MİSRATA - Said İbicioğlu
Libya'da 12 yıldır çalışan 75 yaşındaki Türk iş adamı Halit Eren, devrim öncesi ve sonrasında yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Artvinli Eren, taş ustası olan babasının teşvikiyle İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdikten sonra PETKİM, PETLAS ve İskenderun Demir Çelik gibi Türkiye'nin önemli sanayi kuruluşlarında çalıştığını söyledi.
Eren, yıllar içinde kardeşleriyle bir mühendislik şirketi kurarak daha ziyade kamuya yönelik projeler yaptıklarını kaydetti.
Türkiye'deki cari açık sebebiyle yatırımlarının azalmasıyla iş yaptıkları sektörün daraldığını ve yeni arayışlar içerisine girdiğini belirten Halit Eren, bu sırada Libya'dan 950 konutluk bir inşaat projesi için davet aldıklarını ve Libya serüveninin böyle başladığını ifade etti.
Daha önce Suudi Arabistan'da 3 yıl iş deneyimi edindiğini söyleyen Eren, ambargodan yeni çıkmış olan Libya'yı yatırıma müsait bulduğunu ve burada kaldığını dile getirdi.
"İnşaat firmaları daha özgür"
Eren, söz konusu konut inşaatını yapmadan önce ilk olarak endüstriyel hangarların yenilenmesiyle işe başladıklarını söyledi.
Libya'da hangar yenileme ve teknoloji dışındaki alanlara savaş sebebiyle yönelemediklerini belirten Eren, burada inşaat firmalarının diğer alanlarda faaliyet gösteren firmalara göre daha özgür olduğuna dikkati çekti.
Eren, "Muammer Kaddafi döneminde işlerin neredeyse tamamı Türklere veriliyordu. Libya'da savaştan önce 35 bin Türk vardı ve Türk firmalarının 35 milyar dolar taahhüdü bulunuyordu." dedi.
Türk firmalarının altyapı, enerji, liman ve inşaat sektörlerinde faaliyet gösterdiğini ancak genel anlamda güvenliğin sağlandığı bölgelerde çalışabildiklerini ifade eden Eren, savaştan sonra enerji ihalelerine Türk firmalarının geldiğini ve Hums ile Sirte gibi şehirlerde enerji santralleri yapmaya başladıkları söyledi.
Bazı grupların tehditleri üzerine Libya'dan tekrar ayrıldıklarını kaydeden Eren, şöyle konuştu:
"Savaş Libya'daki tüm şehirleri aynı şekilde etkilemedi. Bazı firmalar Misrata'da iş aldı. Çünkü Misrata'da güven vardı. Savaş döneminde 4 tane şantiyem vardı, bir tane çivim kaybolmadı. Savaş döneminde Misrata'da elektrik ve su konusunda genel anlamda sıkıntı olmadı. Buradaki demir çelik fabrikasında hem güç santrali var hem de su artıma tesisi. Misrata'da savaş döneminde su 50 kuruştu, savaş sonrasında da öncesinde de aynı fiyattı. Buradaki akil adamların fırsatçılık yapılmaması çağrıları karşılık buldu. Bingazi ve Trablus'ta tüp gazın 200 liraya satıldığını duyduğumuzda burada 1,5 liraydı. Savaş döneminde Misrata özelinde fırsatçılık, soygun ve kaos olmadı."
"Paramız Libya devletinde duruyor"
İç savaştan önce küresel ölçekli bir otomobil firmasının Libya'daki tesislerini inşa ettiğini ve savaş sırasında da çalışmaların sürdüğünü söyleyen Eren, şunları kaydetti:
"Şantiyeye iki füze düştü, 120 araba yandı ama bize bir şey olmadı. İnsan savaşa alışıyor. Çok kötü şeyler yaşadım, çok acı olaylar gördüm. Mesela buradaki bir hastanede ölüm kalım savaşı veren kişilerin aileleri ihtiyaç duydukları kanı bulmak için kağıtlara yazmışlardı. Hala gözümün önünde. Savaştan sonra 4 proje aldık. Libya devletinde paramız duruyor. Köprü yaptım parasını alamadım ama bunları şikayet olarak söylemiyorum. Buranın şartlarını biliyorduk. Ama devlette paranın bir yere kaybolmayacağının güvencesi var."
Libya savaşı sırasında ailesiyle Misrata’da bulunduğunu, evlerinin kapılarını ihtiyaç sahiplerine açtıklarını anlatan Eren, "Aile olarak buradaydık. Zor geceler geçirdik. Bulunduğumuz bölgeye bomba düşmedi. Millet güvenli bir şehir olduğu için diğer bölgelerden bu tarafa geldi. Libyalılara kapılarımızı açtık. Bizim evde 19 Libyalı vardı. Her aile benim gibiydi 20-30 kişiyi evlerine almışlardı."
Türkiye'nin tahliye operasyonu
Türkiye'nin 2011'de gerçekleştirdiği Libya'daki kurtarma operasyonu sırasında Misrata'da olan Eren, "Savaşın sivilleri tehdit etmeye başlaması üzerine Türkiye burada çok hızlı bir tahliye operasyonu yaptı. 10-15 gün içinde buradan aralarında Amerikalılar ve Japonlar gibi yabancıların da bulunduğu binlerce kişiyi tahliye etti. Belki bu bir rekordur. Allah devletimize zeval vermesin. Mısırlıları, Sudanlıları hep Türkiye götürdü buradan. Devletin yaptıkları buradaki tüm Türklerin göğsünü kabarttı."
İş adamı Eren, Türkiye'nin Libya'ya ciddi yardımlar yaptığını ancak bunların kamuoyu tarafından pek bilinmediğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin buraya bazı jestleri var ama çok fazla dile getirilmiyor. TİKA burada polislere ilk elbiseyi dağıttı. Türkiye karakolları onardı, Misrata havaalanındaki binaları yaptı. Zarruk bölgesinde rehabilitasyon hastanesi yapıldı. Şimdi Türkiye yine cihazlar ve doktor desteği üzerine çalışıyor diye biliyorum. Polislere 70 tane araba verdi. Türkiye burada ciddi yardımlar yaptı ama reklamını yapmıyor. Japonlar havaalanında servis için bir otobüs verdiler. Her kutlamada onu gösteriyorlar. Ben sinirleniyordum biz neler yapıyoruz kimse bilmiyor diye hayıflanıyordum."
Libya'daki yatırım fırsatları
Eren, Libya'nın yatırım için bakir bir yer olduğuna ancak güvenlik konusunda bazı düzenlemeler gerektiğine dikkati çekerek "Burada mesela geri dönüşüm sistemi yok. Ziraat alanında da atılabilecek adımlar var. Sanayi tesislerinin her cinsine ihtiyaç duyuluyor. Mesela otomobil fabrikası yok. Serbest ticaret bölgesi var, altyapısını Türk firması yapıyor. Orada Türk firmaları yatırım yapabilir." ifadelerini kullandı.
Ortamın cazip hale gelmesi için iç savaşın bitmesi ve firmaların karşısında muhatap olması gerektiğinin altını çizen Eren, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın buraya savaş zamanı gelmesi olağanüstü bir şeydi. İnsanlar bilsin diye söylüyorum. Erdoğan buradayken bizim uçaklarımız Ubari gibi uzak yerlerdeki 3 bölgeye gıda maddesi su ve çadır getirdi." diye konuştu.
dikGAZETE.com