LAGOS (AA) - Nijeryalı aktivist ve avukat Ayo Adebanjo, Nijerya'nın bugün karşı karşıya olduğu birçok etnik ve siyasi problemin İngilizlerin sömürge yönetiminin eseri olduğunu söyledi.
Adebanjo (89), AA muhabirine yaptığı açıklamada, İngilizlerin 1914'te tamamen kendi menfaatleri için ülkedeki farklı toplulukları bir araya getirdiğini belirtti.
İngilizlerin bıraktığı diğer mirasların yanında bu birleşmenin Afrika'nın en büyük ülkesi olan Nijerya'nın neden halen etnik çeşitlilikten kaynaklanan ulusal bir krizle boğuştuğunu açıkladığını vurgulayan Adebanjo, şunları kaydetti:
"Sömürgeciliğe karşı mücadele daha çok güneyliler tarafından verildi, bunlar arasında Nijerya'nın ilk Devlet Başkanı Nnamdi Azikwe ve Batı Bölgesi Başbakanı Obafemi Awolowo vardı. Ülkenin batı kısımlarında yaşayanlar bağımsızlık konusunda pek hevesli değillerdi. Onları az ya da çok mücadelenin içine biz çektik ve tabii İngilizler kendileri kasten bizi birleştirdiler, ülkenin yönetimini kolaylaştırmak için. Çünkü kuzey bölgesini yönetmek onlara pahalıya mal oluyordu. Sömürge ofisinin sorumluluğunu sınırlandırmak için kuzey ve güneyi birleştirmek zorundaydılar, bu da 1914'teki birleşmeye neden oldu."
Bu birleşmenin aslında bir zararı olmadığını ancak İngilizlerin Nijerya'ya her milletin kendini yönetebileceği bir sistem vermek yerine, kendi gündemleri için ülkedeki tüm etnik grupları aynı kefeye koyma yanlışını yaptığını savunan Adebanjo, "Nijerya'da biz bir millet değiliz, birçok farklı milletten oluşan bir ülkeyiz, ancak onlar bu milletleri aşağılayıcı bir şekilde 'kabile' olarak adlandırıyor. Yoruba bir millettir, Igbolar bir millettir, Hausalar ve diğer milletler, Ijawlar, Urhobolar hepsi birer milettir." diye konuştu.
Nijerya'nın çok sayıda milletin coğrafi bir ifadesi olduğunu dile getiren Adebanjo, "Büyük bir ülke fikrini takdir etsek de barış için hep birlikte güzel bir şekilde yaşayabiliriz ama federal bir sistemde." ifadelerini kullandı.
Şef Awolowo'nın farklı millet, kültür veya dinden oluşan ülkelerin yönetildiği hükümet sistemi örneğini, "federal" sistem olarak sunduğunu söyleyen Adebanjo, bunun dışındaki tüm sistemlerin sorun çıkaracağını ileri sürdü.
Ülkede 1951'de kabul edilen MacPherson anayasasının da bu çok etnikliliğe önem vermediğini ifade den Adebanjo, bölgesel yönetimler oluşturmasına rağmen, merkezi hükümetin çok güçlü olduğunu, tüm gücün bölgedeki valide toplandığını aktardı.
Adebanjo, bağımsızlık mücadelesini şöyle anlattı:
"Şef Awolowo liderliğindeki Eylem Grubu hükümetinin liderleri 1953'te bağımsızlık için harekete geçti. Bu da 1954'te Londra'daki anayasa konferansıyla sonuçlanan bir krizi doğurdu. Ancak bağımsızlık için 1960'a kadar beklemek zorunda kaldık, çünkü 1956'da batı bölgesi ve doğu bölgesi kendini yönetmeye hazır olduğunu bildirirken, kuzey bölgesi hazır olmadığını ifade etti. Sömürgeciler, bizi yatıştırmak için her bölgeye kendi kendini yönetim hakkını vereceklerini söylediler. Sonrasında kuzeyin kendi kendini yönetmeyi istemesi için 1959'a kadar beklemek zorunda kaldık. Ancak o zaman kendi kendimizi yönetmeyi talep edebildik. Bağımsızlık için 1960'a kadar beklemek zorunda kaldık, kuzey bölgesinin bize katılması için. Yine de önemli olan, tüm gerilimlere rağmen barışçıl bir geçiş olmasıydı."
"Nijerya'nın bugünki birçok probleminin mimarı İngilizler." diyen Adebanjo, "Nijerya'nın bugün karşı karşıya olduğu birçok etnik ve siyasi problem İngilizlerin sömürge yönetiminin eseridir. Sömürge yönetimi kuzeydeki nüfusu şişirerek çok gösterdi. Bilirsiniz, çöle gittikçe nüfus azalır ancak biz dünyada çöl kısmındaki nüfusu daha fazla olan tek ülkeyiz. Bu sistemin sahteliğini gösteriyor. Şu an yaşı 80'in üzerinde olan sömürgecilerden biri son zamanlarda itiraf etti, nüfus sayımını değiştirdiklerini ve aslında kuzeyde bu kadar fazla nüfus olmadığını fakat bu nüfus sayesinde kuzey bölgesi mecliste daha fazla milletvekili tarafından temsil ediliyor. İngilizler sömürgeci emellerine daha uygun olduğunu düşündükleri kuzey bölgesinin ülkeyi yönetmesini istediği için böyle bir yönteme başvurdu." değerlendirmesinde bulundu.
Nijerya eyalet sistemiyle kalkınmayı hedefliyorduİngilizlerin, Nijerya'ya kolay teknoloji transferine ve hızlı kalkınmaya müsaade eden bir ekonomi ve eğitim sistemi verdiklerini düşünmediğini de dile getiren Adebanjo, Nijerya halkının bunlar için mücadele ettiğini söyledi.
Adebanjo, "Bunların hepsi, bağımsızlık istediğimizde, kendimizi bize uygun olduğunu düşündüğümüz şekilde yönetmek istediğimizde uğruna savaştığımız şeylerdi ama sömürgeciler kendilerine uygun olan yönetim sistemini verdiler bize. Ancak siyasi liderlerimiz ne istediklerini biliyorlardı. Anayasanın kabulünden sonra federal ve eyalet hükümetlerinin eğitim ve ekonomide söz hakkı olduğu bir durum ortaya çıktı. Şu andaki gibi daha çok federal hükümetin elinde değildi. Eğitim ve ekonomi hem bölgesel hem de merkezi hükümetin yetki alanında olan kesişen bir listede yer alıyordu. İngilizlerin bize vermediği kalkınma için her bölgenin özerkliğinden faydalanıldı. Her bölgeye kendi temposunda büyüme imkanı veren, uğruna mücadele ettiğimiz anayasanın doğasıydı."
Ordunun, 1966'da yönetime el koyarak bu sistemi budadığını kaydeden Adebanjo, bugün hala bu federal sistem üzerinde ısrar ettiklerinin altını çizdi.
"İngiliz sömürgesi olmak hiçbir zaman Nijerya'nın yararına olmadı. Bize verdikleri yönetim biçimi kendi menfaatlerine uyan yönetim biçimiydi, sistemi kalkınmamıza uyması için kökten değiştirenler milliyetçilerdi." diyen Adebanjo, sömürgeci İngilizlerin uygulamaya koydukları sistemin, kendi çıkarlarına uygun, Nijeryalıların itaatkar olmasını öngören bir sistem olduğuna dikkati çekti.
"Cunta yönetimi sırasında yolsuzluk yaygınlaştı"Adebanjo, bazı Nijeryalıların sömürge yönetiminde her şeyin düzenli olduğu yorumlarına şu ifadelerle değerlendirdi:
"Bunları söyleyenler, ordudan önce kendi kendimizi yönetirken neler olup bittiğini bilme imtiyazına sahip olmayan kişiler. Ordu yönetimi altında yaşadıklarımız, ordunun kendi amaçları için sisteme getirdiği yolsuzluk, federasyonun orantısızlığı, insanları şu anki sistemden tiksindirdi. Cunta yönetimi sırasında yolsuzluk yaygınlaştı ve az çok anayasaya uygun hale getirildi."
Genç yaştaki Nijeryalıların, Şef Awolowo'nun yaptıklarını sadece hayal edebildiklerini ve kitaplardan okuyabildiklerini aktaran Adebanjo, "Siz sadece okuduğunuz şeyleri anlatabilirsiniz, Awolowo'nun ilk televizyonu getirdiğini, iyi yollar ve eğitim sistemi inşa ettiğini söyleyebilirsiniz. Ama o bunları sadece 7 yılda, 1952-1959 yılları arasında yaptı." dedi.
Şef Awolowo dönemindeki kalkınmaya daha sonra hiçbir zaman ulaşılamadığını savunan Adebanjo, "Şu anda, vasat insanların sadece kökenlerine dayanarak egemen olmak istedikleri bir sistem var. Bu nedenle siyasi olarak istikrarlı durumda değiliz." ifadelerini kullandı.
Adebanjo, "Doğrusu, eğer Londra'da 1952'de talep ettiğimiz sistemden umudu kesmeseydik, ordu Nijerya'yı altüst etmeseydi, sorun olmazdı, Gana mücadelesi gibi olurdu. Ancak kuzeyin egemenliğindeki ordu şu anki tüm krizlerimize yol açtı. Kuzey nispeten geri kaldığı için, ülkeyi daha gelişmiş güney onlar yetişene kadar ilerlemeyeceği şekilde yönetiyorlardı. Ve şu ana kadar çok az katkıları oldu. Bu nedenle bu anayasanın adil olmadığını, sahte olduğunu söylüyoruz. Bir verip 2 bin alıyorlar. Sistem bu şekilde, gidin ve sisteme bakın. Bu nedenle bütüncül bir barışa ulaşamıyoruz. Ülke bu sistem altında asla bir yere ulaşamayacak."