İSTANBUL
Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından düzenlenen Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı'nın ikinci gününde, "Irkçılık, Yabancı Düşmanlığı ve Nefret Söylemi" başlıklı oturum gerçekleştirildi.
Oturumda konuşan Bangladeş İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Kazi Reazul Hoque, ırkçılığın, yabancı düşmanlığının ve nefret söyleminin modern dünyada hızla yükseldiğini anlatarak, bunun en acımasız, en vahşi ve en görülmedik şekliyle Myanmar'da Müslümanlara uygulandığını söyledi.
Arakanlı Müslümanlara yapılanların BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından da ''soykırım'' olarak tanımlandığını belirten Hoque, "Myanmar hükümeti bölgede, dünyanın gözü önünde açıkça İslamofobi ve nefret söylemi kapsamında insanlık suçu işliyor. Ağustos 2017'de başlayan saldırılar sonucunda 430 binden fazla Myanmarlı Müslüman Bangladeş'e sığınmak zorunda kaldı. Bundan önce 100 bin kişi Bangladeş'e gelmiş, bunun öncesinde de 400 bin kadar Rohingyalı çeşitli vesilelerle gelmişti. Bangladeş'in tamamında 1 milyon civarında Rohingyalı Müslüman ağırlıyoruz." diye konuştu.
Bangladeş'in maddi imkansızlıklara rağmen Rohingyalı Müslümanlara kucak açtığını vurgulayan Hoque, sınırlardaki kamplara yaptıkları ziyaretler sırasında inanılmaz ve insanlık dışı hikayeler duyduklarını aktardı.
Hoque, Rohingyalı Müslümanlardan inanılmaz hikayeler dinlediklerini anlatarak, şöyle devam etti:
"Vücutlarındaki kurşun ve yanık izlerini kendi gözlerimizle gördük. Fiziksel ve zihinsel işkence ile ilgili izlenimler edindik. Bu insanların evlerinin Myanmar ordusu tarafından yakıldığını anlattılar. 20 yaşında Myanmarlı genç bir kadınla konuştuk. Kendisine ve kız kardeşine Myanmar ordusundan askerlerin nasıl işkence yaptığını anlattı. Kendisi kaçmayı başarmış ama kız kardeşi orada kalmış ve çok uzun zamandır ona ulaşamıyor. 12 yaşında bir kız çocuğu, gözlerinin önünde babasının öldürüldüğünü anlattı. Başka bir çocuk daha babasının ve annesinin gözünün önünde öldürüldüğünü, kendisinin ise yaralı bir şekilde kaçtığını anlattı. Myanmar hükümeti ve ordusu, dünyanın gözü önünde insan hakları ihlalleri işliyor. Kadınlara çocuklara tecavüz ediyor, evlerini ateşe vererek diri diri insanları yakıyor."
"Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'a ve eşine çok teşekkür ederim"Myanmar hükümetinin Müslümanlara uyguladığı insanlık dışı şiddeti kınadıklarını dile getiren Hoque, İslam İşbirliği Teşkilatı ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin bir an önce Myanmar hükümetine müdahale etmesi ve yetkililerin, uluslararası adalete uygun cezalandırılması gerektiğini kaydetti.
Türkiye'nin Rohingyalı Müslümanlar konusunda uluslararası arenadaki çabalarını takdirle karşıladıklarını vurgulayan Hoque, ''Bu sözlerim özellikle kayda geçsin. Türk halkına, özellikle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ve eşine, Rohingalı Müslümanlara gösterdikleri ilgiden dolayı çok teşekkür ederim." dedi.
Hiçbir ülke ırkçı suçları örtbas etmemeli"Yunanistan Kamu Denetçisi Andreas I. Pottakis, mülteci deneyimiyle tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Yunanistan'da da başlayan ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve nefret söylemi konusunda ciddi önlemler aldıklarını söyledi.
Pottakis, Yunanistan'da yükselişe geçen ırkçı partilerin neredeyse neonazi ideolojisini destekliyor durumuna gelmesiyle ciddi endişelerin başladığını belirterek, söylemi tamamen aşırı sağcı ve ırkçı bir söylem üzerine inşa eden bir partinin yükselişinin ülkede kaygı uyandırdığını kaydetti.
Pottakis, bir ülkenin nefret suçu ile mücadelesinin lafla olmayacağını, o ülkede işlenen suç oranları ile açıklanabileceğini dile getirerek hiçbir ülkenin nefret suçunu örtbas edemeyeceğine vurguladı.
Nefret suçları ile ilgili kanunların çok net ve herkes tarafından anlaşılır olması gerektiğinin altını çizen Pottakis, şunları kaydetti:
''Ombudsman Kurumu nefret suçları ile ilgili hukuki süreçlere daha fazla dahil olmalı. Mağdurları öne çıkararak konuşmaya teşvik etmeli, yüreklendirmeli. Ayrıca hukuk boyutunda savcılar, hakimler bu kanunların uygulanabilirliğini kaçınılmaz hale gelmek zorunda. Irkçılık ve nefret söylemi hakkında sürekli ve sabit bir kampanya devam etmeli. Böylece en yüksek düzeyde farkındalık sağlayabiliriz. Bunu sağlarsak ırkçılık ve yabancı düşmanlığı konusunda işlenmiş suçlar kolay kolay saklanamaz, örtbas edilemez. Bir ülkenin 'Ben ırkçı değilim.' ya da 'Irkçılıkla mücadele ediyorum.' diyebilmesi ancak o ülkede bu tür suçların sayısının azalması, örtbas edilmemesi ve bunlarla ilgili çıkarılan kanunlar ve alınan tedbirlerle olur.''
dikGAZETE.com