ANKARA
Fetullahçı Terör Örgütü'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında el ele tutuşarak tanklara karşı mücadele verirken yaralanan 43 yıldır evli Rifat ve Mine Özer çifti, vücutlarından çıkarılamayan şarapnel parçaları için "onurumuzun madalyası" diyor.
15 Temmuz direnişinin sembol isimlerinden Özer çifti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısından önce darbecilere karşı mücadele vermek için Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne geldi.
Yönleri külliyeye çevrilmiş tankların önüne siper olan çift, zırhlı aracı kullanan uzman çavuşları ikna etmeye çalışırken darbeci bir komutanın ateş emri üzerine ağır yaralandı.
FETÖ'cü doktorların "Sizi kim sokağa döktüyse o tedavi etsin" tepkisi
Bir halı yıkama firmasına ait kapalı kasa kamyonetle darbe girişiminden sonra kapatılan FETÖ'ye ait hastaneye götürülen Özer çifti, doktorların "Sizi kim sokağa döktüyse o tedavi etsin" çıkışıyla karşılaştı.
Kurşunların yanı sıra yoğun şarapnel parçalarına maruz kalan gazi çift, başka bir hastaneye götürüldüklerinde, 15 Temmuz'un ilk gazilerinden oldukları kayıtlara düşüldü.
Rifat Özer, AA muhabirine yaptığı açıklamada darbe girişimine ilişkin ilk haberi aldıktan sonra eşiyle birlikte Gölbaşı'ndan AK Parti Genel Merkezine, buradan da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne geçtiklerini anlattı.
Açılan ateş sonucunda eşi ve kendisinin de aralarında bulunduğu tankın etrafını saran kalabalıktan çok sayıda kişinin yaralanıp yere düştüğünü anlatan Özer, "Eşim tank paletinin önüne düşmüştü. Üzerine kapandım bir süre. Daha sonra ikimizin gayretiyle paletten uzaklaştık. Şehit olanlar, yaralanalar, bunlara rağmen darbecilere karşı direnişi devam ettirenler vardı." diye konuştu.
"1 dolara şerefini hiçe sayanlara karşı"
Milletin istikbali için ölümü dahi göze alarak, aynı kararlılığı eşiyle hayatı boyunca devam ettireceğini vurgulayan Özer, aradan geçen bir yıla rağmen vücutlarına isabet eden şarapnel parçalarından bazılarının çıkarılamadığını söyledi.
Şarapnel parçalarını, darbecilerin mağlup olduğu, Türkiye'nin bir kez daha tarih yazdığı günün simgesi olarak kabul ettiğini dile getiren Özer, şunları kaydetti:
"O parçalar, milletin tankını millete çeviren, 1 dolara şerefini hiçe sayanlara karşı koruduğumuz haysiyet ve onurumuzun sembolüdür. Aynı zamanda gaziliğimizin de nişanıdır. Elimizde silah yoktu. Bayraklarla gittik ve onları yendik. Benzer bir felaketle karşı karşıya gelirsek, karşımızdaki kim olursa olsun onları milletçe mağlup edeceğimizi de bir kez daha gördük."
"Kazanımların heba olmasına razı gelemezdik"
İnanç ve kültür değerlerinin vermiş olduğu sorumluluk gereği bu kazanımların heba olmasına razı gelemeyeceğini dile getiren Özer, "Bugün olsa daha fazlasını yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye geçmişten beri hep bir darbe süreci içindeydi. 28 Şubat'ı çok ağır yaşadık. Öyle ki başka bir ülkede yaşama fikrini bile düşündük ancak ülkemizden başka yerde yapamayacağımızı biliyorduk." ifadelerini kullandı.
"Allah ölüm korkusunu bize yaşatmadı, bizdeki korkuyu darbecilere vermişti"
15 Temmuz darbe girişiminin FETÖ ile ilgili tereddütü bulunan bazı kesimlerin aydınlanmasına bir kapı araladığını belirten Özer, "Daha önce karşımızda bir düşman yoktu. Ne olduğu belli olmayan karmakarışık düşünceli birtakım insanlar vardı ama biz onları görmüyorduk. Onlar o gece bedene döküldü ve karşımıza karanlık yüzleriyle çıktı. Böylece bu örgütün ne olduğu ve arkasındakilerin kimler olduğu bir kez ortaya çıktı." değerlendirmesini yaptı.
"Korkunun zerresini" hissetmeden, eşiyle el ele tutuşarak darbecilere karşı mücadele etmek için alanlara koştuklarını ifade eden Özer, "O gece Allah ölüm korkusunu bize yaşatmadı, bizdeki korkuyu darbecilere vermişti. Aslında korku ölmüştü, o duyguları yaşamadık. Ölüm yoktu, şehadet, şehit olmak vardı. O an her şeyi yapma azmi ve kararlılığına sahiptik çünkü din, vatan ve bayrağın daha önemli olduğunun bilincindeydik." diye konuştu.
Muhabir: Tanju Özkaya
Kaynak: AA
dikGAZETE.com