İstanbul Aydın Üniversitesi Radyo Televizyon Programcılığı Bölümü öğrencilerini sektörün duayen isimleriyle bir araya getirmek amacıyla düzenlenen “Medya Günleri”ne bu hafta Best FM'den Cem Arslan, Radyo Mega'dan Pınarating, Radyo Majör'den Cenk Alptekin ve Radyo Danset'ten Arzu Kaya konuk oldular.
Gerçekleştirilen etkinlikte 90'lardan bugüne radyoculuğun Türkiye'deki gelişimini anlatan Best FM'den Cem Arslan, Türkiye'de artık radyocu yetişmediğini vurgulayarak, “Radyoculuğun getirdiği imkanlardan yola çıkarak bu mesleği seçmek isteyen arkadaşlarımızın bazıları maalesef bu konuda çok başarılı olamadılar. Hakikaten radyoculuk enteresan bir şey. Televizyon dizilerindeki oyuncuları kopyalamak daha kolay oluyor. Onların üç - dört senelik bir devri oluyor ve sonra onların izinden daha yeni versiyonları geliyor. Fakat radyocu ülkemizde nedense yetişmiyor,” diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Radyoculuk biraz daha zor bir iş. Bu konuda beni hem sevindiren hem üzen bir mevzu var. Beni sevindiren kısım; yirmi iki yıldır hala sizin yaş grubunuzdaki insanlara hitap edebilen bir programı yapabiliyor olmam. Hâlâ reytingde yeri olan ve satılabilirliği olan bir programı üretebiliyorum. Bu beni mutlu ediyor. Ben radyo aşığı bir insanım ve daha önce söz ettiğim gibi televizyondan radyoya geçmiş bir insanım. Radyoculuk için televizyon sektörünü bırakmış bir insanım. Şimdi bana şu soruluyor; 'ya abi adam olsan televizyonda programın olurdu' ya da 'sen artık televizyona neden sıçramıyorsun'. İşte bu beni çok üzüyor.”
“Radyo medyanın üvey evladı"
Radyonun ve radyoculuğun Türkiye'de hak ettiği yerde olmadığına dikkat çeken Arslan,
“Mesela tuttuğun takım futbolda şampiyon olamıyor ama tutuğun takım basketbolda şampiyon oluyor. Bunu sonra sosyal medyada paylaşıyorsun altında şöyle bir yorum; ‘'Futbolda şampiyon olamadınız buradan mı yürümeye çalışıyorsunuz’. Radyo da maalesef böyle bir noktada. Radyo medyanın ülkemizdeki basketbolu,” şeklinde konuştu. Ünlü radyocu konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Ben bu işi yapmaktan mutluyum. Zaten amacım buydu. Radyo programımı çok keyif alarak yapıyorum. İnsanlar da çok keyif alarak dinliyorlar. Fakat neden ben bir dizide oynamıyorum, televizyon programı yapmıyorum diye sanki bir bacağım eksikmiş gibi ya da yapmam gerekenler bazılarını eksik yapıyormuşum gibi algılanıyorum. Bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Radyonun böyle bir kadersizliği var memlekette. Mesela Altın Kelebek ödülleri. Bakıyoruz birçok kategoride ödül veriliyor ama radyo kategorisi yok. Çoğu ünlü ödüllerde radyo kategorisi yok. Radyo ülkemizde medyanın üvey evladı pozisyonunda. Hep ötelendi, hep perde arkasında kaldı.”