Arap ülkelerindeki "devrimler"i "Arap baharı" diye açıklamanın "hedef saptırmak" olduğunu söyleyen Filistinli düşünür Münir Şefik, "Ortadoğu bölgesi kaygan bir zemin üzerinde ve her türlü sürprize açıktır" dedi.
Arap ülkelerinde gerçekleşen devrimleri, "Arap Baharı" olarak nitelendirmeyi "hedef saptırmak" olarak değerlendiren Münir Şefik, birinci ve ikinci dünya savaşı sonrasında kurulan düzenin çökmesiyle bölgede devrimler gerçekleştiğini bunun da diğer devrimlere benzemediğini belirtti.
Dışarıdan gelen çeşitli müdahalelere rağmen Batı'nın, Tunus ve Mısır'ın devrik liderleri Zeynel Abidin bin Ali ile Hüsnü Mübarek'i kurtaramadığı gibi devrimlerin nasıl sonuçlanacağını da kimsenin şimdilik bilemeyeceğini ifade eden Şefik, "Devrim, tıpkı Fransa ve Rusya'da olduğu gibi arkasında iç savaş ve çekişmeler bırakan deprem ve fırtınaya benzer. Bu nedenle Tunus ve Mısır'da yaşanan devrimlerle birinci ve ikinci dünya savaşı sonrasından bu yana devam eden düzenlerin çökmesi, bölgede derin bir boşluğun oluşmasının yanı sıra bazı Arap ülkelerinde çeşitli çekişmelere sebep oldu" dedi.
Arap devrimlerinin diğer ülkelerdekilerle kıyaslanamayacak farklı sonuçlar verdiğini savunan Şefik, şöyle devam etti:
"Her devrimin sonucu farklı olur. Fransız devrimiyle gerçekleşen birçok değişikliğe rağmen demokrasi, yaklaşık bir asır sonra 1907 yılında elde edildi. Rusya devrimi sonrasında ise ülkede ciddi açlık felaketinin yaşanmasına neden olan 7 yıllık iç savaş çıktı. Devrimlerin yaşandığı Ortadoğu bölgesi kaygan bir zemin üzerinde ve her türlü sürprize açıktır. Arap ülkeleri, her ne kadar devrim sonrası istikrarsızlık noktasında birleşiyor olsa da devrimlerin her biri diğerinden farklı sonuçlara sebep oldu. Mısır'da devrim sonrası sarsıntılar sürerken ordu yönetime el koydu."
"Soğuk savaş ve sömürgecilik döneminden kalan eski denklemleri unutun"
Irak, Suriye ve Yemen'deki son olaylara değinen Şefik, şunları kaydetti:
"Husilerin Yemen'de ortaya çıkması ve yönetimi ele geçirmesi de kolay olmadı. Arap dünyasında ortaya çıkan yenilikler üzerinde yapılacak analizlerde, soğuk savaş ve sömürgecilik döneminden kalan eski denklemleri unutmak gerekir. Çünkü Arap devrimlerinin nasıl sonuçlanacağı bilinmiyor. Irak'ta, ABD'nin 2003 savaşından sonra gelen Nuri el-Maliki yönetiminin birçok sorun ve engellerle dolu olduğu görüldü. Şimdi ise IŞİD denilen bir oluşumun ortaya çıkmasıyla ABD, yaklaşık 50 ülkeyle uluslararası koalisyon kurarak şu kanserli hücreyi yok etmek üzere yeniden müdahaleye başladı.
Aslında buna akıl ermiyor, ABD, daha önce bir birlik göndererek yok edebileceği oluşum için bugün uluslararası destek istiyor. Bu da gösteriyor ki, IŞİD'in ciddi bir gücü var ki bu kadar ilerleyebiliyor. Ancak ben öyle düşünmüyorum, daha önce söylediğim gibi IŞİD de devrim sonrası istikrarsızlık nedeniyle çıkan bir oluşum olduğu için ABD Başkanı Barack Obama'nın 'IŞİD'le mücadele birkaç yıl sürer' sözlerine inanmıyorum. Yaklaşık bir yıl önce ABD basını, Başkan Obama'nın Ortadoğu'dan çekileceği ve Rusya ile iş birliği yaparak Çin'i kuşatacağına yönelik iddialara yer vermişti. Ancak IŞİD'in ortaya çıkmasıyla ABD, tekrar bölgeye döndü ve Rusya ile ABD arasındaki ilişkiler gerildi. Bunun bölge üzerinde etkileri olacaktır. El-Cezire televizyonuyla bölgede eksen rolü oynayan Katar, 2012 yılından beri pasifleşmeye başladı. Bölgede kendi çıkarları doğrultusunda Suudi Arabistan ve Bileşik Arap Emirlikleri'nin gösterdikleri çabaların da aynı şekilde pasifleştiğini görüyoruz. Bence bölgede tsunami ve fırtınaların her an kopabileceği bir noktadayız. ABD, İran ve farklı güçlerin stratejilerini değiştiren IŞİD örgütünün ortaya çıkması gibi her an tüm anlaşma ve öncelikleri tarumar edecek sürpriz olaylar yaşanabilir."
Kuzey Afrika'daki gelişmelere de değinen Şefik, "Libya'da emekli general Halife Hafter'in ortaya çıkmasıyla yaşanan gelişmeler, devrim sonrası normalleşen Tunus'u, daha önce benimsemediği yeni bir tavır takınmak zorunda bırakacak. Bu nedenle Nida Tunus, Nahda Hareketi ya da başka partiler, herşeyin değiştiği bu yeni dönemde yol haritalarını net bir şekilde belirlemeliler" diye konuştu.
Şefik, bölgede eski rejimler ve dönemin "geri gelme ihtimalinin olup olmadığı"na yönelik soruyu ise "Mümkün değil. Bölgedeki eski güçler, birinci ve ikinci dünya savaşları sonuçları üzerine kurulmuştu. Söz konusu devrimlerle sona ermiş oldu ve geri gelmesi mümkün değildir" şeklinde cevaplandırdı.
Ortadoğu ülkelerindeki devrimlerin gerçekleşmesini dünyadaki büyük güçlerin çökmesine bağlayan Şefik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"ABD'nin 2001 ila 2010 yılları arasında uğradığı yenilgilerle rolü bitmiş olmasaydı veya siyonistlerin 2006 yılında Lübnan'da yenilgisi olmasaydı bu devrimler gerçekleşmezdi. Benim kendi görüşüm, devrimler, bölge rejimlerinin yaşlanmasının yanı sıra dış ölçütlerin değişmesinin sonucu olarak ortaya çıktı. ABD eski Başkanı George W. Bush'un Ortadoğu projesinin başarısız olmasıyla yerel rejimler de düşmüş oldu. Arap ülkelerinde gerçekleşen devrimleri 'Arap Baharı' olarak nitelendirmek, hedefi saptırmaktır."
(AA'dan iktibas)