Hakların Demokratik Partisi’nin (HDP), Kahramanmaraş mitingi sönük geçti.
HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ, mitinge gelen az sayıdaki partiliye seslenirken, 2’inci sıra Milletvekili Adayı Ayşenur Vaizoğlu, konuşması sırasında baygınlık geçirdi.
Yoğun güvenlik önlemleri altında Kahramanmaraş Gar Meydanında düzenlenen HDP mitingi il, ilçe eş başkanlarının seçim otobüsü üzerinden halkı selamlamasıyla başladı.
Ardından HDP Kahramanmaraş 2. sıra milletvekili adayı Ayşenur Vaizoğlu, seçim otobüsü üzerinden partilerine hitap ettiği esnada baygınlık geçirdi. Seçim otobüsü üzerinde ilk müdahalesi yapılan Ayşenur Vaizoğlu, daha sonra konuşmasını tamamladı.
Kahramanmaraş milletvekili adaylarının ardından alkışlar eşliğinde seçim otobüsü üzerinden partililerini selamlayan HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ, hükümetin çalışmalarına yönelik ağır eleştirilerde bulundu.
Hükümetin halka vaat edecekleri hiçbir şeyin kalmadığını savunan Figen Yüksekdağ, “İnsanlığın ayaklar altına alındığı böyle bir siyaset içerisinde, böyle düzen koşulları içerisinde, bütün egemen siyasi yapıya çok büyük insanlık dersi verdiğiniz için tüm vatandaşlarımıza teşekkür ederim. Bizi şiddetle beslenmekle itham edenler, her yerde partimize ve parti çalışması yürüten gönüllülerimize organize şiddet uyguluyorlar. 43’den fazla seçim büromuz saldırıya uğradı. Onlarca arkadaşımız yaralandı, gözaltına alındı. Bugün Maraş’ta da alanları dar etmeye çalıştılar. HDP dışında tüm siyasi partiler istedikleri alanlarda mitinglerini yaparken, bugün bizi adeta sürdüler. Ama şunu net bilsinler. Bu zamana kadar her türlü sürgün yasak ve baraj bunların hiçbirisi HDP’nin büyümesini, yürüyüşünü engelleyemedi bundan sonrada engelleyemeyecek. Zorbalığın, yasakçılığın, her türlüsünü gördük ama tüm siyaset tarihimiz boyunca hiç utanmadık. Bize bu hakları bu alanları da yasaklayanların men büyük utancıdır. Bugün burada ve Türkiye’de yaşadığımız saldırılarla kendilerini egemen sanıyorlar. Kendilerinin tek güç olduğunu ilan ettiler. Sözde bu güce kendileri çok güveniyorlar ama partimize saldırmak dışında bir seçim kampanyası yürütemiyorlar. Halka vaat edecekleri hiçbir şey kalmadı. Barış dediler, çözüm dediler, kendi elleriyle bozdular. Daha dün Allah korusun Ağrı Diyadin’de çok büyük bir iç savaşı tetikleyecek bir provokasyon tezgahladılar. Bu provokasyonu bizler boşa çıkardık. Oradaki iki şehidimiz barış kahramanlarımız canları barış pahasına Türkiye’nin bir savaş ortamına sürüklenmesine izin vermediler. Bundan sonrada izin vermeyecekler” dedi.
Konuşması sık sık partililerin sloganlarıyla kesilen Yüksekdağ, barış sürecine ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak şunları söyledi:
“Şunu çok iyi bilsinler biz bunu AK Parti’nin, Erdoğan’ın yüzü suyu hürmetine yapmıyoruz. Barış, kardeşlik ve çözüm sorumluluğunu AKP’nin, siyasi iktidarın yüzü suyu hürmetine yapmıyoruz. Onlara hiçbir zaman eyvallahımız olmadı, bundan sonra da olmaz. Biz barış sorumluluğunu büyük insanlık için ve Türkiye halkları için üstlendik. Hiçbir provokasyon bizi bu kutsal sorumluluğu yerine getirmemize engel olamayacaktır. Türkiye’de annelerin gözyaşlarının dinmesini en fazla bu siyasi iktidar kullandı ama bakın hala bu memlekette analar ağlıyor, hala bu memlekette analar adalet arıyor. Bu zamana kadar dayandıkları bütün sözler artık boşa çıktı, barışın savunucusu da, çözümü yürüten ve çözüm sürecinin güvencesi de AK Parti hükümeti değildir. Bu siyasi iktidar siyasal olarak da, sosyal olarak da, ekonomik becerisi yürütme yeteneği bakımından da iflas etmiştir. çözüm masasına devirmekten bahseden bir bak cumhurbaşkanı var bu memleketin bir cumhurbaşkanının uzlaşmadan yana ve birleştirici olması gerekmez mi ama Türkiye’de cumhurbaşkanı adını almış zat savaş diliyle konuşuyor kutuplaştırıyor toplumun bir kesimine başka bir kesimine karşı kışkırtıyor cumhurbaşkanı aynı zamanda AK Parti hükümetinin genel başkanı imiş gibi seçim kampanyası yürütülüyor. Siyaset siyasetin kriterleri hiçbir zaman bu kadar ayaklar altına alınmamıştır. Bir darbe döneminde Türkiye bu koşulları bu kadar akıl almaz ve kabul edilemez koşulları görmüştü. Bir de bugün görüyor. Cumhurbaşkanı çıkıyor AK Parti’nin seçim kampanyasını yapıyor. Onlar 13 yıl boyunca yeni bir zengin sınıfı yarattı. Türkiye’de yeni bir zümre türedi, AK Parti’nin zenginler kesimi. Şimdi bu zenginler ellerine kuranı alıp kul hakkı diyerek yoksulun hakkını gasp ederek bu zenginliklerini bu saltanatlarını gitmek istiyorlar. 13 yıl boyunca din tacirliği yaptılar bugün utanmadan yine karşımıza çıkıp 13 yıl boyunca yaptıklarını tekrar ediyorlar. Ama artık Türkiye halkları bu tekrardan bıktı cumhurbaşkanı mitinge çıkıyor elinde Kürtçe Kuran’ı gösteriyor ve bizi dine karşı olmakla veya bırakmakla itham ediyor. Bu konuşmayı yaparken yanında kim var biliyor musunuz? Kuran suresi ile bakara makara diyerek alay eden bir hırsız var. 75 yıl boyunca sırtında taşıdığı ve onun vergileri ile halkımızdan toplanan parayla çalışan ve zenginleşen bir kurumu ortadan kaldırdınız için demokrasi adına bize teşekkür etmeleri gerekirken hakarete yöneliyorlar. Yalana hele yöneliyorlar yıllar boyunca yaptıkları bu yıllar boyunca kurumlar halkımızın inançları üzerinde hem bir baskı ve ayrımcılık grubu oldu hem de bir sömürü veren kuru kuru oldu. O kadar dert oldu ki, diyanet işleri başkanlığı 1 trilyonluk arabaya biniyor. Bu suçları çıkardık. Emin olun bizim diyanet işleri başkanlığı kaldırılsın dememiz değil o bir trilyonluk aracın güme gitmesi sıkıntı etmektedirler. Biz halkımızın inanç yaşamın üzerinden siyaset yapılmasına izin vermeyeceğiz. Bunun üzerinden yeni zenginler türetilmesi ne kul hakkı yenmesine izin vermeyeceğiz.”
(İHA)