USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Politika

Rus uçağının keşif uçuşunun iptal gerekçesini açıkladı

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Rus uçağının yapacağı keşif uçuşunun iptal edilmesiyle ilgili, “Rusların talep ettiği rota Suriye sınırından yatay geçen ve Hatay’a kadar giden bir rota. Buna mücbir sebeplerle izin verilmesi söz konusu...

Rus uçağının keşif uçuşunun iptal gerekçesini açıkladı
04-02-2016 19:02
Google News
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Rus uçağının yapacağı keşif uçuşunun iptal edilmesiyle ilgili, “Rusların talep ettiği rota Suriye sınırından yatay geçen ve Hatay’a kadar giden bir rota. Buna mücbir sebeplerle izin verilmesi söz konusu değil” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında Cenevre’deki süreçle ilgili, “Büyük bir ikiyüzlülük sergileniyor. Muhaliflerin oraya gitmesine Türkiye olarak biz olumlu yaklaştık. Muhaliflere bu şekilde telkinde bulunduk. Ama muhalifler orada olduğu süre içerisinde Halep bombalandı hem rejim unsurları tarafından hem Rus unsurları tarafından ve neredeyse 70 bin kişiye yakın bir insan seli Türk sınırlarına dayanmış durumda. Bu Cenevre görüşmelerine esas teşkil eden karar aslında bombardımanın durmasını, kuşatmaların kalkmasını, kuşatma bölgelerine insani yardımın erişmesini içeriyordu. Bu bir pazarlık konusu değildi. Bu karar muhaliflerin haklı taleplerini içeriyor. Cenevre’de görüşme yapayım ama Suriye’de uçaklarla bombalamaya devam edelim gibi bir yaklaşım samimiyetsiz bir yaklaşımdır. Bu sürece de destek vermek değil, tam tersine buradaki katliamı desteklemeye dönük bir yaklaşım olarak öne çıkar. Cenevre’nin şimdiye kadarki mantığı Esad’sız bir geçiş sürecinin temin edilmesiydi. Esad’ın üç beş ay sonra görevden ayrılması bir hükümet kurulması, bu hükümetin Suriye’yi seçime götürmesi, Suriye halkının kendi kaderine kendisinin karar vermeseydi. Şimdi ise Esad’ın kalıcılığı, onun altında muhaliflerin de katılacağı ulusal bir birlik hükümeti kurulması gibisinden şimdiye kadarki gelişmelerin varlığını reddeden oradaki Suriye halkının meşru taleplerini reddeden, bu kadar insanın hayatını kaybetmesini görmezden gelen bir tablo ortaya çıkıyor. Muhalifler de doğal olarak buna tepkililer. Eline bu kadar kan bulaşmış bir katilin Suriye’nin başında durması, onun altında muhalefetin de olacağı bir birlik hükümetinin kurulması demek bu katliamlara meşruiyet kazandırmak demektir. Bombaların altında hiçbir barışı konuşamazsınız. Esad’ın kalıcılığı üzerinden Cenevre’nin mantığını değiştirmeye dönük olarak yapılan müdahaleler süreci gayrimeşru bir noktada konumlandırır” şeklinde konuştu.

“EĞER PYD MASAYA OTURACAKSA, MUHALİFLERİN SAFINDA OTURMAZ, ESAD REJİMİNİN YANINDA OTURUR”
Görüşmelere PYD’nin katılmamasıyla ilgili Türkiye’nin tavrına ilişkin Çelik, şunları kaydetti:
“Daha hiç bu konu yokken, Esad ile görüşülen zamanlarda oranın belli bir dönüşümünün sağlanmasıyla ilgili reformlar önerilirken önerilen konulardan bir tanesi de siyasi tutukluları serbest bırakması, oradaki Türkmenlerin, Arapların durumlarını iyileştirmesi, hiçbir hukuki statüsü olmayan, vatandaşlık kaydı bile olmayan Kürtlerin bir hukuki statüye kavuşturulması defalarca Esad’a söylendi. Bizim Suriye Kürtlerinin kazanımlarına karşı olduğumuz gibi bir ifade kullanılması bizim kendi tarihimizle, bu meseleye bakıştaki tarihimizle çelişen bir yaklaşım olur. Oradaki PYD meselesinde şunu görelim; PYD Suriye’nin kuzeyindeki etkinliğini bu olaylar başladığında rejimin ileri bir kol faaliyeti olarak elde etti. Rejim kendisinin ulaşamadığı yerlere çekilerek PYD’ye bıraktı. PYD’yi orada lejyoner unsur gibi kullandı. Daha sonra PKK ile iç içe girmiş yapısı gereği burada DAEŞ ile mücadele adı altında kendisine bir uluslararası derinlik ortaya çıktığını düşündü. Burada kanton oluşturmak, diğer etnik grupların haklarını kaos döneminde gasp etmek anlamına gelir. PYD’ye verilen silahların PKK tarafından kullanıldığı açıktır. Burada Kürtlerin kazanımı değil, PYD’nin terörist faaliyetlerine karşı bir Türkiye Cumhuriyeti var. Eğer PYD masaya oturacaksa, muhaliflerin safında oturmaz, Esad rejiminin yanında oturur. Sırf DAEŞ’le mücadele ediyor diye PYD’nin terörist etiketi üzerinden çıkmaz. Bayırbucak Türkmenleri ile ilgili gelişmeleri günbegün takip ediyoruz. Cenevre’de Suriye Türkmen Meclisi’nin temsil edilmesi noktasında hükümetimiz yoğun bir gayret sarf etti. Müzakere Yüksek Kurulu Riyad’da toplandığı zaman orada, Suriye Türkmen Meclisi’nden kişiler oldu. Şuanda da Abdurrahman Mustafa, Suriye Türkmen Meclisi Başkanı tarafından Suriye Türkmenleri orada temsil edilmektedir. Bu bizim açımızdan önemlidir.“
PYD’nin Fırat’ın batısına geçip geçmediği ile ilgili haberleri de yakından takip ettiklerini ifade eden Çelik, "Suriye Demokratik Cephesi’ne bağlı bazı unsurların geçtiğini tespit ediyoruz, PYD ile ilgili söz konusu edilen o Tişrin barajı çerçevesindeki o dinamik ortamda bazı iddialar var, kuşkusuz bunu takip ediyoruz. Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit eden herhangi bir şey söz konusu olursa bununla ilgili ne yapılacağı zaten daha önce de açık bir biçimde ortaya koyuldu. İnşallah bütün bu bahsettiğimiz sorunlar giderilir ve Cenevre süreci, Cenevre 3 dediğimiz bu süreç Suriye’ye barış getirecek bir netice ile tarihteki yerini alır diye temenni ediyoruz” dedi.

“UZLAŞMA KOMİSYONU KENDİ GÜNDEMİNE HAKİMDİR”
Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Çelik, yeni anayasa çalışmaları hatırlatılarak, anayasa mutabakat komisyonunun yeni bir yöntem izleyip izlemeyeceği sorusuna, “Benim başkanlığımda ve koordinatörlüğümde yürüyecek. Bunun içerisinde hükümetten, genel merkezden, milletvekillerimizden olabilir, bu yeni anayasa meselesi konusunda birikimi olan arkadaşlarımız bulunacaklar. Uzlaşma komisyonu 3 arkadaşımız bu toplantıların daimi üyesi olacak. Böylece partideki geniş heyet, geniş birikim, siyasi birikim, tarihi birikimle uzlaşma komisyonundaki arkadaşlarımızın desteklenmesi, oradaki tartışmaların beslenmesi söz konusu olabilecek. Uzlaşma komisyonu kendi gündemine hakimdir. Kendi yöntemini, tutumunu kendisi belirliyor. Uzlaşma komisyonu kendi yöntemini de belirleyecektir. Biz kendi büyük komisyon toplantımıza gelecek haftadan itibaren başlayacağız. Genel ilkeleri belirledik AK Parti olarak” yanıtını verdi.

“BUNA MÜCBİR SEBEPLERLE İZİN VERİLMESİ SÖZ KONUSU DEĞİL”
Rusya’nın Türk sınırları içerisine uçuş yapamamasıyla ilgili soruya Çelik, “Söz konusu uçuşlar, 1992 yılında 27 ülke tarafından imzalanmış bir anlaşma çerçevesinde ortaya çıkıyor. Bu gözlem uçuşu deniliyor. Başka ülkeler sizin ülkenizde bir gözlem uçuşu yapabiliyorlar. Bu gözlem uçuşları yapılırken rotanın belirlenmesi konusunda hangi cihazlarla uçulacak tabi ev sahibi ülkenin bir insiyatifi var. Uçuş sırasında hangi cihazlar kullanılacak ve bunların anlaşmalara uyup uymadığı kuşkusuz bizim hava sahamızdan uçuyorlarsa Türk yetkililerinin izniyle olabilir. Bu 1992’de imzalanan Açık Saha Anlaşması çerçevesinde imzalanan anlaşmanın çerçevesinde bir Rus uçağı Türkiye’de bu gözlem uçuşunu yapmak için başvurdu. Fakat talep ettiği rota Suriye sınırından yatay geçen ve Hatay’a kadar giden bir rota. Buna mücbir sebeplerle izin verilmesi söz konusu değil. Rusya ile aramızda sıcak ve taze bir kriz var. O bölgede Türkmen dağı dahil Rus uçaklarının faaliyeti var. Bir açık saha anlaşması gereği yapılacak gözlem uçuşunda Türkiye’den Hatay’a kadar uçacağım ya da Suriye sınırını teğet geçerek Türk toprakları içerisinde uçacağım gibi bir talebin ne manaya gelebileceğini, bu kadar spekülatif bir talebe niçin Rusya’nın ihtiyaç duyduğunu da uluslar arası kamuoyunun takdirlerine bırakıyoruz. Bizim Suriye sınırımızda bir gözlem uçuşu yapılması, Hatay’a kadar gidilmesi, oradaki güvenlik sorunları sebebiyle müsaade edilecek bir durum değil. Bu Rus uçağının gözlem uçuşu yapmasına bu çerçevede müsaade edilmemiştir” açıklamasında bulundu.
Mardin’de Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanacak master eylem planıyla ilgili çıkan haberlerin hatırlatılması üzerine Çelik, “Burada bütün toplum kesimlerini duyarlılığa davet ediyoruz. Hepimiz bu ülkenin çocuklarıyız, evlatlarıyız. Sanatçıların, sporcuların, değişik toplum kesimlerinin, STK’ların orayla dayanışma içinde olması son derece kıymetlidir. Buna entegre bir strateji diyebiliriz” dedi.

"ORADA KAMU DÜZENİ SAĞLANANA KADAR BU TİP KAVRAMLAR ŞU AN GÜNDEMİMİZDE DEĞİL”
Çözüm sürecinin başlaması konusunda bir takvim belirlenip belirlenmediği sorusuna Ömer Çelik, “Bugün vatandaşlarımıza musallat olan PKK terör örgütüdür. Orada kamu düzeni sağlanana kadar bu tip kavramlar şu an gündemimizde değil. "Hadi masaya dönelim" söylemi yükseltenlerin şunu bilmesi gerekir ki, masaya dönmekten kasıtlarının oradaki terörist yapılara dönük meşru güvenlik operasyonlarını baltalamak, akamete uğratmak, teröristlerin yeni mevziler kazanmasına imkan vermek olduğunu biliyoruz. Kamu düzeni sağlanacak. Biz şuanda ne yaptığımızı biliyoruz. 90 yılların güvenlik politikalarına dönüş diyenlerin PKK’nın 90’lı yılların mantığına döndüğü bu insanlık dışı uygulamalara imza attığı gerçeğini örtbas etmek istediğinin de farkındayız” cevabını verdi.

“TERÖRE DESTEK VERMEYEN HERKESİ MUHATAP KABUL EDİYORUZ”
Çözüm sürecinde muhatap değiştirmenin söz konusu olup olmadığı sorusu üzerine Çelik, “Süreçlerin bir tane muhatabı yok. O bölgeye de gittiğimiz zaman teröre destek vermeyen herkesi muhatap kabul ediyoruz. Başbakanımız zaten STK’ları davet ediyor. Cumhurbaşkanımız kanaat önderlerini davet ediyor” ifadelerini kullandı.

“YENİ BAĞIMSIZ DEVLETLERİN ORTAYA ÇIKMASI BÖLGENİN HUZURUNA KATKI SAĞLAMAZ”
Erbil’de Mesut Barzani’nin Kürdistan’ın bağımsızlığıyla ilgili bir referandum hazırlığı içerisinde oldukları yönündeki açıklamasının sorulması üzerine Çelik, şunları kaydetti:
“Bu bölgede yeni bağımsız devletlerin ortaya çıkması, bölgenin huzuruna katkı sağlamaz. Bugünün meselesi, bu çağın meselesi, zamanın ruhunun bize emrettiği şey şudur; yeni bir suni kriz alanları oluşturmak değil. Bütün bu devletler arasındaki sınırlara saygı duyarak ama bu sınırları aşan ekonomik ve siyasi birlikler oluşturabilmek, ekonomik siyasi ve kültürel olarak bu bölgeleri ve halkları yaklaştırabilmek, Anadolu’nun insanlarını ve Mezopotamya’nın insanlarını ortak kültür havzasının eşit unsurları haline getirebilmek. Meseleyi bir devlet meselesi olarak ortaya koyarsak, 19.yüzyılın bu ilkel ulus devlet yaklaşımının yeniden dejavu etmesi gibi bir sonuçla karşı karşıya kalırız. Bu kimseye fayda getirecek bir tutum değil. Meselenin devlet olsun olmasın gibisinden tartışılması bence suni gündemi pekiştirmekten başka bir işe yaramaz. Bu bölgede kafa yorulması gereken şey, bütün etnik grupların, mezhep gruplarının devletlerin sınırlarına saygı duyarak, bu sınırları aşan yeni refah bütünleşmeleri ve yeni siyasi yaklaşımları nasıl üretebileceği üzerinde kafa yormaktır diye düşünüyorum. Çok doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyoruz.”
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ