USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

'Sosyologlar ülke kaderine ağırlıklarını koymalılar'

Sosyolog Prof. Dr. Meriç, "Sosyologların bilinçli bir ekip oluşturmaları, dağılmamaları ve meslek grubu oluşturarak ülke kaderine ağırlıklarını koymaları gerekmektedir." dedi.

'Sosyologlar ülke kaderine ağırlıklarını koymalılar'
06-08-2018 00:02
Google News

İSTANBUL

Sosyolog Prof. Dr. Ümit Meriç, İbn Haldun Üniversitesi tarafından Sheraton Grand Ataşehir Hotel'de düzenlenen, öğrencileri, alanında uzman isimler, akademisyenler ve kanaat önderleriyle bir araya getiren, "Geleceğim Sosyal Bilimler Zirvesi"nde düzenlenen söyleşide öğrencilerle tecrübelerini paylaştı.

Öğrencilere her zaman kalem ve kağıtla not alma alışkanlığı edinmeleri tavsiyesinde bulunan Meriç, cep telefonunun da asli amacının dışında kullanılmaması gerektiğini hatırlattı.

Cep telefonu ile insanların asosyal duruma sokulduğunu savunan Meriç, "Cep telefonlarınızı en basit haline yani sadece telefon haline getirin ve telefonlarla kıyılmış olan Katolik nikahından boşanın. Hayatınızın, vaktinizin sınırlı olduğunu idrak ederek ve bir kum saatindeki tanecikler gibi üsten alta düşen kum tanelerinin bir daha asla üste geçmeyeceğini bilerek nefeslerini kıymetlendirin. Hepimiz faniyiz. Bu kainatta neden bulunduğunuzu, bu dünyada niçin yaşadığınızı, bu toplumun bir ferdi olmak hasebiyle ne gibi hasletlere sahip olduğunuzu hesap ederek, keşfederek, karara vararak hayatınızı anlamlandırmanızı tavsiye ediyorum." diye konuştu.

Sosyolojinin tarifini yapan Meriç, geçmişi yorumlamak, bugünü anlamak ve yarını aydınlatmanın, sosyolojinin üstlenmek zorunda olduğu emperyal bir görev olduğunu ifade etti.

Türkiye'de sosyolojinin geçmişten bu yana durduğu yer ve değeri üzerine de açıklamalarda bulunan Meriç, şöyle konuştu:

"Sosyolojide noktalar yoktur, virgüller, soru işaretleri vardır. Dünyanın en büyük sosyologlarından Max Weber'in dediği gibi 'bilgi hiç sonuna varamayacağımız devamlı bir fetih çabasıdır.' Her an akış halindedir. Dolayısıyla bizim idrakimiz de bu akışı takip etmek zorundadır. Bir F-16 pilotunun dediği 'Eğer zekamın hızı uçağın hızının önüne geçmezse bu benim sonum olur.' Sosyologun zekası son derece dinamik olmalı, hareket halindeki toplumun yönünü veya yönlerini, akışının debisini ölçmeli ve kavramalıdır. Sosyolog için toplumun radarıdır demek yerinde olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti devletine, asırlık imparatorluğumuzun son yıllarında ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında gösterdiği saygı, Özal dönemi hariç Cumhuriyet kurulduktan sonra büyük ölçüde kaybolmuş, ilerleme ve düzenin ilmi olan sosyoloji, ilerlemenin ilmi olmaktan çıkıp düzenin ilmi haline getirilmiştir. Devlet, uzun yıllar sosyolojiye ulus bilim olarak bakmıştır ve onu üniversitenin duvarlarının arkasına yıkmıştır. İbn Haldun Üniversitesi'nin kuruluşunu bu tavrın sonunun başlangıcı olduğunu temenni ediyorum ve belli bir ölçüde de tespit ediyorum."

"Sosyologların ülke kaderine ağırlıklarını koymaları gerekmektedir"

Toplumun sosyolojiye ihtiyacı olduğunu vurgulayan Meriç, "Toplumun sosyolojiye olan ihtiyacının mühendislerin gökdelenleri, barajları, dağları oyup tüneller yapmasından önce toplum mühendislerinin sahneye çıkıp insan malzemesini tanıması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nde böyle olmamış, fen bilimlerine tapınılmıştır. TÜBİTAK kurulmuştur. Oysa sosyal bilimlerin de benzer bir araştırma kurumunda bir araya getirilmesi gerekmektedir. Bu yapılmadıkça ülkemizde sürdürülmek istenen kakafoninin bir senfoniye dönüşmesi pek de mümkün görünmemektedir." değerlendirmesinde bulundu.

Meriç, sosyolojinin konusunun karmaşık ve sosyolojide soruların tespiti ile çözümünün ise devamlılık arz etmediğini belirtti.

Sorun oluşturmadan tespiti ve bu sorunun iptalinin bir ölçüde mümkün olduğunu ifade eden Meriç, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu açıdan sosyologların bilinçli bir ekip oluşturmaları, dağılmamaları ve meslek grubu oluşturarak ülke kaderine ağırlıklarını koymaları gerekmektedir. Peki ilmin, toplumun akışına müdahalesi, bizi ilmin siyasallaşmasına itmez mi? Bu sorunun cevabı hem evet hem hayırdır. Sosyologun bilinç prizmasından süzülerek üreklerine ayrıştırılmış bir güneş ışığı, artık eski renksiz ışık değildir. Sosyologun bilinç kazandırdığı, kendi kendisiyle tanıştırdığı toplumdur. Sosyolog bilfiil siyasete girmese de toplumun akışını bilerek ve bildirerek, bir parça siyaset yapmış olmakta ama o siyaset için siyaset değil toplum için siyaset yapmaktadır."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ