TBMM Başkanı İsmail Kahraman, fikir hareketlerinin, fikri faaliyetlerin önüne geçilmemesi gerektiğini belirterek, "Bütün bunların kafası, beyinleri sıkışmış, mankurt kafa" dedi.
Milli Türk Talebe Birliği’nin kuruluşunun 100. yılı nedeniyle TRT Belgesel kanalında yayınlanmaya başlayan ve metin yazarlığı ile yapımcılığını gazeteci-yazar Fehmi Çalmuk’un yaptığı ’Büyük Doğu’nun Atlıları’ belgeseline konuşan TBMM Başkanı İsmail Kahraman, değerlendirmelerde bulundu. Kahraman, fikir hürriyetinin insanın temel hürriyeti olduğunu belirterek, “Bütün bunların kafası, beyinleri sıkışmış, mankurt kafa. Bırakın insanı hür bırakın, rahat bırakın, haklıysanız yanınıza gelir, haksızsanız düzelirsiniz. Sizin yönlendirmenizle kurşun asker isterseniz ne gelişirsiniz, ne bir şey yaparsınız" dedi.
Bundan 50 yıl önce İstanbul Hukuk Fakültesi öğrenci derneği başkanı olarak Milli Türk Talebe Birliği Genel Başkanlığı’na seçildiğini belirten Kahraman, "Siyasette önde olanlar muhakkak ki gençlik yıllarında fikri faaliyetlere katılanlardır. Talebelik yıllarındaki o idealizmin önünde, fikir aranan dönemde edindiği fikirle ve birikimle ilerde çalışmalara katılıyor ve önderlik yapıyor" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de öğrenci teşkilatı MTTB’de görev aldığını hatırlatan Kahraman, "Kendiliğinden olan bir hadisedir. Bizim Milli Türk Talebe Birliği dönemimizdeki çalışma yapan arkadaşlarımız derneklerde, komisyonlarda, kulüplerde, müdürlüklerde çalışma yapan arkadaşlarımız okul bittikten sonra da gene o faaliyetlerine devam ettiler ve o çalışmalar onları bir yerlere götürdü. Dediğiniz faaliyetlerden mesela Milli Türk Talebe Birliği’nde, Kültür Müdürlüğü’nde değerli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan vardı. Sinema Müdürlüğümüzde ve Tiyatro Müdürlüğü’nde, Sinema Tiyatro Müdürlüğü’nde Cumhurbaşkanımız, kıymetli arkadaşımız, değerli insan Abdullah Gül vardı. Bunun gibi isimler mesela Ankara Hukuk Dernek Başkanımız Beşir Atalay Bey, Bülent Arınç Bey’le halef selef oldu. İstanbul İcra Konseyi Sekreteri Sami Güçlü bilahare Tarım Bakanlığı yaptı" dedi.
"DARBELER FİKİRLERİ GELİŞTİRİR"
Milli Türk Talebe Birliği’nin 27 Mayıs 1960 darbesi öncesi eylemlerin merkezi olduğunu hatırlatan Kahraman, "Gençlik hep bazı niyetlerin, bazı art niyetlilerin ideallerine istismar kullanıldığı bir organ, bir toplum olarak mütalaa edilmiştir. İşte arkasından 27 Mayıs darbesi geldi. 27 Mayıs darbesine halk alışsın diye, alıştırılsın diye yapılan o faaliyetlerin karargahı oldu, gençlik ve halk ayağının karargahı oldu Milli Türk Talebe Birliği" diye konuştu.
Kahraman, konuşmasında şunları kaydetti:
"(1960 darbesi) Darbeler fikir faaliyetlerini geliştirirler, fikirlerin ezilmesi için yola çıkarlar ama fikirler daha gelişir. Güzel bir söz vardır, ’Zulüm ve istibdat fikirleri keçeyi kahırlaştırırcasına kahırlaştırır’. Zulüm ve istibdat devam ettikçe fikirler kahırlaşmış keçeye dönerler. Fikirler çoğalır, artar. 1960 darbesi de birçok fikrin ortaya çıkması için çeşitli grupların çalışmalarını ortaya çıkarmıştır."
12 Mart Muhtırası’na ilişkin de konuşan Kahraman, "Darbeler toplumu hazırlarlar ve toplumu hazırladıktan sonra düğmeye basarlar. O komünizmin mitingleri, komünizme sempati hadiselerini meydana getirenler, bir darbe hazırlığında olanları karargâhtaydılar, baştaydılar. 1-9 Kasım hadisesi vardır, 9 Mart hadisesi vardır, 12 Mart’tan evvel 71. Doğan Avcıoğlu’nun başbakan olacağı, hava kuvvetleri komutanının cumhurbaşkanı olacağı bir darbe hazırlığıydı. 12 Mart’la değişti o. 9’da olsaydı dediğimiz gibi sosyalist blokla beraber olacak bir Türkiye meydana gelecekti. O hava ortaya çıksın, toplum işte hazır, darbe o yüzden geldi diye bir çalışma varken, biz hayır toplum sizinle beraber değil demiş olduk şahlanış mitingi ile ve diğer toplantılarımızla" dedi.
Kahraman, “1980 darbesi bir darbe vurdu. Bütün talebe teşkilatlarını, bütün cemiyetleri, dernekleri kapattı, çok yanlış etti bence. Bu yanlışlık neye mal oldu; çocuk ve gençlerin hayata hazırlanmamasına, fikri faaliyetlerden geri kalmasına, havai çalışmalar içinde olmasına sebep teşkil etti. Bu olmamalı, fikirler diri olmalı. Fikirlerle kalkınır ülkeler, bu 80’nin bir hatasıydı" ifadelerini kullandı.
"ISMARLAMA FAALİYET İÇİNDE OLMADIM"
Kahraman, bundan 50 yıl önce Milli Türk Talebe Birliği Genel Başkanı olduğu dönemdeki 1968 olayları ve 6. Filo protestoları gibi eylemler üzerine de ilk kez konuştu. Kahraman, AP hükümetinin yönlendirmesiyle insanların öldüğü eylemlerin yapıldığı iddialarına şu cevabı verdi:
"Eylem olarak biz fikri yapıda, fikri seviyede bıraktık hadiseyi devamlı. Bizde mesela tetik, öldürmek asla mümkün değil, niye? Can almak hakkı bizim ana parolamız, can alma hakkı Allah’a aittir. Kimse Azrail değil, artı hiç kimse ötelenmemelidir. Bu toplumun satılmışı çok çok azdır. Aldatılmışı çok sayıdadır ve kimin Hz. Ömer olacağı bilinmez. Biliyorsunuz Hz. Ömer Peygamber Efendimizin katli için yola çıkmış iken, kız kardeşinin evinde Kur’an-ı Kerim okunuyor, onu duyuyor. İçeri giriyor vecde geliyor ve kelime-i şahadet getirerek Müslüman oluyor. Oysa biraz sonra katil olacaktı. Kimin Ömer olacağını bilemeyiz görüşü bizde hakim olmuştur. Hiç kimsenin canını alma hakkına sahip değilsiniz ve fikirler her zaman değişebilir, kimseyi ötelememelisiniz ve benimsemelisiniz."
TBMM Başkanı Kahraman, eylemlerin dönemin iktidar partisi tarafından istenildiğine ilişkin iddialar üzerine de, "Hükümetle bağı olan bir hadise hiç olmadı. Ben şahsen kendi dönemimizi söylüyorum, herhangi bir yerden ısmarlama bir faaliyetimiz hiç olmadı. İki buçuk yıllık dönemde çok büyük kitle hareketleri oldu, büyük faaliyetler oldu ve o faaliyetlerin hiçbirinde hiçbir yerden şöyle bir faaliyet olsa, şöyle bir toplantı olsa diye bir görüş asla yoktur. Bizim kendimiz ayağa kalkma hadisesidir. Şahlanış mitinginde bir gazetecinin şöyle bir deyimi oldu değerlendirme yaparken; halk evinde hareketsizdi, secdedeydi ve rükudaydı, onu yürümeye ve dışarı çıkmaya siz iteklemiş oldunuz, bunu sağlamış oldunuz" dedi.
Kahraman açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Şöyle söyleyeyim, şimdi komünizmle mücadele derneği incelenmesi gereken bir dernek. Yani kuruluş gayesi çok samimi. Genel başkanı Profesör Saffet Solak, değerli kıymetli bir insan ve elemanları da öyle. Bir algı, bir propaganda, bir anlayış yerleşti; Ruslar geliyor, Ruslar sıcak denizlere inecek, Ruslar çok büyük tehlike. Olmayan bir tehlikeyi var gösterip de ortaya koyma ve ona karşıda istediği gibi kullanma gibi bir strateji takip edildi. Bizim dönemimizde de komünizm telin mitingleri var tabi ama komünizm telin mitinglerinin temelinde Türkiye’nin blok değiştirmesini isteyen bir görüşe direnme var."
"DİK OLMAZSAK EZERLER"
Öğrenci liderliği, gençlik önderliğinden başlayarak siyasi hayatının her döneminin mücadele ile geçtiğini söyleyen İsmail Kahraman, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sahip çıkıyoruz inancımıza, fikrimize, mukaddeslerimize, değerlerimize çıkmamız lazım. Çıkmaz da kimliksiz, omurgasız kalırsanız ezerler. Dik olacaksınız. Şimdi toplum dik olmak istiyor. Bakın nasıl hücum ediyorlar. Olacağız evvelallah. Dik olacağız. Yani üç kıta yedi denize hükmetmiş büyük bir cihan devletinin biz varisiyiz. Niye tarihimize sahip çıkmayacağız. Niye mukallit taklitçi olacağız? Niye kendimiz olmayacağız? Neden inançlı bir Türkiye olmasın?"
(İHA)
Milli Türk Talebe Birliği’nin kuruluşunun 100. yılı nedeniyle TRT Belgesel kanalında yayınlanmaya başlayan ve metin yazarlığı ile yapımcılığını gazeteci-yazar Fehmi Çalmuk’un yaptığı ’Büyük Doğu’nun Atlıları’ belgeseline konuşan TBMM Başkanı İsmail Kahraman, değerlendirmelerde bulundu. Kahraman, fikir hürriyetinin insanın temel hürriyeti olduğunu belirterek, “Bütün bunların kafası, beyinleri sıkışmış, mankurt kafa. Bırakın insanı hür bırakın, rahat bırakın, haklıysanız yanınıza gelir, haksızsanız düzelirsiniz. Sizin yönlendirmenizle kurşun asker isterseniz ne gelişirsiniz, ne bir şey yaparsınız" dedi.
Bundan 50 yıl önce İstanbul Hukuk Fakültesi öğrenci derneği başkanı olarak Milli Türk Talebe Birliği Genel Başkanlığı’na seçildiğini belirten Kahraman, "Siyasette önde olanlar muhakkak ki gençlik yıllarında fikri faaliyetlere katılanlardır. Talebelik yıllarındaki o idealizmin önünde, fikir aranan dönemde edindiği fikirle ve birikimle ilerde çalışmalara katılıyor ve önderlik yapıyor" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de öğrenci teşkilatı MTTB’de görev aldığını hatırlatan Kahraman, "Kendiliğinden olan bir hadisedir. Bizim Milli Türk Talebe Birliği dönemimizdeki çalışma yapan arkadaşlarımız derneklerde, komisyonlarda, kulüplerde, müdürlüklerde çalışma yapan arkadaşlarımız okul bittikten sonra da gene o faaliyetlerine devam ettiler ve o çalışmalar onları bir yerlere götürdü. Dediğiniz faaliyetlerden mesela Milli Türk Talebe Birliği’nde, Kültür Müdürlüğü’nde değerli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan vardı. Sinema Müdürlüğümüzde ve Tiyatro Müdürlüğü’nde, Sinema Tiyatro Müdürlüğü’nde Cumhurbaşkanımız, kıymetli arkadaşımız, değerli insan Abdullah Gül vardı. Bunun gibi isimler mesela Ankara Hukuk Dernek Başkanımız Beşir Atalay Bey, Bülent Arınç Bey’le halef selef oldu. İstanbul İcra Konseyi Sekreteri Sami Güçlü bilahare Tarım Bakanlığı yaptı" dedi.
"DARBELER FİKİRLERİ GELİŞTİRİR"
Milli Türk Talebe Birliği’nin 27 Mayıs 1960 darbesi öncesi eylemlerin merkezi olduğunu hatırlatan Kahraman, "Gençlik hep bazı niyetlerin, bazı art niyetlilerin ideallerine istismar kullanıldığı bir organ, bir toplum olarak mütalaa edilmiştir. İşte arkasından 27 Mayıs darbesi geldi. 27 Mayıs darbesine halk alışsın diye, alıştırılsın diye yapılan o faaliyetlerin karargahı oldu, gençlik ve halk ayağının karargahı oldu Milli Türk Talebe Birliği" diye konuştu.
Kahraman, konuşmasında şunları kaydetti:
"(1960 darbesi) Darbeler fikir faaliyetlerini geliştirirler, fikirlerin ezilmesi için yola çıkarlar ama fikirler daha gelişir. Güzel bir söz vardır, ’Zulüm ve istibdat fikirleri keçeyi kahırlaştırırcasına kahırlaştırır’. Zulüm ve istibdat devam ettikçe fikirler kahırlaşmış keçeye dönerler. Fikirler çoğalır, artar. 1960 darbesi de birçok fikrin ortaya çıkması için çeşitli grupların çalışmalarını ortaya çıkarmıştır."
12 Mart Muhtırası’na ilişkin de konuşan Kahraman, "Darbeler toplumu hazırlarlar ve toplumu hazırladıktan sonra düğmeye basarlar. O komünizmin mitingleri, komünizme sempati hadiselerini meydana getirenler, bir darbe hazırlığında olanları karargâhtaydılar, baştaydılar. 1-9 Kasım hadisesi vardır, 9 Mart hadisesi vardır, 12 Mart’tan evvel 71. Doğan Avcıoğlu’nun başbakan olacağı, hava kuvvetleri komutanının cumhurbaşkanı olacağı bir darbe hazırlığıydı. 12 Mart’la değişti o. 9’da olsaydı dediğimiz gibi sosyalist blokla beraber olacak bir Türkiye meydana gelecekti. O hava ortaya çıksın, toplum işte hazır, darbe o yüzden geldi diye bir çalışma varken, biz hayır toplum sizinle beraber değil demiş olduk şahlanış mitingi ile ve diğer toplantılarımızla" dedi.
Kahraman, “1980 darbesi bir darbe vurdu. Bütün talebe teşkilatlarını, bütün cemiyetleri, dernekleri kapattı, çok yanlış etti bence. Bu yanlışlık neye mal oldu; çocuk ve gençlerin hayata hazırlanmamasına, fikri faaliyetlerden geri kalmasına, havai çalışmalar içinde olmasına sebep teşkil etti. Bu olmamalı, fikirler diri olmalı. Fikirlerle kalkınır ülkeler, bu 80’nin bir hatasıydı" ifadelerini kullandı.
"ISMARLAMA FAALİYET İÇİNDE OLMADIM"
Kahraman, bundan 50 yıl önce Milli Türk Talebe Birliği Genel Başkanı olduğu dönemdeki 1968 olayları ve 6. Filo protestoları gibi eylemler üzerine de ilk kez konuştu. Kahraman, AP hükümetinin yönlendirmesiyle insanların öldüğü eylemlerin yapıldığı iddialarına şu cevabı verdi:
"Eylem olarak biz fikri yapıda, fikri seviyede bıraktık hadiseyi devamlı. Bizde mesela tetik, öldürmek asla mümkün değil, niye? Can almak hakkı bizim ana parolamız, can alma hakkı Allah’a aittir. Kimse Azrail değil, artı hiç kimse ötelenmemelidir. Bu toplumun satılmışı çok çok azdır. Aldatılmışı çok sayıdadır ve kimin Hz. Ömer olacağı bilinmez. Biliyorsunuz Hz. Ömer Peygamber Efendimizin katli için yola çıkmış iken, kız kardeşinin evinde Kur’an-ı Kerim okunuyor, onu duyuyor. İçeri giriyor vecde geliyor ve kelime-i şahadet getirerek Müslüman oluyor. Oysa biraz sonra katil olacaktı. Kimin Ömer olacağını bilemeyiz görüşü bizde hakim olmuştur. Hiç kimsenin canını alma hakkına sahip değilsiniz ve fikirler her zaman değişebilir, kimseyi ötelememelisiniz ve benimsemelisiniz."
TBMM Başkanı Kahraman, eylemlerin dönemin iktidar partisi tarafından istenildiğine ilişkin iddialar üzerine de, "Hükümetle bağı olan bir hadise hiç olmadı. Ben şahsen kendi dönemimizi söylüyorum, herhangi bir yerden ısmarlama bir faaliyetimiz hiç olmadı. İki buçuk yıllık dönemde çok büyük kitle hareketleri oldu, büyük faaliyetler oldu ve o faaliyetlerin hiçbirinde hiçbir yerden şöyle bir faaliyet olsa, şöyle bir toplantı olsa diye bir görüş asla yoktur. Bizim kendimiz ayağa kalkma hadisesidir. Şahlanış mitinginde bir gazetecinin şöyle bir deyimi oldu değerlendirme yaparken; halk evinde hareketsizdi, secdedeydi ve rükudaydı, onu yürümeye ve dışarı çıkmaya siz iteklemiş oldunuz, bunu sağlamış oldunuz" dedi.
Kahraman açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Şöyle söyleyeyim, şimdi komünizmle mücadele derneği incelenmesi gereken bir dernek. Yani kuruluş gayesi çok samimi. Genel başkanı Profesör Saffet Solak, değerli kıymetli bir insan ve elemanları da öyle. Bir algı, bir propaganda, bir anlayış yerleşti; Ruslar geliyor, Ruslar sıcak denizlere inecek, Ruslar çok büyük tehlike. Olmayan bir tehlikeyi var gösterip de ortaya koyma ve ona karşıda istediği gibi kullanma gibi bir strateji takip edildi. Bizim dönemimizde de komünizm telin mitingleri var tabi ama komünizm telin mitinglerinin temelinde Türkiye’nin blok değiştirmesini isteyen bir görüşe direnme var."
"DİK OLMAZSAK EZERLER"
Öğrenci liderliği, gençlik önderliğinden başlayarak siyasi hayatının her döneminin mücadele ile geçtiğini söyleyen İsmail Kahraman, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sahip çıkıyoruz inancımıza, fikrimize, mukaddeslerimize, değerlerimize çıkmamız lazım. Çıkmaz da kimliksiz, omurgasız kalırsanız ezerler. Dik olacaksınız. Şimdi toplum dik olmak istiyor. Bakın nasıl hücum ediyorlar. Olacağız evvelallah. Dik olacağız. Yani üç kıta yedi denize hükmetmiş büyük bir cihan devletinin biz varisiyiz. Niye tarihimize sahip çıkmayacağız. Niye mukallit taklitçi olacağız? Niye kendimiz olmayacağız? Neden inançlı bir Türkiye olmasın?"
(İHA)