Bartın'da otizmli öğrencilerin aileleri, çocuklarının temel eğitimde kaynaştırmalı sınıflarda eğitim almasını talep ediyor.
Bartın Otizmli ve Engelliler Destek Eğitim Dayanışma Derneği ve Spor Kulübü (BOED-DER SK) ile Bartın Belediyesi tarafından inşa edilen "Engelsiz Sanatevi"nde otizmli ve engelli çocuklar çeşitli aktiviteler yapıyor.
Yaklaşık 30 otizmli öğrencinin kültür, sanat ve spor etkinlikleri yaparak sosyalleşmesine katkı sunulduğu sanatevinde, gönüllü öğretmen, diyetisyen, psikolog ve çocuk gelişim uzmanlarıyla çocukların kimseye muhtaç kalmadan ayakta durmaları ve yaşamlarını idame ettirmelerine katkı sağlanıyor.
Özel eğitim okullarında öğrenim hayatlarına devam eden otizmli çocuklar için bu merkezde yüzme, tenis, atletizm, bisiklet, halk oyunları, bireysel eğitim gibi çeşitli aktiviteler yapılırken, çocukların aileleri de burada bir araya gelerek birbirlerine destek oluyor.
Yaklaşık bir yıldır bu merkezden istifade eden aileler, toplumda ve çocuklarının eğitim hayatında yaşadıkları sorunları anlattı.
"Ötelenmek istemiyoruz"20 yaşındaki otizmli Önder Yazıcı'nın annesi Candan Yazıcı, yaşadığı sıkıntılara rağmen otizmli çocuk annesi olmanın mutluluğunu yaşadığını söyledi.
Çocuğunun eğitimi konusunda zor süreçlerden geçtiğini de dile getiren Yazıcı, "Bundan sonraki arkadaşlar eğitimle ilgili daha kolay yol alabilirler ama ben çok zorlandım. Eğitimden başka şansımız yok. Oğlum 20 yaşında ve okul hayatı bu sene son buluyor. Bu sanat merkezi olmasa 24 saat evde olacaktım. Bu sanatevi benim için bir kurtuluş oldu. Çocuklarımız için yapabilecek çok şey var. Birilerinin bize yol göstermesi, yer göstermesi ve destek olması lazım. Kendimizi yalnız hissetmek istemiyoruz. Dışarıdaki insanlar da bizi görsünler, fark etsinler. Bizler de yaşamak, mutlu olmak ve eğlenmek istiyoruz. Ötelenmek istemiyoruz." ifadelerini kullandı.
"Çocuklarımız eğitim aldıkça öğrenebiliyor"Nebahat Hızarcı da 17 yaşındaki oğlunun otizmli olduğunu 1,5 yaşında öğrendiğini ve bugüne kadar eğitim konusunda ciddi sıkıntılar yaşadıklarını belirtti.
Otizmli çocukların en büyük sıkıntısının eğitim olduğuna işaret eden Hızarcı, "Otizmli çocukların kendileri gibi olan öğrencilerle değil de sağlıklı bir öğrenciyle vakit geçirmesi bir avantaj. Kendileri gibi öğrencilerden alabilecekleri bir şey yok ama sağlıklı bireylerden alabilecekleri sistem daha kolay. Sosyal anlamda çocuklarımızın gelişmesini, dış ortamlarda kabul edilmesini istiyoruz. Bizim için çare düşünülmesini istiyorum. Çocuklarımız vebalı değil, çocuklarımız eğitim aldıkça öğrenebiliyor. Diğer çocuklar kadar çabuk öğrenemeseler de öğrenebiliyorlar. Sabır, sevgi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Hızarcı, çocuğuyla parka çıktığında bazı kişiler tarafından dışlanmanın üzüntüsünü yaşadığını anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çocuğum parkta gemi maketinin üzerinden inerken bir beyefendiye çarptı. Beyefendiye 'Kusura bakmayın, özel bir birey.' dediğimde 'Özelse evden dışarı çıkarma. Odasına hapset.' dedi. Çocuklarımız bu davranışları hak edecek hiçbir şey yapmıyor. Bu çocukların da yaşama hakkı yok mu? Onlar öyle olmak istemedi. Biz bu durumlardan rahatsızız. Kaynaştırma öğrencisi olarak eğitime başladı ve sınıfında bir çocuğun meyve suyunu aldı diye ben 28 meyve suyu alarak sınıfa gittim."
19 yaşındaki Alper Güçlü'nün annesi Nurcan Gündüz ise oğluna hem annelik hem babalık yaptığını belirterek, çocuğunun engelliler okulunda eğitim gördüğünü söyledi.
Oğlunun otizmli olması sebebiyle normal okullar tarafından kabul edilmediğini, okul idarecilerinin "sonra arasız" denilmesine karşın dönüş yapılmadığını dile getiren Gündüz, "Eğitim saatleri günde 2 saat ve çok az. Oğlumu etkinlik olarak sanatevine getiriyorum ve burası dışında hiçbir yer yok. Burası benim için bir dönüm noktası oldu. Çok zor zamanlar yaşadım, oğlumun hırçınlığı vardı ve bu insanı o kadar çok üzüyor ki etrafındaki insanları ısırıyordu ama buraya geldikten sonra değişti. Burası olduğu için şansımız var." diye konuştu.
"Çocuklarımızı bakım evi için değil, istihdam için hazırlayalım"BOED-DER SK Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Berna Şengün, 9 yaşındaki otizmli oğlu Yusuf Tuna'nın eğitim sürecinde karşılaştığı zorlukların benzerlerini yaşayan ailelerle bir araya gelerek Engelsiz Sanatevi'ni kurduklarını kaydetti.
Çocukların kimseye muhtaç olmadan yaşamlarını idame ettirmelerine katkı sağladıklarını anlatan Şengün, "Bizim temel tedirginlik noktamız; bu çocukların ileriki yaşamları. Bu çocuklar 20 yaşına gelip eğitim hayatı bitince biz yaşlanacağız. Ben ölünce evladım ne olacak? Çocuklarımızı bakım evi için değil, istihdam için hazırlayalım. Çocuklarımız bir atölyede üretime katılabilsin. Bakım parası, engelli parası istemem, çocuğumun hayata katılmasını, üretebilmesini isterim." değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com