AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Çelik, Türkiye'nin Suriye'deki koyduğu yüksek nitelikli tavrın birilerini rahatsız ettiğini belirterek, "Bütün dünyanın Suriye'deki insanların acısına sessiz kaldığı dönemde Türkiye Suriye'deki mazlum insanlara kapılarını açtı. Görüldüğü gibi geçmişte söylediğimiz pek çok tez bugün iş işten geçmiş olarak bazı Avrupalı liderler tarafından gündeme getiriliyor. Biz bu insani krizin ilk çıktığı zamanlarda şunu söylemiştik; 'Halep-Musul' hattını dile getirmiştik, Suriye topraklarının içerisinde uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge oluşturulması gerektiğini söylemiştik. Uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge oluşturulsaydı burada saldırıya uğramayacakları için insani kriz olmayacaktı. Bu dikkate alınmadı, bu nasıl gerçekleştirilecek diye bir sürü teknik gerekçe öne sürüldü. En son gelinen noktada bu insanlar Akdeniz'e açılıp bütün dünyanın gözü önünde Aylan bebeğin olduğu gibi büyük bir insanlık trajedisi ortaya çıkmaya başlayınca AB ülkeleri bununla yakından ilgilenmeye başladılar. En son Başbakan Merkel, bir tampon bölge oluşturulmasının daha iyi olacağını söyledi. Kimsenin bu meseleye ilgi göstermediği zamanlarda Türkiye insani gerekçelerle bu ilgisini gösterdi. İnsani prensiplere göre kim ahlaki görevlerini yerine getirmiş, kim getirmemiş daha iyi anlaşılacak. En son Yunanistan Başbakanı ve Macaristan Başbakanı, bu yüklerin eşit dağıtılması gerektiğini söylediler. Nihayetinde Avrupa'nın en doğudaki ülkelerinden olarak Avrupa'nın diğer ülkelerine göre bu krizden daha çok etkileniyorlar. Türkiye, insani yardım noktasında yapacaklarında geri adım atmadan görevlerini yerine getirdi. Şimdi bir sosyal krize dönüştükten sonra AB'den bu sesler yükseliyor. Bu yükün eşit paylaşılması gerekir. Hiçbir Avrupa ülkesinin Türkiye, Yunanistan ya da Macaristan'ı insanların depolandığı yer olarak görmemesi gerekir" ifadelerini kullandı.
Suriye'den kaynaklı güvenlik problemlerinin bugün Ankara'da karşı karşıya kalınan lanetli terör eylemini ortaya çıkardığını anlatan Çelik, "Eğer bu Ankara'da olabiliyorsa, bütün başkentlerinde bu olabilir. Dolayısıyla kimsenin terör örgütleri konusunda, herhangi bir terör örgütünü istisna eden tutum içine girmemesi gerekir. Bu çerçevede DAİŞ denilen terör örgütüne karşı mücadele ediyor diye YPG'nin terör örgütü vasfının dikkate alınmaması, Uluslar arası toplumun terörle mücadele kararlığı için son derece büyük kara bir delik ortaya çıkarmıştır. Eğer, DAİŞ'le mücadele etmek tek başına meşruiyet için gerekiyorsa El Nusra da DAİŞ'le mücadele ediyor. Biz, ne DAİŞ ne El Nusra ne de YPG, bunların sahadaki çeşitli ittifaklara göre terör örgütlerinin tasnif edilmesinden yana değiliz. Terör örgütü terör örgütüdür" diye konuştu.
Açık ve net şekilde Türkiye'nin hassasiyetlerinin anlaşılması gerektiğine işaret eden Çelik, bu konuda net bir şekilde somut adımlar beklendiğini ifade etti. Çelik, YPG'nin büyük devletlerle oynayan bir şey içerisine girdiğini belirterek, "Azzez'in batısıyla Fırat'ın doğusunda bir taraftan Amerika, bir taraftan Rusya ile işbirliği yaparak bu büyük devletlerle oyun oynayan, onların Suriye politikasındaki belirsizliklerinden kendisine göre fiili durum çıkaran strateji üretiyor" dedi.
Büyük bir kara propagandanın üretildiğine dikkati çeken Çelik, "Türkiye'nin aldığı bu tedbirler etrafındaki savaştan uzak durmaya dönük tedbirlerdir. Türkiye, herhangi bir şekilde hiçbir savaş senaryosunun parçası değildir. Dolayısıyla Türkiye'nin sanki bir savaş senaryosu içinde gösterilmesi tamamen Türkiye'yi algılamakla ilgili gerçeklerden uzak bir yaklaşım olur. Sık sık gündeme gelen, dış medyadaki spekülasyonlara karşı kimsenin kulak asmaması gerekir. Tabii ki tedbir alacağız. Bu, Ankara'daki saldırının pek çok vehçesi olabilir ama bunlardan bir tanesinin Türkiye'nin istemediği bir senaryonun içine taşınması gibi bir fiili duruma taşındığını gözlemliyoruz. Türkiye, bölgedeki birilerinin çatışma senaryolarının parçası olsun diye bunlar yapılıyor" şeklinde konuştu.
HDP'Lİ VEKİLİN ANKARA SALDIRISINI GERÇEKLEŞTİREN TERÖRİSTİN TAZİYESİNE KATILMASI
Bu terör karşısında çeşitli partilerin aldığı konumlara değinen Çelik, "TBMM'de 4 partinin imza atması gereken bildiriye HDP imza bile atamadı. Bu bildiriye imza atamayacak kadar bu terör konusunda kafası karışık, temel insani değerler karşısında savrulma yaşayan bir kadro. En son bunlardan bir milletvekilinin canlı bombanın taziyesine katılması, buna taziyede bulunması ise TBMM üyeliğiyle bağdaşmadığı gibi insanlıkla da bağdaşmaz. Siz bir katilin, onlarca kişinin kanına girmiş bir kişinin taziyesine gidiyorsanız, sizin bu insani değerlerle herhangi bir alakanız olduğu şeklinde bir değerlendirme yapmak mümkün değildir. Zannediyorum dünyada da böyle bir şeyin görülmüş olduğunu düşünmüyorum. Halkın oylarıyla seçilmiş birisinin, hukuk devleti ilkesini koruması gereken bir kişinin bir caninin taziyesine gitmesi bütün demokratik değerlere karşı bir tutumdur. Bunu son derece şiddetli bir şekilde kınıyoruz. Bu şahsın ait olduğu partinin bu şahsa dönük güçlü bir kınama içinde olmamasını kınıyor ve not ediyoruz. Bu, insanlığa karşı bir suçun parçası olmaktır, ciddi bir terör eyleminin arkasında olmaktır. Zihnen, ruhen, ahlaken bu kadar savrulma görülmemiştir. O katilin taziyesine gidenlerin insanlıktan nasibini aldığını düşünmek mümkün değildir. Bu şahsın ortaya koyduğu tutum ve TBMM'de terörü kınayan bildiriye imza atılmaması, siyasi hayatımızda görülmüş en gayri ahlaki tutumlar olarak kayda geçmiştir" ifadelerini kullandı.
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI KAPSAMINDA CHP'NİN TUTUMU
Yeni anayasa çalışmaları kapsamında CHP'nin masadan kaçtığını belirten Çelik, "CHP'nin başkanlık konuşulacak diye masadan kalkması, kendisine siyasi parti diyen bir organizasyonun büyük bir iddiasızlığı olarak gündeme gelmiştir. Başkanlık sistemi de parlamenter sistem gibi meşrudur. Siz, meşru sistemler arasında parlamenter sistemi tercih ediyorsanız gelirsiniz komisyona, tezinizi komisyona ve en önemlisi millete kabul ettirmeye çalışırsınız. Bir başkasının gündemine müdahale edemezsiniz. Türkiye'de meşruiyetin sınırını CHP çizmiyor. Türkiye'de meşruieyitin sınırı evrensel değerlerle çiziliyor. CHP'nin buna bir alt yazı yazarak, her türlü meşruiyetin kaynağını kendi politikaları gibi görmesi eski bir hastalık olarak değerlendirilmeli. Masaya oturup tezleriyle anlatmalıydılar. Masadan kalkmak demek, bizim milleti ikna etmek için herhangi bir iddiamız yok demektir. Bu, siyaset yapmak iddiasını kaybetmek anlamına gelir. Tezlerinizi anlatırsınız. CHP'nin yeni anayasa yapmak üzere kurulmuş bir komisyondan çekilmesi demek tam bir siyaseti reddetme durumudur. Bir kere daha yeni anayasa çalışmalarının sürmesi gerektiğini, Türkiye'nin demokrasinin daha da güçlenmesi, temel insan hak ve hürriyetlerinin daha çok garanti altına alınması için yeni anayasa çalışmalarının sürmesi gerektiğinin bir kere daha altını çiziyoruz. Bu çalışmadan çekilenler bu sistemin aksaklıklarından memnun demektir. Biz, AK Parti olarak yeni anayasa yapmak için irademizin en yüksek olduğunu, bütün siyasi partilere ortak çalışma şeklindeki çağrımızı bir kere daha yinelemiş oluyoruz" dedi.
AVRUPA PARLAMENTOSU TÜRKİYE RAPORTÖRÜ PIRI'NİN DİYARBAKIR ZİYARETİ
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Katı Piri'nin Diyarbakır'a yaptığı ziyareti hatırlatan Çelik, "Enteresan bir ziyaret. Ankara'ya uğramayarak direkt Diyarbakır'a giderek, üstelik orada terör örgütüne yakın unsurlarla görüşerek, bütün mesaisini orada harcayarak, yaptığı açıklamada sadece devleti suçlayan, bu terör örgütünün mensuplarına hiçbir söz söylemeyen ifadelerini açık bir biçimde reddediyoruz. Buradan Avrupa Birliği'nin organlarına çağrı da yapıyoruz; Türkiye-AB ilişkileri bu tip vizyonsuz, Türkiye'de ne olup bittiğini anlamayan raportörlerle yönetilemez. Sağlıklı bir şekilde değerlendirme yapabilen insanlara ihtiyaç var. Zaten bu şahıs, bu tavrıyla ve önyargılı tavrıyla tamamen örgütün kullandığı dili kullanarak bir açıklama yaparak da Türkiye konusunda raportör olma konusundaki tarafsızlığını bize göre yitirmiştir" diye konuştu.
ENİSE YAPAR