İSTANBUL
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, seçimlerden sonra bazı siyasi parti temsilcileri ile bir kısım sosyal medya kullanıcılarının seçim sonuçlarının güvenirliğini şaibe altında bırakmaya dönük algı çalışmalarının psikolojik savaşta da kullanılan "gri propaganda" yöntemi olduğunu belirterek, "Yani söylentilerle hükme varmak, kaynağı belirsiz veya yanlış kaynaktan ortaya çıkan, kanıtlanmayan, kulaktan dolma bilgilerden oluşan söylentilerle bir hükme varmak. Sosyal medya da bunun için çok uygun bir mecra." dedi.
Seçim sonuçları YSK tarafından açıklanmasına rağmen toplumda öne çıkan bazı isimlerin açıklamaları ve sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarda, bu sonuçlar üzerinde şaibe yaratmaya ve algı yönetimine dönük yorumlar yapılıyor.
Bir yandan seçim sonuçlarının meşruiyeti tartışma konusu yapılarak "dijital yazılımlarla sonuçlarla oynandı" gibi söylemlerle yayılan dezenformasyonlarla toplumda resmi kurumlara yönelik bir güvensizlik ortamı yaratılmaya çalışılıyor.
Konuya ilişkin Prof. Dr. Tarhan, insanların yenilgiyle karşılaştıklarında üç tür tepki verdiğini anlatarak, bunlardan ilkinin sonucu çürüten herhangi bir bilgi veya belge yoksa durumu kabullenme olduğunu anlattı.
Bu tepkinin akıl yürütmeyle verildiğini dile getiren Tarhan, ikinci tepkinin ise duygularla ilgili olduğunu, burada kişi karar verirken hisleriyle hareket ettiğini söyledi.
Tarhan, bu tepkiyi veren kişilerin, kendi toplumsal beklentilerine uymayan bir sonuç çıkması halinde çeşitli veri ve bilgiye göre değil, varsayımlara göre hareket ettiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Burada en çok işe yarayan psikolojik savaşta da kullanılan 'gri propaganda' yöntemidir, yani söylentilerle hükme varmak, kaynağı belirsiz veya yanlış kaynaktan ortaya çıkan, kanıtlanmayan, kulaktan dolma bilgilerden oluşan söylentilerle bir hükme varmak. Sosyal medya da bunun için çok uygun bir mecra. Bilgi kirliliği çok rahatlıkla oluşuyor. Dezenformasyon ortaya çıkıyor, çeşitli varsayımlar ve hayali fikirlere, kişi sanki kanıtlanmış bir doğru gibi inanmaya başlıyor. Burada olgu ve algı farklı bir şekilde ortaya çıkıyor. Algılar etkileniyor, burada kişi inanmak istediği, hoşuna giden bir şeyi gerçek gibi kabul ediyor."
"Hırsla akıl yer değiştiriyor..."
Prof. Dr. Tarhan, burada hırsla aklın yer değiştirdiğini dile getirerek, hırsla davranan kişilerin söylentilere inandığını, aklıyla hareket eden kişilerin ise bilgi ve belge görmesi halinde sonucu kabul ettiğini aktardı.
Kanıta dayalı yaklaşımın burada çok önemli olduğuna vurgu yapan Tarhan, "İddia sahiplerinden karşı kanıt isteriz bu durumda. Kanıtı araştırdığınız zaman da söylenti sosyal medyadaki haberler çıkıyor. Kanıtlanamayan herhangi bir yargı kararı veya resmi açıklama olmadan sadece iddialar ve söylentilerle hükme varmak psikolojik savaşta sonuç alma yöntemlerinden biridir." dedi.
Nevzat Tarhan, üçüncü yaklaşımın da kanıt aranmadan inkar yöntemine başvurmak olduğunu belirterek, "Burada kişiler, kendi doğrusu olmayan her şeyi hiç dinlemeden inkar ederler. Söylentilere bile büyük bir kanıt gibi sarılır, sorgulamadan inanır. Sorgulamadan inanan insan tipleri her zaman vardır." dedi.
"Gerçeğin kabullenmesi 6-8 hafta sürer..."
Oluşan gerçeğin kabullenmesinin 6-8 hafta sürdüğüne dikkati çeken Prof. Dr. Tarhan, "Dolayısıyla bu dedikodular, 6-8 hafta içinde bir karşı kanıt çıkmazsa sönüp gider. Böyle durumlarda toplumu doğru bir şekilde bilgilendirmek gerekiyor." dedi.
Tarhan, seçim sonuçlarınını açıklanmasında "Anadolu Ajansı manipülasyon yaptı" şeklinde iddialarda bulunan kişilerin kurumun tarafsız olmadığını öne sürdüklerini ve bu yönde bir ön kabullerinin olduğunu belirterek, "Gelen rakamlar yüksek, olsa olsa manipülasyon var deyip bir senaryo yazdılar, daha sonra gerçek bilgiler geldiği zaman Anadolu Ajansı bilgilerinin, YSK bilgileri ve parti kontrolörlerinin ıslak imzalı tutanaklarının örtüştüğü görüldü." değerlendirmesinde bulundu.
"İspat yoksa artık iftira oluyor..."
Oy sayımında yazılım üretilerek şaibe yapıldığına yönelik açıklamalara da dikkati çeken Tarhan, şunları kaydetti:
"Hangi bilgi ve veriye dayanarak bunu söylüyorsunuz' demek lazım. Bir insan kendini nasıl görüyorsa diğerlerini de öyle görme eğilimde. İçerisindeki negatifliği dışarıya yansıtıp 'bunlar bunu yapmıştır' der. Bunu söyleyen kimseye 'Bunun bir tahmin mi? yoksa bir bilgi ve veriye mi dayanıyor?' diye sormak gerekir. İspat yoksa iftira oluyor artık. Bu nedenle bu iddialarda bulunan kişinin ispat yükümlülüğünün ona ait olduğunu hatırlatmak gerekir. Ayağı yere basan iddialarda bulunulsun."
Prof. Dr. Tarhan, yetkililerin bu tür iddiaları ortaya atanları ispata davet etmesi gerektiğini aktararak, "Hatamız varsa düzeltiriz demeleri gerekiyor. Ego savaşlarına dönüştürmememiz gerekiyor. Buradaki motivasyonumuz hakikatin ortaya çıkarılması olmalıdır, bu motivasyonla hareket edilmeli." dedi.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com