USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Politika

Rusya ve İran’ı hedef aldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın hem Suriye hem de Ukrayna’da attığı adımların, bu ülkeyle, ciddi sorunlar ortaya çıkmasına yol açtığını söyledi. Krizlerin dünyanın hemen her bölgesinde günlük hayatın bir parçası...

Rusya ve İran’ı hedef aldı
12-01-2016 18:12
Google News
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın hem Suriye hem de Ukrayna’da attığı adımların, bu ülkeyle, ciddi sorunlar ortaya çıkmasına yol açtığını söyledi.
Krizlerin dünyanın hemen her bölgesinde günlük hayatın bir parçası haline dönüştüğünü söyleyen Erdoğan, bu durumun insani yaklaşımlar ve inisiyatiflere duyulan ihtiyacı daha da artırdığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bir yandan kendi sorunlarıyla mücadele ederken diğer yandan da çevresinde yaşanan insani krizler karşısında ilkeli bir tavır ortaya koymanın çabası içinde olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8. Büyükelçiler Konferansı’na katılan büyükelçiler onuruna Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir öğle yemeği verdi. Yemekte konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Ankara ve Gaziantep’te gerçekleştirilecek konferansın ana temasının "Kriz yönetimi: İnsani çözümler" olarak belirlenmiş olmasını oldukça isabetli bulduğunu belirtti.
Özellikle bölgede yaşanan hadiseler karşısında Türkiye’nin tavrının diğer devletlerden farklı olduğunu belirten Erdoğan, "Bizim asırlar boyunca birlikte yaşadığımız ortak tarih, kültür ve medeniyet değerlerine sahip olduğumuz kardeşlerimize karşı sorumluluklarımız var. Bölgemizdeki hiçbir ülke bizim için devletlerden bir devlet, hiçbir toplum da milletlerden bir millet değildir. Bizim bölgeye bakışımız asla ekonomik, askeri ve jeopolitik çıkarlar ya da güncel gelişmelerle sınırlı olamaz. Esasen bizim kültür ve medeniyet anlayışımız tüm dünyaya aynı şekilde bakmamızı gerektiriyor. Öyle de yapıyoruz. Güney Amerika’daki, Asya’nın ve Afrika’nın ücra köşelerindeki çabalarımızın öncelikli sebebi işte bu anlayıştır" dedi.

"SİZ SIRADA BÜYÜKELÇİ DEĞİLSİNİZ"
Bulunduğu yerde Türkiye’yi temsil eden her bir büyükelçinin de aynı heyecan, aynı vizyonla işine dört elle sarılmasını beklediğini ifade eden Erdoğan, "Kendinizi sadece bürokratik tanımlar ve misyonla sınırlarsanız bana göre görevinizi eksik yapmış olursunuz. Sizden asıl beklentimiz, Türkiye’nin bu tarih, kültür ve medeniyet vizyonunu hayata geçirmeniz. Bu yönde kayda değer çalışmalar ortaya koymanızdır. Siz sıradan bir büyükelçi değilsiniz. Siz bir tarihsiniz ve o tarihin adeta geleceğe taşıyacak varislerisiniz" şeklinde konuştu.

"EY SÖZDE AYDINLAR MADAYA’DA OLANLARA BUGÜNE KADAR SES ÇIKARTTINIZ MI?"
"Bizim için insani değerleri savunmak herhangi bir politikanın aracı veya kılıfı değildir" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu tavır binlerce yıllık devlet geleneğimiz ve mensubu olduğumuz milletin bir hasretlerinin bir gereğidir. Çünkü Afrika’da açlıktan bir deri bir kemik kalmış bir çocuğa baktığımızda biz kendi evladımızı görürüz, böyle bir empati ile meseleye yaklaşırız. Ey sözde aydınlar, şuanda Madaya’da olanlara bugüne kadar ses çıkarttınız mı? Onun için kampanyalar düzenlediniz mi? Onun için bir tane imza attınız mı? Hayır. Suriye’de terör örgütlerinin, rejimin ve onu destekleyen devletlerin saldırıları sonucu evlerinde, okullarında, pazar yerlerinde, ekmek almak için sıra beklediği fırının önünde katledilen masumların acısını, kendi yakınımızı kaybetmişçesine biz yüreğimizde hissederiz. Balkanlar’daki, Kafkaslar’daki, Ortadoğu’daki, Kuzey Afrika’daki şehirlerde, köylerde zor şartlarda hayatlarını sürdüren kardeşlerimizin, ülkemizin bayrağını gördüklerinde, adını işittiklerinde duydukları heyecanın sebebini çok iyi anlamalıyız. Burada herhangi bir çıkar, herhangi bir istismar, herhangi bir istiskal değil sadece ve sadece ’yaradılanı yaradandan ötürü sevme’ anlayışına dayalı samimi bir ilişki söz konusudur."
Erdoğan, Türkiye’nin insani değerler diplomasisinin gerisindeki bu tarihi ve manevi dinamik anlaşılmadan yaptıklarının ve yapmak istediklerinin doğru şekilde kavranamayacağını dile getirerek, "Hamdolsun bugün Türkiye dünyada en fazla resmi kalkınma yardımı yapan ülkelerden biri haline gelmiştir. Hatta milli gelirimize oranla bakıldığında dünyada en fazla insani yardım yapan ülke durumundayız. Birinci sıradayız. Türkiye bu, sıradan bir ülke değiliz. Dünün yardım alan, yardım isteyen Türkiye’si bugün yardım yapmadan dünyada en zengin ülkeleri geride bırakan devlet haline geldi. 2015 yılında ülkemizin yaptığı uluslararası insan yardım rakamının 5 milyar doları bulmasını bekliyoruz. Ne mutlu bize. Rabbime hamdolsun, bugünleri gördük" dedi.
Türkiye’nin aynı şekilde Birleşmiş Milletler, İnsani Eşgüdüm Ofisi, Dünyada Gıda Programı, Kalkınma Fonu gibi örgütlere en fazla katkı sağlayan ülkeler arasında yer aldığına dikkat çeken Erdoğan, TİKA, AFAD, Kızılay ve ilgili tüm diğer kuruluşların başta doğal afetler olmak üzere tüm insani krizler karşısında dünyanın her köşesinde operasyon gerçekleştirebildiğini belirtti.

"DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR’ İTİRAZIMIZI SESLENDİRDİK, SESLENDİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Tüm bu çalışmaların, yardım eli uzatılan insanların kim olduğuna, dinine, kimliğine, meşrebine bakmadan kapsayıcı ve kucaklayıcı bir yaklaşımla sürdürüldüğünü vurgulayan Erdoğan, "Aynı şekilde insanlığın karşı karşıya olduğu sorunlara sürdürülebilir çözümler bulunması yönünde sergilediğimiz o ilkeli tutumu kararlılıkla devam ettireceğiz. Bu kapsamda Birleşmiş Milletler’in özellikle de Güvenlik Konseyi’nin daha kapsayıcı ve etkin bir yapıya kavuşmasına yönelik reform çağrılarımızı güçlü bir şekilde seslendirmeyi sürdüreceğiz. Unutmayınız, ’dünya 5’ten büyüktür’ itirazımız sadece bizim değil Birleşmiş Milletler çatısı altındaki ülkelerin artık çok büyük kısmının bölümünün de hissiyatı haline gelmiştir. Seslendirdik, seslendirmeye de devam edeceğiz" dedi.

ERDOĞAN’DAN MEDENİYETLER İTTİFAKI VE TERÖRİZMLE MÜCADELE KÜRESEL FORUMU VURGUSU
"İnsanlığın vicdanı ve sesi olmak, Türkiye’ye zarar vermez tam tersine güç katar, itibarımızı yükseltir" diye konuşan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Aynı şekilde anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesine önemli katkılarda bulunan, barış için arabuluculuk girişimimizi de önemli görüyorum. Yine dünümüzde önemli olan adımlardan bir tanesi bu yaşanan sorunların çözümü için ciddi bir kanal olarak gördüğüm, kurucusu olduğumuz Medeniyetler İttifakı çalışmalarını da ihmal etmemeliyiz. Eşbaşkanlığını yaptığımız Terörizmle Mücadele Küresel Forumu’nu dünyada bu alanda oluşturulacak işbirliği kanalları için etkin bir platform olarak kullanabilmenin yollarını da aramalıyız. Uluslararası alandaki tüm bu faaliyetlerimiz, dünya meselelerine sorumluluk sahibi bir ülke olarak yaklaşıyor olmamızın tezahürüdür. Antalya’daki G-20 Zirvesi’ni büyük bir başarıyla yürüttük. Oradaki ekonomik büyümeyle birlikte en az gelişmiş ülkelerin sorunlarının da dikkate alınması gerektiği yönündeki yaptığımız vurgunun sebebi de işte budur. Dünyada ilke kez gerçekleştirilecek olan dünya insani zirvesine ev sahipliği yapmak üzere seçilmemizi, insani diplomasi alanındaki etkinliğimizin sonucu olarak görüyorum. Bu zirve dolayısıyla dünya liderleri, siyasetçiler, akademisyenler, kanaat önderleri ve sivil toplum temsilcileri inşallah Mayıs ayında, İstanbul’da bir araya gelecek. Bu toplantının dünyada insani yardım çalışmaları için kurulacak mekanizmaların geleceği açısından tarihi öneme sahip olduğuna inanıyorum. Yine Nisan ayında 13. İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi’ne ev sahipliği yapıyoruz. İslam dünyasının çok ciddi sınamalarla karşı karşıya olduğu bir dönemde toplanacak bu zirvenin de ülkemizin tarihi ve insani sorumlulukları bakımından hayati öneme sahip olduğu açıktır. Her iki zirvenin de başarılı geçmesi için başta dışişleri kadrolarımız olmak üzere ilgili tüm kurumlarımızın titiz bir çalışma ortaya koymalarını bekliyorum."

"YABANCI DÜŞMANLIĞI, IRKÇILIK VE İSLAMOFOBİ AVRUPA’DA GÜÇ KAZANDI"
2015 yılının Türkiye’nin yakın çevresinde yaşanan krizlerin daha da derinleştiği bir yıl olduğunu söyleyen Erdoğan, "Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 2010 yılında başlayan halk hareketlerinin yol açtığı büyük umutlar, pek çok yerde yerini acıya, savaşa ve kaosa bıraktı. Suriye’de 5 yıldır süren kriz, bu ülkeyi bölgeyle birlikte tüm dünyada güvene ve istikrara yönelik tehditlerin odağı haline getirdi. Bir yandan terör örgütleri diğer yandan rejim ve onu destekleyen kimi ülkeler Suriye halkına kelimenin tam anlamıyla zulmediyor. Akdeniz kıyılarından Avrupa’ya uzanan göç krizi hepimizin kalbini burkan, üzüntü verici sahnelere yol açıyor. Buna karşılık bir süredir devam etmekte olan ekonomik krizin de etkisiyle yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslamofobi gibi tehlikeli akımların Avrupa’da güç kazandığını görüyoruz. ’Göçmenlere düşmanlık’ söylemiyle hareket eden siyasetçilerin tahrikleri Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli kardeşlerimizi doğrudan etkiliyor" diye konuştu.
Dünya siyaseti içerisinde yer alan veya alma arzusu içinde olanların bazı ülkelerde, "Buraya Müslümanların girmesini istemiyoruz. Müslümanların buraya girmesini engelleyeceğiz" yaklaşımı sergilendiğine dikkat çeken Erdoğan, bu durumun insanlığa ve insana bakışlarını göstermesi bakımından da çok önemli olduğunu dile getirdi.

RUSYA KRİZİ
"Rusya’nın hem Suriye hem de Ukrayna’da attığı adımlar bu ülkeyle aramızda ciddi sorunlar ortaya çıkmasına yol açtı" diyen Erdoğan, "Sormak lazım, Suriye kendilerini davet ettiği için Suriye’ye girmişler. Peki Gürcistan sizi davet etti de mi Gürcistan’a girdiniz. Veyahut da Ukrayna sizi davet etti de mi siz Ukrayna’ya girdiniz? Bu soruların da o zaman cevabını vermek lazım. Kırım’ın hukuk dışı ilhakı ve Kırımlı soydaşlarımızın maruz kaldığı baskılar, kuzeyimizde istikrarsızlıklarla dolu yeni bir konjonktürün oluşmasına neden oldu. Suriye’de terörle mücadele bahanesiyle bölgeye gelen, asıl amacının Esed rejimini ayakta tutmak olduğu anlaşılan Rusya’nın operasyonları, bölgedeki sorunları daha da derinleştiriyor. Rusya DAİŞ’le mücadelede değildir, DAİŞ’e karşı bir mücadele vermemektedir tam aksine Rusya şu anda Lazkiye ve çevresinde butik bir Suriye devleti kurmanın gayretiyle kendine mekan hazırlamaktadır ve oradaki bizim soydaşlarımızı, Türkmen kardeşlerimizi vurmaktadır, vurmaya devam etmektedir. İşte böyle bir ortamda yaşanan uçak meselesi Rusya’nın ülkemizde ilişkilerini getirdiği yer bakımından bir sebep değil sadece bir bahanedir. Rusya’nın içine girdiği tehlikeli mecra kendisi ve bölge ülkeleriyle birlikte tüm dünya için de çok büyük bir sorundur" ifadelerini kullandı.

"İRAN, YENİ VE TEHLİKELİ BİR SÜRECİN FİTİLİNİ ATEŞLİYOR"
Diğer taraftan İran’ın da Suriye, Irak, Yemen gibi ülkelerdeki gelişmeleri kendi nüfuz alanını genişletmenin bir aracı olarak kullanmaya çalıştığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Mezhep temelli ayrışmaları çatışmaya dönüştüren tavrıyla İran, yeni ve tehlikeli bir sürecin fitilini ateşlemeye çalışıyor. İran’ın Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerini bilinçli olarak gerginleştirmesi bu stratejinin bir parçasıdır. Hiç süphesiz bu sorunlar listesini daha da uzatabiliriz. Önemli olan karşı karşıya bulunduğumuz bu sorunlar ve krizler karşısında bizim ne kadar sağlam bir duruş sergileyebildiğimizdir. Suudi Arabistan-İran olayında 47 kişi idam edildi. İdam Suudi Arabistan’da kalkmadı, Amerika’da, Çin’de, Rusya’da, İran’da kalkmadı. Peki şunu sorma hakkına sahip değil miyiz? Orada bir tane Ayetullah olduğu söylenen zatın idamı, onun yanından üç tane daha Şia ama onun yanında 43 tane Sünni, El-Kaide ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle idam edilmiş. Olay bu. Peki İran’da bunca idamlar var. Bunları nereye koyacağız. Onların aileleri yok mu? Onları savunanlar yok mu? Bunları nereye yerleştireceğiz. Türkiye’nin böyle bir sorunu yok. O zaman bunlara da öncelikle kendilerinin cevap bulması lazım."

"SONUÇ ALMAMIZ GEREKEN ÇOK ÖNEMLİ MESELELERİMİZ VAR"
Türkiye’nin dış politika uygulamalarını insani bir bakış açısına ve kapsamlı stratejilere dayandırdığına dikkat çeken Erdoğan, uluslararası siyasi süreçlerin işleyişinde daha etkin bir şekilde yer almanın önemine işaret etti. Erdoğan, şunları kaydetti:
"2016 yılının bu bakımdan verimli bir yıl olacağına inanıyorum. Ülke olarak önümüzde küresel düzeyde takip etmemiz ve sonuç almamız gereken çok önemli meselelerimiz var. Bunlar arasında bölücü terör örgütünün uluslararası alanda giderek artan faaliyetleri, paralel devlet yapılanmasıyla yürüttüğümüz mücadele ve süregelen Ermeni iddiaları ön plana çıkmaktadır. Esasen bunların hepsi de her geçen gün birbiriyle ilişkili ve birbirini destekleyen unsurlara dönüşüyor. ’Türkiye’nin terör örgütlerine destek verdiği, basın özgürlüğünde, demokrasimizde ve hukukun işleyişinde sorunlar bulunduğu’ gibi menfur iddialar hep aynı çevreler tarafından ortaya atılıp işleniyor. Özellikle paralel devlet yapılanması bu konuda diğerlerini de geride bırakan bir ihanet çizgisine geldi. Bugün dünyada ülkemiz aleyhinde çıkan haberlerin önemli bir bölümünün gerisinde bu yapının ve onlarla irtibatlı kişilerin olduğunu biliyoruz. Bu vesileyle Türkiye’nin paralel devlet yapılanmasıyla yürüttüğü mücadele konusundaki kararlılığımızı sizlere bir kez daha belirtmek istiyorum. Milli Güvenlik Kurulumuz tarafından da ülkemiz aleyhine çalışan bir terör örgütü olarak tescil edilip faaliyetleri izlenen bu şer şebekesi konusunda en küçük bir müsamahamız yoktur. Siz kıymetli büyükelçilerimizin görev yaptığı ülkelerde bu yapının tüm faaliyetlerini yakından takip ettiğine, gerekli müdahaleleri hızla ve eksiksiz şekilde yerine getirdiğine inanıyorum. Bakanlığımızca yakından izlenen bu çalışmalarınızda Cumhurbaşkanı olarak şahsımın da daima yanınızda olduğundan şüpheniz bulunmasın."

PARALELLE MÜCADELE
"Paralel devlet yapılanmasıyla mücadele etmek kadar onun sebep olduğu tahribatı tamir etmek de önemlidir" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu yapının kurduğu okullar, geliştirdiği ticari ilişkiler kendi malı değildir. Bunların hepsi bu ülkenin ve bu milletin imkanlarıyla tesis edilmiştir. Ama zekattır ama sadakadır ama yardımdır. Dolayısıyla bu değerlerin yok edilmesi yerine asli sahibi olan ülkeye ve millete kazandırılması yönünde gayret sarf etmeliyiz. Okullar konusunda Milli Eğitim Bakanlığımız bünyesinde kuruluş hazırlıkları başlatılan Maarif Vakfı’nın hayata geçmesi, arka arkaya yaşadığımız seçimler sebebiyle biraz gecikti. Farklı vakıflar da bu konuda hizmet vermeye hazır hale geldi, geliyor. Bunun için gerekli kanun süratle yürürlülüğe sokulmalıdır. Hemen ardından da Afrika, Balkanlar, Kafkasya başta olmak üzere paralel devlet yapılanması bünyesinde gözüken ama aslında milletin malı olan okullara süratle sahip çıkılmalıdır. Gerekirse Maarif Vakfı aracılığıyla yeni okullar kurmak, diğer sivil toplum örgütlerini teşvik etmek suretiyle ortaya çıkan potansiyeli değerlendirme yoluna gitmeliyiz. Hükümetimiz ve Milli Eğitim Bakanlığımızdan bu hususa önem ve öncelik vermesini özellikle istiyorum. Gerekli düzenlemenin ardından siz kıymetli büyükelçilerimizden de gayreti ve desteği ile bu meselenin süratle çözüm yoluna gireceğini ümit ediyorum."

"BU İKİSİNİ BİRLİKTE BAŞARAN BÜYÜKELÇİLERİMİZ, EN BAŞARILI BÜYÜKELÇİLERİMİZDİR"
Büyükelçilere ticari ilişkiler konusunda aynı hassasiyetin sürdürmesi çağrısında bulunan Erdoğan, "Ticaret müşavirliklerimizi, DEİK, TOBB gibi resmi niteliği bulunan kuruluşlarımızı daha etkin kullanarak ticari alanda elde edilen kazanımlara sahip çıkmalıyız. Bu ülke ve milletin heba edilecek tek bir kaynağı, tek bir imkanı, tek bir değeri yoktur. Yapmamız gereken bu potansiyeli paralel devlet yapılanmasının tasallutundan kurtararak devletimize ve milletimize kazandırmaktır. Büyükelçiliklerimizin ve büyükelçilerimizin ticari ilişkilerimiz konusuna da bu hassasiyetle yaklaşacaklarına inanıyorum. Bir kez daha ifade ediyorum, buradaki ayrım son derece önemli, paralel devlet yapılanmasının üzerine tüm gücümüzle ve imkanlarımızla gideceğiz ama ortaya çıkmış olan ve zaten milletin malı olan potansiyelin heba olmasına da izin vermeyeceğiz. Benim gözümde bu ikisini birlikte başaran büyükelçilerimiz, en başarılı büyükelçilerimizdir" ifadelerini kullandı.

"HEP BİRLİKTE TÜRKİYE’Yİ ÇOK DAHA İLERİ NOKTALARA TAŞIYACAĞIZ"
Türkiye’nin geçtiğimiz 13 yılda katettiği mesafenin dünyadaki yansımalarını en iyi bilen, gören, yaşayanlar olarak büyükelçileri gösteren Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Uluslararası düzeyde etkinliğimiz arttıkça karşılaştığımız sorunların mahiyeti değişmekte, cesameti artmaktadır. Bu durum büyükelçilerimizin özellikle hem daha donanımlı hem dirayetli hem de daha çalışkan olmasını zorunlu kılıyor. 2016’nın ilk günlerinde yaşananlar dahi bu yıl da yoğun bir gündemle karşı karşıya olacağımızı gösteriyor. Önümüzdeki dönemde maruz kalacağımız sınamalar, en az geride bıraktığımız yılki kadar belki ondan da zorlayıcı olacaktır. Aynı anda pek çok krizle mücadele etmek, bu kadar çok gelişmeyi takip etmek ve eş zamanlı olarak yapıcı adımlar atmak elbette kolay değildir ancak ben sizlere güveniyorum, sizlere inanıyorum. Dışişleri camiası olarak sergilediğiniz yoğun mesai ve özverili çalışmaları memnuniyetle takip ediyorum. Bu yıl sizlerden daha büyük bir inanç ve özveriyle daha kararlı daha verimli daha üretken çalışmalar bekliyorum. İnşallah hep birlikte Türkiye’yi çok ileri noktalara taşıyacağız."
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ