Türk vatandaşlarının geçen yıl AB üye ülkelerine yaptığı 813 bin 339 kısa süreli Schengen vize başvurusu, Türk halkına en iyimser tahminle 48,8 milyon avroya mal oldu.
Türkiye ile AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması TBMM tarafından geçen yıl onaylandı. Böylece Türk vatandaşları için vizesiz Avrupa yolunda çok önemli bir dönemeç alınmış oldu. Geçen bir yılda, Türk vatandaşlarının AB üye ülkelerine yaptığı 813 bin 339 kısa süreli (C tipi) Schengen vize başvurusu ise, Türk halkına en iyimser tahminle 48,8 milyon avroya mal olduğu açıklandı. İktisadi Kalkınma Vakfı’na (İKV) göre AB’nin Türk vatandaşlarına uyguladığı vize zorunluluğunun yarattığı ayrımcılık ve mali külfet halen devam ediyor.
"SINIR VE GÖÇ YÖNETİMİNE İLİŞKİN SORUNLAR ORTAK"
İKV Uzman Yardımcısı Ahmet Ceran, geçtiğimiz 1 yılda Geri Kabul Anlaşması ve vize serbestliği diyaloğu süreçleri ile ilgili; “2013 yılında karşılıklı imzaların atılmasıyla başlayan vizesiz seyahat diyaloğu sürecinde Avrupa Komisyonu, belirlediği 72 teknik kriterden, Türkiye’nin 22 kriteri karşılamış veya karşılamaya yakın olduğu; 40 kriterin bir bölümünü karşıladığı; 10 kriteri ise karşılamadığını teyit etti. Avrupa Komisyonu’nun, vize serbestliği diyaloğuna ilişkin birinci değerlendirme raporunu yayımladığı 20 Ekim 2014 tarihinden bu yana, genel seçim atmosferinin etkisiyle, vize serbestliği diyaloğunu ileri aşamaya taşıyacak reformlara gerekli önceliğin ne yazık ki verilmediği görülüyor. Ulusal eylem planları dahilinde 2015 yılının sonuna kadar gerçekleşmesi hedeflenen, vize serbestliği diyaloğunu büyük ölçüde olumlu etkileyecek; özellikle veri güvenliği, entegre sınır yönetimi ve geri kabul mekanizmalarına ilişkin bir takım yasal düzenlemenin henüz etkin bir şekilde yerine getirilmemesi, sürecin geleceği için tehlike oluşturuyor” dedi.
AB’nin göç politikalarındaki kronikleşmiş temel sorunlar da devam etiğini söyleyen Ceran, “AB’nin güney sınırlarını oluşturan belli başlı ülkeler göç krizini yönetmek zorunda kalırken, sınırların Kuzey’inde kalan ülkelerin, Güney’in yükünü hafifletmek adına etkin işbirliğine gitmediği görülüyor. Görüldüğü üzere, iki milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye ile, Suriye’deki krizden zarar görenlere 3,6 milyar avro tutarında insani yardımda bulunan AB’nin sınır ve göç yönetimine ilişkin sorunları ortak. Dolayısıyla ortak sorunların çözümünde, tarafların ortak tutum sergilemesi büyük önem taşıyor. Türkiye ve AB tarafından yükün paylaşılması, hem vize serbestliği diyaloğunun ilerlemesi, hem de katılım müzakerelerinin 23’üncü ve 24’üncü fasılları açısından oldukça önemli. Bu alanda yaşanacak pozitif gelişmelerin Türkiye ve AB kamuoylarında olumlu bir hava yaratması da oldukça muhtemel” ifadelerini kullandı.
GÖÇ YÖNETİMİNDE AB’NİN ZORLU SINAVI
Geri Kabul Anlaşması’nın TBMM tarafından onaylandığı 25 Haziran 2014 tarihinden bu yana, Avrupa’nın göç yönetimine ilişkin karnesine bakıldığında, AB’nin de başarılı bir performans ortaya koyduğunu söylemek zor olduğunu kaydeden İKV Uzman Yardımcısı Ahmet Ceran, “Hatırlanacağı üzere 2015 yılının Nisan ayında Akdeniz’i kana bulayan ve 900’e yakın göçmenin hayatını kaybetmesine sebep olan deniz kazası, kayıtlara AB tarihinin en ölümcül göçmen faciası olarak geçmişti. Geçtiğimiz bir yılda, AB’nin en krizli göç yolu kabul edilen Doğu Akdeniz rotasında etkin bir kontrolün sağlanamadığı da açık şekilde görülüyor. Bu noktadan hareketle, Avrupa Komisyonu, 13 Mayıs 2015 tarihinde, Avrupa’da göçün her boyutunun daha iyi yönetilebilmesine yönelik yeni göç gündemini kamuoyuyla paylaştı. AB’nin yeni göç gündemi kapsamında, karşılıklı koordinasyonu artırmaya yönelik olarak Türkiye’de yeni bir irtibat noktası kurulması da bekleniyor” dedi.
(İHA)