ANKARA - Sefa ŞAHİN
Neyzen Ömer Faruk Keskin, ramazan ayında neyin daha çok segah makamında icra edildiğini belirterek, "Segah makamı insanda dini ve ulvi duyguları ortaya çıkaran bir makam. İnsanları, Rabb'i ile baş başa bırakan, yaradanı hatırlatan bir makam." dedi.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarında müzikle terapi alanında yüksek lisans öğrencisi olan Keskin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 20 yıldır ney üflediğini belirterek, musiki makamlarının bazı hastalıklara şifa olduğunu söyledi.
Bu alanla ilgili tıpçı, yazar, filozof ve bilim adamı Farabi ve İbn-i Sina'nın çalışmalarının önemine değinen Keskin, "Musikide icra edilen makamlar bazı hastalıklara şifa oluyor. Mesela rast makamı insanı dinginleştiriyor, sabah ezanının makamı saba makamı uyarıcı. Bu makam insanı dinçleştirip, uyandırmaya yönlendiriyor." diye konuştu.
Keskin, neyin insanı yüce duygulara yaklaştırdığını ve pozitif duyguları harekete geçirdiğine işaret ederek, "Ramazan ayında ney en çok segah makamında icra edilir. Segah makamı insanda dini ve ulvi duyguları ortaya çıkaran bir makam. İnsanları Rabb'i ile baş başa bırakan, yaradanı hatırlatan bir makam. Dünyanın en çok icra edilen bestelerinden olan Itri'nin Tekbir ve Salat-i Ümmiye'si de segah makamındadır." ifadelerini kullandı.
"Neyin insana benzeyen doğal tarafı var"Neyin insanlık tarihinin eski bir enstrümanı, dini musikinin parçası olduğuna ve yapısı itibarıyla insana benzeyen doğal bir tarafının olduğuna dikkati çekti.
Neyin parçalarını oluşturan dokuz boğumun insanın anne karnındaki dokuz aylık yolculuğa benzetildiğini, insan gibi olgunlaşma ve oluşma evresi geçirdiğini ifade ederek, şunları aktardı:
"Neyde altısı ön yüzünde, biri arka yüzünde yedi perde var. Bu perdeler ney enstrümanını kainatla buluşturan, dışarı açan perdelerdir. İnsanın başında da bizi dünyaya açan yedi perde var. Gözler, kulaklar, burun delikleri ve ağzımız. Bizi nasıl gözlerimiz, kulaklarımız kainata açıyorsa, bu ulvi, kutsi enstrüman da üzerindeki perdeleri vasıtasıyla kainata açılıyor."
Hazreti Mevlana'nın neyin kainata sırlar fısıldadığını söylediğini aktaran Keskin, ney kamışının bataklıkta yetiştiğini ama onun bir derviş tarafından çile sürecine tabi tutulduğunu anlattı.
"Ney çile çeken Mevlevi derviş gibi"Ney kamışının ilk önce başının ve gövdesinin dokuz boğuma ayrılarak kesildiğini, ardından kamışın güneşte kurutulduğunu ve eğri ise düzeltmek için kor ateşe tutulup düzeltildiğini dile getiren Keskin, şöyle devam etti:
"Ardından yedi perde açılıyor üzerine. Yedi perdenin açılması ve dokuz boğumun birleştirilmesi için uzun kızgın bir demir gerekiyor. Demiri kızdırıp neyin içini dağlıyoruz adeta. O dokuz boğum birleştiriliyor. Ardından neyi hizada tutması, terbiye etmesi için baş ve gövdesine iki yüzük takılıyor. O yüzükler neyin çatlamasını önlemeye yönelik. Ama bir yönüyle de yüzükler ona baskı uyguluyor, sıkıyor ve bir hizada tutuyor."
Neyin artık olgunlaştığına kanaat getiren üretici, son aşama olarak dervişlerin başındaki sikkeye benzeyen başpareyi müzik aletine ilave ettiğini söyleyerek, "Adeta bu da uzunca bir süre çile çeken bir Mevlevi dervişi gibi başına sikkeyi geçirip artık şahlandırıyor bu süreci. Sonraki süreçlerde sırlar fısıldamaya başlıyor insanlığa. Bu sırrın da insanlığın yaradılış sırrı olduğundan bahsediliyor bir hikayede." sözlerine yer verdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com