ANKARA (AA) - Terör örgütü PKK'nın son dönemde işlediği siyasi katliamların altında, son dönemde verdiği ağır kayıpları gizlemek ve yaşadığı taban kaybının önüne geçmek yatıyor.
Terör örgütü PKK, Doğu ve Güneydoğu'da artan operasyonların ardından yaşadığı üye, mühimmat ve moral kaybını hain saldırılarla kapatmaya çalışıyor. Bölücü terör örgütünün, düzenlediği çeşitli bombalı saldırılarının ardından son dönemdeki hedefi bölgedeki siyasi aktörler olmaya başladı.
AK Parti ve HÜDA PAR binalarına yönelik çok sayıda bombalı saldırı düzenleyen, yollara el yapımı patlayıcılar yerleştiren, yol kesip siyasi parti mensuplarını kaçıran ve sürekli tehdit eden PKK'lı teröristler, tehdit ve baskılara rağmen yörede çalışmalarını sürdüren bazı siyasetçileri de katletti.
Örgütün elebaşılarının kendileri gibi düşünmeyen siyasetçilerin hedef alınacağını açıklamasının ardından PKK'lı teröristler, siyasetçilere yönelik kanlı saldırılarını daha da artırdı.
Terör örgütünün yayın organlarında siyasi partiler ve siyasetçileri hedef gösteren haberlerin yayınlanmasının ardından PKK'lı teröristler, AK Parti Beytüşşebap İlçe Gençlik Kolları Başkanı Naci Adıyaman ve 1 Kasım 2015'te Milletvekili Genel Seçiminde AK Parti Hakkari 1. sıra adayı olan Ahmet Budak'ı öldürdü.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker'in Diyarbakır'daki aile mezarlığının çevresine Kurban Bayramı öncesinde patlayıcı tuzaklayan PKK, Van'ın Özalp ilçesinde AK Parti İlçe Başkan Yardımcısı Aydın Muştu'yu evinde çocuklarının gözü önünde katletti.
Teröristlerin son kurbanı ise AK Parti Dicle İlçe Başkanı Deryan Aktert oldu. Aktert dün gece ilçe merkezinin çıkışındaki kendisine ait akaryakıt istasyonunda bölücü terör örgütü üyelerince uzun namlulu silahlarla açılan ateş sonucu hayatını kaybetti.
-"PKK'nın yaşadığı sıkışmışlık ..."
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, terör örgütlerinin amacının korku ortamı yaratmak ve etkin oldukları bölgede kendileri dışındaki bütün aktörleri ortadan kaldırmak olduğunu söyledi.
AK Parti'nin bölgede şu an itibarıyla PKK'nın tam düşmanı konumunda olduğunu ifade eden Altun, "PKK'nın, kaybettiği kitlesine Türkiye siyasal zemininde bir şekilde hitap edecek AK Parti'den başka bir yapı yok. PKK, Kürt toplum kesimlerinin en fazla destek verdiği parti konumundaki AK Parti'nin bölgedeki aktörlerini ortadan kaldırmayı hedefliyor. Bunun sebebi de PKK'nın yaşadığı sıkışmışlık." diye konuştu.
PKK'nın 7-8 Ekim olaylarıyla bölgede ciddi bir alan kaybı yaşadığını belirten Altun, örgütün bir iç savaş projesi yaratmak için ciddi adımlar atmaya çalıştığını ve Suriye'nin kuzeyinde elde ettiği kazanımları kullanmak suretiyle Türkiye'de bir kantonlaşma siyaseti yürütmeye çalıştığını aktardı.
-"Süreç PKK aleyhine işlemeye devam ediyor"
Bölücü örgütün bu hedefleri gerçekleştirmek isterken ciddi anlamda baskıcı politikalar yürüttüğünü vurgulayan Altun, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye ise bölgesini ve sınırlarını terör örgütlerinden temizleyeceğini açık bir şekilde ifade etti. Bu çerçevede PKK'nın uzantısı olan YPG'yi de ortaya koydu. Böyle bir ortam var. Suriye'nin kuzeyinde TSK'nin sert güç kullanma süreci PKK'yı bir adım daha geriletti . Üçüncü aşama Irak Musul'da ortaya çıkma ihtimali olan operasyon. PKK özellikle DEAŞ ile mücadele adı altında Rakka ve Musul'da kendisine bir alan bulmaya, uluslararası kamuoyunda meşrulaşmaya gayret ediyor. Türkiye de Fırat Kalkanı Harekatı sonrasında Azez ve Cerablus hattını terör örgütlerinden temizledikten sonra Rakka ve Musul operasyonunda yer alacağını ifade etti. Burada yer alacak Türkiye'nin birinci hedefi DEAŞ. Bundan en fazla zarar görecek olan ise PKK. Bu, PKK'nın alan kaybetmesi anlamına geliyor."
Altun, PKK'nın Türkiye'yi bütün unsurlarını kullanmak suretiyle terörize etmeye ve savaş ortamına çekmeye gayret ettiğini belirterek, "Siyasi cinayetler savaş ortamı için şu an itibarıyla başvurduğu diğer bir araç. Bu, toplum nazarında sivil siyasetçileri katleden bir terör örgütünü iyice itibarsızlaşması ve bu örgütün telin edilmesi demek. PKK'ya bir dönem sempati duyanların önemli bir kesimi bu cinayetler dolayısıyla lanet okuyorlar. Süreç PKK aleyhine işlemeye devam ediyor. HDP'ye oy vererek siyasi alan açılacağını söyleyen bir çok Kürt, şu an itibarıyla PKK'nın siyasi sahayı ortadan kaldırdığını söylüyor. Siyasi cinayetlerin de bunun en somut örneği olduğu kanaatimdeyim." ifadelerini kullandı.
Altun, dikkat çekilmesi gereken noktanın ise terörle mücadeleden bahseden birçok yerli ve yabancı sivil toplum kuruluşunun, "yazar ve çizer takımlarının" bu cinayetler karşısındaki suskunluğu olduğunu belirtti.
"Stockholm Sendromu"
Güvenlik uzmanı Abdullah Ağar ise bölgedeki siyasi mücadelenin terör örgütü PKK tarafından silahlı mücadeleye evrilmeye çalışıldığını belirtti.
"Halkın gerçek yüzünü görmesinden dolayı PKK'da büyük bir taban kayması var" diyen Ağar, bunun üzerine bölücü terör örgütünün eylemlerini artırdığını söyledi.
Bu nedenle terör örgütü PKK'nın bölge insanı üzerinde doğrudan doğruya dehşet, vahşet ve sindirme politikası uyguladığını dile getiren Ağar, şunları kaydetti:
"Bununla ilgili olarak da karşısında hedef olarak AK Parti'yi görüyor. AK Parti'nin bölgedeki siyasi temsilcileri bir şekilde PKK'nın ve ona ait müzahir siyasi yapıların etkisizleşmesiyle ilgili temel rolü üstleniyorlar. Şimdi bunları hedef alarak, bunları bir şekilde sindirmeye, baskı altına almaya çalışıyor. Bir diğer tarafıyla da halka mesaj veriyor. Bunun aslında bilimsel bir adı var 'Stockholm Sendromu', yeni katiline aşık olma. Bunu PKK çok kereler böyle dönemlerde denedi ve belli neticeler aldı. Özellikle 80'li yılların sonunda 90'lı yılların başındaki köy ve mezra katliamları bunun için en güzel örneklerden biri. Yani silahlı baskı üreterek tabanın kendi altında kaymasına engel olmaya çalışıyor diğer yandan bölge halkını şiddet üzerinden elinin altında tutmaya çalışıyor."
-Psikiyatrist Dr. İlhan
Politik Psikoloji Derneği Genel Sekreteri Psikiyatrist Dr. Rıfat İlhan da terör örgütü PKK’nın bölgedeki siyasetçileri hedef almasının temelinde "kaybetme" psikolojinin yer aldığını vurguladı.
Örgütün bir dönem silah zoruyla bölge halkının üzerinde kurduğu psikolojik hakimiyeti kaybetmeye başladığına dikkati çeken İlhan, "Terör örgütü PKK, bölgede silah zoruyla halkın üzerinde oluşturduğu hakimiyeti kaybettiğini hissettiği anda korku ve panik oluşturmak için üst üste kanlı eylemler gerçekleştiriyor. AK Parti'li isimlere düzenlenen suikastlar, bunun en bariz örneğidir." dedi.
Terör örgütlerinin varlıklarını sürdürmek için çatışmasızlık koşullarının oluştuğu dönemlerde bile kanlı eylemlerine devam ettiklerini kaydeden İlhan, bölücü terör örgütü PKK’nın da böyle bir politikayı benimsediğini belirtti.
İlhan, şöyle devam etti:
"Çatışmasızlık dönemlerini bile kendisine tehdit gören örgüt, 'ben buradayım' mesajını vermek, bu yönde bir algı oluşturmak için sansasyonel eylemler yapıyor. Kamuoyunun yakından bildiği isimlere suikastlar yapmaktan geri durmuyor. Çünkü örgütün askeri olarak doğrudan devletin karşısına çıkabilecek bir gücü yok. Bu nedenle halkın sosyal hayatında, korku üzerine inşa edilmiş bir yer edinme çabası gösteriyor. Bunun neticesinde de kanlı saldırılara imza atıyor."
PKK'nın şehir merkezlerine taşıdığı çatışmalarda tarihinin en ağır kayıplarını verdiğini, bu gelişmenin bölge halkının örgüte karşı gelmesine katkı sağladığını ifade eden İlhan, "Belediyelere kayyum atanmasından sonra örgüt halkın devlete yönelik tepki göstermesini bekliyordu ancak bu olmadı. Bununla birlikte kendi güdümündeki siyasetçilerin yaptıkları miting ve gösterilere katılımının beklenenden az olması PKK'da kontrol kaybetme endişesine neden oluyor. Bunun üzerine örgüt yenide varlık göstermeyi silahta, kanda ve çatışmalarda arıyor" değerlendirmesini yaptı.