İZMİR - Efsun Yılmaz
Günümüzden 8 bin yıl öncesine dayanan yerleşim tarihine sahip İzmir'in son 2 bin-2 bin 300 yıllık sürecine tanıklık eden Smyrna Agorası'ndaki arkeolojik kazı çalışmaları, bölgede yaşayan toplulukların yaşam biçimlerine ışık tutuyor.
Arkeloji dünyasında "grafitto" adı verilen tarihi duvar yazıları, en az 2 bin yıldır akan suyu ile antik kentler arasında özel bir öneme sahip Agora'daki depremin izleri de tarihçiler tarafından inceleniyor.
"Bazilika'da 3 boyutlu koruma kalkanı"
Smyrna Agorası Kazı Heyeti Başkanı Yrd. Doç. Akın Ersoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İzmir merkezindeki antik kentte 160 metre uzunluğa ve 30 metre genişliğe sahip Bazilika'nın özel bir öneme sahip olduğunu söyledi.
Yamaçta inşa edilmiş, teraslanmış bir alanın Bazilika için kullanılan bodrum katının "geçiş noktası" olarak kullanıldığını, aynı zamanda da "kapalı çarşı" görevi gördüğünü kaydeden Ersoy, bundan 2 bin yıl önce dükkanların bulunduğu alanda tarihi çalışmaların yapıldığını aktardı.
Romalılar döneminde depremselliğe ilişkin verilere de Bazilika'da rastladıklarını vurgulayan Ersoy, şu bilgileri verdi:
"Kemer ayaklarının depreme dayanması için desteklendiğini görüyoruz. Bu destekler sayesinde yapı uzun süre ayakta kalmış. Bu yapı, Smyrna ve çevresinde ortaya çıkan depremlerde ayakta kalmış. Dönemin yapı teknolojisi belli. Moloz taşların kireçle bir araya getirilmesi ya da kesme taşların bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş yapılar var. Duvarlar arasındaki bağlantı için kemer sistemi kullanılıyor. Romalıların inşaatlarda ortaya koyduğu bu sistem, Anadolu'da, Yunanistan'da, bütün Roma coğrafyasında görülüyor. Deprem sırasında sağa sola doğru ortaya çıkan sarsıntıları dağıtmak, yükü zemine dağıtmak için önemli bir vurgu. Kolonları güçlü hissetmedikleri zamanlarda moloz taşı ve kireç harcı ile destekler yapmış, yapının ayakta durmasını sağlamışlar."
dikGAZETE.com