Doğu Afrika'nın en büyük ülkelerinden biri olan Sudan'da geçen yılki askeri darbenin ardından kurulan geçiş hükümeti, bir yandan Batı ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeye, diğer yandan da uzun yıllardır devlet güçleriyle çatışma halinde olan yerel kuvvetlerle yaşanan sorunları bitirmeye uğraşıyor.
Hükümet ile çok sayıda silahlı muhalif grubu bünyesinde barındıran Sudan Devrimci Cephesi arasında 17 yıllık çatışmaya son veren barış anlaşmasının 31 Ağustos'ta imzalanmasını yorumlayan uzmanlar, anlaşmanın ülkenin geleceği açısından "umut verici" olduğunu ancak Libya'ya taşınan Darfurlu paralı askerlerin ve anlaşmaya imza atmayan iki silahlı grubun kalıcı barışın önünde engel teşkil edebileceğini belirtti.
On binlerce insanın hayatını kaybettiği, yüz binlercesinin evlerinden olduğu çatışmaları sonlandıracak nitelik taşıması açısından büyük önem arz eden anlaşma, güvenlik, toprak mülkiyeti, yerinden olanların geri dönüşü, geçiş dönemi adaleti, tazminatlar, göçebeler ve çobanların desteklenmesi, servet ve iktidar paylaşımı ile mülteciler ve sığınmacılar gibi çatışmaların temel nedenlerinde mutabakatı vadediyor.
"Dönüm noktası olacak"Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Doğu ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Enver Arpa, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, anlaşmanın uygulanabilirse Sudan tarihinde önemli bir dönüm noktası olacağını dile getirdi.
Arpa, "Bu anlaşma, Sudan'ın ABD ve diğer ülkelerle olan ilişkilerinde bir dönüm noktası olacak. Sudan'ın teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarılması bu anlaşmanın imzalanmasına bağlanmış bulunuyor. Mutabakat, hem Sudan'ın iç istikrarı hem de dış ilişkileri açısından son derece önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir." dedi.
Anlaşmanın tam anlamıyla uygulanmasının diğer grupların dahliyle mümkün olabileceğini ve gelecek günlerde bu gruplar üzerinde bir baskı oluşturulması ve onların da imzaya zorlanmasının ihtimal dahilinde olduğunu ifade eden Arpa, "Uluslararası toplumun anlaşmaya yeterli desteği vermesi durumunda bu gruplar tamamen marjinalleşme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak." diye konuştu.
Arpa, seçimle işbaşına gelmediği için meşruiyet sorunu hisseden mevcut hükümetin, bu ve benzeri gelişmelerle uluslararası desteği güçlendirmeye çalışacağına işaret ederek, anlaşmanın hükümette ve yeni oluşturulacak mecliste de önemli değişiklikler gerektirdiğini, şu anda hükümetin önündeki en önemli sorunun bu hususların nasıl çözeceği olduğunu belirtti.
"Libya'ya giden paralı askerler yeni bir soruna yol açabilir"İHH İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) Afrika Araştırmacısı Dr. Serhat Orakçı, Mavi Nil, Darfur ve Güney Kurdufan'da görülen krizlerin her birinin birbirinden farklı ve kökleri geçmişe dayanan problemler olduğunun altını çizdi.
Darfur'daki krizin 2004 ve sonrasında dünya kamuoyunu meşgul ettiğinin hatırlatılması üzerine Orakçı, "Darfur'daki savaş, rejimin üzerinde baskı aracı olarak kullanıldı. Darfur'daki olayları kullanarak Güney Sudan'ın bölünmesini kolaylaştırdılar." ifadesini kullandı.
Devletle çatışan grupların etnik milliyetçilikten beslendiğini ve pragmatist bir siyaset izlediğini belirten Orakçı, anlaşmayla birlikte başlayacak geçiş sürecinde atılacak adımların kalıcı barışı da getirebileceğine işaret etti.
Orakçı, "Libya'da Hafter saflarında yer alan Darfurlu savaşçılar ülkelerine silah ve parayla, daha güçlü dönme planları yapıyor, bu gruplar ilerleyen yıllarda yeni bir soruna yol açabilir." diye konuştu.
Hükümetin iç sorunların üstesinden gelerek meşruiyetini kuvvetlendirmek istediğini ifade eden Orakçı, yönetimin dışarıdan ekonomik desteğe ihtiyacı olduğunu, Batı'yla ilişkileri normalleştirerek bu desteği sağlama hesapları yaptığını aktardı.
"Anlaşmaya katılmayan grupların dahli için Türkiye'nin desteğine ihtiyaç var"Güvenlik Stratejileri Uzmanı Dr. Tirab Abbkar Tirab da yıllardır ülkedeki iç savaşın getirdiği istikrarsızlığın bölgeyi olumsuz etkilediğini ancak bu anlaşmanın Sudan için istikrarlı bir dönemin başlangıcı olabileceğini söyledi.
Anlaşmaya katılmayan Abdulvahid Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM/AM) ile SPLM-N örgütünün Güney Kurdufan lideri Abdulaziz el-Hılu'nun, bölgelerinde oldukça söz sahibi olduğunu hatırlatan Tirab, "İki grubun anlaşmaya katılmaması, barışın eksik kalması anlamına geldiği gibi önümüzdeki süreçte iki bölgede savaşın tekrar başlaması anlamına da gelebilir." dedi.
Sudan'daki kritik süreçte barışın tam anlamıyla sağlanması ve anlaşmaya katılmayan grupların dahli için Türkiye'nin desteğine ihtiyaç olduğunu kaydeden Tirab, "İki ülkeyi de yakından bilen ve o bölge insanının gönüllerinde Türkiye'nin yerini gören biri olarak bu rolü oynayabilecek en uygun ülkenin Türkiye olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim." ifadesini kullandı.
Anlaşmayla bölgeye kendini yönetme ve ciddi anlamda gelir elde etme imkanı verildiğine dikkati çeken Tirab, "İlk bakışta herhangi bir sorun yok gibi görünse de bu anlaşma eğer gerçek anlamda barışı getirmezse ülkeyi tekrar bölünmeye kadar götürebilir. Ülkenin yaşadığı bu ekonomik şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda durum daha da karmaşık hal alıyor." uyarısında bulundu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com