USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Çevre-Hayat

Oğluna şifa bulmak için başladığı manda yetiştiriciliğinde girişimci oldu

Manda sütünün, oğlunun bronşit hastalığına iyi geleceği tavsiyesi üzerine 9 yıl önce bir manda ile yetiştiriciliğe başlayan Aysun Subaşı, kurduğu manda çiftliğinde ürettiği ürünlerle tüm kadınlara ilham veren bir girişimcilik örneği sergiliyor.

Oğluna şifa bulmak için başladığı manda yetiştiriciliğinde girişimci oldu
06-09-2020 20:11
Google News

İstanbul

Silivrili çiftçi bir ailenin kızı olan 39 yaşındaki Aysun Subaşı, evlendikten sonra kazandığı işletme bölümünden mezun olduktan sonra 6 yıl muhasebecilik yaptı.

Bu dönemde dünyaya gelen oğlunun bronşit hastalığı nedeniyle profesyonel iş hayatını yarıda bırakarak köyüne yerleşen Subaşı, köyde tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya karar verdikten sonra Laborant ve Veteriner Sağlık Bölümünü de okuyarak veteriner teknikeri oldu.

İstanbul Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliğinin açtığı Süt Okulu’nda sütün içeriği ve faydaları hakkında eğitim alan Subaşı, bir doktorun oğlunun rahatsızlığına manda sütünün iyi geleceğini tavsiye etmesi üzerine köyüne 60 yıl sonra ilk mandayı getirdi.

Manda sütü içen oğlunun yıllar içinde sağlığına kavuştuğunu gözlemleyen Subaşı, bir taraftan da yetiştirdiği manda sayısını da artırarak manda sütünden yöresel ürünler üretmeye başladı.

Zamanla çiftliğini büyüten Subaşı, bugün köyünde manda sütü, yoğurdu, kaymağı, peyniri, sucuğu ve etinin yanı sıra geleneksel yöntemlerle mozzarella peyniri ayrıca erişte, tarhana, köy yumurtası, köy tavuğu, marmelat, biber, domates gibi ürünler üretiyor.

Subaşı, veteriner teknikeri olduğu için her birine farklı isimler koyduğu, adeta evlatları gibi gördüğü mandalarının her türlü sağlık sorunuyla da bizzat kendisi ilgileniyor.

Son 11 yılını köy hayatına adayarak yörede mandacılık ve manda ürünleri konusunda bilinirliğin artmasını sağlayan Subaşı, yöresel ürün üretmek isteyen kadınlara da ilham kaynağı oluyor.

Bir manda ile başladı, şimdi 70 baş sürüsü var

Ürünleri “Aysun Ablanın Çiftliği” adıyla bir markaya dönüşen Aysun Subaşı, girişimcilik hikayesini, şöyle anlattı:

“Eskiden yaptığım iş masa başındaydı, rahattı, gölgedeydi ama ben mutlu değildim. Çünkü biz köyde büyümeye alıştık. Köyün kokusunu alarak yaşamak başka. Kapalı apartmanda yaşamak bana göre değildi. Şanslı hissediyorum kendimi yani iyi ki yerleşmişim diyorum köye.

Daha önceki iş hayatımda bedenen yorulmuyordum belki ama ruhen yoruluyorsun. Yani o kalabalık, stres burada yok. Manda yetiştirmeye oğlumun hastalığı vesile oldu hani her şerde bir hayır vardır derler ya manda sütünün ciğer hastalığına iyi geldiğini söyledi tanıdığımız bir doktor.

Biz de manda sütü almaya uzak bir köye gidiyorduk. Eşime, ‘İnek bakıyoruz manda da bakarız’ dedim. İlk başlarda bayağı bir zorlandık çünkü manda insan seçiyor, sevmediği hareketlerden kaçınmamız gerekiyor.

Biz de duygusal bir hayvan olduğu için ona göre yaşamayı öğrendik. Manda sağımını herkes elle yapıyordu biz makinaya alıştırdık. Bir manda ile başladık, şimdi 70 baş sürümüz var. Oğlumuz da 9 yıldır hiç ilaç kullanmadan yaşıyor ve endüstriyel hiçbir gıda tüketmiyor.

Her şeyden önce bunun mutluluğunu yaşıyorum.”

Manda yetiştiriciliğine ilk önce köy içinde babadan kalma ahırlarda başladıklarını, ardından sayıları artınca meraya yakın ormanlık alanda ücra bir köşeye çekildiklerini belirten Subaşı, “Hayvanın refahı olsun bizim olmasa da olur dedik. Sonuçta saygı duyulması gerekiyor.

Onlar bizim için üretiyor. Biz de buraya yerleştik ama hiç kolay olmadı. Hayvanlarımıza yer bulmak için çadırda bile kaldık eşimle. Burası bomboş bir araziydi, elektrik yok, yol yok, su yok, güneş enerjisi yoktu hepsini yaptırdık.

Şimdi kendi enerjimizi kendimiz üretiyoruz, çok şükür temiz suyumuz var yolumuzu da belediye başkanımız yardımcı oldu yaptık. Gelip gidiyoruz durmadan büyüyen bir aile olduk burada, sürümüz genişliyor mutluyuz.” diye konuştu.

Birliğin açtığı Türkiye’nin ilk süt okulunda sütün nasıl işleneceğini öğrendiğini anlatan Subaşı, “Manda sütü çok hassas bir süt. O kadar güzel mamuller çıkıyor ki insanlar bunu bilmiyor. Bunu duyurmaya çalıştık.

Geçmişte babaanne usulü yapılan tariflerle, yöntemlerle sütü işlemeyi öğrendim ve hepsinin belgesini aldım. Endüstriyel değil de ev tipi üretim ve marjinal faaliyet belgesi aldım. Şu an sütümüzden kaymak, manda yoğurdu, manda peyniri, mozzarella ve burrata peynirleri, toz peynir üretimi yapıyorum.” dedi.

Manda sütünün çok sağlıklı olduğunu, ciğer hastalıklarına iyi geldiğini aktaran Subaşı, “Manda sütünde A ve C vitaminleri var. Bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor yani Allah’ın bize bahşettiği şifa kaynağı aslında mandalar.” şeklinde konuştu.

Toplumun hem bilinçli hem de doğallığı bozmadan yapılan ürünlere ihtiyacı olduğunu dile getiren Subaşı, sözlerine şöyle devam etti:

“Manda sütünden değişik denemelerimiz var. Ayrıca inek, keçi ve koyun da bakıyorum. Yumurta ve köy tavuğu üretiyoruz. Hayvanlarımızın yemini de ben üretiyorum. Günümüzde daha çok verim almak için ziraat ilacı kullanılıyor biz de onlardan uzak kalalım diye buradayız. Doğalı yakalamamız için biraz zahmet çekmemiz gerekiyor.”

Ürünlerini hazırlarken köydeki kadınlara da istihdam yarattığına değinen Subaşı, “Paraya ihtiyacı olan kadınlarımız var, onlara bir ön ayak olmak istiyorum.” dedi.

Subaşı, en çok talebin manda kaymağı, yoğurduğu, peyniri ve sütüne olduğunu söyledi.. En büyük yardımcılarının eşi ile oğlu olduğunu belirten Subaşı, “Oğlum üniversitede okuyor. Yaz dönemlerinde bana yardımcı oluyor. Eşim de hayallerimi gerçekleştirmem için kendi mesleğini bıraktı, bana yardım ediyor.” diye konuştu.

Eşinin ve devletin desteği sayesinde bir kadın girişimci olarak zorlanmadığını ifade eden Subaşı, “Kadın girişimcilere birçok destek sağlanıyor. Ancak biz İstanbul’da çiftçilik yaptığımız için bu destekten yararlanamıyoruz.” dedi.

Hayvancılığın gelişmesini, gençlerin de bu işlere destek vermesini istediğini dile getiren Subaşı, “İthalat değil de ihracat yapalım istiyorum.

Benim hedefim de o. Mesela geleneksel yöntemlerle mozzarella İtalya'da üretiliyor ama manda bizde daha çok var. Neden biz üretmeyelim mozzarellayı?” dedi.

“Köylerde insanların bağışıklık sistemi daha güçlü”

Pandemi başladığında herkesin evine kapandığını, üretmek zorunda oldukları için doğanın içinde yaşamaya devam ettiklerini belirten Subaşı, “Mesela bayramda sokağa çıkma yasağı vardı biz bostan kazdık. Her gün hayvanlarımıza gidip geldik.

Hani biz, salgın oldu mu olmadı mı anlamadık. Yediğimiz doğal, içtiğimiz doğal. Bağışıklık sistemimiz de güçlü oluyor. Şehirlerde hastaneler dolu. Köylerde hiçbir hastalık çıkmıyor çünkü köylerde insanların bağışıklık sistemi daha güçlü, hava temiz, yediğin ürünler temiz.

Tabii ki doğada yaşamak zor. Köy yerinde erken kalkmak zorundasın, gıdanı kendin üretmek zorundasın, hayvan bakıyorsun ama çocuklarımızın ve geleceğimizin sağlığı için bir şeyler yapmalıyız.” değerlendirmesinde bulundu.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ