Trabzon
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın, yaptığı açıklamada, Türkiye'de Kovid-19 görülmeye başladığından itibaren geçen süreci 21 Mart-1 Haziran, 1 Haziran-1 Ekim, 1 Ekim ve bugüne kadar olmak üzere üçe ayırdığını söyledi.
Laboratuvarda salgının ilk başlarında Trabzon'un yanı sıra Bayburt, Giresun ve Gümüşhane'ye de hizmet verdiklerini aktaran Aydın, bu süreçte günlük ortalama 700 test yaptıklarını, en yüksek pozitiflik oranının yüzde 10'lara ulaştığını, genellikle de yüzde 4-5 civarında seyrettiğini ifade etti.
Aydın, ilk başta salgının Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunca çok güzel şekilde anlatıldığını ve insanların da çok iyi uyum sağladığını dile getirerek, ülke genelinde salgının çok büyümeden 1 Haziran'a kadar "kontrol altına geldiğini" aktardı.
Haziran ayına yakın dönemde pozitiflik oranının Trabzon'da bazı günlerde sıfır, bazı günlerde 1-2'ye kadar düştüğünü, kendilerinin de mücadelenin kazanılacağını düşünerek mutlu olduklarını belirten Aydın, ancak 1 Haziran itibarıyla kontrollü sosyal hayata geçişin ardından sürecin tersine döndüğünü kaydetti.
Aydın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın da yeni normalleşme sürecini anlatırken maske, mesafe ve hijyenin elden bırakılmaması gerektiğini sürekli yinelediklerini, buna rağmen yaz döneminde tam uyum sağlanamadığına, yemek, toplantı ve pikniklerde kalabalıkların bir araya geldiğine dikkati çekti.
Aydın, Bayburt, Giresun ve Gümüşhane'deki testlerin artık o illerde yapılmaya başlanmasına rağmen 1 Haziran-1 Eylül döneminde Trabzon'da test sayısının günde bini aştığını, pozitiflik oranının da yüzde 15 ila 23 seviyesine yükseldiğini söyledi.
Yetkililerin, kış aylarında insanlar daha fazla bir arada bulunacağı için tablonun daha da ağırlaşacağına ilişkin uyarılar yaptığını hatırlatan Aydın, buna rağmen toplumda dikkatli davranılması noktasında sıkıntılar yaşandığını ifade etti.
"İkinci dalga bizi çok korkuttu"
Aydın, dünya genelinde olduğu gibi kışın başlaması ile Türkiye'de de ikinci dalganın yaşandığına işaret ederek, "İkinci dalga bizi çok korkuttu. Günlük test sayımız 2 binlere doğru çıkmayı başladı 1 Ekim'den itibaren. Kasımda tam pik yaptı ve günlük test sayımız 2 binlere ulaştı.
O günlerde yüzde 50 pozitiflik oranımız vardı, yani 100 testten 50'si pozitif olmaya başladı ve çok korktuk çünkü önü alınamayacak korkusu oldu. Hastanelerimizde ciddi yoğunlaşmalar oldu, yoğun bakımlarımız, servislerimiz doldu." dedi.
Sağlık Bakanı Koca'nın bu rakamlar doğrultusunda il il uyarılar yaptığını anımsatan Aydın, şu değerlendirmede bulundu:
"Biz de yüzde 100 artan test sayısı ve yüzde 50 pozitifliği olan kentler içindeydik. Bizim yüzde 100'den fazla artışımız olmuştu maalesef. 24 Kasım'da yeni kısıtlamalar başladı, biz iki hafta sonrasında sayıları kontrol altına alabildiğimizi görmeye başladık.
Yüzde 50'lerde olan test pozitifliğimiz yüzde 35'lere düştü. 56 saatlik kısıtlamaların da eklenmesiyle bu oranımız yüzde 25'lere düştü. Şimdi yüzde 25'in altındayız. Gün gün yüzde 25 ile yüzde 15 arasında değişiyor. Yüzde 50'lerden yüzde 15'e gerilemek bizi oldukça mutlu etti.
Günlük test sayımız da 2 binlerden binlere düştü, hatta gün gün 700 civarında test geliyor. Sürecin başından beri toplam 120 bin civarında test yaptık."
Aydın, son dönemi, 21 Mart-1 Haziran dönemi ile karşılaştırdıklarında pozitiflik oranının hala yüksek olduğuna dikkati çekerek, "Pandemi hala devam ediyor, o yüzden bu önlemlerin asla gevşetilmemesi gerekiyor. Bu rakamları yüzde 5'lerin, yüzde 1'lerin altına indirmemiz gerekiyor.
Yapılacak iş yine maske, mesafe, hijyen kurallarına tam uyum göstermek. Sağlık Bakanlığı tarafından duyurulan her türlü önleme vatandaşların destek vermesi lazım." diye konuştu.
"Pandemi ile mücadelede insanların imdadına aşı yetişecek"
Kovid-19 salgınıyla mücadelede insanların imdadına aşının yetişeceğini belirten Aydın, şöyle devam etti:
"Aşıyı bekliyoruz. Dünyada ve ülkemizde de aşıya ilişkin gelişmeler var. İlaçla tedavi konusunda ise çok başarılı gelişmeler yok. Zaten bu pandemiyi böyle tedavi ederek durdurmanız mümkün değil, yani bu tıpkı sıtmada söylendiği gibi 'Sivrisineği öldürmekle olmaz, bataklığı kurutmak lazım'.
Bataklığı kurutmak şu demek; bulaşı engellemek lazım, yani bu mikroorganizmayı taşıyan insan sayısını çok azaltmak lazım. Bunun için de baştan beri bilim insanlarının söylediği ya sürü bağışıklığı ya bağışıklama olması lazım.
Sürü bağışıklığı maalesef olmadı, bu virüsün özelliğinden kaynaklanmış olabilir, şimdi aşılama ile alakalı gelişmeler bekleniyor."
"Aşıdan kaçmanın hiçbir faydası yok"
Prof. Dr. Faruk Aydın, aşının önemine ilişkin görüşlerini ise şu sözlerle paylaştı:
"Bütün insanların aşı olmasını bekliyoruz, aşıdan kaçmanın hiçbir faydası yok, hatta hem kendisine hem ailesine hem topluma zararı var. 'Aşı karşıtı' gibi kelimeler de duyuyoruz ama ben doğrusu böyle insanlarla karşılaşmadım.
Her arayan, 'Hocam bu hastalıkla nasıl mücadele ederiz, nasıl kurtuluruz?' diye soruyor, en iyi korunmanın aşı olduğunu söylüyorum ve herkes buna uyum gösteriyor ancak değişik sosyal ortamlarda aşı karşıtlığının var olduğunu da duyuyorum.
Yüzde 60-70 oranında aşılama, bağışıklama sağlayabilirsek de pandemi ile ciddi bir mücadeleyi başarıyla bitirmiş olacağız. O yüzden vatandaşlarımızdan devletin gösterdiği şekilde aşıya olan teveccühlerini göstermelerini bekliyorum.
Ben de aşı geldiğinde ilk aşı olacaklardan biriyim. Hangi aşı gelirse gelsin olacağım."
"Ciddi bir sağlık sistemimiz var"
Gelinen noktada salgında ikinci dalga pikinin tamamlandığını ve geriye dönüşün sürdüğünü vurgulayan Aydın, "Geriye dönüşünü bozmadan devam etmemiz gerekiyor. Virüsün anladığı dil bu, bunu bir insandan başka bir insana geçirmememiz, bulaşı kırmamız gerekiyor.
Bunun için de küçük grup toplantıları, ziyaretler, yemekler, apartman içinde görüşmeler; bütün bunları yapmamalıyız." dedi.
Aydın, Türkiye'nin, sağlık sisteminin de altyapısının da salgın ile mücadele edecek güçte olduğunu dünyaya gösterdiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Kamusal sağlık dediğimiz, devletin elinde olan ciddi bir sağlık sistemimiz var; aile hekimlerimiz, hastanelerimiz var. Sağlık çalışanlarının tamamı da kamuya hizmet etmekten, bu iş kolunda bulunmaktan mutlu.
Tabii ki bizim özel sektörümüz de var ama tek başına olsaydı bu mücadeleyi vermek bu kadar kolay olmayacaktı. Örneğin ABD. ABD'de daha üstün olan özel sağlık sisteminin ciddi kayıpları var, hala dünyada en çok vefat veren ülke ABD.
Türkiye bu sıralamada 17-18 dolayında. Sistemde bazı hatalarımız, eksiklerimiz, uyum problemlerimiz olsa da bazı mekanizmaları geç almış olsak da Türkiye pandemi ile mücadeleyi başarıyla geçiren ülkeler grubundadır.
Aşıyı da başarıyla yaparsak diyebilirim ki düşük bir hasarla pandemiyi atlatmış olacağız."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com