Mevlüt Mercan, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, 1970'li yıllarda "ekmek kavgası"nın yolunu yurt dışına düşürdüğünü, bir otomobil firmasında 1987 yılına kadar çalıştığını söyledi.
Türkiye'ye dönerek Beykoz'da mobilya işiyle uğraşmaya başladığını dile getiren Mercan, "rüyalarımın otomobili" diye tanımladığı klasik otomobiliyle tanışma hikayesini şöyle anlattı:
"Birlikte çalıştığımız Bursalı Ali ağabeyimiz vardı. 1980'li yılların başında Türkiye'ye izne geldi. Döndüğünde bana dedi ki 'Kavacık'ta güzel bir araba gördüm, ilk işim döndüğümde o arabayı alacağım.' Ben de arabayı görmeden sevdim. Anlatımına göre klasik araba olduğunu anladım. 'Nasip, hangimiz giderse o alır.' dedim. Arabayı öyle sevdim ki rüyama bile girdi."
Türkiye'ye döndükten sonra otomobili almak için girişimlerde bulunduğunu dile getiren Mercan, "Arabanın İtalyan bir mühendise satıldığını öğrendim, çok üzüldüm. 'Nasip kısmet.' diyerek konuyu kapattım. Birkaç ay sonra satışın iptal olduğunu öğrendim. Arabanın sahibi 'Gel al araba senindir.' deyince dünyalar benim oldu. Otomobili, 1988 yılında satın aldım."
Klasik otomobili aldıktan sonra kendi düğününde kullandığını anlatan Mercan, böylece aralarındaki duygusal bağın daha da güçlendiğini söyledi.
"Bu arabanın verdiği huzuru, mutluluğu başka arabadan alamıyorsunuz"Evlendikten sonra bir süre otomobille hiç ilgilenemediğini, aracın "biblo" gibi kapının önünde durduğunu belirten Mercan, şöyle devam etti:
"Kardeşim de 'Artık uğraşamıyorsun, hurda iadesi var, hurdaya verelim arabayı.' dedi. O arada da bir iş insanı geldi. Otel yapıyorlarmış, 'Araba otelin amblemi olsun.' dedi. 'Hayır satmıyorum, arabaya aşığım, severek aldım.' diyerek teklifi reddettim. 'Ne isterseniz verelim.' dediler yine de kabul etmedim. Dünyayı verseler arabayı kimseye vermeyeceğim."
Otomobilinin ilk günkü gibi kalması için sürekli bakım yaptığını anlatan Mercan, klasik aracın kuru direksiyona sahip olması nedeniyle manevra kabiliyetinin çok az olduğunu anlattı. Mercan, "Herhangi bir arabaya binebilirsiniz ama bu arabanın verdiği huzuru, mutluluğu başka arabadan alamıyorsunuz. Gençliği ve çocukluğu bu arabayla geçen ailelerle karşılaşıyorum. Benden daha çok seviyorlar arabayı, arabayla fotoğraf çektirenler oluyor." diye konuştu.
Otomobili daha önce kullanan eski sahipleriyle tanıştığını anlatan Mercan, "Geçen bir aileyle tanıştım. 'Bu araba üç kuşak önce bizimmiş.' dediler. Kanlıca'da yaşıyorlarmış. 'Babamız bize Morris'in hatıralarını anlatırdı.' dediler. Bende bir dosya var. 1946 yılında Şişli'deki galeriden satış faturası da duruyor. O günden bugüne kadar arabayı kimler kullanmış, ruhsatıyla birlikte mevcuttur." dedi.
Otomobil, Çiçero'da kullanıldıMevlüt Mercan, klasik otomobilinin bir arkadaşının da düğün arabası olarak kullanıldığı anlatarak, şunları aktardı:
"Bir film teklifi geldi. '2. Dünya Savaşı filmi çekilecek.' dediler. 2. Dünya Savaşı yıllarında Türk casusu İlyas Bazna'nın hikayesini konu alan 'Çiçero' filminde de kullanılacak dediklerinde kabul ettim. Otomobil, Adile Sultan Sarayı'nda, Kemerburgaz'da değişik yerlerde ve İzmit Tren Garı'ndaki çekimlerde kullanıldı."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com