Başbakan Ahmet Davutoğlu, şiddete karşı seferberlik çağrısında bulunarak, yerel medyadan bu konuda destek istedi.
Davutoğlu, "Geçen hafta yaşadığımız acı olay, Özgecan Aslan’ın katledilmesi hatta masum bir genç kızın şehit edilmesi üzerinden uyanan kamuoyuna dikkatinizi çekmek isterim. Yerel medya ülkede bilinçli bir şekilde kadına yönelik şiddete karşı duran herkes bu anlamda ortak bir tavır içine girdi. sizden ricam, bu acı olayı da, bütün yayınlarınızda seferberlik ilan edin" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, JW Marriot Otel’de düzenlenen ’Anadolu Yayın Platformu Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Yerel olan yerlidir. yerel olmak aynı zamanda mekana yakın olmaktır. Daha doğrusu mekanın içinde bulunduğu insan unsuruna yakın olmaktır. Mahalleye o kültüre ait olmaktır. Onun ayrılmaz unsuru olarak görülmektedir. Yerel olmak aynı zamanda yerli olmayı da beraberinde getirmektedir. Yerel basının yerel medyanın taşıdığı önemin altını vurgulamak isterim çünkü siz halkla iç içesiniz. Halkı hissederseniz, o yerellik içinde aslında bu toplumun gerçekleriyle doğrudan yüzleşirsiniz. Önemli olan yerelin ruhuna nüfuz edebilmektir. Yereli ihmal eden siyaset başarılı olmaza. Her şey mahalleyle şehirle başlar, sonra milli ulusal olmak milli olmak değildir. Ölçek olarak ulusal olup da mantık olarak milli olmayan çok medya var. Önemli olan milli olabilmek. Her zaman yerelde yaygınlaşan bir bilincin geniş etki yapacağına inandığım için yerelden milliye geçişlerde hep bu organik bütünlüğün sağlanması gerektiğini düşünmüşümdür. Bugün sizlerle büyük medya kuruluşların dar koridorlarında kalan anlayışların aksine Anadolu’nun her bir köşesindeki evlere de giderek, 245 yerel televizyon olduğu ülkede yerelin gücü inkar edilemez. Yerelden kaynaklanan o büyük enerjisine saygı duyuyor. Buradan ülkemizin her bir kösesindeki vatandaşlarımıza selamlarımı iletiyorum. Hiçbir siyaset, sadece Başkentte oturarak başarı elde edemez. Hiçbir milli ve yerel medya böyle bir başlık atmamıştı, çünkü onlar halka bir aradaydılar. Siyasete, milli iradeye ne zaman darbe vurulmak istense dışarıdaki odaklarla içeridekiler. Manipüle edemedikleri tek güç milli irade ve yerel medya oldu. Ulusal medyaya da manipülasyona gelmeyen kuruluşlar oldu. Bu yeni dönemde yerel ve yerliliğe vurgu yapmayan hiçbir politika başarılı olamayacaktır. 28 Şubat’ta medya mensupları çağrılıp şunlar şunlar yazılacak diyenler oldu” dedi,
"ÖZGECAN ASLAN’IN KATLEDİLMESİ, MASUM BİR GENÇ KIZIN ŞEHİT EDİLMESİ"
"Geçen hafta yaşanan acı olay, Özgecan Aslan’ın katledilmesi hatta masum bir genç kızın şehit edilmesi üzerinden uyanan kamuoyuna dikkatinizi çekmek isterim” diyen Davutoğlu, “Yerel medya ülkede bilinçli bir şekilde kadına yönelik şiddete karşı duran herkes bu anlamda ortak bir tavır içine girdi ama en erdemli söz kimden çıktı, düşünürler, ulusal alanda bu acı olayı istismar etmek isteyen muhalefetten değil bu kızımızın babasından geldi en erdemli ses. Öylesine güzel mesajlar verdi ki Mersin’in yerelindeki o, bu acı olay yaşanmasa ismini bilmeyeceğimiz Mehmet Aslan Türk irfanının en önemli sözcüsü oldu" dedi.
Türkiye’de kadına yönelik şiddet konusunda en önemli adımlar attıklarına dikkati çeken Davutoğlu, "Bunu da siyasi prim amacı olarak görmedik. Kadın ve çocuğunu korumayan toplumun geleceğini koruması mümkün değil. Bir acıyı derinden hissedip bunu aileyle paylaşıp bunun üzerine bilinçlendirme yapmak isteyenler diğeri ise hükümeti AK Parti’yi yıpratmaya çalışanlar. Şimdi sizden ricam, bu acı olayı da, bütün yayınlarınızda seferberlik ilan edin. Kadına yönelik şiddet konusunda yerel medyayı seferberliğe çağırıyorum. Gelin hükümet olarak ilan ettiğimiz bu seferberliğe sizler de katılın. Bunun en güzel siyaset dilini birlikte geliştirelim. Herşey aslında ailede başlıyor, bugün bizleri izleyen oturduğu salonlarda izleyen vatandaşlarımıza evin reisi görülen baba ve eşe sesleniyorum. hanımlar beylere muhabbetle baksın, çocuklarını muhabbetle yetiştirsinler. Ailede şiddet görmeyen çocuğun bunu geliştirmesi imkansızdır. Öfkeyi yerle bir edecek olan tebessümdür. Tebessümü selamı yaygınlaştıralım. Kim şiddet dilini kullanırsa ona karşı ortak tavır sergileyelim. Erkeğin keli kadın döver, kadının kötüsü çocuk döver. Kadınlara el kaldıran bu anlamda namertlerin en namerdidir. Dışarıda yapmadığı gösteremediği yiğitliği evinde kaba güçle göstermeye çalışır. Mertlik öfkeyi bastırabilmektir. Mertlik gönül genişliğindedir aynen Özgecan’ın ailesinin yaptığı gibi. Bir anlamda benin Gezi olaylarında olduğu gibi, 14 ağacın yer değiştirmesiyle ilgili, Özgecan’ın acısı üzerinden karşıtlık çıkarmaya çalışanlara Özgecan’ın ailesini göstermiştir" ifadelerini kullandı.
"ÇÖZÜM SÜRECİ BAZILARININ İDDİA ETMEYE ÇALIŞTIĞI GİBİ MEKANİK BİR MÜZAKERE SÜRECİ DEĞİLDİR"
Davutoğlu, ikinci hususun çözüm süreci olduğunu belirterek, "Çözüm süreci bazılarının iddia etmeye çalıştığı gibi mekanik bir müzakere süreci değildir. Bizim için çözüm süreci asırlarca bir arada yaşamış kardeşler arasında bu kardeşliği ezeli kılacak olan gönül seferberliğidir. Biz iktidar olmadan önce hapishaneye gittiğinde kendi ana lehçesiyle oğluyla konuşamayan annelerin yaşadığı trajediyi yok edecek gönül seferberliğidir. Biz bunu şu veya bu kesimi memnun etmek için ortaya koymadık. Adım adım inşa ederek, tekrar Türkiye’yi bütünleştiren siyaset ahlakının yaygınlaşmasına önem verdik. Dillerin hepsi güzeldir. Eğer bir dil muhabbet üretiyorsa eğer bir dil sevgi dili haline dönüşebiliyorsa o dil her yerde güzeldir. Bir dil hangi dili olursa olsun nefret, şiddet üretiyorsa o dil her yerde kim tarafından kullanılırsa kullansın çirkindir ve bizim dilimiz değildir" diye konuştu.
"HEPİMİZİN SAHİP ÇIKMASI GEREKEN ŞEY MUHTEVADIR VE GÜZEL DİLLERİMİZİ MUHAFAZA ETMEKTİR"
12 Eylül bildirilerinin de Yunus Emre’nin şiirlerinin de Türkçe olduğunu anlatan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Burada önemli olan hepimizin sahip çıkması gereken şey ’muhtevadır’ ve ’güzel dillerimizi muhafaza etmektir’. Bunun için Üsküp’e gittiğimde orada bizim medeniyetimizi yaşayan, birkaç bayrak isteyen ’Herkese bir Kur’an, bir albayrak ve Türkçe sözlük göndereceğiz’ dedim ve göndermeye devam ediyoruz. Biz çözüm sürecini ne zaman başarıya ulaştırmak için önemli bir aşamaya gelmişsek engellenmeye çalıştık. Son olarak yasal düzenleme yapıp çözüm sürecine ivme yaparken 6-7 ekim olayları yapıldı. Sizden talebimiz hangi şehirde olursa olun çözüm sürecine milli birlik projesine sahip çıkın. Türkiye’de Sünni Alevi, Türk, Kürt ayrımı yapmak isteyenlere en güçlü seda yerel medyadan çıkacak. Anadolu medya platformuna siz değerli medya mensuplarının öncülüğünde yürüyen faaliyetlere de bu anlamda ihtiyaç hissediyoruz. Bu seferberliğe siz de katılın .Her yerde demokratik irade üzerinden gelen milli iradenin yaygınlaşması için bize yardımcı olun. Yine evlerinde bizleri izleyen kardeşlerime sesleniyorum, lütfen yarın sabah karşılaştığınız herkese selam verirken nasıl o selam verip selam aldığımız Türk müdür Alevi midir Sünni midir diye düşünmüyorsanız bundan sonra Türkiye’yi bölmeye çalışanlara prim vermeyin. Her yeri kardeşlik mekanı haline dönüştürün" dedi.
İÇ GÜVENLİK PAKETİ
Üçüncüsünün Özgürlüklerin Korunması ve İç Güvenlik Reform Paketi ile ilgili olduğunu anlatan Davutoğlu, "Siz 6-7 Ekim olaylarının yaşandığı günleri hatırlıyorsunuz. Yaşandığı anlarda televizyonlardan izlenen görüntüler nasıl görüntülerdi? Türkiye’nin derin irfanına yakışan görüntüler miydi? Molotof kokteyli ile tahrip edilen arabalar. Diyarbakır’da 4. kattan atılan Yasin Börü ve arkadaşları. Ya da gezi olaylarını hatırlayan sıradan toplantı ve gösteri özgürlüğü müydü? Nasıl bir atmosfer oldu ki o günlerde bu olaylar esnasında uluslararası medya bulundukları yerden savaş yayınları yaptılar. Türkiye aynen Suriye ve Irak gibi Türkiye kaosa girsin istiyorlar. Bizlerin Kobani olaylarında gösterdiği direnç olmasaydı birileri Türkiye sokaklarını Halep’e çevirmek istediler" şeklinde konuştu.
"KOKTEYL, KOKTEYL OLARAK İKRAM EDİLEN İÇECEK DE DEĞİL"
"Türkiye’de molotof kokteyline özgürlük çağrılarında bulunabilir mi" diye soran Davutoğlu, "Bu tartışmalar Meclis’te devam ediyor. İki kez uzatıldı. Kimin eteğinde bir taş ortaya koysun. Şu maddesi AB standartlarına aykırı diye iddiası varsa bunu getirsin tartışalım. Türkiye polis devleti oluyor tartışmaları. Neden polis devleti oluyormuş gelin bakalım. Molotof kokteyline ceza geliyormuş. Molotof kokteyli toplantı ve gösteri sırasında neden ihtiyaç hissedilen bir şeydir? Molotof kokteylinden bahsediyoruz. Kokteyl de kokteyl olarak ikram edilen içecek de değil insanları yakacak bir malzeme" dedi.
"GÜVENLİĞİN TEMİNATI KONUSUNDA DESTEK VERİN"
"Bu yasayla bizim hedeflediğimiz yegane şey güvenlik ortamının sağlanmasıdır" diyen Davutoğlu, "Kimse bize molotofkokteylinin barışçıl unsur olduğunu iddia edemez. Maske takarak meydana gelmesi konusunda ikna edemez. Alnı yüzü açık olarak gelir, istediği kadar bizi eleştirir. Yüzünü kapatacaksa niyeti eleştiri yapmak değil suç işlemektir. Burada hep beraber oturuyoruz kimse yüzünü kapatmıyor. CHP ve HDP maskeli siyaset uyguluyorlar. Özellikle de doğudan güneydoğu Anadolu’dan gelen medya temsilcilerimiz var, 6-7 Ekim olaylarında özgürce yayın yapabildiniz mi? Kamu düzeninin olmadığı yerde özgürlüklerin korunmasından bahsedilmiyor. Kamu hepimizin oluşturduğu bir şeydir. Kamu düzeni oldu mu özgürlükler de korunur. Üçüncü ricam bu konudaki bilinçlendirmeyi yaygınlaştırmanız, özgürlükleri inşa ederken güvenliğin teminatı konusunda destek verin. Kobani’nin kurtarılmasında en büyük desteği Türkiye vermedi mi? Her biriniz Türkiye’nin her köşesindesiniz. Aranızda her etnik mezhebi kökenden kardeşimiz var" ifadelerine yer verdi.
"ÜSTÜNLÜK ANCAK TAKVA, HAYIR VE GÜZEL AMELDEDİR"
"Üstünlük ancak takva, hayır ve güzel ameldedir" diyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Artık eski Türkiye’ye dönmenin imkanı yoktur dönmesine de izin vermeyeceğiz. Kadına karşı şiddet, çözüm sürecinin getirdiği kardeşlik bilinci, (6-7 Ekim olayları) bir daha Türkiye’de şehirlerinizin tahrip edilmemesi için özgürlüklerin ve güvenliğin sağlanması konusunda toplumsal bilince davet ediyorum. Yerel medyamız milletle gönül beraberliği olan kardeşlerimizden oluşuyor. Eminim bütün bu çabalar Türkiye’nin parlak geleceğinde sizlerin derin izlerini taşıyacaktır."
(İHA)