile birisi beni yolda çevirdiğinde fotoğraf çektirmeden önce o pozisyondan bahsediyor. Ne kadar önemli bir pozisyon olduğunu taraftarın tepkileriyle daha iyi anlıyorum. Çok önemli bir dakikaydı. Bizi maça tekrardan bağlayan bir andı. Belki de kupayı almamızdaki en önemli etkenlerden biriydi. Ama diğer taraftan bakıldığında benim de görevim oydu. Bütün takım arkadaşlarımın takıma hizmet etme açısından kendilerine ait görevleri vardı, benim hizmetim de anca bu tip kurtarışlarla oluyordu. Çok önemli bir kurtarıştı evet ama ben sadece yapmam gerekeni yaptığımı düşünüyorum.”
“GERÇEK BİR TAKIMDI”
“Hagi çok önemli bir oyuncuydu. Takımın beyni, 10 numarası. Rakibi korkutan oyuncuların başında geliyordu. Bizim için en kritik isimlerden biriydi. Oyundan atılması ister istemez hepimizi çok üzdü. Ama hiçbirimiz asla umutsuzluğa kapılmadık. Çünkü o takım öyle bir kadroydu ki sadece Hagi’den, Hakan Şükür’den, Bülent Korkmaz’dan ibaret değildi, gerçek bir takımdı. İsimler elbette çok önemliydi ama bir kişinin eksikliği takımı çökertmiyordu. Hagi çıktıktan sonra sahada oynayan tüm arkadaşlarım o gücü tekrardan ortaya koydular. Bu yüzden Hagi’nin atılmasında da, Bülent Korkmaz’ın sakatlığında da karamsarlığa hiç kapılmadık.”
"BÖYLE BİR COŞKU YAŞAMADIM"
“Kupayı aldığımız, kaldırdığımız anda saha içinde yaşanan o coşku, o mutluluk inanılmazdı. Ama beni en çok etkileyen, Türkiye’ye döndüğümüzde yaşadıklarımızdı. Taraftarların Taksim’de oluşturduğu coşku, bizi bekleyenler, o sevinç, o sevgi gösterileri... Böyle bir duyguyu Türkiye’ye ilk kez yaşatan ekip biz olduk ve bu yüzden de inanılmaz bir yoğunluk vardı. Hayatımda böyle bir coşku, böyle bir mutluluk hiç yaşamadım.”
“2000 RUHUNU ÖRNEK ALMALIYIZ"
“Galatasaray gibi büyük bir camianın, Galatasaray gibi büyük bir kulübün hedeflerinin her zaman büyük olması gerekiyor. Türkiye Ligi şampiyonluğu ve Türkiye Kupası başarılarıyla yetinmememiz gerekiyor. Her zaman 2000 ruhunu, o takımı örnek almalıyız. O başarı, arkadaşlık ve beraberlik sayesinde geldi. UEFA Kupası’yla da sınırlı kalmadı. Sonrasında Süper Kupa’yı kazandık, Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynadık. Çıtayı daima yükseltmeye çalıştık. Aynısını bugün de yapmalıyız. Hedefimiz hep Avrupa olmalı.”
“HİÇBİR ZAMAN ŞOVA YÖNELİK BİR KALECİ OLMADIM"
“Abartılı plonjonlardan, gösterişe yönelik atlayışlardan hep kaçındım. Sade oynamaya çalıştım ve hep arkadaşlarıma güven aşılamak istedim. Çünkü bir takım için kaleciye güvenmek çok önemlidir. Arkadaşlarım da bana güveniyorlardı. Bunun da tek bir sırrı var: Çalışmak. Ben çok çalışkan bir kaleciydim. Hiç durmadan çalışırdım. Çünkü antrenman yaptığım zaman kendimi daha iyi hissediyordum ve bu sayede takım da daha iyi hissediyordu.”
“MUSLERA HER ZAMAN DAYA İYİ OLMAK İSTİYOR"
“Bir kaleci her zaman gelişebilir, çok çalışarak performansının üzerine bir şeyler ekleyebilir. Bu tamamen kalecinin çalışmasıyla ve kişiliğiyle alakalı bir durum. Muslera da böyle bir karakter. Çalışmayı çok seviyor, her zaman daha iyi olmak istiyor ve gelişime çok açık. Uruguay’dan İtalya’ya giderek çok önemli bir adım attı. Lazio’da önemli işler başardı ve sonrasında Türkiye’ye geldi. Bence Galatasaray’a gelmesi kariyeri açısından çok doğru, çok daha büyük bir adımdı. Çok çalışkan, çok istekli bir karaktere sahip. Bu yüzden kendisini sürekli geliştiriyor. Taraftar onu çok seviyor, ona büyük güç veriyor. Kulüp yönetimi, takım arkadaşları ve bizler de öyle. O da bu güveni gördükçe daha çok çalışıyor. Benim ve Fadıl Hoca’nın da katkılarıyla iyi noktalara geldiğini düşünüyorum.”
“TARAFLARIMIZA BORÇLUYUZ"
“Taraftarımıza çok üzgün olduğumuzu belirtmek istiyorum. Hiç hak etmedikleri bir sene yaşattık onlara. Uzun zamandır galip gelemeyen bir Galatasaray var. Böyle olmamalı tabii ki. Bazı taraftarlarımız bu durumu umursamadığımızı düşünüyor olabilir. Şunu bilsinler ki öyle bir şey yok. Gerçekten burada çalışan herkes, futbolcular, hocalar, personel, hepimiz puan kayıplarında en derin şekilde üzülüyoruz. Kendi aramızda neler yapabileceğimizi, bu durumu nasıl aşabileceğimizi sürekli konuşuyor, fikir alış verişi yapıyoruz. Taraftarımıza borçlu olduğumuzun farkındayız. Bu borcumuzu da umarım seneye en iyi şekilde ödeme fırsatı buluruz. Şu an önümüzde bir Türkiye Kupası var. Ne olursa olsun, bu kadar kötü geçen bir seneden sonra Türkiye Kupası’nı almak üzüntümüzü azaltabilir. O yüzden taraftarımıza en azından bir kupa hediye etmek istiyoruz. Diğer taraftan, taraftarımız bizim 12’nci adamımız. Bundan önce yaşadığımız başarıların hepsinde taraftarımızın payı ve emeği büyük. Bu yüzden onlardan ricam, bizi hiç terk etmesinler, bırakmasınlar. Evet, iyi bir sezon geçirmedik. Ama ne olursa olsun bizim yanımızda olsunlar. Çünkü maça gidip stadı boş gördüğümüzde gerçekten büyük moral bozukluğu yaşıyoruz ve çok güç kaybediyoruz.”
(İHA)