Burun etini aldırmak için gittiği hastanede kaptığı virüs nedeniyle komaya giren, daha sonra da ayakları kesilen Sevinç Çelik davasında aradan 2 yıl geçmesine rağmen bir mesafe katedilemedi.
Sevinç Çelik, 2014 yılında özel bir hastanede burun eti ameliyatı sırasında virüs kapmış ve komaya girmişti. Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde doktorların çabası ile ayakları kesilerek hayatta kalan Sevinç Çelik, yaşanan ihmaller zincirinin ardından özel hastaneye suç duyurusunda bulunmuş ve tazminat davası açmıştı. Yaşananların üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen davada hiçbir mesafe katedilemedi. Dava süreci ile ilgili bilgi veren Sevinç Çelik’in avukatı Cesim Parlak, “Maalesef hiçbir mesafe katedemedik. Sevinç Çelik’in 2014 yılında yaklaşık 2 yıl gibi bir süre önce başlayan bu dramatik durumu, Türk yargı sistemimiz ile Türk sağlık sistemimizin de nasıl bir dramatik hal içerisinde bulunduğunu göstermesi açısından önemli bir gösterge oldu. Sevinç Çelik meselesi ilk başladığında kamuoyunun ilgisi de oluştu aslında. O kamuoyu ilgisi fikri takip olarak da devam etmiş olsaydı muhtemelen mesafe almış olacaktık” dedi.
“RAPORLARDA OYNAMA TESPİT ETTİK”
Suç duyurusunun ardından farklı raporlar nedeniyle zaman kaybettiklerini ifade eden Parlak, raporlarda oynama tespit ettiklerini ve savcılığa tekrar başvurduklarını söyledi. Parlak, “İlk önce biz suç duyurusunda bulunduktan sonra Sevinç’in evrakları hem estetik ameliyatın yapıldığı hastane, hem de estetik ameliyatından sonra kaptığı enfeksiyondan dolayı ayaklarının kesildiği hastanede evrakları toplandı, Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Adli Tıp Kurumu dosya üzerinde, evrak üzerinde Sevinç Çelik ile ilgili herhangi bir muayene, bir doku, bir örnek, bir kan kan tahlili yapmadan bir rapor hazırladı, maalesef Adli Tıp Kurumun’da özellikle doktorlarla ilgili meslek taassubunu son derece katı bir şekilde uyguluyorlar. Ve Sevinç Çelik’in ayaklarının kesilmesinin enfeksiyondan dolayı olmadığı gerekçesi ile bir rapor verdi. Savcılık bunun üzerine bir takipsizlik kararı verdi. Biz yeniden bu raporları incelerken Sevinç Çelik’in hastaneden gelen evraklarında, ameliyat öncesi raporlar ile ameliyat sonrası raporların üzerinde oynama yapıldığını tespit ettik. Ameliyat öncesinde negatif olan sonuçların ameliyat sonrasında pozitif olarak, 7 gün gibi bir süre sonra bizim suç duyurusunda bulunacağımız ve bunların adli merciler nezdinde takipçisi olacağımız haberi alınmasından sonra raporlarda oynama yapıldı. Yani değerler üzerinde yeniden farklı raporlar düzenlendi. Biz bu belgeleri, evrakları yeniden aldık Cumhuriyet Savcılığı’na götürüp teslim ettik. Savcı yeniden bir soruşturma başlattı. Yeniden Sevinç Çelik’i bu kez bizzat Adli Tıp Kurumu’na sevk ederek, Adli Tıp Kurumu’nda fiziki muayene yapılarak ve tetkikler yapılarak bir rapor hazırlansın diye dosya Adli Tıp Kurumu’na gitti” şeklinde konuştu.
Tüketici mahkemesinde devam eden davaya da değinen Parlak, “Bir taraftan bu devam ederken diğer yönden de Tüketici mahkemesinde bir davamız vardı. Tüketici mahkemesinde de maalesef ceza davasında mesafe alınmadığı için o belgeler, o evraklar bir şekilde tüketici mahkemesinde de belirleyici olacağından dolayı oradan da mesafe alamamıştık. Bu belgeler üzerine yeni suç duyurusu üzerine bu kez tüketici mahkemesine de Adli Tıp Kurumu’na artık gönderilmesin evraklar, farklı bir yerde üniversite hastanesinde bu konu ele alınsın ayrı bir rapor düzenlensin diye talepte bulunduk. Tüketici Mahkemesi de Marmara Üniversitesi Hastanesi’nde konseye gönderdi. Bu da geçen hafta gönderildi. Dava aşaması böyle devam ediyor” diye konuştu.
“KURUMLAR TAKİPÇİSİ OLMADI”
Olay ilk yaşandığında birçok devlet kurumunun Sevinç Çelik’e sahip çıkmak için aradığını ama hiçbir girişimde bulunmadığını söyleyen Parlak, “Bütün gayretimize rağmen bu süreçte bir mesafe kaydedilmedi. İlk bu haber çıktığında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan arandı, Sağlık İl Müdürlüğü’nden arandı, konunun takipçisi olunacağı söylendi, üzerinde durulacağı, hiçbir şekilde bu işin kapatılmayacağı, sorumluların mutlaka cezalandırılacağı, kendisinin ne kadar hakları varsa takipçisi olacağı söylendi, maalesef unutuldu” ifadelerini kullandı.
Savcı tarafından ikinci kez Adli Tıp Kurumu’na götürüldüğünde orada Sevinç Çelik üzerinde herhangi bir kan, doku gibi bir tahlilin yapılmadığını iddia eden Parlak, “Sadece Sevinç’in söylediklerini dinlediler. Yani bir yönü ile bir rapor geldiğinde bu rapor olumsuz olsa şaşırmam. Çünkü Sevinç Çelik ile ilgili dosyaya yansıyan bilgiler bu kez de sözlü dinlediler. Yani fiziki muayenenin ötesine geçilip, bir tahlille bu ayakların kesilmesi hastane enfeksiyonundan kaynaklı bir tespite ilişkin ince bir muayene de yapılmadı. Çünkü mesele onlar için bir doktor hatasına dayalı olma durumu söz konusu olduğundan dolayı önemsiz görülüyor” dedi.
“ADALETE GÜVENİM SARSILDI”
Olayın mağduru Sevinç Çelik ise, yaşadıklarına isyan ederek, “Neredeyse mahkeme başlayalı 2 sene olacak. Bir sonuca varılamıyor maalesef. Tabi ki bu beni açıkçası çok üzüyor. Çünkü bu süre zarfında zaten mağdur olduğum için bayağı zorluklarla karşılaşıyorum. Ben hakkımı talep edemiyorum. Yani sıkıntılarımın üzerine benim maddiyata ihtiyacım var yani tazminatıma ihtiyacım var. Hala mağduriyetim karşılanamıyor. Bu durumda da ben bir hayli sıkıntı çekiyorum. Yani benim açıkçası Türk adaletindeki bu tür yavaş işleyişe çok tepkiliyim. Yani güvenemiyorum, güvenim sarsıldı” şeklinde konuştu.
Kendisi gibi hastane mağdurlarının bir an önce sonuç olması için yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini belirten Sevinç Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:
“Açıkçası umutlu olmak istiyorum ama maalesef umutlu da olamıyorum. Giden süreçte bir sonuç elde edemedik. Yani ben mağdur olduğum için hala sıkıntılar çekiyorum. Yani ben buradan devlet büyüklerimize sesleniyorum. Demem şu ki bizim gibi mağdurlar, hekim, hastane mağdurları için daha kolay olabilecek, bizim mağduriyetimizi kısa sürede giderebilecek, bu tür davaların uzamadan bitmesini sağlayacak, yeni düzenlemeler olsun istiyorum. Yani burada biz Türk mahkemelerinde hakkımızı ararken hiçbir sonuç elde edemeyip de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmek zorunda bırakılmak da maalesef kötü bir durum. Yani burada kendi ülkemizde kendi yasamızla mağduriyetimizi gideremiyoruz.”
(İHA)
Sevinç Çelik, 2014 yılında özel bir hastanede burun eti ameliyatı sırasında virüs kapmış ve komaya girmişti. Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde doktorların çabası ile ayakları kesilerek hayatta kalan Sevinç Çelik, yaşanan ihmaller zincirinin ardından özel hastaneye suç duyurusunda bulunmuş ve tazminat davası açmıştı. Yaşananların üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen davada hiçbir mesafe katedilemedi. Dava süreci ile ilgili bilgi veren Sevinç Çelik’in avukatı Cesim Parlak, “Maalesef hiçbir mesafe katedemedik. Sevinç Çelik’in 2014 yılında yaklaşık 2 yıl gibi bir süre önce başlayan bu dramatik durumu, Türk yargı sistemimiz ile Türk sağlık sistemimizin de nasıl bir dramatik hal içerisinde bulunduğunu göstermesi açısından önemli bir gösterge oldu. Sevinç Çelik meselesi ilk başladığında kamuoyunun ilgisi de oluştu aslında. O kamuoyu ilgisi fikri takip olarak da devam etmiş olsaydı muhtemelen mesafe almış olacaktık” dedi.
“RAPORLARDA OYNAMA TESPİT ETTİK”
Suç duyurusunun ardından farklı raporlar nedeniyle zaman kaybettiklerini ifade eden Parlak, raporlarda oynama tespit ettiklerini ve savcılığa tekrar başvurduklarını söyledi. Parlak, “İlk önce biz suç duyurusunda bulunduktan sonra Sevinç’in evrakları hem estetik ameliyatın yapıldığı hastane, hem de estetik ameliyatından sonra kaptığı enfeksiyondan dolayı ayaklarının kesildiği hastanede evrakları toplandı, Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Adli Tıp Kurumu dosya üzerinde, evrak üzerinde Sevinç Çelik ile ilgili herhangi bir muayene, bir doku, bir örnek, bir kan kan tahlili yapmadan bir rapor hazırladı, maalesef Adli Tıp Kurumun’da özellikle doktorlarla ilgili meslek taassubunu son derece katı bir şekilde uyguluyorlar. Ve Sevinç Çelik’in ayaklarının kesilmesinin enfeksiyondan dolayı olmadığı gerekçesi ile bir rapor verdi. Savcılık bunun üzerine bir takipsizlik kararı verdi. Biz yeniden bu raporları incelerken Sevinç Çelik’in hastaneden gelen evraklarında, ameliyat öncesi raporlar ile ameliyat sonrası raporların üzerinde oynama yapıldığını tespit ettik. Ameliyat öncesinde negatif olan sonuçların ameliyat sonrasında pozitif olarak, 7 gün gibi bir süre sonra bizim suç duyurusunda bulunacağımız ve bunların adli merciler nezdinde takipçisi olacağımız haberi alınmasından sonra raporlarda oynama yapıldı. Yani değerler üzerinde yeniden farklı raporlar düzenlendi. Biz bu belgeleri, evrakları yeniden aldık Cumhuriyet Savcılığı’na götürüp teslim ettik. Savcı yeniden bir soruşturma başlattı. Yeniden Sevinç Çelik’i bu kez bizzat Adli Tıp Kurumu’na sevk ederek, Adli Tıp Kurumu’nda fiziki muayene yapılarak ve tetkikler yapılarak bir rapor hazırlansın diye dosya Adli Tıp Kurumu’na gitti” şeklinde konuştu.
Tüketici mahkemesinde devam eden davaya da değinen Parlak, “Bir taraftan bu devam ederken diğer yönden de Tüketici mahkemesinde bir davamız vardı. Tüketici mahkemesinde de maalesef ceza davasında mesafe alınmadığı için o belgeler, o evraklar bir şekilde tüketici mahkemesinde de belirleyici olacağından dolayı oradan da mesafe alamamıştık. Bu belgeler üzerine yeni suç duyurusu üzerine bu kez tüketici mahkemesine de Adli Tıp Kurumu’na artık gönderilmesin evraklar, farklı bir yerde üniversite hastanesinde bu konu ele alınsın ayrı bir rapor düzenlensin diye talepte bulunduk. Tüketici Mahkemesi de Marmara Üniversitesi Hastanesi’nde konseye gönderdi. Bu da geçen hafta gönderildi. Dava aşaması böyle devam ediyor” diye konuştu.
“KURUMLAR TAKİPÇİSİ OLMADI”
Olay ilk yaşandığında birçok devlet kurumunun Sevinç Çelik’e sahip çıkmak için aradığını ama hiçbir girişimde bulunmadığını söyleyen Parlak, “Bütün gayretimize rağmen bu süreçte bir mesafe kaydedilmedi. İlk bu haber çıktığında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan arandı, Sağlık İl Müdürlüğü’nden arandı, konunun takipçisi olunacağı söylendi, üzerinde durulacağı, hiçbir şekilde bu işin kapatılmayacağı, sorumluların mutlaka cezalandırılacağı, kendisinin ne kadar hakları varsa takipçisi olacağı söylendi, maalesef unutuldu” ifadelerini kullandı.
Savcı tarafından ikinci kez Adli Tıp Kurumu’na götürüldüğünde orada Sevinç Çelik üzerinde herhangi bir kan, doku gibi bir tahlilin yapılmadığını iddia eden Parlak, “Sadece Sevinç’in söylediklerini dinlediler. Yani bir yönü ile bir rapor geldiğinde bu rapor olumsuz olsa şaşırmam. Çünkü Sevinç Çelik ile ilgili dosyaya yansıyan bilgiler bu kez de sözlü dinlediler. Yani fiziki muayenenin ötesine geçilip, bir tahlille bu ayakların kesilmesi hastane enfeksiyonundan kaynaklı bir tespite ilişkin ince bir muayene de yapılmadı. Çünkü mesele onlar için bir doktor hatasına dayalı olma durumu söz konusu olduğundan dolayı önemsiz görülüyor” dedi.
“ADALETE GÜVENİM SARSILDI”
Olayın mağduru Sevinç Çelik ise, yaşadıklarına isyan ederek, “Neredeyse mahkeme başlayalı 2 sene olacak. Bir sonuca varılamıyor maalesef. Tabi ki bu beni açıkçası çok üzüyor. Çünkü bu süre zarfında zaten mağdur olduğum için bayağı zorluklarla karşılaşıyorum. Ben hakkımı talep edemiyorum. Yani sıkıntılarımın üzerine benim maddiyata ihtiyacım var yani tazminatıma ihtiyacım var. Hala mağduriyetim karşılanamıyor. Bu durumda da ben bir hayli sıkıntı çekiyorum. Yani benim açıkçası Türk adaletindeki bu tür yavaş işleyişe çok tepkiliyim. Yani güvenemiyorum, güvenim sarsıldı” şeklinde konuştu.
Kendisi gibi hastane mağdurlarının bir an önce sonuç olması için yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini belirten Sevinç Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:
“Açıkçası umutlu olmak istiyorum ama maalesef umutlu da olamıyorum. Giden süreçte bir sonuç elde edemedik. Yani ben mağdur olduğum için hala sıkıntılar çekiyorum. Yani ben buradan devlet büyüklerimize sesleniyorum. Demem şu ki bizim gibi mağdurlar, hekim, hastane mağdurları için daha kolay olabilecek, bizim mağduriyetimizi kısa sürede giderebilecek, bu tür davaların uzamadan bitmesini sağlayacak, yeni düzenlemeler olsun istiyorum. Yani burada biz Türk mahkemelerinde hakkımızı ararken hiçbir sonuç elde edemeyip de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmek zorunda bırakılmak da maalesef kötü bir durum. Yani burada kendi ülkemizde kendi yasamızla mağduriyetimizi gideremiyoruz.”
(İHA)