Medicana Çamlıca Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Gökçe Şirin, "Damar duvarının sağlamlığını kaybetmesi, genişlemesi olarak tanımlanan ve patlamaya hazır bir bomba gibi hayatı tehdit eden anevrizmalara tansiyon, sigara, genetik faktörler gibi nedenler yol açmaktadır." ifadelerini kullandı.
Medicana Çamlıca Hastanesi'nden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Şirin, anevrizma ya da halk diliyle balonlaşmanın, damar duvarının sağlamlığını kaybetmesi ve genişlemesi olduğunu belirtti.
Şirin, anevrizmaya karşı tedbirli olunması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Anevrizmalar genellikle herhangi bir belirti vermezler. Bu nedenle rutin kalp ve damar sağlığı kontrolleri ihmal edilmemelidir. Bir genişlemeden ya da bir anevrizmadan söz edebilmek için normal damar çapının en az bir buçuk ya da iki katı kadar genişlemesi gerekir.
Kişinin yaşına, cinsiyetine, boyuna, vücut ağırlığına ve bulunduğu bölgeye göre damar çapları farklılık göstermektedir.
Yüksek tansiyon, sigara kullanımı, genetik faktörler ve bazı enfeksiyonlar anevrizmaya yol açan nedenler arasındadır. Bazen de travma sonrası damarlarda anevrizma oluşumu görülmektedir. Anevrizma aortunun bölümlerinden herhangi bir yerinde görülebilir.
Anevrizmalar en çok böbrek atardamarlarını verdikten sonraki bölümde gelişir. Bazen tek bir anevrizma, bazen birden fazla anevrizma oluşabilir."
- Anevrizmanın belirtileri
Anevrizmaların genellikle herhangi bir belirti vermediğini, çoğu anevrizmanın rastlantısal olarak başka bir nedenle yapılan muayenenin bulgusu olarak saptandığını belirten Şirin, "Yakınmalar, anevrizmanın bulunduğu yere göre farklılık göstermektedir.
Karın içerisinde yerleşen anevrizmalar karın ağrısı veya sıklıkla bele doğru yayılan ağrı ile ortaya çıkmaktadır. Büyük anevrizmalarda hasta elini karnına koyduğunda eline bir top vuruyormuş gibi hissedebilir." değerlendirmesinde bulundu.
Göğüs boşluğundaki anevrizmaların ise göğüs ağrısı, sırta vuran ağrı veya ses kısıklığına neden olabildiğini aktaran Şirin, "Bazen de ilk bulgu aort damarının yırtılması şeklinde olmaktadır. Günümüzde anevrizma tanısı koymak oldukça kolaydır.
En sık başvurulan teşhis yöntemi ultrasonografidir. Genellikle ultrasonografi sonrası anevrizma saptanan hastalarda ileri tetkik gerekmektedir.
Hastanın takibinde ve tedavinin planlanmasında ileri tetkik olarak en sık Bilgisayarlı Tomografi kullanılmaktadır." ifadelerini kullandı.
- Tedavi yöntemleri
Şirin aort anevrizması tedavi yöntemlerine ilişkin ise, "Anevrizmanın bulunduğu yere ve büyüklüğüne göre tedavi yöntemleri değişmektedir. Çıkan aorttaki anevrizma çapı 5.5 cm ve üzerinde ise başka bir bağ dokusu hastalığı yoksa tedavi edilmelidir.
Karın içindeki anevrizmalarda ise müdahale sınırı anevrizma çapının 5.5 cm çapa ulaşması ve daha büyük olmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Büyüme hızı fazla olan 5.5 cm’den küçük anevrizmaların da tedavi edilmesi gerektiğini bildiren Şirin, "Küçük anevrizmalar tıbbi tedavi ile izlenebilir. Müdahale sınırında olan anevrizmalar için iki farklı yöntem uygulanmaktadır.
Açık cerrahi ve kapalı (Endovasküler) yöntem. Açık cerrahi yöntemde balonlaşmış bölge çıkarılıp yerine yapay bir damar yerleştirilmektedir. Kapalı yöntemde ise damar içerisine yerleştirilen stent-greftler ile anevrizmalar devre dışı bırakmaktadır.
Anatomik olarak uygun olan hastalarda Endovasküler yöntem birinci tercihtir ve düşük risklerle uygulanmaktadır." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com