Suriye’de, savaşın başlamasıyla beraber hedef tahtasına konan binlerce kişinin cenazeleri toplu mezarlar ve boş arazilere atılıyor. Özellikle cezaevlerinde öldürülen siviller kimsenin ulaşamayacağı metruk yerlere bırakılıyor.
Suriye’nin Halep ve Şam kentindeki cezaevlerinde çekilen ve daha sonra yapılan işkencelere dayanamayarak görevini terk edip firar eden kişiler tarafından çekilen fotoğraflar, insanın kanını donduruyor. İşkence sonucu tırnakları çekilen, gözleri çıkarılan, kerpetenle eti çekilen, boğazına tıpa koyarak boğdurulan, karınları yarılarak ölüme terk edilen binlerce sivil, cezaevi avlusunda üst üste istiflenerek açık alanlara terk ediliyor.
Suriye’ye yakınlarını görmeye giden bir bayan, tutuklanarak üç ay karanlık bir odada kaldığını ve neler yaşadığını dehşet ve korku içinde anlattı. Yüzünü göstermek ve sesinin kaydedilmesinden son derece çekinen bayan, ancak sırtından çekilecek bir fotoğrafla anlatabileceğini ifade ederek çekincelerini ve yaşadıklarını şöyle ifade etti:
"Ben, kızımı ve gelinimi getirmek için Suriye’ye kendi köyüme gittim. Ancak, kontrol noktasında beni ve kızımı indirerek cezaevine götürdüler. Bana falan yakının nerede dediler, ben de ’bilmiyorum’ dedim. Ancak onlar bana inanmayarak, "Sen içeri gir belki içeride hatırlarsın’ dediler. Tam bir ay karanlık bir odada on metrekarelik yerde yüz kişi kaldık. Uyumak istediğimiz zaman elli kişi ayakta duruyor elli kişi uyumaya çalışıyor. Günlük yiyeceğimiz bir patates ya da bir salatalık idi. Günde bir pet bardak su veriliyordu. Odada zifiri karanlık hakim. Birbirimizi seslerimizle tanımaya çalışıyoruz."
"GÖZÜ ÇIKARILANLAR, BÖBREĞİ ALINANLAR..."
Karşı hücrelerde erkeklere işkence edildiğini anlatan bayan, şunları söyledi:
"Sesler kulak zarımızı zorluyordu. Tırnağı çekilenler, gözü çıkarılanlar, böbreği alınanlar, karnı yarılarak ölüme terk edilenleri anlıyorduk. Günde beş dakikalık ihtiyaç molasına çıkarıyorlardı. Bizleri de kasıtlı olarak işkence odalarının yanından geçiriyorlardı. Açık hücrelerde çekilmiş tırnaklar, gözü çıkartılıp yere atılanlar, barsağı çıkarılıp atılanlar, vücuttan çekilmiş et parçaları orta yerde duruyordu. Bazı kadınlar görüntüye dayanamayarak bayılıyor, bazıları sinir krizleri geçiriyordu. Bu şekilde üç ay ceza evinde kaldım. Halen gecenin bir yarısında korkudan uyanıyor kendimi ceza evinde hissediyorum. Dizlerimde romatizma ve kireçlenme oluştu. Mideme kramp giriyor. Halen kendimi ceza evinde hissediyorum ve korkuyla irkiliyorum. Dışarı çıktığımda beni bir garaja götürdüler ve şunu söylediler, ’Eğer burada gördüklerini ve duyduklarını anlatırsan, bütün yakınlarını şu cesetler gibi rezil bir şekilde bulursun’ diye tehdit ettiler. Araba garajında ölmüş veya öldürülmüş cesetler üst üste atılarak çürümeye terk edilmiş durumdaydı. Halen göz önümde hatırlar gibiyim, tamamen dehşet verici bir manzaraydı."
(İHA)