Adana
Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Süleyman Çetinkünar, marttan bu yana hastanede özverili sağlık çalışanlarıyla yoğun bir tempoda hastaları iyileştirebilmek için çalıştıklarını söyledi.
İdareci olarak sürekli hastanedeki alanları gezerken ve bununla mücadele eden hastaların durumunu incelerken virüse yakalandığını ifade eden Çetinkünar, 16 günlük sürecin çok zor geçtiğini kaydetti.
Üst solunum enfeksiyonu şeklinde başlayan hastalığın belirtilerinin giderek şiddetini artırdığını dile getiren Çetinkünar, şöyle konuştu:
"7. günün sonunda nefes darlığı, şiddetli öksürük ve ateş nedeniyle maalesef hastaneye yatış önerildi. Hastanemizde yatarak tedavimi aldım.
Başında sanki sadece üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde geçecekmiş gibi kendini gösterse de ağır sürecin başlaması bu hastalığın ne kadar ciddi olduğunu hissettirdi. Çok farklı bir hastalık.
Normal bir üst solunum yolu enfeksiyonundan çok daha farklı geçirebiliyorsunuz. Kolay değil, çok dikkat edilmesi gereken ve tedaviye mutlak suretle tam uyum gösterilmesi gereken bir süreç."
Çetinkünar, virüsün kötü etkilerini başından bu yana bildiğini ancak bunu yaşayınca işin ciddiyetini çok daha iyi anladığını kaydetti.
Rahatsızlığında tat ve koku duyusunu tamamen kaybettiğini anlatan Çetinkünar, şöyle devam etti:
"Hayatta her şey elinden, ayağından kesilmiş gibi hissediyorsun. Bunun sonunda ateş ve çok şiddetli bel ve sırt ağrıları gibi semptomların eklenmesi şu zamana kadar geçirdiğimiz bütün üst solunum yolu enfeksiyonlarından çok daha farklı bir hastalık olduğunu bize öğretti.
Kötü bir tecrübeydi. Hayattan tat alamama, nefes alıp vermede zorluk, bunlar zor bir süreç. Solunumunuz sesinizin çıkması için yetersiz kalıyor.
Pratisyen olarak da hastane idarecisi olarak da alanları dolaştığımızda hastalara 'Geçmiş olsun, bu süreç atlatılır.' derken tabii ki de hep empatiyle yaklaşıyorduk ama kendimiz yaşayınca bunun ağırlığının ne derece önemli olduğunu daha iyi anladık.
Hastanede yatarken bir hasta olarak diğer hastaların neler çektiğini, neler yaşayabildiğini, daha ağır hastaların ölüm korkusu dahil olmak üzere korku dünyasının içine girdiğini anladık."
Çetinkünar, 16 günlük tedavi ve izolasyonun ardından etkin tedavi ve sağlık çalışanlarının da destekleriyle süreci atlattığını belirtti.
Herkesi sosyal mesafe ve el hijyenine dikkat etmeye, sağlıklı beslenmeye ve spor yapmaya çağıran Çetinkünar, "Sigara içen hastalar buna yakalanmıyor diye yanlış bir algı oluşabiliyor.
Yoğun bakım ve servislerimizde yatan hastaların yüzde 80'i sigara içicileri. En erken şekilde sigara kullanımının da terk edilmesi konusunda bilinçli olmamız gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"Yemek yediğimde tat alamadım"
Röntgen teknisyeni Sibel Ceylan da ses kısıklığı şikayeti üzerine yaptırdığı testin pozitif çıktığını söyledi.
Tedavisini evde ailesinden ayrı bir odada izole olarak tamamladığını ifade eden Ceylan, şunları kaydetti:
"Evde izolasyonda verilen ilaçları kullanıp moralimi en üst seviyede tutarak kendimi motive etmeye çalıştım. Sadece sesim kısıktı. Yemek yediğimde tat alamadım. Çok şükür hafif atlattım.
İzolasyonda olmak kötü bir durumdu çünkü çalışmaya alışmıştık. 9 aydır kendimizi güzel bir şekilde koruduk burada. Bu dönemde birine bulaştırdım mı diye çok korktum. Kendimden çok başkalarına zarar vermiş olabileceğim düşüncesi bile beni çok korkuttu."
Ceylan, kendisinin şanslı olduğunu, süreci sıkıntılı ve ağır geçiren çok fazla kişiyi gördüğünü dile getirdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com