KONYA - METİN BOLAT
Konya'da, tiroid medüller kanseri tedavisi görmesine rağmen, dernek çatısı altında açtığı kafe ve restoranda kendi oğlunun da aralarında bulunduğu zihinsel yetersiz ve down sendromlu çalışanlarıyla ilgilenmeyi sürdüren Yasemin Devecioğlu'nun, herkesi duygulandıran bir yaşam hikayesi var.
Üç çocuk annesi, 43 yaşındaki Yasemin Devecioğlu'nun azim dolu örnek hikayesi, 21 Mart Dünya Down Sendromu Günü'nde dünyaya gelen ve şu anda 24 yaşında olan oğlu Gökhan ile başladı.
Dünyaya 6,5 aylık olarak gelen down sendromlu Gökhan'ın durumu Devecioğlu'na, "Birbirine benzeyen çocuklar var ya oğlunuz da onlardan" cümleleriyle aktarıldı.
Sağlık durumundan dolayı yakınlarının bile kabullenmediği, "Şu çocuğun neresini seviyorlar, yaşaması için niye bu kadar uğraşıyorlar?" denilen Gökhan'ın yaşama azmi annesinin hayatında bambaşka bir sayfa açtı.
Oğlu yemek yerken etrafındakilerin sofradan kalkmasına üzülen Devecioğlu, uzmanlardan uzun süre "özel çocukların" nasıl yetiştirileceği yönünde eğitim aldı.
Kanser teşhisi konulunca merkezi devrettiYasemin anne, kendi yaşadıkları zorluklara maruz kalmamaları için çocuklara ve ailelerine yönelik down sendromlular için özel rehabilitasyon ve eğitim merkezi açtı.
Başlattığı projeyle down sendromlu ve zihinsel yetersizliği bulunan gençlerin bir otelde iş dünyasına atılmasını sağlayan Devecioğlu'na, bazı rahatsızlıkları nedeniyle gittiği hastanede tiroid medüller kanseri teşhisi konuldu. Dokuz kez ameliyat geçiren ve tedavisi süren fedakar anne, öğrencilerle ilgilenemediği için işin uzmanı bir kişiye hiçbir ücret almadan merkezi teslim edip, gözyaşlarıyla ayrıldı.
Yaklaşık iki yıl önce ticari bir kaygı gütmeden bir dernek çatısı altında çalışanlarının çoğunluğu zihinsel yetersizliği bulunan ve down sendromlu gençlerden oluşan Gökcem adlı restoran ve kafeyi açan Devecioğlu, ilerleyen rahatsızlığına rağmen ilk günkü gibi büyük bir özveriyle "canlarım" dediği çocuklarıyla ilgileniyor.
Çalıştıkça özgürleşen evlatları için dimdik ayakta duruyor"Çocuklarımdan ayrı kalamam, gidersem çok üzülürler. Burası kapanır. Hiçbiri evlerinden dışarıya çıkamaz. Hayata küserler." anlayışıyla gençlere yaklaşan Devecioğlu, yaşadıklarını AA muhabiriyle paylaştı.
"Gökhan'ın mücadelesini görmeseydim belki ben de vazgeçebilirdim." cümlesiyle sözlerine başlayan Devecioğlu, oğlu ile her gün hayatında bir şeylerin değiştiğini söyledi.
Çevresince evladının "imtihan" olarak görüldüğünü aktaran Devecioğlu, "Hiç öyle düşünmedim. Bunlar Allah'ın bir lütfu, hediyesi. Bu çocuklar gönül karanlığımızdan bizleri uyandıran bir güneş. Bu çocuklar problem olsa benim burada ne işim var. Bazen burada ortalama 25 özel genç oluyor." dedi.
Özel çocukları toplumla kaynaştırmak, bir şeyler yaptıklarını göstermek için bir arada bulunduklarını anlatan Devecioğlu, hiçbir ticari kaygısının olmadığını, zarar etmesine rağmen çalıştıkça özgürleşen evlatlarının eğitimleri ve mutluluğu için dimdik ayakta durduğunu dile getirdi.
"100 ağrı kesiciden çok daha iyi tedavi ediyor"Rahatsızlığından dolayı zaman zaman çok ağrılarının olduğunu, bazen bayıldığını belirten Devecioğlu, şöyle devam etti:
"Bunları nasıl bırakabilirim? Burada çocuklarımız kendi ayakları üzerinde durduklarını gösteriyor. Onları kimseye emanet edemem. Her birini gözümden bile sakınıyorum. Hasta olduklarında canımdan can gidiyor. Karınları ağrıdığında aynı ağrıyı hissediyor, ağladıklarında ağlıyorum. Kızımızın biri hastalığından dolayı hayvansal ürünler yiyemiyor. İnanın benim de boğazımdan geçmiyor. Özel gençlerin, sadece benim değil, herkesin hayatına bir dokunuş yaptığını düşünüyorum. İnanılmaz bir enerjileri var. Evden buraya ağrılarla geliyorum. Yataktan başımı zor kaldırıyorum. İçeriye girerken Zafer, Şeyma, Ahmet, Akif'in bir bakış atması ya da koşarak gelip kucaklaması, masumlukları size enerji veriyor. Bu durum 100 ağrı kesiciden çok daha iyi tedavi ediyor. Bunu açık ve net söylüyorum."
"Burada huzur buluyorum"Onlarla adeta bir bütün olduğunu dile getiren Devecioğlu, şunları kaydetti:
"Burada dünyanın acımasızlığını unutuyorsunuz, sanki cennettesiniz ve melekler etrafınızda dolaşıyor. O kadar masumsunuz ki... İnsanlara belki bu hikaye gibi gelebilir. 'Kadın duygu sömürüsü yapıyor' diyebilirler ama bunu yaşamadan bilemezsiniz. Ailem ve çevremdekiler ne yaptığımın farkında bile değil. Sağlığıma bakmadığım gerekçesiyle beni suçluyorlar. Burada huzur buluyorum. İnsanın ömrünün sonunu huzur içinde geçirmesi lazım. Gitmeden bu sancağı taşıyacak biri olmalı. Benden sonra birilerinin buna sahip çıkması gerekiyor. Bunu hissettiğimde çekilirim, arkama dönüp bakmam. Bu süreçte çekilemem."
"O bizim koruyucu meleğimiz"Devecioğlu'na zor durumda kaldıklarında "Yasemin anne yetiş" diyen çalışanlar ise "Bizim eğitimimizle ilgileniyor. Hasta olduğunda çok üzülüyoruz. İzinli günümüzde telefonla arayıp sesini duyuyoruz. Bizi bizden çok düşünüyor. O bizim koruyucu meleğimiz, annemiz. Burada huzur buluyoruz. Başımızda durmasını çok istiyoruz. Gücümüzü ondan alıyoruz." ifadeleriyle duygularını dile getirdi.