İSTANBUL (AA) - Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, "Türkiye’de basiretli maliye politikası, sağlam bankacılık sistemi ve risk odaklı para politikası çerçevesi şoklara karşı önemli bir direnç sağlamaktadır." dedi
Çetinkaya, İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) eylül ayı meclis toplantısında yaptığı konuşmada, TCMB olarak reel sektör ile finansal sektör etkileşimlerini daha iyi anlamak ve iletişimlerini güçlendirmek çabası içinde olacaklarını çeşitli platformlarda ifade ettiğini anımsatarak, bu toplantının, bahsettiği çerçeveyi somutlaştırma anlamında önemli ve bir ilk adım olarak gördüğünü kaydetti.
Küresel kriz sonrası ortaya çıkan iktisadi konjonktür ile güven ortamı ve finansman kanallarına dair sorunların tüm dünyada ekonomik büyümeyi önemli ölçüde yavaşlattığını ifade eden Çetinkaya, şunları söyledi:
"Bu sürecin küresel çapta düşen verimlilik, zayıflayan yatırımlar ve artan gelir dengesizliği ile birleşmesiyle dünya ekonomisi yavaşlama dönemine girdi hala da çıkılabilmiş değil. Bu dönemde ülkelerin iktisadi temellerini sağlamlaştırmaları artık her zamankinden daha fazla önem taşıyor. Küresel krizi takiben son 8 yılda merkez bankaları tarihsel olarak çok önemli roller üstlendi. Sahip olunan bütün parasal araçlar kullanılarak ekonomiyi destekleme yönünde çabalar gösterildi, hala da gösterilmeye devam ediyor. Ancak parasal genişlemenin tek başına istikrarlı büyümeyi sağlayamayacağı görülmeye başlandı. Ekonomide güven faktörü, sağlıklı işleyen finansman kanalları ve gelir dağılımı gibi unsurlar, yatırımlar ve dengeli büyüme açısından orta ve uzun vadede çok daha önemli rol oynadığı bir kez daha yaşanarak öğrenilmiş oldu. İktisat politikalarında farklı bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiği konusunda küresel ölçekte güçlü bir kanaat oluşmaya başladı, ancak bunun nasıl yapılacağına dair henüz bir uzlaşma ortaya çıkmış değil."
Çetinkaya, TCMB olarak küresel ekonomiye dair gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerine yansımalarını yakından takip ettiklerini anlatarak, "Küresel iktisadi konjonktür ekonomiyi temelde üç kanaldan etkiliyor. Birincisi dış talep, ikincisi sermaye akımları, üçüncüsü ise emtia ve ithalat fiyatları. Bu üç kanal özellikle gelişmekte olan ülkeler için büyüme, enflasyon ve cari denge dinamikleri açısından zaman zaman belirleyici olabiliyor." dedi.
"Son çeyrekten itibaren toparlanmanın başlamasını bekliyoruz"
Çetinkaya, zayıf küresel talebin yakın dönemlerde jeopolitik şoklarla birleşince iktisadi faaliyette bir miktar yavaşlamanın ortaya çıktığına işaret ederek, şunları dile getirdi:
"Özellikle son aylarda turizm gelirlerindeki düşüş ve 15 Temmuz’da yaşanan olayların etkisi kısa vadede ekonomide bir ivme kaybını da beraberinde getirdi. Bununla birlikte, ilgili otoritelerin verdiği güçlü ve koordineli politika tepkisinin bir yansıması sonucu alınan teşvik ve tedbirlerin de katkısıyla, yavaşlamanın geçici olmasını ve Türkiye ekonomisinin sağlam temellerinin de desteğiyle son çeyrekten itibaren toparlanmanın başlamasını bekliyoruz.
Kuşkusuz kısa vadeli eğilimlerin ötesinde, orta ve uzun vadede ekonominin büyüme potansiyelini etkileyen unsurlar son derece önemli. Bu açıdan bakıldığında da ülkemizin olumlu ayrışacağını düşünüyoruz. Türkiye’nin demografik yapısı, güçlü girişimci tabanı ve stratejik konumu orta ve uzun vadede potansiyel büyümeyi destekler nitelikte. Bunun yanı sıra basiretli maliye politikası, sağlam bankacılık sistemi ve risk odaklı bir para politikası çerçevesi de şoklara karşı önemli bir direnç sağlıyor. Son dönemde verimlilik, rekabet gücü ve tasarruf artışını destekleyecek düzenlemelerle bu sağlam yapının daha da güçlendirilmesi amaçlanıyor."
"Finansal koşullar halen sıkı"
Ekonomide yaşanan ivme kaybı ve çekirdek enflasyondaki kısmi iyileşmenin sadeleşmeyi koridorun üst bandını indirerek gerçekleştirmelerine para politikası açısından olanak tanıdığını ifade eden Çetinkaya, "Bununla birlikte, para politikasının çizdiği çerçevenin ve faiz oranlarının genel parasal ve finansal koşulların bileşenlerinden sadece bir tanesi olduğunu tekrar vurgulamak gerekiyor. Gelinen nokta itibarıyla finansal koşulların halen sıkı olduğunu değerlendiriyoruz. En son yayımladığımız karar metninde de bunu açıkça belirttik." şeklinde konuştu.
Mevduat ve kredi faizlerinin seviyesi ile kredi standartlarına bakıldığında, gelinen noktada bu sıkılığın devam ettiğini söylemenin mümkün olduğunu ifade eden Çetinkaya, "Ücret ve komisyonlar dahil edildiğinde özellikle küçük ve orta ölçekli firmalar için finansman maliyetlerinin halen yüksek seviyelerde seyrettiğini görmekteyiz. Finansmanın vade ve teminat gibi diğer şartlarında da sıkılaşma gözlenmekte." diye konuştu.
"Finans ve reel kesim etkileşimi anlamında kredi piyasasının niteliksel gelişimi oldukça önemli"
Murat Çetinkaya, tüm dünyada finansal aracıların yapıları gereği döngüleri büyütücü rol oynadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Merkez Bankası olarak, biz de finansal aracılığın ve genel finansal mimarinin döngüleri yumuşatıcı şekilde yapılanması konusunu önemsiyoruz. Bu bağlamda, önümüzdeki dönemde gerek küresel gerek yerel ölçekte etraflıca çalışılması gereken konulardan birinin de finansal kesim ile reel sektör etkileşimi olması gerektiğini düşünmekteyiz. Finansal aracılığın verimli üretimi destekleyecek ve aktarım mekanizmasını güçlendirecek şekilde kurgulanması büyük önem taşıyor. Bu perspektiften bakıldığında, finansal aracılığın yapısal boyutu ile ilgili 3 temel konuya önem verdiğimizi söyleyebilirim. Birincisi finansal aracılığın toplumun her kesimine ulaşması ve dengeli dağılması. İkincisi finansmanın makul koşul ve fiyatlamalarda sağlanması. Üçüncüsü ise üretimi ve verimliliği desteklemesi. Sonuç olarak, bizim açımızdan finansal sektör ve reel kesim etkileşimi anlamında kredi piyasasının niteliksel gelişimi oldukça önemli yer tutuyor."
"Toplumsal farkındalığı artırmaya gayret ediyoruz"
Fiyat istikrarına ulaşmak amacıyla, bir yandan sahip oldukları araçları etkin bir şekilde kullanırken diğer yandan fiyat istikrarı ile ilişkili yapısal ve stratejik alanlarda paydaşlarla iş birliği yaparak toplumsal farkındalığı artırmaya gayret ettiklerini anlatan Çetinkaya, bu yolda bütün ilgili aktörlerin ortak bir çaba göstermesinin önemine dikkat çektiklerini vurguladı.
Çetinkaya, yeniden yapılandırılmasına karar verilen Gıda ve Tarımsal Ürünleri İzleme ve Değerlendirme Komitesi'nin (Gıda Komitesi) çalışmalarının bütüncül ve ortak çaba konusunda değerli bir örnek teşkil ettiğini dile getirerek, gıda fiyatlarının genel fiyat istikrarı üzerindeki olumsuz etkisini sınırlamak amacıyla oluşturulan söz konusu komite kapsamında bu güne kadar önemli kazanımlar elde edildiğini bildirdi.
"Gıda enflasyonu ortak çaba gerektiren konulardan bir tanesi"
Çetinkaya, komite çalışmalarının fiyat istikrarı açısından orta vadeli yansımalarını değerlendirebilmek için bu sürecin somut sonuçlarının gözlenmesi gerektiğini belirterek, "Bununla birlikte, komitenin yeniden yapılandırılması söz konusu çalışmaların en üst düzeyde destek görmesi, paydaşlarla ortak çaba ve bütüncül bir yaklaşım dahilinde enflasyonla mücadelede kararlılığı temsil etmesi anlamında önemli bir aşama olarak görülmelidir" diye konuştu.
Gıda enflasyonunun Türkiye'de enflasyonla ilgili ortak çaba gerektiren konulardan sadece bir tanesi olduğunu dile getiren Çetinkaya, fiyat istikrarının bir çok yapısal bileşeni olduğunu aktardı.
Çetinkaya, gelecek dönemde fiyat istikrarının yapısal boyutlarını ilgilendiren diğer konularda da benzer bir gayret içinde olacaklarını kaydederek, bu bağlamda tasarruf oranları, finansal derinleşme, dolarizasyon, piyasa rekabeti ve para politikası-maliye politikası etkileşimi gibi konuların da gündemlerinde ağırlıklı olarak yer alacağını vurguladı.
Yapısal konularda atılan kararlı adımların makroekonomik politikaların etkinliğini önemli ölçüde artıracağına ve fiyat istikrarının kalıcı olarak sağlanması sürecini hızlandıracağına inandıklarını belirten Çetinkaya, yönetilen-yönlendirilen fiyatların öngörülebilirliğini ve enflasyon hedefleri ile uyumunu artıracak adımların atılmasının fiyat istikrarı algısının güçlendirilmesi açısından oldukça önemli katkı sağlayacağını söyledi.
"Fiyat istikrarının orta ve uzun vadede faydaları yüksek"
Çetinkaya, fiyat istikrarının orta ve uzun vadede toplumsal faydalarının yüksek olduğunu kaydederek, TCMB olarak fiyat istikrarına kalıcı biçimde ulaşmanın ülke ekonomisi ve tüm paydaşlar açısından sağlayacağı faydalara ilişkin farkındalığın artırılması için çabalarını sürdüreceklerini vurguladı.
Sürdürülebilir makroekonomik dengeleri ve büyümeyi de desteklemek amacıyla orta ve uzun vadede fiyat istikrarını sağlama ve koruma yönündeki kararlılıklarını koruduklarını dile getiren Çetinkaya, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu doğrultuda bütün araçlarımızı gerektiği ölçüde kullanmaya devam edeceğiz. Ayrıca, konjonktürel ve yapısal anlamda alınabilecek tedbirlerle ilgili çalışmalar üretmeye devam ederek toplumsal farkındalığı artıracağız. Kalıcı çözümler üretmeye ve paydaşlarla iletişim halinde ödünleşimleri azaltmaya gayret edeceğiz. Sağlam temellere dayanan ekonomimizin orta ve uzun vadede olumlu ayrışması beklenmektedir.
Çetinkaya, İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) eylül ayı meclis toplantısında yaptığı konuşmada, TCMB olarak reel sektör ile finansal sektör etkileşimlerini daha iyi anlamak ve iletişimlerini güçlendirmek çabası içinde olacaklarını çeşitli platformlarda ifade ettiğini anımsatarak, bu toplantının, bahsettiği çerçeveyi somutlaştırma anlamında önemli ve bir ilk adım olarak gördüğünü kaydetti.
Küresel kriz sonrası ortaya çıkan iktisadi konjonktür ile güven ortamı ve finansman kanallarına dair sorunların tüm dünyada ekonomik büyümeyi önemli ölçüde yavaşlattığını ifade eden Çetinkaya, şunları söyledi:
"Bu sürecin küresel çapta düşen verimlilik, zayıflayan yatırımlar ve artan gelir dengesizliği ile birleşmesiyle dünya ekonomisi yavaşlama dönemine girdi hala da çıkılabilmiş değil. Bu dönemde ülkelerin iktisadi temellerini sağlamlaştırmaları artık her zamankinden daha fazla önem taşıyor. Küresel krizi takiben son 8 yılda merkez bankaları tarihsel olarak çok önemli roller üstlendi. Sahip olunan bütün parasal araçlar kullanılarak ekonomiyi destekleme yönünde çabalar gösterildi, hala da gösterilmeye devam ediyor. Ancak parasal genişlemenin tek başına istikrarlı büyümeyi sağlayamayacağı görülmeye başlandı. Ekonomide güven faktörü, sağlıklı işleyen finansman kanalları ve gelir dağılımı gibi unsurlar, yatırımlar ve dengeli büyüme açısından orta ve uzun vadede çok daha önemli rol oynadığı bir kez daha yaşanarak öğrenilmiş oldu. İktisat politikalarında farklı bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiği konusunda küresel ölçekte güçlü bir kanaat oluşmaya başladı, ancak bunun nasıl yapılacağına dair henüz bir uzlaşma ortaya çıkmış değil."
Çetinkaya, TCMB olarak küresel ekonomiye dair gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerine yansımalarını yakından takip ettiklerini anlatarak, "Küresel iktisadi konjonktür ekonomiyi temelde üç kanaldan etkiliyor. Birincisi dış talep, ikincisi sermaye akımları, üçüncüsü ise emtia ve ithalat fiyatları. Bu üç kanal özellikle gelişmekte olan ülkeler için büyüme, enflasyon ve cari denge dinamikleri açısından zaman zaman belirleyici olabiliyor." dedi.
"Son çeyrekten itibaren toparlanmanın başlamasını bekliyoruz"
Çetinkaya, zayıf küresel talebin yakın dönemlerde jeopolitik şoklarla birleşince iktisadi faaliyette bir miktar yavaşlamanın ortaya çıktığına işaret ederek, şunları dile getirdi:
"Özellikle son aylarda turizm gelirlerindeki düşüş ve 15 Temmuz’da yaşanan olayların etkisi kısa vadede ekonomide bir ivme kaybını da beraberinde getirdi. Bununla birlikte, ilgili otoritelerin verdiği güçlü ve koordineli politika tepkisinin bir yansıması sonucu alınan teşvik ve tedbirlerin de katkısıyla, yavaşlamanın geçici olmasını ve Türkiye ekonomisinin sağlam temellerinin de desteğiyle son çeyrekten itibaren toparlanmanın başlamasını bekliyoruz.
Kuşkusuz kısa vadeli eğilimlerin ötesinde, orta ve uzun vadede ekonominin büyüme potansiyelini etkileyen unsurlar son derece önemli. Bu açıdan bakıldığında da ülkemizin olumlu ayrışacağını düşünüyoruz. Türkiye’nin demografik yapısı, güçlü girişimci tabanı ve stratejik konumu orta ve uzun vadede potansiyel büyümeyi destekler nitelikte. Bunun yanı sıra basiretli maliye politikası, sağlam bankacılık sistemi ve risk odaklı bir para politikası çerçevesi de şoklara karşı önemli bir direnç sağlıyor. Son dönemde verimlilik, rekabet gücü ve tasarruf artışını destekleyecek düzenlemelerle bu sağlam yapının daha da güçlendirilmesi amaçlanıyor."
"Finansal koşullar halen sıkı"
Ekonomide yaşanan ivme kaybı ve çekirdek enflasyondaki kısmi iyileşmenin sadeleşmeyi koridorun üst bandını indirerek gerçekleştirmelerine para politikası açısından olanak tanıdığını ifade eden Çetinkaya, "Bununla birlikte, para politikasının çizdiği çerçevenin ve faiz oranlarının genel parasal ve finansal koşulların bileşenlerinden sadece bir tanesi olduğunu tekrar vurgulamak gerekiyor. Gelinen nokta itibarıyla finansal koşulların halen sıkı olduğunu değerlendiriyoruz. En son yayımladığımız karar metninde de bunu açıkça belirttik." şeklinde konuştu.
Mevduat ve kredi faizlerinin seviyesi ile kredi standartlarına bakıldığında, gelinen noktada bu sıkılığın devam ettiğini söylemenin mümkün olduğunu ifade eden Çetinkaya, "Ücret ve komisyonlar dahil edildiğinde özellikle küçük ve orta ölçekli firmalar için finansman maliyetlerinin halen yüksek seviyelerde seyrettiğini görmekteyiz. Finansmanın vade ve teminat gibi diğer şartlarında da sıkılaşma gözlenmekte." diye konuştu.
"Finans ve reel kesim etkileşimi anlamında kredi piyasasının niteliksel gelişimi oldukça önemli"
Murat Çetinkaya, tüm dünyada finansal aracıların yapıları gereği döngüleri büyütücü rol oynadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Merkez Bankası olarak, biz de finansal aracılığın ve genel finansal mimarinin döngüleri yumuşatıcı şekilde yapılanması konusunu önemsiyoruz. Bu bağlamda, önümüzdeki dönemde gerek küresel gerek yerel ölçekte etraflıca çalışılması gereken konulardan birinin de finansal kesim ile reel sektör etkileşimi olması gerektiğini düşünmekteyiz. Finansal aracılığın verimli üretimi destekleyecek ve aktarım mekanizmasını güçlendirecek şekilde kurgulanması büyük önem taşıyor. Bu perspektiften bakıldığında, finansal aracılığın yapısal boyutu ile ilgili 3 temel konuya önem verdiğimizi söyleyebilirim. Birincisi finansal aracılığın toplumun her kesimine ulaşması ve dengeli dağılması. İkincisi finansmanın makul koşul ve fiyatlamalarda sağlanması. Üçüncüsü ise üretimi ve verimliliği desteklemesi. Sonuç olarak, bizim açımızdan finansal sektör ve reel kesim etkileşimi anlamında kredi piyasasının niteliksel gelişimi oldukça önemli yer tutuyor."
"Toplumsal farkındalığı artırmaya gayret ediyoruz"
Fiyat istikrarına ulaşmak amacıyla, bir yandan sahip oldukları araçları etkin bir şekilde kullanırken diğer yandan fiyat istikrarı ile ilişkili yapısal ve stratejik alanlarda paydaşlarla iş birliği yaparak toplumsal farkındalığı artırmaya gayret ettiklerini anlatan Çetinkaya, bu yolda bütün ilgili aktörlerin ortak bir çaba göstermesinin önemine dikkat çektiklerini vurguladı.
Çetinkaya, yeniden yapılandırılmasına karar verilen Gıda ve Tarımsal Ürünleri İzleme ve Değerlendirme Komitesi'nin (Gıda Komitesi) çalışmalarının bütüncül ve ortak çaba konusunda değerli bir örnek teşkil ettiğini dile getirerek, gıda fiyatlarının genel fiyat istikrarı üzerindeki olumsuz etkisini sınırlamak amacıyla oluşturulan söz konusu komite kapsamında bu güne kadar önemli kazanımlar elde edildiğini bildirdi.
"Gıda enflasyonu ortak çaba gerektiren konulardan bir tanesi"
Çetinkaya, komite çalışmalarının fiyat istikrarı açısından orta vadeli yansımalarını değerlendirebilmek için bu sürecin somut sonuçlarının gözlenmesi gerektiğini belirterek, "Bununla birlikte, komitenin yeniden yapılandırılması söz konusu çalışmaların en üst düzeyde destek görmesi, paydaşlarla ortak çaba ve bütüncül bir yaklaşım dahilinde enflasyonla mücadelede kararlılığı temsil etmesi anlamında önemli bir aşama olarak görülmelidir" diye konuştu.
Gıda enflasyonunun Türkiye'de enflasyonla ilgili ortak çaba gerektiren konulardan sadece bir tanesi olduğunu dile getiren Çetinkaya, fiyat istikrarının bir çok yapısal bileşeni olduğunu aktardı.
Çetinkaya, gelecek dönemde fiyat istikrarının yapısal boyutlarını ilgilendiren diğer konularda da benzer bir gayret içinde olacaklarını kaydederek, bu bağlamda tasarruf oranları, finansal derinleşme, dolarizasyon, piyasa rekabeti ve para politikası-maliye politikası etkileşimi gibi konuların da gündemlerinde ağırlıklı olarak yer alacağını vurguladı.
Yapısal konularda atılan kararlı adımların makroekonomik politikaların etkinliğini önemli ölçüde artıracağına ve fiyat istikrarının kalıcı olarak sağlanması sürecini hızlandıracağına inandıklarını belirten Çetinkaya, yönetilen-yönlendirilen fiyatların öngörülebilirliğini ve enflasyon hedefleri ile uyumunu artıracak adımların atılmasının fiyat istikrarı algısının güçlendirilmesi açısından oldukça önemli katkı sağlayacağını söyledi.
"Fiyat istikrarının orta ve uzun vadede faydaları yüksek"
Çetinkaya, fiyat istikrarının orta ve uzun vadede toplumsal faydalarının yüksek olduğunu kaydederek, TCMB olarak fiyat istikrarına kalıcı biçimde ulaşmanın ülke ekonomisi ve tüm paydaşlar açısından sağlayacağı faydalara ilişkin farkındalığın artırılması için çabalarını sürdüreceklerini vurguladı.
Sürdürülebilir makroekonomik dengeleri ve büyümeyi de desteklemek amacıyla orta ve uzun vadede fiyat istikrarını sağlama ve koruma yönündeki kararlılıklarını koruduklarını dile getiren Çetinkaya, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu doğrultuda bütün araçlarımızı gerektiği ölçüde kullanmaya devam edeceğiz. Ayrıca, konjonktürel ve yapısal anlamda alınabilecek tedbirlerle ilgili çalışmalar üretmeye devam ederek toplumsal farkındalığı artıracağız. Kalıcı çözümler üretmeye ve paydaşlarla iletişim halinde ödünleşimleri azaltmaya gayret edeceğiz. Sağlam temellere dayanan ekonomimizin orta ve uzun vadede olumlu ayrışması beklenmektedir.