Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Haluk Dursun, Türkiye’nin etrafındaki ateş çemberi yüzünden ülkenin tanıtımının zaman zaman negatif bir yöne çekildiğini belirterek, bu nedenle Diyarbakır ve Efes’in UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girmesini çok önemli bulduklarını ve bunun Türkiye için büyük bir fırsat olduğunu vurguladı.
Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri’nin, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girmesi nedeniyle çeşitli inceleme ve ziyaretlerde bulunmak amacıyla kente gelen Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan üst düzey bir heyet, tarihi İçkale’de basın toplantısı düzenledi. Heyete başkanlık eden Kültür ve Turizm Bakanı Müsteşarı Prof. Dr. Haluk Dursun, burada açıklamalarda bulundu. Diyarbakır’ın UNESCO listesine girmesinin Türkiye’nin bu konuda atmış olduğu adımların çok önemli bir göstergesi olduğunu belirten Prof. Dr. Dursun, Diyarbakır ve Efes ile geçmiş yıllarda listeye giren 13 bölgeyle Türkiye’nin UNESCO ile ilişkilerinde çok önemli bir eşiği aştığını vurguladı.
"EN YOĞUN DESTEKLE GEÇEN ALAN OLDU"
Bu başarının aynı zamanda büyük bir sorumluluğu da yanında getirdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Dursun, "Bu sorumluluğun başlangıcı halkı ve yöneticileri bilinçlendirmek, UNESCO’yu doğru bilgilendirmektir. Onların bize önerdikleri çalışmaları doğru yerine getirmekle başarılı olabiliriz. Biz Diyarbakır’ı zaten çok önemsiyorduk. 2000 yılından beri Türkiye UNESCO ilişkileri açısından Diyarbakır bizim adaylarımızdan bir tanesiydi. Geçici listeye kaydolması çalışmaların yoğunlaşmasını sağlamıştı. En kolay en yoğun destekle geçen iki alan oldu burası. Bu kesin listeye giriş durumu Türkiye’yi hem kültür tarihi bakımından hem de geleceğe yönelik çalışmalar bakımından ne kadar derinlikli ve özellikli bir ülke olduğu konusunda ön plana çıkardı" dedi.
"DİYARBAKIR ‘KADİM’ SIFATINA ÇOK MÜSAİT"
Bir şehir için kadim sıfatı kullanılacaksa, Diyarbakır’ın buna çok müsait bir şehir olduğuna işaret eden Prof. Dr. Dursun, "Bu dışarıdan surları ile yahut Hevsel Bahçeleri ile sınırlandırılmayan bir şehir. Surların içine girdiğinizde, İçkale’ye geçtiğinizde oradaki 9 adet tescilli binası ile bu binaların geçtiğimiz günlerde yapılan açılışından sonra Diyarbakır’a yaptığı katkılarla kenti ön plana çıkarmış oldu. Burası hem tarihi hem mimari hem de kültürel derinlik açısından son derece dünya mimarı kültürel ve tarihi mirasına uygun bir şehir. Bakanlık da bunun farkında. Biz UNESCO listesine girdikten sonra Diyarbakır’ın çok daha fazla göz önünde olacağını ve çok daha dikkatli izleneceğini biliyoruz. Daha önceki tecrübelerimizden biliyoruz. Onun için bu birikimimizi aktarmak ve bu sevincimizi paylaşmak üzere Diyarbakır’da temaslarımıza başladık. Kültür ve Turizm Bakanlığı üst düzey bir heyeti ile Diyarbakır’da yer aldı" diye konuştu.
"DİYARBAKIR YENİ BİR SAYFA AÇTI"
Bundan sonraki gündemlerinin bu eserlerin korunması ve tanıtımı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Dursun, bunun sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı’na değil, yerel yönetimlere ve kentteki sivil toplum kuruluşlarına düşen bir görev olduğunu dile getirdi. Diyarbakır’ın bu başarısı ile sorumluluğunun son derece arttığını ifade eden Prof. Dr. Dursun, şunları söyledi:
"Diyarbakır’ın hem UNESCO’ya girmiş olması hem de UNESCO’ya girmeyen diğer alanlardaki tarihi eserlerin bolluğu ile yeni bir sayfa açtığı kanaatindeyim. Diyarbakır özellikle kültür coğrafyasının zenginliği ile kültür turizminde önemli bir adım attı. Bu adımın hemen kuvvetlendirilmesi lazım. Onun için yeni bir tanıtım stratejisi hazırlıyoruz. Zaten inanç turizmi Diyarbakır’da çok önemliydi ama şimdi mimari ve kültürel miras açısından da Diyarbakır önemli bir pilot bölge olacak."
"BU FIRSATI İYİ KULLANMALIYIZ"
Zaman zaman Türkiye’nin tanıtımında zorlandıkları anlar olduğuna, bunun da Türkiye’nin etrafını çeviren ateş çemberinden kaynaklandığına vurgu yapan Prof. Dr. Dursun, şunları kaydetti:
"Bu yüzden tanıtımlarımız zaman zaman negatif bir yöne doğru çekiliyordu. Onun için son aldığımız başarıyı çok önemli buluyoruz. Bu bölge artık uluslararası kültür değeri açısından ön plana çıktı. Bu bizim açımızdan çok büyük bir fırsattır. Bu fırsatı çok iyi kullanmamız gerekir. Hem bölge barışı bakımından hem bölgenin kültürel yapısının uluslararası normlara uygun hale gelmesi açısından Diyarbakır bizim için çok önemli bir kazanım. Türkiye’nin tanıtımı açısından değerli buluyoruz. UNESCO ile ilişkilerimiz açısından da çok önemli buluyoruz."
"MİSAFİRKEN EV SAHİBİ KONUMUNA GELDİK"
2016’da UNESCO’nun 40’ıncı toplantısına İstanbul’un ev sahipliği yapacağını da anımsatan Prof. Dr. Dursun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Artık UNESCO’nun dışarıdan katılan misafir olan ülkesinden çıkarak, ev sahibi konumuna geldik. Bu bizim için çok önemli. Birkaç hamlemiz daha var. Bunlardan bir tanesi Göbekli Tepe, Göbekli Tepe’yi hazırlıyoruz listeye girmesi bakımından. 2016’da da yine bu bölgenin çok önemli bir kültürel ve mimari varlığıyla listeye girmek için hazırlık yapıyoruz. Kars’taki Ani Harabeleri. Bakarsanız Türkiye’yi daha önce İstanbul, Ege, Bursa ve Orta Anadolu üzerinden tanıtanlar ve onlarla sınırlı görenler için Türkiye’nin bu coğrafi genişliği, kültürel derinliği ve zenginliğini ispatlaması açısından da Diyarbakır Şanlıurfa ve Ani Harabeleri bize bu imkanı tanıyacak."
Kaynak: İHA
.
dikGAZETE.com