WASHINGTON (AA) - Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Washington Ofisi (SETA DC) tarafından düzenlenen "Türkiye'nin Cerablus Harekatı" başlıklı panele katılan uzmanlar, Fırat Kalkanı Harekatı'nın Suriye'nin kuzeyindeki denklemi Türkiye lehine değiştirdiği görüşünde birleşti.
SETA DC'nin organize ettiği "Türkiye'nin Cerablus Harekatı" paneline Suriye Yüksek Müzakere Komitesi Danışmanı Bassam Barabandi, Yeni Amerikan Güvenlik Merkezi Uzmanı Nicholas Heras, SETA DC Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat ve Ulusal Savunma Üniversitesi Kıdemli Araştırmacısı Denise Natali konuşmacı olarak katıldı. Panelin moderatörlüğünü SETA DC Direktörü Kadir Üstün yaptı.
Türkiye'nin, kuzey Suriye'deki gelişmeler bağlamında ulusal güvenlik endişeleri çerçevesinde, aslında 2015 yılının kasım ayından bu yana hazırlık yaptığını anlatan Kanat, Cerablus merkezli Fırat Kalkanı Harekatı'nın bir bakıma "geç kalmış bir adım" olduğunu söyledi.
"DAEŞ'i Türkiye'nin sınırından uzak tutmak için şu ana kadar temizlenen bölgenin derinliği yeterli değil." diyen Kanat, Cerablus merkezli olarak başlayan ve Azez'e kadar DAEŞ teröristlerini temizleyen operasyonların devam edebileceğini belirtti.
Cerablus harekatının bölgenin yerel halkının evlerine dönmesine imkan sağladığına dikkati çeken Kanat, aynı zamanda Münbiç'i terk edip Fırat'ın doğusuna geçmeleri konusunda YPG güçleri üzerinde "zorlayıcı bir unsur" olduğunu belirtti.
"Fırat Kalkanı, Suriyeli Araplara YPG'ye alternatif olma zemini sunuyor"
Nicholas Heras, Türkiye'nin sınır bölgesinden DAEŞ teröristlerini temizlemesinin sadece kendi çıkarına değil aynı zamanda ABD'nin de çıkarına uygun olduğunu ifade etti.
Heras, "Fırat Kalkanı Harekatı, Türkiye'ye, Suriyeli Arap güçlerinin YPG'ye alternatif olarak mobilize olabileceği bir zemin oluşturma imkanı verdi." dedi.
Türkiye'nin Kuzey Suriye'de güvenli bölge oluşturmasının mümkün olması halinde bunun Beşşar Esed rejimi ve Rusya için "de facto olarak girilmez bölge" anlamına geleceğini dile getiren Heras, ülkenin kuzeyindeki Fırat Kalkanı Harekatı'nın denklemi değiştirdiğine işaret etti.
ABD'nin Suriye'de müttefik aradığı dönemde "Esed üzerinden DAEŞ'le savaşacak ortaklar araması gerektiğini" dile getiren Denise Natali ise, "ABD'nin YPG'ye verdiği desteğin dolaylı sonucu, PYD'nin topraklarını genişletmesi ve gücünü artırması olmuştur." şeklinde konuştu.
"Rakka operasyonunda YPG güçleri yer almamalı"
"Rakka'ya düzenlenecek operasyonda YPG güçleri yer almamalı." diyen Natali, PYD'nin gücünü artırmasını PKK'nın Türkiye'ye karşı koz olarak kullandığına vurgu yaptı.
ABD'nin hem Türkiye'ye hem de Suriye'deki Kürt gruplara karışık mesajlar gönderdiğini belirten Natali, bu durumun zaten uzun süren iç savaş sürecindeki sorunları daha da derinleştirdiğini ifade etti.
PYD'nin mevcut durumda topraklarını genişletiyor olmasının, bu durumu her zaman sürdürebileceği anlamına gelmediğini savunan Natali, birkaç yıl içerisinde dengelerin ve dolayısıyla da toprak paylaşımının değişebileceğini öne sürdü.
Suriye'deki iç savaşın sona ermesi anlamındaki müzakerelerde önemli bir yeri olan Bassam Barabandi ise ülkenin kuzeyinde ABD'nin Sünni Araplara "eğit-donat" programı uyguladığını ancak sadece Kürt gruplara silah verdiğini aktardı.
Barabandi, (aralarında PKK'nın Suriye uzantısı PYD'nin silahlı kolu YPG'nin de olduğu) silah verilen bu grupların yeterince güvenlik kontrolünden geçmediğini, dolayısıyla ABD'nin DAEŞ'le mücadele kapsamında yeterince hassas davranmadığını anlattı.
"Yerel halk memnuniyetle karşıladı"
"Türkiye'nin Cerablus operasyonu, bölgedeki yerel halk tarafından memnuniyetle karşılandı." diyen Barabandi, insanların kendilerini ilk kez topraklarını savunan gerçek savaşçılar gibi hissettiğini dile getirdi.
Türkiye'nin bölgeyle yakın ilişkilere sahip olduğuna dikkati çeken Barabandi, ülkedeki savaşın bir an önce durması için tüm uluslararası güçlerin sorumluluk alması gerektiğini kaydetti.
SETA DC'nin organize ettiği "Türkiye'nin Cerablus Harekatı" paneline Suriye Yüksek Müzakere Komitesi Danışmanı Bassam Barabandi, Yeni Amerikan Güvenlik Merkezi Uzmanı Nicholas Heras, SETA DC Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat ve Ulusal Savunma Üniversitesi Kıdemli Araştırmacısı Denise Natali konuşmacı olarak katıldı. Panelin moderatörlüğünü SETA DC Direktörü Kadir Üstün yaptı.
Türkiye'nin, kuzey Suriye'deki gelişmeler bağlamında ulusal güvenlik endişeleri çerçevesinde, aslında 2015 yılının kasım ayından bu yana hazırlık yaptığını anlatan Kanat, Cerablus merkezli Fırat Kalkanı Harekatı'nın bir bakıma "geç kalmış bir adım" olduğunu söyledi.
"DAEŞ'i Türkiye'nin sınırından uzak tutmak için şu ana kadar temizlenen bölgenin derinliği yeterli değil." diyen Kanat, Cerablus merkezli olarak başlayan ve Azez'e kadar DAEŞ teröristlerini temizleyen operasyonların devam edebileceğini belirtti.
Cerablus harekatının bölgenin yerel halkının evlerine dönmesine imkan sağladığına dikkati çeken Kanat, aynı zamanda Münbiç'i terk edip Fırat'ın doğusuna geçmeleri konusunda YPG güçleri üzerinde "zorlayıcı bir unsur" olduğunu belirtti.
"Fırat Kalkanı, Suriyeli Araplara YPG'ye alternatif olma zemini sunuyor"
Nicholas Heras, Türkiye'nin sınır bölgesinden DAEŞ teröristlerini temizlemesinin sadece kendi çıkarına değil aynı zamanda ABD'nin de çıkarına uygun olduğunu ifade etti.
Heras, "Fırat Kalkanı Harekatı, Türkiye'ye, Suriyeli Arap güçlerinin YPG'ye alternatif olarak mobilize olabileceği bir zemin oluşturma imkanı verdi." dedi.
Türkiye'nin Kuzey Suriye'de güvenli bölge oluşturmasının mümkün olması halinde bunun Beşşar Esed rejimi ve Rusya için "de facto olarak girilmez bölge" anlamına geleceğini dile getiren Heras, ülkenin kuzeyindeki Fırat Kalkanı Harekatı'nın denklemi değiştirdiğine işaret etti.
ABD'nin Suriye'de müttefik aradığı dönemde "Esed üzerinden DAEŞ'le savaşacak ortaklar araması gerektiğini" dile getiren Denise Natali ise, "ABD'nin YPG'ye verdiği desteğin dolaylı sonucu, PYD'nin topraklarını genişletmesi ve gücünü artırması olmuştur." şeklinde konuştu.
"Rakka operasyonunda YPG güçleri yer almamalı"
"Rakka'ya düzenlenecek operasyonda YPG güçleri yer almamalı." diyen Natali, PYD'nin gücünü artırmasını PKK'nın Türkiye'ye karşı koz olarak kullandığına vurgu yaptı.
ABD'nin hem Türkiye'ye hem de Suriye'deki Kürt gruplara karışık mesajlar gönderdiğini belirten Natali, bu durumun zaten uzun süren iç savaş sürecindeki sorunları daha da derinleştirdiğini ifade etti.
PYD'nin mevcut durumda topraklarını genişletiyor olmasının, bu durumu her zaman sürdürebileceği anlamına gelmediğini savunan Natali, birkaç yıl içerisinde dengelerin ve dolayısıyla da toprak paylaşımının değişebileceğini öne sürdü.
Suriye'deki iç savaşın sona ermesi anlamındaki müzakerelerde önemli bir yeri olan Bassam Barabandi ise ülkenin kuzeyinde ABD'nin Sünni Araplara "eğit-donat" programı uyguladığını ancak sadece Kürt gruplara silah verdiğini aktardı.
Barabandi, (aralarında PKK'nın Suriye uzantısı PYD'nin silahlı kolu YPG'nin de olduğu) silah verilen bu grupların yeterince güvenlik kontrolünden geçmediğini, dolayısıyla ABD'nin DAEŞ'le mücadele kapsamında yeterince hassas davranmadığını anlattı.
"Yerel halk memnuniyetle karşıladı"
"Türkiye'nin Cerablus operasyonu, bölgedeki yerel halk tarafından memnuniyetle karşılandı." diyen Barabandi, insanların kendilerini ilk kez topraklarını savunan gerçek savaşçılar gibi hissettiğini dile getirdi.
Türkiye'nin bölgeyle yakın ilişkilere sahip olduğuna dikkati çeken Barabandi, ülkedeki savaşın bir an önce durması için tüm uluslararası güçlerin sorumluluk alması gerektiğini kaydetti.