USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Genel

"Erkeğim diyor, ne erkeği ya ?"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle ilgili olarak, “Merkez Bankası faiz konusunda yanlış yapıyor. Mevcut faiz oranları Türkiye’nin ekonomideki gerçeğine uygun değildir. Güya riskleri azaltmak için uyguladıkları faiz pol

"Erkeğim diyor, ne erkeği ya ?"
25-02-2015 19:49
Google News

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle ilgili olarak, “Merkez Bankası faiz konusunda yanlış yapıyor. Mevcut faiz oranları Türkiye’nin ekonomideki gerçeğine uygun değildir. Güya riskleri azaltmak için uyguladıkları faiz politikasının kendisi bir risk haline dönüşmüştür bunu bilmeleri lazım” dedi.
Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği (TESKOMB) heyetini Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabulde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin 12 yılda yaşadığı büyük dönüşümü en iyi esnaf ve sanatkarların takdir edeceğini ifade etti.
TESKOMB’un faaliyetlerinin rakamlara dökülmüş halinin bile bu gelişmeyi tüm açıklığıyla göstermeye yeterli olduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ülkede 1 milyon 40 bin esnafsınız. Her esnafın ailesiyle beraber düşünüldüğünde yani en sabitinden 5 milyon aile, fazlası var azı yok. Şimdi bunun birde nesi var, yansıması var. Nedir o yansıma, müşteri. Mahalle, sokak her şey sizde, sizin elinizde. 2002 yılında esnafımız, sanatkarımız yüzde kaçla kredi kullana biliyordu, yüzde 47’yle. Bugün bu oran kaç, 4-5 arasında. Peri kredi limiti neydi, 5 bin. Peki bugün ne kadar, 150 bin lira. Bir yıl içinde bu imkandan kaç kişi yararlana biliyordu, 63 bin kişi. Bir yıl içinde 63 bin kişi bundan yararlana biliyordu. Peki bu gün kaç kişi yararlana biliyor, 308 bin kişi. Faal kooperatif sayısı neydi, 402. Bugün ne, 930. 12 yılda kaç esnaf sanatkarımız bu imkandan yararlanmış, 1 milyon 17 bin kişi bundan istifade etmiş. Bu bir milyon 17 bin kişi ne kadar kredi kullanmış birde buna bakmamız lazım. 40 milyar lira… Yani eski rakama bunu vurduğunuz zaman 40 katrilyon. Bu kredilerle esnafımız, sanatkarımız kendine yeni iş kurmuş, mal almış, malzeme almış, eleman çalıştırmış. Yani milli ekonomiye katkı sağlamış. Sadece kendine değil aynı zamanda milli ekonomiye. Hem kendisi kazanmış hem ülkeye hem millete kazandırmış” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 yılı içinde bütçeye 750 milyon liralık bir sübvansiyon rakamı konulduğuna dikkat çekti.
Bu sübvansiyonla esnaf ve sanatkarın 16 milyon lira civarında bir kredi kullanabileceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti.
“Bizim 2023 hedeflerimiz var. Buna göre Türkiye’yi önümüzdeki 8 yılda iki üç kat daha büyütmemiz lazım. Esnafımız, sanatkarımız güçlü olacak ki hedefimize ulaşabilelim. Bakanız İstanbul Ticaret Odası’nın hazırladığı 500 büyük sanayi kuruluşu arasında tam 8 tane kooperatifimiz var. Bu tablo bize esnaf ve sanatkarlarımız kendi aralarında sağlam bir birlik oluşturduğunda karşısında durabilecek hiçbir gücün olmadığını gösteriyor. Türkiye’nin 2023 hedefleri için tüm kurumlarıyla, tüm kesimleriyle birlik içinde hareket etmesi gerekiyor.”

“MERKEZ BANKASI FAİZ KONUSUNDA YANLIŞ YAPIYOR”
Merkez Bankası’nın faiz indirimi ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dün Merkez Bankası lütfetti. Politika faizinde ve faiz koridorunda çeyrek puanlık bir indirim yaptı. Yıl boyunca yapılan indirimlerin hepsini topluyorsunuz 2.5 puan ediyor. Halbuki geçtiğimiz yıl Ocak ayında bir kalemde 5.5 puanlık artış yapılmıştı. Hala Ocak ayındaki artışın yarısı kadar dahi indirim yapılmış değil. Faiz artırımına konu bu şartlar ortadan kalktı ama artan faiz hala yerinde duruyor. Böyle şey olur mu? Bizim Merkez Bankası’nın bağımsızlığına bir sözümüz yok, ayrı bir konu. Ama nereye kadar yok? Ülkenin ve milletin menfaatlerini koruduğu yere kadar yok. Bu konuda bir yanlış gördüğümüz, eksik gördüğümüz zaman sözümüzü söylemekten asla çekinmeyiz. Bunun da bilmesi lazım. Burada bir kez daha ifade ediyorum, yani bize karşı bir bağımsızlık mücadelesi veriyorsun da başka bir yerlere karşı bağımlılığın mı var birde bunu söyle. Böyle bir şey mi var? Merkez Bankası faiz konusunda yanlış yapıyor. Mevcut faiz oranları Türkiye’nin ekonomideki gerçeğine uygun değildir. Güya riskleri azaltmak için uyguladıkları faiz politikasının kendisi bir risk haline dönüşmüştür bunu bilmeleri lazım. Esnafımızın, sanatkarımızın üreticimizin, çalışanımızın hakkını korumak benim en başta gelen görevimdir. Bu konudaki ısrarımın sebebi de budur. Milletin hakkını, hukukunu korumaktır. Bu konunu takipçisi olmaya, ikazlarımızı yapmaya devam edeceğiz. Eğer bu kredilerdeki faiz oranı ne kadar düşerse, ne kadar düşük olursa ben inanıyorum ki yatırımlar artacaktır. İstihdam o denli artacaktır, üretim o denli artacaktır, rekabet noktasında o denli benim yatırımcım, girişimcim güçlenecektir. Bunu yapmak mecburiyetimiz var” şeklinde konuştu.
Ekonomisinin büyümesi için, refahının yükselmesi için bir ülkede istikrarın, huzurun olması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu günlere iki kavramla geldiğini, istikrar ve güvenle kavramlarıyla geldiğini kaydetti.

“ACABA BİR YERLER Mİ BUNLARI NÜFUZ ALTINA ALIYOR?”
İstikrarın olmadığı yerde güven kavramının olamayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Biz bunu sağladık, o zaman sende istikrar için Merkez Bankası olarak üzerine düşen görevi yapmak zorundasın. Bağımsızlık zırhına sığınmak suretiyle kalkıp da bize karşı tavır takınma. O zaman biz soru işaretlerini koyarız. Acaba bir yerler mi bunları nüfuz altına alıyor? Bakın bu kadar açık konuşuyorum. Bir dönem Türkiye’de istikrar ve güven ortamı darbeyle, muhtırayla, bildiriyle tehdit edilirdi. Bu dönem kapanınca yeni yollar, yeni yöntemler buldular. Öyle kalkıp Merkez Bankası’nın başındaki kişi iyidir, hoştur vs. ben iyiliğe, hoşluğa yaptıklarıyla bakarım, kendi fiziği ile bakmam. Bunu bir defa görmemiz lazım, ne yapıyorsun, netice ne ben buna bakarım. Uygulamaya bakarım. 2007 yılında suni bir Cumhurbaşkanlığı krizi çıkarmak istediler. Olmadı… Sonra kurucusu olduğum partiyi kapatma davasıyla aynı amaca ulaşmaya çalıştılar, oda olmayınca terörden medet umdular. Önce bölücü terörü devreye soktular. Çözüm süreciyle mesele başka bir yöne doğru evrilince bu defa sokakları terörize etmeye çalıştılar. Bunun bedelini sizler çok ağır ödediniz. Kepenkler indirildi. Dükkanlar ateşe verildi, araçlar yakıldı bütün bunları yaşadınız, yaşadık. Önce Gezi olaylarıyla daha sonra 6-7 Ekim hadiseleriyle bunu amaçladılar yine olmadı. Çıkıyor siyasi parti başkanları, eş başkanları ‘dökülün sokağa’ diyor ve bunu bir demokratik hak gibi takdim ediyor. Böyle bir demokratik hak yok. Demokratik hak kürsüdedir. Ama şimdi bakıyoruz ki kürsüleri de terörize etmeye başladılar. Çok çirkin bir şey. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çatısı altında sayın başkanvekilinin önündeki çan kırılıyorsa, kürsüde konuşmacı bakıyorsunuz bayan milletvekilleri onları gelip onları taciz ediyorsa ve bir başkası geliyor orda mikrofonu kırıyor, koparıyorsa, bir başkası veya başkaları oturup suratlarını maskeyle örtüyorsa terörün artık temsili parlamentoya girmiş demektir. Bir bayan Meclis başkanvekiline kalkıp da milletvekillerinin ağzından çıkan lafları kulakları duymuyor. Bir taraftan kadına taciz konuşuluyor, kadına şiddet konuşuluyor öbür taraftan kalkacaksınız TBMM’de başkanvekili olan bir bayana kürsüde her türlü ağza alınmayacak hakaretleri yapacaksınız. Lanetliyorum. Bu demokratik parlamenter sistem içerisinde teme hak ve özgürlüklerin egemen olduğu bir sistem içerisinde milletvekillerine yakışacak üslup değildir.”

“ERKEĞİM DİYOR, NE ERKEĞİ YA… ERKEK PANTOLONLA DOLAŞIYOR SEN NİYE ETEKLE DOLAŞIYORSUN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletvekilinin görevinin yasa çıkarmak olduğunun altını çizdi. Oradaki milletvekillerinin bu milletin vekilleri olarak orada bulunduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millet size elinize ne varsa alın gereğini yapın diye size oraya göndermedi. Meclis’teki manzara baktığınız da sanırsınız ki bu değişiklikle Molotof serbest bırakılıyor. Böyle bir şey olur mu? Uyuşturucu teşvik ediliyor. Polisin olaylar karşısında eli kolu bağlanıyor. Halbuki tam tersi, bu milletimizin tamamını bilhassa da esnaf ve sanatkarlarımızı bizar eden mağduriyetlerine yol açan olaylar karşısında daha etkili tedbirler alınmasını sağlayacak bir düzenlemedir. Aslına bakarsınız ne dediklerini, ne istediklerini de bilmiyorlar. Hangi esnafımız Molotof kokteyliyle, havai fişeklerle taciz edilmeyi kabul edebilir, mümkün mü? Demir bilyelerle, sapan bunun kullanılmasını kabul edebilir. Döner bıçaklarıyla aklınıza ne gelirse bunlarla beraber serbestçe dolaşmayı kabul edebilir. Maske, niye maske takıyorsun? Eğer sen terörist değilsen yüzün açık dolaş. Niye maskeyle dolaşıyorsun? Erkeğim diyor, ne erkeği ya… Erkek pantolonla dolaşıyor sen niye etekle dolaşıyorsun. Maalesef bunlarla dolaşıyorlar ve bunlarla güya kendilerini gizliyorlar. Öyle bir şey olabilir mi? Dürüst olun dürüst. Yani terörist ama her yola başvuruyor. Bununla ilgili bu kanun er veya geç çıkacak. Çünkü bir devletin yöneticisi konumunda olan hükümet ne yapacaktır onu en sağlıklı şekilde yürütebilmek için gerekli olan yasal düzenlemeleri yapacaktır. Nerede yapacak, yasama organında. Yasama organı neresi Türkiye Büyük Millet Meclisi. Ondan sonara da o yasalara göre bunu hayata geçirecek, polisin eli güçlenmesi, jandarmasının eli güçlenmesi lazım buna göre de Polis Vazife ve Salahiyetler kanunu ona verdiği yetkiyle adımını atması lazım. Bu sadece bizde değil, batıda, ABD’de her yerde ne gerekiyorsa bütün bunlar incelenerek yapılmış bir çalışmanın parlamentodan geçmek suretiyle hayata uygulanmasıdır. Rahatsızlığın sebebi nedir? Bundan sonra böyle toplumu terörize edemeyeceklerini düşünerek bundan rahatsız oluyorlar. Tabi ben şahsen bu makama geldikten sonra bir şeyden gerçekten çok rahatsız oldum. Yani biz birilerini amacını anlıyoruz da anamuhalefetin ve yanındaki muhalefetin yaptıklarını anlamakta doğrusunu zorlanıyorum. Tabi bir şey daha gördük. Parlamento içinde üç tane parti ama birde bakıyoruz ki bunların yanında bir paralel yapı. Dört birliktelik medyasıyla yazılı ve görsel olarak bu üç taneye gerekli desteği veriyor, bu desteği vermek suretiyle de bu süreci devam ettirmek istiyorlar. Er veya geç milletimizin parlamentoyu gönderdiği milletvekilleri inşallah burada bu düzenlemeyi yaparak bize gönderecektir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Musul başkonsolosluğunun DAİŞ tarafından basılmasında sonra muhalefet partilerinin aylarca hükümetin başının etini yediklerinin altını çizerek, ‘niye zamanında boşaltmadınız’ dediklerini anımsattı.

“TERÖR ÖRGÜTLERİYLE İŞBİRLİĞİ YAPACAK KADAR KUSURA BAKMASINLAR DÜŞMEDİK, ALÇALMADIK”
Süleyman Şah Türbesi’nin bölgedeki çatışmalar sebebiyle nakli kuburla daha güvenli bir yere taşıdıklarını bu defa ise ‘niye böyle yaptınız’ dediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “’Niye topraklarımızı bıraktınız da kaçtınız’ diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Bizim her iki hadisede de tek önceliğimiz tek bir vatandaşımızın tek bir askerimizin burnu dahi kanamadan meseleyi çözmek olmuştur. Hamd olsun ne Musul meselesinde ne Süleyman Şah’ta oradaki kardeşlerimize onların ailelerine milletimize mahcup olmadık ve iç güvenlik paketinin kabul edilmesiyle sokakları terörize etmek isteyenlerle çok daha etkili şekilde mücadele edileceğini de göreceksiniz. Diyorlar ki, ‘topraklar bırakıldı, gelindi.’ Aylarca biz bu operasyon üzerinde çalıştık. Bakın bizim şuanda Suriye toprakları içerisinde kaybedilmiş bir metrekare toprağımız yoktur. Bir metrekare ve şuanda Eşme köyünde yapılmakta olan düzenleme bizim daha önceki yerle mukayese edilmeyecek noktada güvenli olan bir yerdir, bir alandır. Çünkü burada sırtını tamamen Türkiye’ye dayayan bir düzenleme var. Hemen taburlarımızın arkasında yer aldığı bir yer, yine Suriye toprakları içerisinde ve şuandaki düzenleme ile birlikte çok daha bu görevi hakkıyla ifade edecek bir imkana sahip oluyoruz. Birileri rahatsız oluyormuş. Rahatsız olanların kim olduğuna bakacaksınız. Anamuhalefet bundan rahatsız olduysa doğru yoldayız demektir, öbürü rahatsız olduysa doğru yoldanız demektir, öbürü rahatsız olduysa çok daha doğru yoldanız demektir. Ne diyorlar YPG’yle şunla bunla hiç alakası yok. Biz bu tür terör örgütleriyle işbirliği yapacak kadar kusura bakmasınlar düşmedik, alçalmadık. Böyle bir şey yok ve bunların sırtında tabi yumurta küfesi yok. Bunlar rahatlar. Yaptıkları hiç bir şey de yok. Genelkurmay Başkanımıza kalkıp da muhalefet partilerinden bir tanesinin başkanın söylediği ifadeler yenilir, yutulur değil. ‘Sen okuldan mı kaçtın’ diyor. Şuna bak. Senin bu ülkede vatan, millet, bayrak diye bir dendin var mı? Bugüne kadar vatan, millet, bayrak adına ne yaptın sen şunu söylesene. Bu ülkede Başbakan Yardımcılığı yaptığın zaman da ne yaptın onu da söyle. Bunları bir bilelim ama hakaret ettiğin Genelkurmay Başkanı dağlarda bütün teröristlerle mücadeleyi veren insanlar bunlar, bunlara bir saygın olması lazım. Lafa geldiğin zaman milliyetçilikten taviz vermeyeceksin, milliyetçiliği başka kimseye bırakmayacaksın burada milletin askerine hakaret edeceksin, saygısızlık yapacaksın. Böyle bir şey olamaz. Nerede durduğunu, nerede durduğumuzu çok iyi bilmemiz lazım. Bizim bu tür meselelerde hep birlikte el ele vermemiz lazım, omuz omuza durmamız lazım. Askeriyle, siyasetçisiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla hep birlikte el ele vermemiz lazım ki bu bize düşmanlık yapanlara karşı muzaffer olalım” diye konuştu.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ