USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Dünya

Pakistan'da 'darağacından hapishaneye' siyasi liderlik

Pakistan'ın ilk başbakanının suikaste uğraması 9 yıldan az sürede hükümetin 6 kez değişmesine yol açtı.

Pakistan'da 'darağacından hapishaneye' siyasi liderlik
12-06-2019 14:37
Google News
Ankara

Pakistan'ın ilk Başbakanı Liyakat Ali Han'ın 1951'de suikaste uğramasının ardından, ülkede 9 yıldan az sürede hükümet 6 kez değişti ve ülke darbelerin, suikastlerin ve yolsuzluk iddialarının yer aldığı 72 yıllık inişli çıkışlı tarihi boyunca siyasi istikrar arayışını sürdürüyor.

Pakistan'ın kurucusu Kaidi Azam Muhammed Ali Cinnah'ın önderlik ettiği meşakkatli bir siyasi mücadelenin ve 1947'de birleşik Hindistan'daki İngiliz sömürge döneminin sona ermesinin ardından nükleer güce sahip Müslüman ülke Pakistan vücut buldu.

Ancak, Cinnah'ın 1948'deki ölümünden kısa süre sonra ülkenin kırılgan siyasi liderliği ile güçlü ordusunun arası açıldı.

Ülke, bağımsızlığın üzerinden çok geçmeden 1951'de Ravalpindi'deki garnizon kentinde siyasi bir mitingde öldürülen ve Cinnah'a yakın olan ülkenin ilk başbakanı Liyakat Ali Han'ın suikastine tanık oldu.

Suikast, tarihinin yarısında ordunun hüküm sürdüğü bu Güney Asya devletini, 9 yıldan kısa bir süre içinde 6 kez hükümet değişikliğiyle sonuçlanan acı bir siyasi çekişmeye itti.

Dönemin en büyük Müslüman devleti Pakistan, 1956'da, Başbakan Çaudri Muhammed Ali'nin liderliğinde Kurucu Meclis tarafından kabul edilen ilk anayasasını elde etti. Ancak Başbakan Ali, Genelkurmay Başkanı Eyüp Han'ın desteğiyle Genel-Vali İskender Mirza tarafından hükümetin azledilmesi nedeniyle tarihi başarısının ardından sadece birkaç ay ayakta kalabildi. General Eyüp fazla beklemedi. Eyüp, Mirza'yı görevden aldı ve Ekim 1958'de gelecek 11 yıl için sıkıyönetimin ilk komutanı olarak ülkenin dizginlerini eline aldı.

Eyüp'ün 11 yılı politikacılar ve siyasi partiler için zor zamanlara dönüştü. Eyüp, düzinelerce siyasi muhalifini 15 yıla kadar kamu görevinden uzaklaştırmak için iki tartışmalı kararname getirdi.

Ayrıca, ülkede 1956 Anayasasını feshetti ve 1962'de başkana yürütme yetkisi tanıyan ve başbakanlık makamını ortadan kaldıran yeni bir anayasa sundu.

Eyüp, 1964'te yapılan dolaylı başkanlık seçimlerinde cumhurbaşkanı seçildi ve hile iddialarının ortasında Muhammed Ali Cinnah'ın kız kardeşi Fatima Cinnah'ı yenilgiye uğrattı.

Bunun yanı sıra General Eyüp, 1960'lı yılların başında ülkenin en büyük İslami partilerinden Cemaat-i İslami'yi yasakladı ancak yasak birkaç yıl sonra Yüksek Mahkeme tarafından bozuldu.

Pek çok kişi Eyüp'ün tartışmalı zaferinin, 1965 başkanlık seçimlerinde Fatima Cinnah'ı destekleyen Bengaliler arasında halihazırda artan mahrumiyet duygusunu daha da tırmandırması sebebiyle Eyüp'ün o zamanki Doğu Pakistan'ın (şimdi Bangladeş'in) ayrılması için tohumlarını eken kişi olduğuna inanıyor.

General Eyüp, 1967'de karizmatik Dışişleri Bakanı Zülfikar Ali Butto'nun yollarını ayırıp, Pakistan Halk Partisi'ni (PPP) kurduğu zaman kendisini sıkıntı içinde buldu.

Uzmanların orduyu arkasına alan popüler bir protesto hareketi şeklinde nitelendirdiği Butto liderliğindeki hareket, General Eyüp'ü, 1962 Anayasasını iptal etmeye ve 1969'da iktidarı Genelkurmay Başkanı Yahya Han'a devretmeye zorladı.

General Yahya, 1970'de Pakistan'daki ilk kez doğrudan seçimleri düzenledi. Sırasıyla Doğu ve Batı Pakistan'da seçimleri, Şeyh Mucibur Rahman'ın Awami Ligi 167 sandalye ve Butto'nun PPP'si 81 sandalye ile aldı.

Doğu Pakistan'da 1970 seçimlerinden çok önce yerel halk ile ordu arasındaki çatışmalar nedeniyle kanun ve nizam neredeyse çöktü. İşleri daha da kötü hale getiren General Yahya, Mucibur Rahman'ı hükümet kurmaya davet etmek yerine, Doğu Pakistan'da tam teşekküllü bir iç savaşa yol açan askeri operasyon başlattı.

Hindistan da kötüleşen durumdan faydalanarak, Aralık 1971'de Bangladeş'in yaratılması ve Pakistan ordusunun teslim olmasıyla sonuçlanan Doğu Pakistan'ı işgal etti.

Ordu, Zülfikar Ali Butto'dan 1972'de ilk sivil sıkıyönetim komutanı olarak ülkenin kalanının dizginlerini ele almasını istedi. Butto, diğer siyasi partilerin de yardımıyla, ülkenin 1973'teki üçüncü anayasasının çerçevesini çizdi ve ilk doğrudan seçilen başbakan oldu.

Ancak Butto hükümeti, 1977 seçimlerindeki hile iddiaların ardından, bizzat Butto'nun atadığı General Ziya Ülhak tarafından 4 yıl sonra devrildi.

Butto, daha sonra siyasi rakibini öldürme suçlamasıyla tutuklandı. İlk duruşmada, Butto doğrudan Yüksek Mahkeme tarafından yargılandı ve ardından mahkumiyeti Yüksek Mahkeme tarafından 4'e 3 oy çoğunluğuyla onanmasıyla 1979'da Ravalpindi'de idam cezasına çarptırıldı. Butto'nun tartışmalı mahkumiyeti yaygın olarak "adli cinayet" olarak görülüyor.

General Ziya, gelecek 11 yıl boyunca Ağustos 1988'de askeri bir uçak kazasında ölünceye kadar demir yumrukla ülkeyi yönetti. Halefi General Mirza Aslam Bey, gücü eline geçirmeye çalışmak yerine, Kasım 1988'de Zülfikar Ali Butto'nun kızı Benazir Butto'nun Müslüman dünyasının ilk kadın başbakanı olması yolunu açan genel seçimleri düzenledi.

Ancak Benazir'in hükümeti, Cumhurbaşkanı Gulam İshak Han tarafından yolsuzluk gerekçesiyle feshedildi.

Navaz Şerif 1990 seçimlerinin ardından ilk dönem başbakanı oldu, ancak başbakanlığı sadece 20 ay sürdü. Cumhurbaşkanı Gulam İshak Han aynı yolsuzluk suçlamasıyla onu da 1992'de devirdi.

Benazir ve Şerif sırasıyla 1993'ten 1996'ya ve 1997'den 1999'a kadar başbakanlık yaptılar ancak ikisi de beş yıllık görev sürelerini tamamlayamadı.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Pervez Müşerref, kendisine bağlı askerlerle Şerif'in seçilmiş hükümetine kansız bir darbe yaparak Ekim 1999'de ülkede yönetime el koydu.

Şerif, darbenin ardından kurulan mahkemede 2000'de idama mahkum edildi.

Ancak Şerif, 2001'de eski Suudi Kralı Şah Abdullah bin Abdel Aziz'in müdahalesiyle Suudi Arabistan'a sürgüne gönderildi.

Müşerref, Şerif'in Pakistan Müslüman Ligi-Navaz (PML-N) tarafından yüce divanda yargılanmakla tehdit edilip PPP'nin koalisyonundan Ağustos 2008'de istifa edene kadar yaklaşık 9 yıl ülkeyi yönetti.

Şu sıralarda Dubai'de bir hastanede tedavi gören Müşerref, Washington ve New York'a yönelik 11 Eylül terör saldırılarının ardından, ABD'nin teröre karşı sözde savaşına katılma kararı alınan çok kritik bir dönemde ülkeyi yönetti.

İki eski başbakan Şerif ve Benazir 2007'de sürgünün ardından ülkeye döndü ve siyasi faaliyetlerine devam etti. Benazir, genel seçimlerden sadece birkaç hafta önce, Aralık 2007'de Ravalnpindi'nin tarihi Liaquat parkında düzenlenen mitingdeki hitabından hemen sonra bir terör saldırısında öldürüldü.

Benazir'in partisi, gördüğü büyük ilginin etkisiyle 2008 seçimlerini kazandı ve Benazir'in eşi Asıf Ali Zerdari ile partinin başkan yardımcısı Yusuf Rıza Gilani sırasıyla cumhurbaşkanı ve başbakan oldu.

Kötü yönetim ve sıradan ekonomik politikaların partinin önüne geçtiği 2013 yılında yapılan seçimlerde Şerif'in PML(N) Partisi 3'te 2 çoğunluğu elde etti.

Seçilen iki hükümet ile ordu arasındaki soğuk ilişkiler, bir arada oldukları 10 yıl boyunca çeşitli vesilelerle manşetlere taşındı.

Özellikle Şerif, büyük oranda eski kriket oyuncusu siyasetçi İmran Han destekli, parlamentoyu 2014'te dört ay boyunca kuşatan, 2013 seçimlerine hile karıştırma iddiaları hakkındaki bir dizi oturma eylemi ve protestoyla karşı karşıya kaldı. Seçime hile karıştığı iddiasındaki davalar ise daha sonra Yüce Divan tarafından reddedildi.

69 yaşındaki Şerif, 2016'da ifşa edilen ve Panama'da bulunan off shore hesaplarına ait bilgilerin paylaşıldığı Panama Belgeleri skandalında adının geçmesi hakkındaki davadan dolayı Yüce Divan kararıyla 2017'de kamu hizmetinden uzaklaştırıldı. Şerif daha sonra, üç yolsuzluk davasından toplam 17 yıl hapis cezası aldı ancak ilgili davalardan birinden beraat etti.

İslamabad Yüksek Mahkemesi, geçen yılın sonlarında Şerif'in 10 yıl hapis cezasını askıya aldı ve ilk yolsuzluk davasında kefaletle serbest bırakılmasını kararlaştırdı. Ancak şu anda ikinci davadan aldığı yedi yıllık hapis cezasını memleketi Lahor'da tamamlıyor.

Şerif, hakkındaki yolsuzluk iddialarını reddetti, orduyu ve mevcut hükümeti kendisini "sözde hesap verilebilirlik" süreci aracılığıyla hedef almakla suçladı.

Devam eden tartışmalı hesap verme sürecinin en son hedefi ise İslamabad Yüksek Mahkemesinin pazartesi günü yapılan serbest bırakma talebini reddetmesinin ardından yolsuzlukla mücadele makamları tarafından kara para aklama davasında tutuklanan Pakistan'ın eski Cumhurbaşkanı ve eski Başbakan Benazir Butto'nun kocası Asıf Ali Zerdari oldu.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ