ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirme teşebbüsüyle ilgili 69 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın bugünkü duruşmasında savunmasını yapan sanıklardan eski Astsubay Başçavuş Mustafa Algan, darbe girişimini televizyondan öğrendiğini, izinli olması nedeniyle amirine ulaşamadığını, bunun üzerine birlikte görev yaptığı Astsubay Murat Yiğit ile telefonla görüşüp durum değerlendirmesi yaptıklarını söyledi.
Saat 01.00-01.30 sularında para çekmek için bankamatiğe gittiğini belirten Algan 16 Temmuz sabahı kızıyla markete gittiklerini, ardından 10.00 sularında Astsubay Yiğit ile telefonla görüşüp birliğe gitmeye karar verdiklerini anlattı.
Yiğit'in aracıyla saat 10.30 gibi ÖKK'ye gittiklerini ifade eden Algan, "Birlikte bir süre komutanlarımızla oturduk. Bu sırada Atilla Yarbay kibar bir şekilde beni çağırdı. Bir evrakla ilgili çağırdığını düşündüm. Domuz bağıyla bağlı grubun yanına geldik. Beni dinlemeden o gruba dahil ettiler." dedi.
MS hastası olduğunu ifade eden Algan, Yarbay Mehmet Ali Çelik ve Üsteğmen Sezgin Güney'de bulunan listede adının almasıyla ilgili, "Benim bilgimde ve kontrolümde olan bir konu değil. Neden olduğumu bilmiyorum. Benim böyle bir talebim olmadı. Konuyla hiçbir ilgim yok. Ömrüm boyunca aklımı hiç satmadım, kendi kararlarımı kendim verdim, örgütle hiçbir bağım yok." diye konuştu.
Eski Topçu Üsteğmen Mustafa Koyuncu, 4 Temmuz'da izne çıktığını, harekat merkezinden gelen emir üzerine iznini yarıda kesip 15 Temmuz'da birliğine geldiğini aktardı. Saat 22.00 sularında Yarbay Ümit Koçak'tan, TSK Spor Okuluna giderek burada emniyeti sağlama emri aldığını anlatan Koyuncu, Acil Reaksiyon Timi'yle buraya vardıklarında içeri alınmadıklarını, bu sırada helikopterden açılan ateşle yaralanıp hastaneye götürüldüğünü ifade etti.
Koyuncu, "Vurulmamış olsam Zekai Paşa'nın emrinde olacaktım. Bu vatan için bacağımı feda ettim. Ömrü boyunca sakat kalacak biri olarak şimdi terör örgütü üyesi olmakla itham ediliyorum. Ben vatan haini değilim, terörist değilim. Benimle vurulan astsubay kahraman oldu. Ben ise ne olduğunu bilmediğim bir isim listesi yüzünden vatan haini ilan edildim." diye konuştu.
Yarbay Çelik'in listesinde isminin bulunmasının kendi inisiyatifi dışında bir durum olduğunu dile getiren Koyuncu, izinden döndüğü gün 2 mesai arkadaşıyla yemekte bir araya gelerek ÖKK'deki planlamayla ilgili görüştükleri iddiasını da yalanladı.
"Kandırıla kandırıla 9 aydır mahpus yatıyoruz"Uzman Çavuş Mustafa Sarıboğa da ÖKK nizamiyesinde görev yaptığını, 15 Temmuz'da daha önceden planlanan nöbetini tutmak için birliğe geldiğini söyledi. Saat 22.00 sularında Üsteğmen Mustafa Koyuncu'nun silah ve teçhizatlı olarak nizamiyeye gelip terör saldırısı ihtimaline karşılık kendilerini uyardığını anlatan Sarıboğa, şöyle devam etti:
"Nöbete geçtik. Biz, kendi aramızda böyle bir saldırı olamayacağını değerlendirdik. Bu sırada Yüzbaşı Vural Volkan Bal geldi ve giriş çıkışın yasak olduğunu bildirdi. Ardından '32. taburda alarm verildi, size takviye gelecek.' denildi. 32. taburdan geldiler. Sonradan aynı taburdan Sezgin Güney ekibi geldi. Hepsi teğmenmiş, devletin subayı. Yenilir yutulur gibi değil. Kandırıla kandırıla 9 aydır mahpus yatıyoruz. O gece tuvalete bile gitmedim."
Sezgin Güney ve emrindekilerin darbecilere karşı birliğe girmeye çalışan askerlere izin vermediğini anlatan Sarıboğa, "Sezgin Güney ve Serkan Ak'a 'Bırakın da geçsinler.' dedim. Baş adam bu, Sezgin Güney." diye konuştu. Bu sırada sanıklar arasında bulunan Sezgin Güney, söz alarak "Üslubunu düzeltsin." dedi. Mahkeme Başkanı sanığa, "Üslubuyla ilgili bir sorunumuz yok." karşılığını verdi.
Dışarıdan gelenlere ilk ateş edenin Sezgin Güney ve yanındakiler olduğunu belirten Sarıboğa, şunları söyledi:
"Gelen her şeye ateş ediyorlar. Dışarıdan gelene bir cümleyi kurdurmuyorlar. Dışarıdan gelenler, 'Sezgin kardeşim, bırak gelelim.' diyor. Bunlar içeri almıyor. En son 'Bırak gelsin.' dedim. Sezgin Güney ve ekibi, arıtma tesisinin önüne gittiler. Sürekli ateş ediyorlar. Dışarıdaki adam yalvarıyor. Ben son ana kadar kulede durdum. 'Atmayın, terörist değiller. Ne teröristi, onlar da bizim gibi asker.' dedim. Kuleden indim, nizamiyeye geçtim. Ahmet Aslan, kadınlar tuvaletine oturmuş bekliyordu. Bana 'Teslim olacağız.' dedi. 'Ne oldu da teslim olacağız?' dedim. Beni nöbete gönderen sensin, geri geldim, silah, teçhizat hiçbir şey yok. Hepsini bırakmış. Yakup Akkuş işte burada. Adam gibi çatış, leş ol. Bizi bıraktılar, kaçtılar. Hiçbiri yok. 7 uzman çavuş kaldık. Nöbetçi amirim Yarbay Ümit Koçak, alnıma silahı dayadı. 'Sen kimsin, sana ne vadettiler?' diyor. Bana kim ne vadeder, bana en fazla nöbet yazarlar. Zekai Paşa ne yaptı bunlara. Adam babaydı. Mihrali Atmaca bizi teslim aldı. Ben dışarıdakilerin terörist olmadığını, asker olduğunu anladım. Tahliye istiyorum."
Bu sırada sanık Osman Çolak söz alarak "Ben yoktum." dedi. Sarıboğa da Çolak'a "Nasıl yoktun, oradaydın." karşılığını verdi.
"Kimliğimi unuttuğumu fark ettim"Kıdemli Başçavuş Muzaffer Han da suç tarihinde şube müdürünün emriyle mesaiye kaldığını, yine emir üzerine güvenliği sağlamak üzere Yaşar Solak ile nizamiye bölgesine geçtiklerini, burada Genelkurmay'dan gelen emir üzerine ÖKK'nin komutasının Semih Terzi'ye geçtiğini öğrendiklerini ifade etti.
Bunun üzerine ne olduğunu öğrenmek için karargah binasına geçtiklerini belirten Han, şöyle konuştu:
"Zekai Paşa, nöbetçi amiri Ümit Koçak ile görüşmek istedi. Koçak konuşmak istemedi. Zekai Paşa, 'Hata yapıyorsunuz. Özel Kuvvetler Komutanı hala benim.' diyordu. Bu sırada televizyona odaklandım. Açıklamaları izledim. Yanlış bir şey olduğunu düşünerek odama gittim. Silahım ve teçhizatımı bıraktım. Saat 05.00'e kadar odamdan çıkmadım. Sabah saatlerinde silahsız olarak nizamiyeye geçtim. Burada gözaltına alındım. Ümit Koçak ve Volkan Vural Bal kafa kafaya verip bana bu iftirayı attılar çünkü onlar da burada yargılananlarla birlikte hareket ettiler. Onlarla hava aydınlanıncaya kadar sohbet ettik. Beni neden gözaltına almamışlar?"
Astsubay Okan Türkmen de Irak'ın kuzeyinde görev yaptığını, 15 Temmuz'dan kısa süre önce açık öğretim sınavına girmek üzere birliğinden izin alarak Türkiye'ye geldiğini, teçhizatını ÖKK'de bıraktıktan sonra memleketine gittiğini anlattı.
Sınav evrakını kontrol ederken kimliğini ÖKK'de bıraktığı çantasında unuttuğunu fark ettiğini belirten Türkmen, bunun üzerine 15 Temmuz'da birliğine döndüğünü, kimliğini aldıktan sonra akşam üzeri birlikten ayrılmak için araç beklediği sırada bir arkadaşının teklifi üzerine ring aracına binip şehre döndüğünü ve sınava gireceği Kayseri'ye gittiğini söyledi.
Sınavın iptal edilmesi üzerine yolda araçtan inip memleketine geçtiğini aktaran Türkmen, bindiği araca yüklenen silahların darbe girişimi sırasında Muhafız Alayında kullanıldığının hatırlatılması üzerine, silahlarla bir ilgisinin bulunmadığını öne sürdü. Türkmen, "Beni araca çağıran araç, silahların tatbikat için hazırlandığını söyledi. Silahlar bizim hurç diye tabir ettiğimiz kılıflara konularak araca yüklendi. Ben yüklemede yardımcı olmadım, araçta bekledim." diye konuştu.
"Gayrinizami harp tatbikatı için çağrıldık"Eski Piyade Teğmen Osman Çolak da gayrinizami harp tatbikatı için Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na çağrıldıklarını, burada silah ve teçhizat aldıklarını aktararak şunları söyledi:
"Beklerken 'Birliğe terörist saldırı var.' denildi. Dört araçla hemen birliğe geçtik. Nizamiyede bizi durdurdular. Biraz bekledik. Volkan Vural Yüzbaşı geldi. Araçlara tek tek bakarak bizi içeri aldı. Karargaha girdik. Alt katta kaldık. Üst kata kim çıktı bilmiyorum. 'Nizamiyeye gidiyorsunuz, buranın emniyeti alınacak' dendi ve nizamiyeye gittik."
Nizamiye bölgesinde beşer metre arayla saldırıya karşı mevzilenerek beklemeye başladıklarını ifade eden Çolak, şöyle devam etti:
"Nizamiyede en uç noktada ben vardım. Diğer nöbetçiye 'Biraz uyuyayım, sonra değişiriz.' dedim. Helikopterlerin sesine uyandım. Bağrışma ve silah sesleri vardı. Şok halindeydim. Saat 06.00'ya kadar yerimden hiç hareket edemedim. Aşağıda birileri var ama sivil mi asker mi kimse bir şey demiyor. Sürünerek ilk kuleye geçtim. 'Ateş kes.' diye bağırdılar. Ateş kesildi. Biri beyaz bayrak çıkardı. Aşağıda bulunanlar 'Çıkmazsanız roketi yiyeceksiniz.' dedi. Buradan çıkıp binanın arkasına doğru koştum. Tanıdığım bir komutanı gördüm. Yanına koştum. Daha ne olduğunu anlatmadan, 'At silahını, hareket edersen kurşunu yersin, konuşma sus.' diye bağırdı. Bizi yan yana dizdiler. İçeri, kayıt kabule götürdüler. Dipçik darbesiyle bayıldım."
Mezuniyeti dolayısıyla komutanlarının kendisini yemeğe çağırdığını, yemekte 8 kişi olduklarını, bunun iddianamede öne sürüldüğü gibi darbe ile bir ilgisinin bulunmadığını savunan Çolak, dolabında bulunan 1 dolarların İstanbul'da dayısının düğününden kaldığını savundu.
Başçavuş Osman Yalçın da birlikteki elektronik cihazların bakımından sorumlu olduğunu, FETÖ ile bir ilgisi bulunmadığını, suçsuz olduğunu belirterek beraat istedi. Suç tarihinde evde bulunduğunu, gözaltına alındıktan sonra "profesyonel işkence" gördüğünü öne süren Yalçın, darbecilerin listesinde adının bulunmasıyla ilgili, "Böyle bir liste varsa listenin sürekli güncellendiğini düşünüyorum. Listedeki biri ayın 16'sı, ben 27 diğeri de 6 Ağustos'ta tutukluyor. Böyle bir liste varsa hepimizin yakın tarihlerde tutuklanması gerekmez mi?" dedi.
Sanık Başçavuş Osman Yalçın ise birliğin korunmasında görev yaptığını, 15 Temmuz'da planlı nöbetini tuttuğunu ve darbe girişimiyle ilgisinin bulunmadığını dile getirerek beraat talep etti.
"Kimseyle koordinasyon amacıyla görüşmedim"15 Temmuz'da Kurmay Binbaşı olarak görev yapan sanık Ömer Faruk Cavlazoğlu ise darbe girişiminin gerçekleştiği gün Konya'da izinde olduğunu, darbe faaliyetinde bulunmadığını savundu.
Darbenin koordinasyonuyla suçlandığını belirten Cavlazoğlu, kimseyle koordinasyon amacıyla görüşmediğini, olayları basından takip ettiğini ve ÖKK'yi arayarak bilgi almaya çalıştığını öne sürdü.
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, Cavlazoğlu'na olayları gördüğünde neden tabur komutanını değil de ÖKK'deki Şükrü Seğmen ve Fırat Alakuş'u aradığını sordu.
Cavlazoğlu, bağlı bulunduğu komutanın sınır ötesi görevde olduğunu bu nedenle ÖKK'yi aradığını iddia etti.
15 Temmuz'da ÖKK'de kursiyer teğmen olan sanık Özgür Çiloğlu da kolluk ve savcılıktaki ifadelerini reddederek suçlamaları kabul etmediğini belirtti.
Tatbikat olduğunun söylenmesi üzerine ÖKK'ye gittiklerini anlatan Çiloğlu, karargahtan gelen emir üzerine orta nizamiyede beklediğini, dışarıdan ateş baskısı gelince havaya birkaç el ateş ettiğini, kimseyi vurmadığını öne sürdü.
Çiloğlu, okul komutanını tanıdığını ancak bulunduğu yerden onun nizamiye dışından yaptığı uyarıları duymasının mümkün olmadığını ileri sürdü.
Duruşma yarına bırakıldı.
Muhabir: Serdar Açıl,Ferdi Türkten