İSTANBUL (AA) - YASEMİN KALYONCUOĞLU - İstanbul İbn Haldun Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Müfredat Çalışmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yüksel Özden, "Ortaöğretime Geçiş Sistemini Değerlendirme" çalıştayında "Kayıt alanlarına göre geçiş" modelini oluşturduklarını söyledi. Özden, eski sistemle yüksek dilimde yer almayan öğrencinin işe yaramaz hale getirildiğini, kurguladıkları "eşitlik temelli" modelde ise öğrencilerin yeteneklerini keşfetmede özgür olabileceklerini belirtti.
Prof. Dr. Özden, İbn Haldun Üniversitesi Müfredat Çalışmaları Merkezinin düzenlediği "Ortaöğretime Geçiş Sistemini Değerlendirme" çalıştayının sonuç bildirgesini AA muhabirine değerlendirdi. Özden, çalıştayın akademisyen ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yetkililerinin geniş katılımıyla gerçekleştirildiğini ve sonuç bildirgesinde yeni bir modelin ortaya konduğunu söyledi.
Çalışmaları sonrasında Türk eğitim sisteminin felsefesinin sınav üzerine değil, ahlaklı ve farkındalığı yüksek, kaliteli insan yetiştirme üzerine kurgulanması gerektiği sonucuna vardıklarını aktaran Özden, sınav sistemi değişikliğinde vatandaşın yeterince düşüncesini dile getiremediğini, bütün görüşlerin tartışılabileceği zemin bulunmasının gerekli olduğunu, sistemin tartışılması için de önerdikleri modeli özellikle çalıştıklarını kaydetti.
Türk eğitim sisteminde, son 15 yılda yapılan değişikliklerin sınav sisteminin kurbanı olduğunu ve eğitim sisteminin sadece sınavlar üzerinden tartışılır hale geldiğini dile getiren Özden, "Eğitimin asıl amacı unutulmuş, medeniyetimizi yeniden inşa edecek insanlar yetiştirip yetiştirmediği sorusuyla yeterince ilgilenilmez hale gelinmiştir." diye konuştu.
- "Sınavlar araç olmaktan çıkıp amaç haline gelmiştir"
Sınav sisteminin hakkaniyet ve fırsat eşitliği kavramları bağlamında konuşulması, ortaöğretime geçişin birliği ve beraberliği pekiştirici olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özden, "İlkokulda çocuklarımıza engellilerle bir arada yaşamayı öğretmediğimizde engellilerimize ne sokakta yer kalıyor, ne de apartmanda yer kalıyor. Bunun öğretilmesi gereken yer okuldur." dedi.
Özden, liseye geçişin, bazı kavramlar üzerinden tartışılması gereğine işaret ederek, "Bunun başında toplumsal birlik ve beraberliği oluşturma, eğitimin ahlaki değerleri pekiştirici rol oynaması, hakkaniyetin konuşulmasını ve evrensel değerler üzerinden eğitimimizin tartışılmasını istiyoruz." diye konuştu.
- "Kayıt alanlarına göre geçiş sistemini öneriyoruz"
Özden, "Yüksek puan diliminde yer almayan öğrenci, işe yaramaz hale geliyor. Okullar toplumsal ayrışmayı pekiştirir hale gelmiştir. Okullarımızda birliği ve beraberliği pekiştirmeliyiz." önerisinde bulunarak, "Kayıt alanlarına göre geçiş" sistemini ortaöğretime geçiş için kurguladıklarını dile getirdi. Özden, okul kayıt alanlarının Türkiye İstatistik Kurumu Hane Halkı Araştırmaları, belediyelerin kullandığı emlak değerleme sistemi gibi somut kriterlere dayalı hazırlandığını söyledi.
Okulların heterojen olmasını istediklerini ve toplumdaki farklı kesimlerin bir arada olacağı şekilde kayıt alanının düzenlenmesi gerektiğini kaydeden Özden, ortaokulların kayıt alanına göre birden fazla okulla eşleştirileceğini belirtti.
Prof. Dr. Yüksel Özden, önerdikleri modelin ayrıntılarıyla ilgili şu bilgileri verdi:
"Modele göre, öğrenciler, istek ve eğilimlerine göre kayıt alanlarındaki akademik, meslek ve imam hatip liselerinden birine yerleştirilebilecek. Ortaöğretim iki alt kademeye ayrılacak. 9. ve 10. sınıflarda ortak bir program, 11. ve 12. sınıflarda ise her lise kendi programını uygulayacak. İmam hatip ve meslek liselerinde, 9 ve 10. sınıflarda ortak dersler yanında kendi ek dersleri de okutulacak. Öğrenciler, 9 ve 10. sınıf başarı notları ve istekleri doğrultusunda 11. sınıfın başında diğer lise ve programlara geçiş yapabilirler. İlçe içi veya ilçe dışı nakillerde öğrencinin yaşadığı kayıt alanı dikkate alınabilecek."
İkametgaha dayalı modelin dar kapsamlı olduğunu ve bugünlerde sıkça tartışıldığını aktaran Özden, bir bölgede yaşayan farklı gelir gruplarından çocukların bir arada okuması için öğrencilerin yakın ilçelerdeki okullara gidebilmesi gerektiğini ifade etti.
- "En fazla 20 okul için ayrı alım yapılsın"
Her sistemde olduğu gibi bu sistemin de bazı zayıf yönleri olduğuna işaret eden Özden, "Kısa vadede kayıt alanları, okulların heterojenliğini sağlayacak şekilde düzenlenemeyebilir. Küçük ilçelerde, farklı lise türlerini açmakta zorluk yaşanabilir. İlçelerdeki veliler, il merkezlerine göç etmeye çalışabilir." diye konuştu.
Prof. Dr. Özden, az sayıda okul için sınav yapılması durumunda ise tüm ülkede Türkiye'nin en eski ve eğitimi gelenekleşmiş yaklaşık 20 civarındaki okulun öğrenciyi kendisinin alması gerektiğini belirterek, "Zaten yıllarca başarılı liseler için sınav sistemi oluşturuldu ve eğitim mahvedildi. En fazla 20 lise ki bunlar belirli liseler, İstanbul'da 4'ü geçmez, bunlar seçilerek yapılandırılsın ve öğrenci alsın." dedi.
- "Atılımlar, sınav sisteminin kurbanı oldu"
Yarışmacı sistemin zamanla oluştuğunu, iyi okullara giden öğrenciler dışındaki öğrencilerin sistemin dışına itildiğini söyleyen Özden, bunun ülke için büyük tehlike olduğunun altını çizdi.
"Türkiye son 15 yılda ciddi adımlar attı. Okul, derslik, bilişim alt yapısı, tabletler, akıllı tahtalar ama bunların hepsi sınav sisteminde kurban oldu. Bugün yaptığımız her şey 'x sınavında yaptığım nete yardım ediyor mu, etmiyor mu?' Bütün mesele maalesef bu oldu." diyen Özden, sınavların araç olmaktan çıkıp amaç haline geldiğini vurguladı.
Özden, "Akademik bilgi, bilimsellik, deney, gözlem, yaşantı, sanat, spor ve hatta evrensel ve toplumsal değerlere okullarda yer kalmamıştır. Sınavlar öğrencileri tek tipleştirmiştir. Farklılığın ve özgünlüğün anlamsız ve geçersiz olduğu okul ortamlarında inisiyatif kullanma ve risk alma gibi beceriler törpülenmiş, çocuklarımız adeta robotlaşmıştır." ifadesini kullandı.
Üniversite sınavında ilk 2 bine giren öğrencinin yaklaşık bin 400'ünün tıp fakültesini tercih ettiğine işaret eden Prof. Dr. Özden, bu öğrencilerin hepsinin tıp fakültesine gitmek için yetenek ve ilgiye sahip bulunmasının imkanı olmadığını söyledi.
Özden, sistemin öğrencileri bölüm seçmede yönlendirdiğini, oluşturdukları yeni sistemde ise öğrencilerin özgür olabileceğini dile getirdi.