ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı törenle Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Sanat Özel Ödülleri sahiplerini buldu.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen törende konuşan Erdoğan, 1979 yılından beri verilen ödüllerin kültür sanat ve edebiyat dünyasında önemli bir prestij haline gelmesinden büyük memnuniyet duyduğunu ifade ederek, "Sanatçılarımızın eserleriyle, milletimizin gönlünde edindikleri müstesna yeri, bugün vereceğimiz ödüllerle devlet adına da tescil etmiş oluyoruz." diye konuştu.
Necip Fazıl Kısakürek, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Süheyl Ünver, Halil İnalcık'a verilen bu ödüllerin yerini bulduğuna inandığını kaydeden Erdoğan, 2017 ödüllerine bakıldığında da benzer bir manzaraya şahit olunduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk sinemasının bir dönemine senarist ve yönetmen olarak damgasını vuran Safa Önal'ın bu alanda ödüle ziyadesiyle layık olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Kanun sazını icrası ve araştırmacı kişiliğiyle Türk sanat müziğimize çok önemli katkılarda bulunmuş olan Cüneyt Kosal, elbette bu ödüle ziyadesiyle layıktır. Osmanlı'nın sanat tarihine olan vukufiyeti, genç nesillere de örnek olan Nurhan Atasoy, elbette bu ödüle ziyadesiyle layıktır. Tasavvuf tarihinin yanı sıra geniş bir alanda nitelikli eserleriyle mümbit bir kalem olan Süleyman Uludağ hocamız, elbette bu ödüle ziyadesiyle layıktır. Geleneksel ve çağdaş sanat eserlerini ülkemizin her köşesine taşıma konusundaki gayretini yakından bildiğimiz Baksı Müzesi elbette bu ödüle fazlasıyla layıktır."
"Güzel işlerin ödüllendirilmesi bir vefa borcudur"
Bunun aynı zamanda çok da önemli bir vefa olduğunu dile getiren Erdoğan, "Geçenlerde Eskişehir Odunpazarı'nda da böyle bir adımı attık. Sağolsun Erol Tabanca Bey, orayı bizzat kendileri inşa ve ihya edecekler. Eskişehirimize de gerçekten ismiyle müsemma bir müzeyi oraya böylece yerleştirmiş olacağız." şeklinde konuştu.
Bu tür ödüllerin, kendi alanlarında zaten şevkle, gayretle, heyecanla, coşkuyla çalışan, üreten insana dair en önemli yetenek olan eser ortaya koyma becerisini gösteren kültür ve sanat insanlarına millet ve devlet olarak teşekkürün, şükranın bir ifadesi olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ödül için çalışılmaz ama yapılan güzel işlerin ödüllendirilmesi de bir vefa borcudur. Bugün işte bu borcumuzun 2017 faslını ödemek üzere buradayız. Milletler için kültür ve sanat, en az ekonomi ve savunma sanayi kadar önemlidir. Ekonomi ve savunma sanayi, sizin dünyanın somut güçleriyle olan ilişkinizde belirleyicidir ama kültür ve sanat da somut olmayan unsurlar karşısındaki konumunuzu tayin eder. Bu ikisi birlikte, bir ülkeyi ve milleti yükseltir. Nasıl tek kanatla kuş da uçak da havalanamazsa bunlardan birinde geri kalan toplumlar hedeflerine ulaşamazlar. Mırıldandığı şarkıdan izlediği filme, okuduğu kitaptan yaptığı resme, yediği yemekten giydiği kıyafete, her şeyiyle başka bir medeniyetin, kültürün dünyasında gezen biri nasıl bizim olabilir, nasıl öyle kalabilir? İşte bunu aşmamız lazım."
Türkiye'nin 2023 hedeflerinin somut unsurları için çalışırken, kültür ve sanatın da asla ihmal edilemeyeceğini bildiren Erdoğan, Cemil Meriç'in "Zavallı Türk aydını, Batılı dostları alınmasınlar diye, hazinelerini gizlemeye çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu, düşmanın putlarını takdis eder, hayranlıklarını benimser. Dev, bu arada papağanlaşır." sözlerini hatırlattı.
"Güçlü bir envantere sahibiz"
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz Türk milleti olarak asla papağanlaşmayacağız. Bunun için önce kendi hazinelerimize sahip çıkacağız. Bize unutturulan, unutturulmaya çalışılan tüm hazinelerimizi keşfederek adeta ortaya bir envanter koyacağız. Çünkü güçlü bir envantere sahibiz. Sonra bu büyük birikimin ışığında geleceğe bırakacağımız yeni hazineleri üretmenin gayreti içinde olacağız. İşte Baksı Müzesi'ni ben şu anda öyle görüyorum. Odunpazarı Müzesi'ni öyle görüyorum. Devlet bunları yapar ayrı ama özelin, bu ülkenin birer ferdinin kalkıp da 'Ben de bir müze yapayım' demesi ayrı bir konu. Evinizde, depolarınızda saklayabilirsiniz ama o depolarda eriyip kaybolur gider. Ama kalkar da millete, toplumun emrine amade kılacak şekilde halkın emrine sunarsanız o zaman o ayrı bir değer kazanır."
Birilerinin bu sözleri yanlış anlayacağını, Batı düşmanlığıyla itham edeceğini söyleyen Erdoğan, "Halbuki bizim kimseye bir düşmanlığımız yoktur. Tam tersine biz dünyada nerede iyi, güzel, faydalı olan bir şey varsa onu bulmak, almak, değerlendirmekle mükellef olduğumuza inanıyoruz." dedi.
Taklit değil telif peşinde koşan, papağanlaşan değil analitik düşünen, konuşan ve davranan olunması gerektiğinin bilinciyle emin şekilde geleceğe yönelindiğini dile getiren Erdoğan, maziden atiye kurulan köprünün, her geçen gün daha da güçlendirilerek 2053 ve 2071 vizyonlarını biçimlendirdiklerini söyledi. Erdoğan, ancak bu şekilde geleceğin dünyasında hak edilen yere ulaşılabileceğini kaydetti.
Sosyolog ve siyaset bilimci İbn-i Haldun'un "Coğrafya kaderdir." sözünü hatırlatan Erdoğan, "Peki bu hakikat, birilerine coğrafyamızın kaderini belirleme hakkını verir mi? Kesinlikle hayır. Kaza ve kaderin sahibi Rabbimizdir. Bize düşen kendi irademiz, gücümüz nispetinde çalışarak kaderimizin gerçekleşmesine imkan tanımaktır. Onun için coğrafyamızın şu an içinde bulunduğu durumu kaderimiz olarak değil kaderimize giden yolda bir işaret, ikaz, merhale olarak görüyoruz. Biz bir olursak, iri olursak, diri olursak, kardeş olursak, hep birlikte Türkiye olursak kaderimiz de ona göre Allah'ın izniyle şekillenecektir." şeklinde konuştu.
"Yolumuza devam ediyoruz"
Erdoğan, daima en iyisini umarak ancak en kötüsüne de hep hazırlıklı bulanarak yola devam edeceklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu sabah itibarıyla hamdolsun Afrin savaşında 1829 teröristi, Mehmedimiz etkisiz hale getirdi. Tabii bu bir inancın, imanın neticesidir. 'İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür.' Dağ taş demeden, gece gündüz demeden şu anda bu savaşı, bu mücadeleyi askerimiz sürdürüyor, tüm imkanlarıyla. Bazı böyle yalan yanlış filan şeyler çıkıyor, hiçbirine aldırmadan şu anda yolumuza devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Kültür ve sanat konusunda bir varlık ortaya koymanın her kula nasip olmayacağını vurgulayan Erdoğan, Allah'ın bazı kullarına bu konuda cömert davrandığını, bazı kullarına da başka hususlarda aynı cömertliği gösterdiğini anlattı.
"Öğrencilerimizin yeteneklerini belirlemek üzere çalışmalıyız"
Allah vergisi olan kültür ve sanat kabiliyetlerinin keşfinin, geliştirilmesinin, ülke içinde ve dışında bilinmesinin, görülmesinin sağlanması hususunda hem devlete hem de sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düştüğünü bildiren Erdoğan, bugün gelişmiş ülkelerin spordan sanata her konuda daha okul öncesinden başlayarak çocukların eğilimlerini, kabiliyetlerini, ilgilerini tespit etmeye yönelik mekanizmalar kurduklarını bildiklerini ifade etti.
Anaokulları sürecinin bunun en güzel ifadesi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Artık ülkemiz de bu konuda çok büyük gelişmelere sahip. Ülkemizde benzer bir yaklaşımı hayata geçirmemiz gerektiğine çok daha farklı bir şekilde inanıyorum. Yani ana sınıfından itibaren ilkokul, ortaokul ve hatta lise yılları boyunca sürekli öğrencilerimizin yeteneklerini ve yönelimlerini belirlemek üzere çalışmalar gerçekleştirmeliyiz. Bizim şöyle orta boy bir şehrimizin nüfusu kadar yerden onca sporcu, sanatçı, bilim insanı çıkabiliyorken, Türkiye'nin 81 milyonluk demografik varlığıyla bunların gerisinde kalıyor olmasını anlayabilmek, hazmetmek mümkün değildir." değerlendirmesini yaptı.
"Evlatlarımıza güveneceğiz, inanacağız"
"Kabiliyetse, bizim evlatlarımızdaki kabiliyeti inanın başka hiçbir yerde görmedim dersem yeridir." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Evlatlarımıza güveneceğiz, inanacağız. Biz inanıyoruz, güveniyoruz ve bunu başaracaklar. Çalışkanlıksa, bizim milletimizin çalışkanlığının ve fedakarlığının örneği pek az bulunur. Yanımızda komşular var. İnanın doğru dürüst çalışmıyorlar, paraysa acayip de para alıyorlar ama tembeller, bizim insanımız gibi değiller. Örnekleriyle ortada. Bu durumda sorunu insan keşfetme ve insan yetiştirme sistemimizde, daha doğrusu sistemsizliğimizde arayacağız. Bir söz var. Öyle 'Saldım çayıra mevlam kayıra' mantığıyla bu işlerin içinden çıkamayız. Geçtiğimiz 15 yılda her alanda tarihi başarılara imza atarken eğitim, öğretim ve kültür konusunda niye geride, nispeten geride kaldığımız hususunda hep hayıflanıyorum. Demek ki bir şeyleri eksik bırakmışız. İnşallah önümüzdeki dönemde bu eksikleri tespit edip ortadan kaldıracak geçmişin kayıplarını telafi etmenin yanında geleceğe güzel bir miras bırakacak eğitim, öğretim ve kültür politikalarını hayata geçireceğiz.
Gençlerimizdeki, çocuklarımızdaki heyecanı, şevki, coşkuyu gördükçe geleceğimiz konusundaki umudum, güvenim, katlanarak artıyor. Bize düşen, bu büyük potansiyelin en ideal, en doğru, en verimli şekilde değerlendirilebilmesini temin edecek o altyapıyı kurmak, içeriği oluşturmaktır. 2019'dan itibaren diğer pek çok hususla birlikte bu konularda da Türkiye yeni bir döneme girecektir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığının 2017 yılı ödüllerinin sahibi kültür, sanat ve ilim insanlarını tebrik etti.
Ölümünün 9. yılında Turgut Cansever'i anan Erdoğan, "22 Şubat 2009'da vefatı ile hakikaten aramızdaki hukukun da bize vermiş olduğu hasretle Turgut Cansever üstadımızın 9. ölüm yıl dönümünde kendisini rahmetle anıyoruz. Allah rahmet etsin." dedi.
Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığına, ödül alacak isimlerin belirlenmesinde ve toplantının düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederek konuşmasını tamamladı.
Törenden notlar
Törene, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ve eşi Sevgi Kurtulmuş, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Mahir Ünal, Ravza Kavakcı, Ahmet Sorgun, Çiğdem Karaaslan ile çok sayıda davetli katıldı.
"Sinema" dalında Safa Önal, "Musiki" dalında Cüneyt Kosal, "Sanat Tarihi" dalında Prof. Dr. Nurhan Atasoy, "Tasavvuf Tarihi" dalında Prof. Dr. Süleyman Uludağ ile "Kültür ve Sanat Kurumu" dalında Baksı Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödüllerini aldı.
Baksı Müzesi kurucularından Prof. Dr. Hüsamettin Koçan'a ödülü, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verildi.
Törende, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödüllerini alan isimlerin hayatlarından önemli kesitlerle müzenin tarihi ile ilgili sinevizyon gösterildi.
Aile fotoğrafı çekimiyle sona eren törenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, davetlilere resepsiyon verdi.
Aynur Ekiz,Merve Yıldızalp,Selma Kasap
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen törende konuşan Erdoğan, 1979 yılından beri verilen ödüllerin kültür sanat ve edebiyat dünyasında önemli bir prestij haline gelmesinden büyük memnuniyet duyduğunu ifade ederek, "Sanatçılarımızın eserleriyle, milletimizin gönlünde edindikleri müstesna yeri, bugün vereceğimiz ödüllerle devlet adına da tescil etmiş oluyoruz." diye konuştu.
Necip Fazıl Kısakürek, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Süheyl Ünver, Halil İnalcık'a verilen bu ödüllerin yerini bulduğuna inandığını kaydeden Erdoğan, 2017 ödüllerine bakıldığında da benzer bir manzaraya şahit olunduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk sinemasının bir dönemine senarist ve yönetmen olarak damgasını vuran Safa Önal'ın bu alanda ödüle ziyadesiyle layık olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Kanun sazını icrası ve araştırmacı kişiliğiyle Türk sanat müziğimize çok önemli katkılarda bulunmuş olan Cüneyt Kosal, elbette bu ödüle ziyadesiyle layıktır. Osmanlı'nın sanat tarihine olan vukufiyeti, genç nesillere de örnek olan Nurhan Atasoy, elbette bu ödüle ziyadesiyle layıktır. Tasavvuf tarihinin yanı sıra geniş bir alanda nitelikli eserleriyle mümbit bir kalem olan Süleyman Uludağ hocamız, elbette bu ödüle ziyadesiyle layıktır. Geleneksel ve çağdaş sanat eserlerini ülkemizin her köşesine taşıma konusundaki gayretini yakından bildiğimiz Baksı Müzesi elbette bu ödüle fazlasıyla layıktır."
"Güzel işlerin ödüllendirilmesi bir vefa borcudur"
Bunun aynı zamanda çok da önemli bir vefa olduğunu dile getiren Erdoğan, "Geçenlerde Eskişehir Odunpazarı'nda da böyle bir adımı attık. Sağolsun Erol Tabanca Bey, orayı bizzat kendileri inşa ve ihya edecekler. Eskişehirimize de gerçekten ismiyle müsemma bir müzeyi oraya böylece yerleştirmiş olacağız." şeklinde konuştu.
Bu tür ödüllerin, kendi alanlarında zaten şevkle, gayretle, heyecanla, coşkuyla çalışan, üreten insana dair en önemli yetenek olan eser ortaya koyma becerisini gösteren kültür ve sanat insanlarına millet ve devlet olarak teşekkürün, şükranın bir ifadesi olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ödül için çalışılmaz ama yapılan güzel işlerin ödüllendirilmesi de bir vefa borcudur. Bugün işte bu borcumuzun 2017 faslını ödemek üzere buradayız. Milletler için kültür ve sanat, en az ekonomi ve savunma sanayi kadar önemlidir. Ekonomi ve savunma sanayi, sizin dünyanın somut güçleriyle olan ilişkinizde belirleyicidir ama kültür ve sanat da somut olmayan unsurlar karşısındaki konumunuzu tayin eder. Bu ikisi birlikte, bir ülkeyi ve milleti yükseltir. Nasıl tek kanatla kuş da uçak da havalanamazsa bunlardan birinde geri kalan toplumlar hedeflerine ulaşamazlar. Mırıldandığı şarkıdan izlediği filme, okuduğu kitaptan yaptığı resme, yediği yemekten giydiği kıyafete, her şeyiyle başka bir medeniyetin, kültürün dünyasında gezen biri nasıl bizim olabilir, nasıl öyle kalabilir? İşte bunu aşmamız lazım."
Türkiye'nin 2023 hedeflerinin somut unsurları için çalışırken, kültür ve sanatın da asla ihmal edilemeyeceğini bildiren Erdoğan, Cemil Meriç'in "Zavallı Türk aydını, Batılı dostları alınmasınlar diye, hazinelerini gizlemeye çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu, düşmanın putlarını takdis eder, hayranlıklarını benimser. Dev, bu arada papağanlaşır." sözlerini hatırlattı.
"Güçlü bir envantere sahibiz"
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz Türk milleti olarak asla papağanlaşmayacağız. Bunun için önce kendi hazinelerimize sahip çıkacağız. Bize unutturulan, unutturulmaya çalışılan tüm hazinelerimizi keşfederek adeta ortaya bir envanter koyacağız. Çünkü güçlü bir envantere sahibiz. Sonra bu büyük birikimin ışığında geleceğe bırakacağımız yeni hazineleri üretmenin gayreti içinde olacağız. İşte Baksı Müzesi'ni ben şu anda öyle görüyorum. Odunpazarı Müzesi'ni öyle görüyorum. Devlet bunları yapar ayrı ama özelin, bu ülkenin birer ferdinin kalkıp da 'Ben de bir müze yapayım' demesi ayrı bir konu. Evinizde, depolarınızda saklayabilirsiniz ama o depolarda eriyip kaybolur gider. Ama kalkar da millete, toplumun emrine amade kılacak şekilde halkın emrine sunarsanız o zaman o ayrı bir değer kazanır."
Birilerinin bu sözleri yanlış anlayacağını, Batı düşmanlığıyla itham edeceğini söyleyen Erdoğan, "Halbuki bizim kimseye bir düşmanlığımız yoktur. Tam tersine biz dünyada nerede iyi, güzel, faydalı olan bir şey varsa onu bulmak, almak, değerlendirmekle mükellef olduğumuza inanıyoruz." dedi.
Taklit değil telif peşinde koşan, papağanlaşan değil analitik düşünen, konuşan ve davranan olunması gerektiğinin bilinciyle emin şekilde geleceğe yönelindiğini dile getiren Erdoğan, maziden atiye kurulan köprünün, her geçen gün daha da güçlendirilerek 2053 ve 2071 vizyonlarını biçimlendirdiklerini söyledi. Erdoğan, ancak bu şekilde geleceğin dünyasında hak edilen yere ulaşılabileceğini kaydetti.
Sosyolog ve siyaset bilimci İbn-i Haldun'un "Coğrafya kaderdir." sözünü hatırlatan Erdoğan, "Peki bu hakikat, birilerine coğrafyamızın kaderini belirleme hakkını verir mi? Kesinlikle hayır. Kaza ve kaderin sahibi Rabbimizdir. Bize düşen kendi irademiz, gücümüz nispetinde çalışarak kaderimizin gerçekleşmesine imkan tanımaktır. Onun için coğrafyamızın şu an içinde bulunduğu durumu kaderimiz olarak değil kaderimize giden yolda bir işaret, ikaz, merhale olarak görüyoruz. Biz bir olursak, iri olursak, diri olursak, kardeş olursak, hep birlikte Türkiye olursak kaderimiz de ona göre Allah'ın izniyle şekillenecektir." şeklinde konuştu.
"Yolumuza devam ediyoruz"
Erdoğan, daima en iyisini umarak ancak en kötüsüne de hep hazırlıklı bulanarak yola devam edeceklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu sabah itibarıyla hamdolsun Afrin savaşında 1829 teröristi, Mehmedimiz etkisiz hale getirdi. Tabii bu bir inancın, imanın neticesidir. 'İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür.' Dağ taş demeden, gece gündüz demeden şu anda bu savaşı, bu mücadeleyi askerimiz sürdürüyor, tüm imkanlarıyla. Bazı böyle yalan yanlış filan şeyler çıkıyor, hiçbirine aldırmadan şu anda yolumuza devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Kültür ve sanat konusunda bir varlık ortaya koymanın her kula nasip olmayacağını vurgulayan Erdoğan, Allah'ın bazı kullarına bu konuda cömert davrandığını, bazı kullarına da başka hususlarda aynı cömertliği gösterdiğini anlattı.
"Öğrencilerimizin yeteneklerini belirlemek üzere çalışmalıyız"
Allah vergisi olan kültür ve sanat kabiliyetlerinin keşfinin, geliştirilmesinin, ülke içinde ve dışında bilinmesinin, görülmesinin sağlanması hususunda hem devlete hem de sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düştüğünü bildiren Erdoğan, bugün gelişmiş ülkelerin spordan sanata her konuda daha okul öncesinden başlayarak çocukların eğilimlerini, kabiliyetlerini, ilgilerini tespit etmeye yönelik mekanizmalar kurduklarını bildiklerini ifade etti.
Anaokulları sürecinin bunun en güzel ifadesi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Artık ülkemiz de bu konuda çok büyük gelişmelere sahip. Ülkemizde benzer bir yaklaşımı hayata geçirmemiz gerektiğine çok daha farklı bir şekilde inanıyorum. Yani ana sınıfından itibaren ilkokul, ortaokul ve hatta lise yılları boyunca sürekli öğrencilerimizin yeteneklerini ve yönelimlerini belirlemek üzere çalışmalar gerçekleştirmeliyiz. Bizim şöyle orta boy bir şehrimizin nüfusu kadar yerden onca sporcu, sanatçı, bilim insanı çıkabiliyorken, Türkiye'nin 81 milyonluk demografik varlığıyla bunların gerisinde kalıyor olmasını anlayabilmek, hazmetmek mümkün değildir." değerlendirmesini yaptı.
"Evlatlarımıza güveneceğiz, inanacağız"
"Kabiliyetse, bizim evlatlarımızdaki kabiliyeti inanın başka hiçbir yerde görmedim dersem yeridir." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Evlatlarımıza güveneceğiz, inanacağız. Biz inanıyoruz, güveniyoruz ve bunu başaracaklar. Çalışkanlıksa, bizim milletimizin çalışkanlığının ve fedakarlığının örneği pek az bulunur. Yanımızda komşular var. İnanın doğru dürüst çalışmıyorlar, paraysa acayip de para alıyorlar ama tembeller, bizim insanımız gibi değiller. Örnekleriyle ortada. Bu durumda sorunu insan keşfetme ve insan yetiştirme sistemimizde, daha doğrusu sistemsizliğimizde arayacağız. Bir söz var. Öyle 'Saldım çayıra mevlam kayıra' mantığıyla bu işlerin içinden çıkamayız. Geçtiğimiz 15 yılda her alanda tarihi başarılara imza atarken eğitim, öğretim ve kültür konusunda niye geride, nispeten geride kaldığımız hususunda hep hayıflanıyorum. Demek ki bir şeyleri eksik bırakmışız. İnşallah önümüzdeki dönemde bu eksikleri tespit edip ortadan kaldıracak geçmişin kayıplarını telafi etmenin yanında geleceğe güzel bir miras bırakacak eğitim, öğretim ve kültür politikalarını hayata geçireceğiz.
Gençlerimizdeki, çocuklarımızdaki heyecanı, şevki, coşkuyu gördükçe geleceğimiz konusundaki umudum, güvenim, katlanarak artıyor. Bize düşen, bu büyük potansiyelin en ideal, en doğru, en verimli şekilde değerlendirilebilmesini temin edecek o altyapıyı kurmak, içeriği oluşturmaktır. 2019'dan itibaren diğer pek çok hususla birlikte bu konularda da Türkiye yeni bir döneme girecektir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığının 2017 yılı ödüllerinin sahibi kültür, sanat ve ilim insanlarını tebrik etti.
Ölümünün 9. yılında Turgut Cansever'i anan Erdoğan, "22 Şubat 2009'da vefatı ile hakikaten aramızdaki hukukun da bize vermiş olduğu hasretle Turgut Cansever üstadımızın 9. ölüm yıl dönümünde kendisini rahmetle anıyoruz. Allah rahmet etsin." dedi.
Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığına, ödül alacak isimlerin belirlenmesinde ve toplantının düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederek konuşmasını tamamladı.
Törenden notlar
Törene, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ve eşi Sevgi Kurtulmuş, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Mahir Ünal, Ravza Kavakcı, Ahmet Sorgun, Çiğdem Karaaslan ile çok sayıda davetli katıldı.
"Sinema" dalında Safa Önal, "Musiki" dalında Cüneyt Kosal, "Sanat Tarihi" dalında Prof. Dr. Nurhan Atasoy, "Tasavvuf Tarihi" dalında Prof. Dr. Süleyman Uludağ ile "Kültür ve Sanat Kurumu" dalında Baksı Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödüllerini aldı.
Baksı Müzesi kurucularından Prof. Dr. Hüsamettin Koçan'a ödülü, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verildi.
Törende, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödüllerini alan isimlerin hayatlarından önemli kesitlerle müzenin tarihi ile ilgili sinevizyon gösterildi.
Aile fotoğrafı çekimiyle sona eren törenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, davetlilere resepsiyon verdi.
Aynur Ekiz,Merve Yıldızalp,Selma Kasap