İstanbul
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yürütülen soruşturma kapsamında meslekten ihraç edilen ve tutuklu yargılandığı davada ''Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım'' suçundan 15 yıl hapis cezasına çarptırılan ''Balyoz planı'' davası savcılarından Hüseyin Kaplan hakkında yazılan gerekçeli kararda, ''Kumpas davalarının ilk soruşturmaya başlama tarihi, 15 Temmuz darbe girişiminin de hazırlık hareketinin başlangıcıdır.'' denildi.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince 9 Nisan'da yapılan karar duruşmasında, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yürütülen soruşturma kapsamında meslekten ihraç edilen ve tutuklu yargılanan "Balyoz planı" davası savcılarından Hüseyin Kaplan'ın, ''anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım'' suçundan 15 yıl hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin hükmün gerekçesi açıklandı.
Gerekçeli kararda, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in devleti ele geçirmeye yönelik konuşmalarına ve örgüt anlatımlarına yer verilerek, FETÖ yapılanmasının, mensuplarına sınav sorularını vererek polislik ve subaylık mesleklerine hazırladığı ve mensuplarına "kod adı" verildiği anımsatıldı.
Sanık Kaplan'ın "30 yıldan uzun süre içinde yer aldığı bir yapının bu amacını bilmediğini'' iddia etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı belirtilen gerekçeli kararda, sanığın "yapıyı sadece dini içerikli bildiği, siyasi planlarından ve darbeden haberdar olmadığı" söyleminin mahkemece inandırıcı bulunmadığı kaydedildi.
Hakkında işlem yapılan üst düzey rütbeliler
Gerekçeli kararda şu tespite yer verildi:
''Sanığın eylemlerinin, 'Anayasa'yı ihlal' suçunu oluşturup oluşturmadığı hususunda ön sorun, sanığın duruşma savcılığı yaptığı Balyoz planı davasının 15 Temmuz darbe girişiminin meydana gelmesinde ne ölçüde etkili olduğunun tespitidir.
Heyetimiz, kamuoyunda Ergenekon, Balyoz, Casusluk davası gibi adlarla anılan kumpas davalarının farklı farklı ve birbirinden bağımsız davalar olduğu kanaatinde değildir.
Heyetimizin görüşüne göre, değişik zamanlarda açılan bu kumpas davaları aslında tek bir gayeye hizmet etmektedir.
Dolayısıyla bu kumpas davalarını 'bir bütün' olarak ele almak ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde meydana getirdiği tahribatı bu çerçevede incelemek daha sağlıklı olacaktır.
Bu amaçla kumpas davalarının belli bir aşamaya geldiği 2010 yılı ve sonrasında Yüksek Askeri Şura terfileri özellikle incelenmesi gereken bir husustur.
Şura kararları Resmi Gazete'de yayımlandığı için heyetimiz tuğgeneralliğe ve daha üst rütbelere terfi eden kişileri ve bunların kaç tanesinin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Anayasa'yı ihlal ve FETÖ üyeliğinden ihraç edildiğini tespit etmiştir.''
Söz konusu tespite tablolar şeklinde yer verilen gerekçeli kararda, 2010- 2015 yılları arasında albay rütbesinden tuğgeneral-tuğamiral rütbesine terfi eden 275 askerden 161'i hakkında, 2010-2015 yılları arasında tuğgeneral-tuğamiral rütbesinden tümgeneral-tümamiral rütbesine terfi eden 121 askerden 44'ü hakkında darbeye teşebbüs veya FETÖ'den işlem yapıldığına dikkati çekildi.
Gerekçeli kararda 2010-2015 yılları arasında tümgeneral-tümamiral rütbesinden korgeneral-koramiral rütbesine terfi eden 53 askerden 12'si hakkında, yine 2010-2015 yılları arasında korgeneral-koramiral rütbesinden orgeneral-oramiral rütbesine terfi eden 20 askerden 1'i hakkında darbeye teşebbüs veya FETÖ'den işlem yapıldığı vurgulandı.
Rakamlar incelendiğinde, 2010-2011 ve 2012 yıllarında general ve amiral kadrolarına sistematik biçimde eleman yerleştirmeye başlandığı, 2013 yılından itibaren bu kadrolaşmanın tavan yaptığı belirtilen gerekçeli kararda, 2013 ve sonrasındaki terfilerde 2013 yılı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı albay rütbesinden tuğamiral rütbesine terfi edenler ile 2014 yılı Hava Kuvvetleri Komutanlığı tuğgeneral rütbesinden tümgeneral rütbesine terfi edenler olduğu üzere yüzde 100'e varan kadroları ele geçirdikleri anlatıldı.
Gerekçeli kararda, kadrolaşmanın yüzde 100'e ulaşmadığı zamanlarda bile yüzde 50'nin üzerine çıktıklarının açıkça görüldüğü aktarıldı.
Gerekçeli karardaki tespitlere göre, 2010-2015 yılları arasında üst düzey (albaylıktan orgeneralliğe kadar) terfi alan 469 askerden 218'i hakkında darbeye teşebbüs veya FETÖ'den işlem yapıldı.
Kumpas davaları ile 15 Temmuz bağlantısı
Gerekçeli kararda şu tespitlerde bulunuldu:
''FETÖ yapılanmasının Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bu şekilde kadrolaşma yapabilmesinin nedeni, hiç şüphesiz kumpas davaları sonucu birçok subayın tasfiye edilmiş olmasıdır.
FETÖ mensubu olan subaylar tasfiye edilen subayların yerlerine gelerek 15 Temmuz darbe girişiminin yolunu açmışlardır.
Diğer yandan kumpas davalarını takiben FETÖ mensubu gençlerin askeri okullara ve teğmen rütbesiyle TSK'ya sızması da önemli ölçüde artmıştır.
Sanığın Balyoz planı davalarında duruşma savcısı olarak sadece hukuku uyguladıkları iddiası da gerçeklerden uzak olup inandırıcı bulunmamıştır.
Nitekim sanığın savunmasında bu davalarda hukuksuzluk yapıldığına dair 'örtülü ikrarlar' bulunmaktadır.
Balyoz planı davasında gerek soruşturma ve gerekse de kovuşturma aşamasında 'hata' olarak vasıflandırılması mümkün olmayan çok fazla sayıda yanlış yapılmıştır."
Balyoz planı davasındaki yanlışlıklardan birkaç tanesine örnek verilen gerekçeli kararda, "Kumpas davalarının yabancı istihbarat servisleriyle emniyet içindeki FETÖ mensubu polisler tarafından birlikte hazırlandığı ve sanığın da esasen bu durumu bildiği ancak TSK'nın tasfiyesine yol açacağını ve FETÖ mensubu subaylar tarafından bu boşluğun doldurulacağını bildiği için söz konusu hukuksuzluğa kayıtsız kaldığı gibi duruşma savcılığı yaparak aktif olarak kumpasın içinde yer aldığı değerlendirilmiştir." denildi.
"Kurulduğu günden itibaren devleti ele geçirmek saikiyle hareket etti"
Kararda, FETÖ yapılanmasının kurulduğu günden itibaren devleti ele geçirmek saikiyle hareket ettiği, örgütün yurt dışındaki bazı odakların desteğini aldıktan sonra bu amaca ulaşmak için TSK'da tasfiye yapmaya başladığı ve bunun için kumpas davalarını hazırladığı vurgulanarak, ''Bir başka ifadeyle kumpas davalarının ilk soruşturmaya başlama tarihi, 15 Temmuz darbe girişiminin de hazırlık hareketinin başlangıcıdır.
Dolayısıyla sanığın eylemi suçun hazırlık hareketinden sonrasında ve fakat darbenin icra hareketinden önceye denk düşmekte olup suça yardım zamansal koşulu gerçekleşmiştir.'' ifadesi kullanıldı.
Gerekçeli kararda, heyetin bu nedenlerle sanık Hüseyin Kaplan'ı, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım" suçundan 15 yıl hapis cezasına çarptırdığı hatırlatıldı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com