USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Genel

Kurtulmuş, Ermeni meselesini değerlendirdi

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Hollanda’da Türk vatandaşları ile bir araya geldiği toplantıda, Ermeni meselesini değerlendirerek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün arşivleri hakikati arayanlara açıktır” dedi Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, temasla

Kurtulmuş, Ermeni meselesini değerlendirdi
17-04-2015 22:50
Google News

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Hollanda’da Türk vatandaşları ile bir araya geldiği toplantıda, Ermeni meselesini değerlendirerek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün arşivleri hakikati arayanlara açıktır” dedi
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, temaslarda bulunmak üzere Hollanda’da Türk vatandaşları ile bir araya geldi. Kurtulmuş, Lahey kentinde bulunan Türkiye’nin Hollanda Büyükelçiliği binasında gerçekleştirilen görüşme sırasında yaptığı konuşmasında, “3 nesil evvel buraya gelen, burada yaşayan Türk kökenli Hollandalıların dedeleri, babaları belki çok kısa bir süre burada kaldıktan sonra memlekete dönmek için geldiler ama burada kendilerine yeni bir gelecek inşa ettiler, evlendiler, çocukları oldu, torunları oldu. Şimdi üçüncü nesil daha fazla buralı olarak daha fazla bu topraklarda kalıcı insanlar olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Buradaki Türk toplumunun başarılı ve güçlü olması sadece Türkiye’nin gücü ve başarısı değil aynı zamanda Hollanda toplumunun Doğru toplumlarıyla, Türkiye ile ilişkilerinin geliştirilmesi, dünya barışının sağlanması bakımından katkı sunacaktır” dedi.
Kurtulmuş, toplantı sırasında bir vatandaşın Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türkiye Cumhuriyeti kurucusu olarak ifade etmediğini belirterek gösterdiği tepki üzerine ise, “Gazi Mustafa Kemal konusundaki hassasiyetiniz dolayısıyla teşekkür ederim. Ama konu onunla ilgili olmadığı için zaten söylememize bile gerek yok. Türkiye Cumhuriyetinin bayrağının önünde konuşuyorsak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bunu söyleminize, malumu ilan olur bunu tekrar söylemeye gerek yok. Ancak şunu söyleyeyim bu da eski Türkiye’den kalma bir tortudur. Bazıları Atatürkçüdür, bazıları Atatürk karşıtıdır, bazıları Cumhuriyetçidir, bazıları Cumhuriyet karşıtıdır. Böyle bir şeye gerek yok ülkelerin tarihi bir hikaye tarihi gibi okunmaz. Ülkelerin, milletlerin tarihi roman gibidir. Biliyorsunuz bir hikaye kitabının her bölümünde ayrı bir hikaye yazar. Ama bir romanın her bölümü farklıdır, ama her bölümü farklıdır bir bütün hikâyenin parçasıdır. Selçuklu ne kadar bizimse, Osmanlı ne kadar bizimse Cumhuriyet de o kadar bizimdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne kadar bizimse, Fatih Sultan Mehmet de sultan Alparslan da bizimdir. Zihinlerimizde bunların arasında bir ayrım yapıyorsak biz aslında Türkiye’nin tarihini iyi okuyamıyoruz demektir. Bunlar bir takım önyargılarla oluşmuş tortularla ortaya konan bir şeydir” açıklamasını yaptı.

“TARİHİ OKUMALARIN ÜZERİNDEN ANCAK SİYASİ VE TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞMELER SAĞLAYABİLİRİZ”
Kurtulmuş dedesinden örnek vererek, “İsmini taşımaktan iftihar ettiğim Numan Kurtulmuş Binbaşı merhum Merhum İstiklal Harbi gazilerinde, 7 tane cephede Osmanlı döneminde savaşmış bir Osmanlı Subayı, Gazi Mustafa Kemal’le Çanakkale’de de savaşmış olan birisi. 39 yaşında Sakarya Meydan Muharebesinde 100 metreden aldığı kurşunla kalça kemiği parçalanmış, ayağı 15 santimetre, öldü diye bırakmışlar, sonra arkadan gelmiş, bulmuşlar ölmedi diye. O günün şartları içerisinde, bugünkü ameliyatlar olmadığı için ayağı kesilerek, kalça kemiği kesilerek 39 yaşında binbaşı olarak malulen emekli olmuş. Benim dedem gazi binbaşı Numan Kurtulmuş, daha sonra Türkiye’de ilk Amentü Şerhi’ni yazan yani Latin harfleri ile ilmihal kitabını yazan İslam alimidir. Hem İslam alimidir hem Gazi Mustafa Kemal’in ordusunda savaşmış biridir hem de Osmanlı subayıdır. Bunun üçünü nasıl birbirinden ayıracaksınız. Bu zihinlerimizde kalan eski Türkiye’ye ait tortuların bir sonucudur. Biz tarihimizi bir roman gibi okuyoruz. Bu bizim tarihimizin hepsi bir bütündür. Bugünkü safhasında bu, dünkü safhasında başka bir şey vardır. Bunların üzerinden, tarihi okumaların üzerinden siyasi karşıtlık oluşturmaya kalkmayın. Tarihi okumaların üzerinden ancak siyasi ve toplumsal bütünleşmeler sağlayabiliriz. Dolayısıyla bunu özümsememiz lazım. Hiçbirisi bir diğerinden daha kendisini dinin koruyucusu, hiçbir diğeri bir diğerinden kendisini demokrasinin koruyucusu ya da Mustafa Kemal’in mirasının koruyucusu olarak görmesin. Böyle bir şey yok. Bu yanlışlıktır, bu haksızlıktır, tarihi haksızlıktır.
Tarihimizdeki büyük şahsiyetlere haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

“BAŞI SIKIŞANIN GELİP SIĞINDIĞI YER TÜRKİYE’DİR”
Kurtulmuş, Suriye ile ilgili gelişimlere dair soruya, “Pratik olarak Suriye meselesine gelince değerli kardeşlerim, Suriye’de şimdi çok anlamış değiliz. 20 sene sonra, 50 sene sonra tarih kitapları Suriye’deki bu olayları yazınca ne olduğunu yazacak. Yani dünyada geniş coğrafyamızda ne varsa başı sıkışanın gelip sığındığı yer Türkiye’dir. Dün böyleydi bugün de böyleydi, yarın da böyle olacaktır. Bir yük var mı evet var. 5.3 milyar dolar Türkiye Suriyeli sığınmacılara destek olmak durumunda kalmıştır. Bu adamları aç mı bıraksaydık. Bütün dünya konuşuyor. Kusura bakmayın bizim 3 günde almış olduğumuz göçmeni bütün Avrupa kıtası 1 yıl içinde alamadı. Her hafta bize yabancı misafirler geliyor, BM’den, diğer yerlerden. Aman sağ olun, ellerinize sağlık ne güzel organizasyonunuz var. İyi güzel kardeşim, siz de bir tarafından paylaşın, bu yükün bir tarafına da siz destek olun dediğini zaman kimseden destek gelmiyor. Kim olsaydı geçmişte, hangi yönetim olsaydı iş başında aynı şeyi yapardı. Sultan Fatih de iş başında olsaydı, Sultan Alparslan da olsaydı, Mustafa Kemal de iş başında olsaydı aynı şeyi yapar ve bütün bu sığınmacılara kapılarını açardı” yanıtını verdi.
Kurtulmuş seçimlerle ilgili olarak, “10 Ağustos 2014’te oy kullanıldı, bu bir aidiyettir. Maalesef katılım az oldu. Yüzde 8.7 civarında gümrük kapıları ile birlikte yüzde 13 civarında. Şimdi bu genel seçimlerde bir çalışma yürütüyoruz. İstiyoruz ki bu katılım artsın, ne kadar artarsa bu Türkiye’nin gücünü gösterir. Kime verirse versin ama gelsin oyunu kullansın bizim vatandaşımız. Böylece bir anlamdan da o randevu sistemi kalktı. Hollanda da 3 günde oy kullanılacak. Bazı yerler uzak, uzak olan yerlerde yine biz Yurtdışı Türkler Akraba Toplulukları üzerinden taşıyacağız büyükelçiliklerimizin, konsolosluklarımızın nezaretinde. Oy vermek isteyen vatandaşlarımız, imkanı olmayan özellikle daha yaşlıca hareket eden vatandaşlarımızın sandık başlarına daha çok gitmelerini sağlayacağız” dedi.

“ÇÖZÜM SÜRECİ LAF OLSUN DİYE, SİYASET OLSUN DİYE BAŞLAMADI”
Toplantıya katılan bir vatandaşın çözüm süreci sorusuna ise, “Çözüm sürecine laf olsun, siyaset olsun diye girilmedi. Türkiye’nin 30 yıldır devam eden bir sorunu, silahlı çatışma ortamı. Çok büyük maliyete katıldı, binlerce insanımızın şehit olduğu, yaklaşık 520 bine yakın insanın öldüğü süreç dediğiniz gibi içeriden dışarıdan bir takım ellerin Türkiye’nin ayaklarına pranga vurmak için bu meseleyi kullandığını hepimiz de biliyoruz. Çözüm süreci bir iradedir aslında, iradenin ortaya konmasıdır. Daha evvel de Türkiye’de bu anlamda barışın sağlanmasını isteyenler oldu. Rahmetli Özal’ın rahmetli Erbakan’ın bu meselede kendi iktidarları sırasında çözüm yapabilmek için girişimleri oldu ama o günkü şartlar elvermediği için, o günkü Türkiye’nin devlet yapısı içerisinde buna ait adımlar atılamadığı için bu adımlar geride kaldı” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLARIMIZ DİYOR Kİ BU İŞİ BİTİRİN ARTIK”
Üç farklı iradenin yan yana gelmesi sonucunda çözüm sürecinin başladığını kaydeden Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Bunlardan birisi siyasi irade. Siyasi irade bedeli ne olursa olsun biz artık daha fazla anneler ölsün istemiyoruz, bu için silahlı çatışmanın sürmesini istemiyoruz, Türkiye’ye barış getirmek istiyoruz. ikincisi, elinde silah olan da artık görüyor. Artık silahla bir sonuç elde edemeyeceğini hele hele bölgenin bu şartları içerisinde silahları bırakmaktan başka bir çareleri olmadığını onlar da görüyor. Orada da bir irade var. Bunlar olsa bile yürüyemezdiniz bir de millet bunu isteyecek. Millet istemezse bunu yapamazsınız. Biz her ay bununla ilgili kamuoyu araştırmalarımızı yaptırıyoruz. Zaman zaman çok yükseliyor zaman zaman iniyor ama hiçbir zaman yüzde 65-68’den aşağısına çözüm sürecine verilen destek inmiyor. Halk diyor ki Kürtler de Türkler de, bütün Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarımız diyor ki bu işi bitirin artık. Ve insanlar 2 senedir barışın tadını aldılar. Türkiye prangalarından kurtuluyor. Ama biz bundan ne kadar seviniyorsak vatanseverler olarak eyvah Türkiye ayaklarındaki prangalarından kurtuluyor, daha hızlı koşacak diye birileri de bundan üzüntü duyuyorlar. Provokasyonlar yapacaklar, başka provokasyonlar olur, 6-7 Ekim olayları oldu, Ağrı’daki olaylar oldu, başka olaylar Allah muhafaza olabilir. Sürecim bu şekilde devam etmesini istemeyenler provokasyonlar yapabilir ama benim şahsi görüşüm, bu iş artık büyük oranda rotasına girmiştir. Türkiye’nin milli projesidir çözüm sürecinin özelliği o. Milli bir projedir, içerde kotarılmış bir projedir, Türkiye’nin kendi imkanları ile sürdürdüğü bir projedir. Bu anlamda da Türkiye’de dirliği birliği sağlayacak bir projedir. Ümit ediyorum önemli bir aksaklık olamadan en kısa sürede bu iş biter ve Türkiye’de silahlar ilanihaye toprağa gömülmüş olur. Sonuçta mühim olan silahların toprağa gömülmesidir. Silahları toprağa gömmeden barış konuşulamaz. Geçenlerde bir söz söyledim bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Bir elinizde silah diğer elinizle halay çekemezsiniz. Halay çekmek istiyorsak silahları bırakacağız. Bu silahların bırakılması için de her türlü gücü devlet olarak kullanılıyoruz. İnşallah bu süreç bitecek.”
Kurtulmuş, bu sürecin bitmesi ile birlikte Türkiye’nin ekonomik olarak çok daha gelişeceğini kaydederek, “2 seve evveldi. O zaman AK Parti’nin ekonomi işleri başkanıyken arkadaşlarla 3 ay çalıştım terörün maliyeti terörün maliyeti 1. 2 trilyon dolar en az hesaplama ile eğer terör olmasaydı Türkiye’de ne olurdu? Eğer terör olmasaydı şu anda Türkiye’nin kişi başına düşen milli geliri 20 bin dolar olurdu. Bunların hepsinin hesaplamalarını yaptık. Eğer böyle olmasaydı. Göktürk 2 uzay aracını 15 sene evvel uzaya gönderirdi. Türkiye savaş uçağını 10 sene evvel yapmış olurdu. Bütün bunların hepsi mümkündü. Ama maalesef bunlar olmasın diye terörle Türkiye’nin geleceği karartılmaya çalışıldı. Şimdi bunu önlüyoruz ve inşallah dualarınızla, milletin desteği ile başarıya ulaşacaktır” dedi.

“BİR TAKIM LOBİLERİ KULLANARAK TÜRKİYE’Yİ KÖŞEYE SIKIŞTIRMAK İSTİYORLAR”
Kurtulmuş Ermeni konusuna da değinerek, “Ermeni meselesine gelince, değerli kardeşlerim Ermeni meselesini uluslarası alanda gündeme getiren de bir hakikat ortaya çıksın, 2015’te ne oldu bu anlaşılsın diye bunu istemiyor. Uluslararası camiada bir takım lobileri kullanarak Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak istiyorlar. Türkiye’yi yalnızlaştırmak istiyorlar. Biz de diyoruz ki 1915’teki olaylar evet Müslümanlar da öldü Ermeniler de öldü. Müslümanlar ve Ermeniler az önce de ifade etmeye çalıştığım gibi tarih boyunca yan yana yaşadılar. Müslümanların Kurban Bayramları ile Ermenilerin Paskalya Bayramları, o komşular onlara ziyarete gitti, onlar Paskalya bayramına ziyarete gitti. Bu kadar iç içe yaşadık ama 1. Dünya Savaşı’nın savaş loblarının bir takım ortaya koyduğu senaryolar, savaşın ortaya çıkardığı kirli bir takım uygulamalar sonucu maalesef acılar yaşandı, insanlar öldü. Şimdi şunu söylüyoruz ve alnımız açık olarak bunu söylüyoruz Türk Devleti olarak. Diyoruz ki geçen İstanbul’da bütün Dünya Arşivleri Müdürlerinin toplantısı oldu. Orada Cumhurbaşkanımız açılışta, ben de kapanışta ifade ettim. Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün arşivleri hakikati arayanlara açıktır. ‘Ne oldu 1915’de bunu arıyorum’ diyen varsa buyursun gelsin. Bizim kimseden saklayacak, tarihimizin 1 günlük karanlık sayfası yoktur. O döneme ait bir takım şeyler varsa araştırsın ortaya koysun. Ama Ermeni meselesi hele 100.yılı bahane edilerek Türkiye’yi dövmek için bunu kullanmalarına da asla razı olmayız. Bizim, kaldı ki Ermenistan’la hiçbir sorunumuz yoktur. Şu anda Türkiye’de yaşayan binlerce Ermeni var, gidip onlara sorsunlar Türkiye’nin misafirperverliğini. Türkiye biliyorsunuz Ermenistan’la sınırın açılması konusunda samimi yaklaşımlar içerisinde oldu, yakın tarih içerisinde ama Ermeniler son anda bu işi engellediler. Bunlar da biliniyor. Varsa hakikati araştırmak isteyen buyursun gelsin bizim tarihimizden çekinecek gizleyecek, utanacak hiçbir şeyimiz yoktur” açıklamasını yaptı.

“HİÇ KİMSENİN DÖNÜP TÜRKLERE KARŞI SİZ YAHUDİ KARŞITISINIZ DEME HAKKI YOKTUR”
Numan Kurtulmuş, Yahudi karşıtlığı konusunda gelen soruya ise, “Sayın Başbakan Yardımcısı ile çok güzel bir görüşme yaptık. Geçmişte söylenmiş olan sözlerin artık geçmişte kaldığı, artık unutulduğunu anladık. Bunların hiç dile getirilmediği, bunlarla ilgili herhangi bir emare çıkmadığı tam tersine son derece olumlu, Türkiye ile işbirliği içerisinde olmayı arzu eden, buradaki Türk toplumunun durumunun geliştirilmesi için samimi niyetleri içerisinde oldu sayın Aşer, dolaysıyla, bu görüşmenin inşallah buradaki Hollanda ve Türkiye ilişkilerine katı sağlayacağını Türk toplumunun durumunu iyileştireceğini umut ediyorum. Ancak Yahudi karşıtlığı meselesi gündeme gelirse e insaf diye bir laf var. Herhalde Yahudi karşıtlığı meselesinde hiçbir şekilde suçlanamayacak millet bizim milletimizdir. İspanya’dan 570 sene oldu. 570-560 sene evvel Yahudiler İspanya’dan kaçarken Avrupa’da sığınacak bir yer bulamazken Yahudileri alıp misafir eden, aynen bugün Suriyeli sığınmacıları misafir ettiğimiz gibi misafir eden onları Selanik’e İzmir’e yerleştiren kimdi? Aynı şekilde Hitler Almanya’sında kaçan Yahudileri misafir eden hatta ben İstanbul Üniversitesi kökenliyim. İstanbul Üniversitesi’nin birçok bilim dalları Almanya’dan kaçan Yahudiler tarafından kurulmuştur. Tıp fakültesi, hukuk fakültesinde, hukuk fakültesinde. Onlara Avrupa’da sığınacak bir liman yokken alıp onları sığındıran kimdir? Türkiye Yahudilerinin hiçbir şekilde ayrımcılığa tabi tutulmadan yıllarca birlikte barış içinde yaşadıkları topraklar buralar değil midir? Türkiye değil midir? Dolaysıyla hiç kimsenin dönüp Türklere karşı siz Yahudi karşıtısınız deme hakkı yoktur. Ancak biz zulme karşıyız. Kim kime zulüm ederse. İtler Yahudilere zulüm ederken nasıl hitlere karşıysak bugün aynı şekilde Yahudilerin içerisinden bir grup, Yahudilerin içerisinden bugün İsrail’in politikalarını benimsemeyen çok Yahudi var. Seçimlerde de gördünüz. Son yasa tasarısı parlamentodan kabul edilmedi. Herkesi ikinci sınıf bir vatandaş olarak gören İsrail’in bir Yahudi devleti haline getirmek isteyen tasarısı kabul edilmedi. Dolaysıyla biz ona ne kadar karşıysak bugün Filistinli çocukların üzerine fosfor bombalarının yağdırılmasına, Filistinlilerin kentlerinin, köylerinin işgal edilmesine de o kadar karşıyız. Bu insanlık vazifemizdir. İnsanlardan bir şey öğrendik. Biz de kimseye düşmanlık yoktur. Ancak ve ancak zalime karşı düşmanlık ederiz. Kim zulüm ederse, zulüm edenin elinden tutmaya çalışırız gücümüz yeterse. Gücümüz yetmezse karşı olduğumuzu söyleriz. Türkiye bu anlamda bütün zalimlerin karşısında olmuştur bundan sonra da olmaya devam edecektir” yanıtını verdi.

“SURİYE’DE SANDIK KONULSAYDI SURİYE BÖYLE OLUR MUYDU?”
Açıklamaları sırasında seçim konusunu da elen alan Kurtulmuş, konuşmasını şu şekilde tamamladı:
“Hangi siyasi görüşten olursak hangi siyasi kanata, siyasi istikamete sahip olursak olalım savunacağımız şey sandıktır. Sandık ortada olursa milletten başkasının dediği olmaz. Birileri istiyor ki sandık olsun ama usulen sandık ortadan olsun. Sandık dışında yollarla milletin iradesini biz hükmedelim. Geçti o günler öyle bir şey yok artık. Millet olarak ben kendi adıma alenen, açıkça söylüyorum. Sandıktan kim çıkarsa çıksın. İsterse ebenim siyasi görüşüme en aykırı, en radikal, en marjinal andıktan çıksın itiraz edersem namerdim. Başımın üzerinde yeri var. Demokratik yollarla da mücadelemi yaparım. Türkiye eğer bunu kazanırsa daha doğrusu bu kazandığı demokratik standartları ileriye götürürse bu olur. Şimdi bu çerçevede Suriye’de sandık konulsaydı Suriye böyle olur muydu? Sandık dediğimiz zaman birilerinin tüyleri diken diken oluyor diyor ki, her şey sandıktan ibaret değil. Her şey askerin dipçiğinden ya da her şey bir takım lobilerinden mi ibarettir? Tabii ki her şey sandıktan ibarettir. Ama sistemi ancak sandıkla mekanizmalarını kararak düzeltebilirsiniz. Sandıkla çıkanla milletin oy verdiği de iktidara getirdiği de 77 milyonun tamamına karşı sorumludur. Millet bunun hesabını sorar.”
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ