Fenerbahçe, UEFA Şampiyonlar Ligi 3. Ön Eleme Turu’nda karşılaştığı Ukrayna ekibi Shakhtar Donetsk takımında forma giyen ve doping testlerinde yasaklı maddeye rastlanan Brezilyalı futbolcu Fred için UEFA Kontrol Etik ve Disiplin Kurulu’na ikinci başvuruyu yaptı.
Sarı-lacivertli kulübün hukuktan sorumlu asbaşkanı Şekip Mosturoğlu yaşanan süreci Fenerbahçe TV’ye değerlendirdi. Mosturoğlu, "İsterseniz kısaca süreci izah edeyim çünkü kamuoyunda da çok tartışılan bir konu. Konuyu çok fazla bilmeyen insanların da fikir yürüttüğünü görüyoruz. Bu bilgi kirliliği ve yanlış düşünceleri de ortadan kaldırması açısından faydalı olacağını düşünüyorum. Öncelikle şunu belirteyim; Fred’in doping yaptığına ilişkin herhangi bir resmi yazışma yok. Bu olay ilk olarak geçen hafta bizimle oynadıkları maçtan evvel Brezilya basınında çıkan bir haber üzerine kamuoyunda ortaya çıktı ve paylaşıldı. Bunu müsabakadan önce biz UEFA delegesiyle tartıştık, konuştuk, bilgilendirdik. O da UEFA’yla görüştü ve UEFA’ya da bilgi ulaştı ama yazılı olarak değil. Onlarda basın üzerinden öğrendiler. Yapılan görüşmeler sonucunda UEFA’nın bu durumdan hiç hoşnut olmadığını ve futbolcunun da oynamaması gerektiğini Shakhtar Donetskli yöneticilere ve yetkililere bildirdiler. Ertesi gün yani müsabakanın oynandığı gün biz bu uyarılara ve tavsiyelere rağmen Fred’in kadroda olmayacağını düşünüyorduk. Kadroda olduğunu gördük, maçı da oynadı. Maçtan sonra Şampiyonlar Ligi talimatının 50. maddesine dayalı olarak protesto hakkımızı kullandık. Bazıları kamuoyunda bunun bir başvuru olduğunu söylüyorlar. Hukuki bir sonuç doğurmakla birlikte aslında sportif bir başvurudur bu. Müsabaka sonucuna ilişkindir. Daha sonra da 24 saat içinde gerekçeli bir dilekçeyle UEFA’ya başvurduk. UEFA’ya başvurduğumuzda şunu gördük; Fred’in dopingli çıktığına dair çok kuvvetli emareler, şüpheler, duyumlar var. Ancak buna ilişkin olarak ne Güney Amerika Kıta Federasyonu’nun, ne FIFA’nın, ne de UEFA’nın bir yazışması yok. Tabii çok kısa ve çok çabuk karar verilmesi gereken bir konu çünkü 3 gün içinde karar vermeleri gerekiyordu. UEFA Salı günü bizim protestomuzu reddetti, ilk başvurumuzu. Bu başvuruya karşın 5 gün içinde UEFA Tahkim Kurulu ve daha sonra da CAS’a gitme hakkımız var. Dün akşam da ilk maç gibi benzer şekilde Fred’in oynatılmasıyla ilgili müsabakadan sonra UEFA Şampiyonlar Ligi talimatının 50. maddesine dayalı olarak protesto hakkımızı kullandık. Bugün de yine 24 saat içinde kapsamlı bir dilekçe verdik. Süreç bu şekilde devam ediyor ama 2 maçın arasında UEFA’yla çok yazışmamız ve görüşmelerimiz oldu. Bu arada şunu da belirteyim; bu işi takip eden uluslararası bir hukuk bürosu var. Bu işle ilgili olarak olayın ilk başından beri yurtdışında bir hukuk bürosuyla çalışıyoruz. Onlar direk UEFA’yla da, hukuk servisleriyle de görüşüyorlar, ben de görüştüm. Onun dışında da bugün UEFA’nın, FIFA’nın elinde olmayan belgelere erişebilmek için hem Güney Amerika Kıta Federasyonu’yla, hem FIFA’yla yazışmamız gerekti. Bu yazışmaları kulüp direk yapamadığı için de Futbol Federasyonu üzerinden bu yazışmaları yaptık ama şu saate kadar henüz bir geri dönüş olmadı. Özetlersek süreç bu şekilde gelişti" dedi.
"FRED’İN DOPİNG YAPTIĞI KESİN"
Bundan sonraki sürecin nasıl ilerleyeceğiyle ilgili olarak da Mosturoğlu, şunları söyledi:
"Fred’in doping yaptığı kesin. Bu haberi veren gazete çok sağlam kaynaklara dayalı olarak veriyor bunu. Hatta şunu da söyleyeyim; Güney Amerika Kıta Federasyonu da bir soruşturma açtı ki bana göre, ben böyle söylemek istemem ama göstermelik bir soruşturma açtı. Bu işi uzatacak. Burada amaç benim tahminim Fred’in oynamasını sürdürerek yaz aylarına kadar getirmek ve olası bir cezada yaz aylarında cezasını çekmesini sağlamak. Fred’in kullandığı doping malzemesinin ne olduğunu bile bilmiyoruz. Bir tedbir kararı verilmiş mi, verilmemiş mi? Bu UEFA’nın da, FIFA’nın da bilgisinde değil. Dolayısıyla bizimde bilgimiz dahilinde değil. Çünkü bu maddenin niteliğine göre Otomatik Tedbir Mekanizması da çalışıyor. Gelinen noktada gazete haberleriyle anlıyoruz ki, kullandığı madde bir doping silici. Ve yine gelinen noktada şunu anlıyoruz ki; dünyada, futbolda doping silici bir ilacın kullanılmasının müeyyidesi yok. Yani bir futbol takımı bugün tüm futbolcularıyla doping yapsa, silici kullansa ve bu silici de doping testlerinde tespit edilse aynen Fred’de karşılaştığımız gibi bir süreç işleyecek. UEFA’nın da bilmesine rağmen, FIFA’nın da bilmesine rağmen, hiçbir şüphesinin olmamasına rağmen bir şey yapamayacak, seyredecek diye anlaşılıyor. Bir başka çelişki; Türkiye’de özellikle Türkiye Futbol Federasyonu’nun doping konusundaki hassasiyetini biliyoruz, diğer federasyonların doping konusundaki hassasiyetlerini biliyoruz. İnsan şunu da demeden geçemiyor; Türkiye herhalde bu işi kraldan çok kralcı gibi uygulamış veya uyguluyor. Benzer olay Türkiye’de yaşansaydı, Fenerbahçeli bir futbolcunun başına gelseydi tahmin ediyorum değil ki oynamak, o futbolcunun futbol hayatı bugüne kadar bitmişti. Bunu hem kamuoyu linç ederdi, hem federasyon kurulları gerekli kararları hiçbir uluslararası kuruluşun müdahalesi veya uyarısı gelmeden yapardı. Ama Shakhtar örneğinde görüyorsunuz bu futbolcu oynayabiliyor. Bu futbolcunun doping yaptığı, o dopingi de silmek için ilaç kullandığı dünya tarafından biliniyor artık. Ama Güney Amerika Kıta Federasyonu’nun Başkanı Brezilyalı, Hukuk Kurulu Başkanı Brezilyalı. Bu futbolcu da Brezilya’nın önemli oyuncularından biri. Böyle bir uygulamayı çok rahatlıkla etik olarak karşımıza sunabiliyorlar. Kimse de buna müdahale etmiyor. Türkiye’de kamuoyunu oluşturanlar ve kamuoyu liderleri, önderleri ve kanaat önderleri bu konuda en ufak bir yorum yapmıyorlar. Bu çok normalmiş gibi kabul ediliyor. Biz de mücadele ediyoruz. İnşallah bu mücadelenin sonunda hukuki olarak, açıkça şunu söyleyeyim; bu kadar kısa süreç içerisinde yarın kuralar çekilecek, grup maçları başlayacak. Hukuki sürecin buna yetişeceğini zannetmiyorum. Sportif bir sonuç olarak geri geleceğini zannetmiyorum ama belki tazminat hakkı olarak geri gelebilir. Ancak şu bir gerçek ki; UEFA ve FIFA normlarında ya boşluk var, ya uygulanmıyor ya da farklı ülkelere farklı futbolculara farklı uygulamalar var, bu anlaşılıyor. En azından bu başvurumuzla bu gerçeği sadece Türk kamuoyuna değil, Türk kamuoyunun çok fazla umurunda olduğunu zannetmiyorum, dünya kamuoyunun dikkatine sunmuş olduk. Bunun sonuna kadar takipçisi olacağız. Hem ilk protesto, hem ikinci protesto için hem Tahkim Kurulu’na hem de CAS’a kadar gideceğiz. Ondan sonrası tamamen yargının vereceği karar."
"SPORTİF OLARAK GERİ DÖNÜŞ KOLAY DEĞİL"
Sportif olarak geri dönüşün çok kolay olmadığını vurgulayan Şekip Mosturoğlu, "Sportif olarak geri dönüş çok kolay değil çünkü dediğim gibi Şampiyonlar Ligi’nde fikstür yürüyor. Hem kura çekimi olacak hem gruplar belli olacak ki bu süreç CAS’a da intikal ederse ben eminim ki uzayacaktır ve o fikstüre uygun bir gelişme olmayacaktır, geride kalacaktır. Sonunda belki bir tazminat hakkı doğacaktır, belki sorumluları hakkında bir tazminat talebi doğacaktır. Ancak en azından biz üzerimize düşen görevi yapmış oluyoruz. Kulübümüzün hakklarını bütün platformlarda son noktaya kadar savunuyoruz ki bunu da normal görmeyenler, eleştirenler, niye Fenerbahçe bu başvuruyu yapıyor diyenler, üstelikte hukukçular var. Gerçekten de bu üzüntü verici bir şey. Dediğim gibi Türkiye’nin kanaat önderlerinin böyle önemli bir konuda, Türkiye’yi ilgilendiren bir konuda bu kadar sessiz kalması, duyarsız olması, hatta yapılan başvuruyu eleştiriyor olması gerçekten üzüntü verici. Göreceksiniz zaman içerisinde buradaki UEFA veya FIFA talimatlarındaki boşluklar, WADA (Dünya Anti-Doping Ajansı) ile olan ilişkilerin sağlam olmaması bu kuruluşlar arasında, Güney Amerika Kıta Federasyonu’nun keyfi davranışı zaman içerisinde mutlaka karşılığını bulacaktır. Talimat olarak beklemeyin. Talimatlarda da düzelme olacaktır ama tabii biz sorumlu yöneticiler olarak bu işin takipçisi olacağız. Ama dediğim gibi Şampiyonlar Ligi takviminin gelişimine baktığımda yargı sürecinin ona paralel olarak gelişmeyeceğini, sportif olarak bir geri dönüşünün olacağını zannetmiyorum" ifadelerini kullandı.
(İHA)