İstanbul
Yazar Alev Alatlı, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü, SETA Vakfı ve Turkuvaz yayınları iş birliğiyle Başakşehir Emin Saraç Kültür Merkezinde düzenlenen etkinlikte öğretmenlerle bir araya geldi.
"Nasihatname" serisinin 6 bin 500 sayfa ve 11-12 cilt halinde okuyucuyla buluşacağını, dile getiren Alatlı, "Nasihatnamelerde bir iş yapıyorum ve benimle birlikte hareket edin istiyorum. Beyin detoksu yapmaya çalışıyorum." dedi.
Alatlı, "Detoksu biliyorsunuz, vücuttan toksinleri atmak için yediğiniz besinleri değiştirmek. Bu kitaplarla zihinlerin toksin atmasını sağlamaya çalışıyorum. Beyni temizlemek. Yani yanlış bilinen veya bilinmeyen Batı medeniyetini fikri takip yaparak, kıyaslamayla anlatmaya çalışıyorum. Benim gördüğüm gördüğüm dünya Türkiye'de görülmüyor hala.
Yapmak istediğim, yaşımı sizin yaşınıza katıp 21. yüzyılda sizin avans almanızı sağlamak. Diyelim 23 yaşındasınız, 77 ile 23'ü toplayınca 100 yaşındaki birinin bilgisiyle hayata devam edin istiyorum. O bakımdan istirhamım bu kitapları gerçekten düzgün okuyun" dedi.
Kitabın İslam Düşünce Enstitüsü tarafından Arapçaya çevrileceğini belirten Alatlı, "Amerikalılar beni vurmadan bu işi bitirirsem, bana herhalde bir iyilik düşünüyorlardır. Bakalım bugün yarın birileri saldırır görürsünüz. Sosyal medyadan takip edin." dedi.
Öğretmenlerinin hayatında çok önemli bir yere sahip olduğunu, kendisini 40 yıl sonra bile hatırlayan Emine öğretmeninden bahsederken gözleri dolan Alatlı, Erzurum'da zor şartlar altında geçirdiği ilkokul yıllarını şöyle anlattı:
"İki sınıf arkadaşım vardı, biri İlhami biri Nevzat. Bu çocuklar o kadar yoksuldu ki kışın kar yağarken tahta çantalarının üzerinde, elektrik direğinin altında ödev yaparlardı. Evde mum alacak para yoktu.
Ben böyle bir eğitimden geldim. Benim evimde gaz lambası da lüx de yandı ama bu çocuklar bu şartlar altında okudu. Ben de okudum, haftada en az iki kez bitlendiğim bir okulda okudum. Neredeyse hafta sonu başımıza gaz yağı sürüldü.
Tuvaleti dışarıda olan Alparslan İlkokulu’na giderken her gün birer tane tezek götürürdük. Yakıt yoktu. Öğretmen bir yandan soba yakmaya çalışırdı. O kadar soğuktu ki kalem tutamadığımı bilirim."
"Bilinen bir yazar oldum, bir sürü şeyi yırtarak oldum ama geriye baktığım zaman, ben böyle bir çocukluk ve gençlik geçirmeseydim bunların hiçbiri olmazdı." diyen Alatlı, "Bunu biliyorum.
İnsan yoksulluğa şükür duyar mı? Ben duyarım. Bu arabesk bir tutum değildir, öyle kalsın anlamına da gelmez ama yoksulluğu tanımak çok önemli. Çünkü insanı çok güçlü kılıyor. Onun etrafından nasıl dönebileceğinizi, nasıl bir hamleyle tekrar ortaya çıkabileceğinizi görüyorsunuz. Ders alırsanız eğer müthiş bir avantaj olabiliyor." diye konuştu.
Vasatistan'dan kurtulmak...
Öğretmenlere tavsiyelerde bulunan Alatlı, "Sistem öğretmeni yetiştiriyor, öğretmen dönüp tekrar sistemi yetiştiriyor. Buradaki kısır döngüyü görebiliyor musunuz?" dedi.
Alatlı, şunları söyledi:
"Dıştan etki gelmeden döndüğü sürece ‘vasatistan’dan kurtulamayız. Bu bir kısır döngü. Bu kısır döngünün bir yerde kırılması lazım ki 'vasatistan'dan kurtulalım. Top siyasilerde değil falan değil sizde.
Gelişmek için siyasilerin iki dudağının arasında bakmak zorunda değiliz. Dünya çok değişti, imkanlar çok büyük. İnternet var ve bilgiye ulaşmak çok daha kolay oldu. Bunu yapabiliriz.
Bundan sonrası niyet meselesi halinde. Öğretmenler olarak sizin ne yapıp yapıp sisteme dışarıdan bakmayı öğrenmeniz, nerede bozukluk var onu görmeniz gerekiyor."
Öğretmenlerin haklı ve doğru oldukları zaman bildiklerini söylemeleri gerektiğine işaret eden Alatlı, "Türklerin, bizim hepimizin bir zafiyetinin de tek başına kalmaktan korkmak olduğunu bilin.
Bu bizim kadın veya erkek ciddi zaafiyetimizdir, ödümüz patlar. Bu 'ne derler?' sendromu. 'Yahu ne derler, tek başıma kalırım, herkes aynı fikirde değil' falan. Yırtacağınız nokta burasıdır. Öğretmenler, siz çok gençsiniz, çocuklara bunu öğretebilirsiniz. Yalnız kalırsanız incileriniz dökülmez." dedi.
Yazar Alatlı, bir şeyleri değiştirmekten korkmamak gerektiğine dikkati çekerek, "Yazmak isteyen bir çok insan var etrafımda ama korkuyor. Aileden korkuyor. İnsanların haberi olursa diye korkuyor. Bir 'sürü psikolojisi' var.
Bundan kurtulmak zorundayız. Bu, tepişmek veya laf dinlememek anlamında değildir ama meseleye dışarıdan bakabilecek feraseti edinmemiz bağlamında önemlidir. Hele ilkokul öğretmenleri... Bir ilkokul öğretmeni kendi ahlaki değerlerini bence bir kağıda yazıp cebinde taşımalı. Bunlara ters düşmemek, ters görüntü vermemek için elinden geleni yapmalı" dedi.
"Samimiyetsizliğimizi tersine çevirmek zorundayız"
İşleyen çarkın bir şekilde kırılması gerektiğinin altını çizen Alatlı, şunları kaydetti:
"Yaptığınız işle yetinmeyin. Sizin işiniz oraya çıkıp konuşup ineceğiniz bir iş değil. Siz mahkeme katibi değilsiniz. Önünüzden çocuk geçiyor. Meslek yüksek okulu, üniversite tecrübesi olan biri olarak da konuşuyorum.
Bu bir fabrika değil, önünüzden geçen şey insan. Teker teker her birinin elini tutmak gerekiyor. Aksi takdirde dünyanın en büyük dolandırıcısısınız haberiniz olsun. Öğrenci dolandırmak diye bir şey var.
Bu insanları alıyorsunuz, 'Ben sana öğreteceğim' diyorsunuz ama öğretmiyorsunuz. Düşünün böyle bir sahneyi. Samimiyetsizliğimizi tersine çevirmek zorundayız. Bu ipin ucunu ne zaman kaybettik bilmiyorum ama içten ve samimi değiliz Türkiye'de. Sürekli hava atıyoruz. Atmayalım bu havayı."
Alatlı, eğitim kalitesinin önemine değinerek, "Kadın cinayetlerinden bile siz sorumlusunuz. Çünkü erkek çocuklarına güçlü ve onurlu olduklarını hissettirmenin yolu cinayetten başka bir şey olmalı.
Bu da öğretmenden ve aileden geçecek. Farkındaysanız size özgürlük ve demokrasi öneriyorum. Demokrasi sadece oy atmakla olmuyor. Önce kendinize demokrat olun, otosansürü bırakıp konuşmaya başlayın.
Kendi kendinize konuşun. 'Ben neyim, ne değilim, eksiğim gediğim nedir?' Oyun oynamayın. Önce kendinizin ne olduğuna karar verin, ona göre kendinizi iyileştirecek yolların neler olduğuna karar verin. Onun üstüne gidin ve gerekeni, isteklerinizi ille de söyleyin" dedi.
Öğretmenlerin öğrencilere adaletli davranması gerektiğini söyleyen Alatlı, "Biz Türküz, elhamdülillah Müslümanız. Bizi en çok rahatsız eden şey adaletin olmamasıdır. Biz özgürlüklerden vazgeçeriz de adaletten geçmeyiz. Bizi en çok yaralayan adalettir." dedi.
Alev Alatlı'ya çiçek takdimi yapılan programda katılımcılara, Başakşehir Belediyesi tarafından Alev Alatlı'nın "Fesüphanallah" ve "Hafazanallah" kitapları hediye edildi.
Etkinliğe ayrıca Başakşehir Kaymakamı Uğur Turan, İl Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı, Başakşehir Belediye Başkan Vekili Ahmet Melik katıldı.
Program kapsamında İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen "İstanbul'u Okuyorum" projesinin tanıtımı da yapıldı.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com