CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Meclis’in yetkilerini gasp etmeye çalışan, Meclis’i de kanun yapma fabrikası olarak gören bir anlayış demokrasimizin gelişmesinin ve derinleşmesinin önündeki en büyük engel" dedi.
TBMM Genel Kurulu, TBMM’nin açılışının 95. yıl dönümü dolayısıyla özel gündemle toplandı. Genel Kurul’da bir konuşma yapan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 23 Nisan 1920 öncesinde yaşananları anlatarak söze başladı. Adana, Afyon, Ardahan, Artvin’in işgal altında olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Aydın, düşman kuvvetlerinin kontrolünde. İzmir ve İstanbul bütünüyle işgal edilmiş. Adana, Antep, Urfa, Maraş milli mücadele kavgası veriyor. Çukurova’nın pamuk tarlaları, Trakya’nın bereketli toprakları, Batı Anadolu’nun ovaları hepsi işgal altında. Limanlarımız, var olan sanayi varlığımız, ulaşım ve haberleşme merkezleri, Türkiye’nin en stratejik yerleri, düşman kontrolünde. 11 yıl süren kesintisiz savaşlarla, harap ve bitap düşmüş bir millet. Nüfus yaklaşık 11 milyon. 2 milyon kişi sıtma, 1 milyondan fazla insan frengi. Verem, tifo, çiçek, trahom salgını kol geziyor. Binlerce köyde sığır vebası var. Doğan her iki bebekten biri ne yazık ki hayatını kaybediyor. Meclis-i Mebusan kapatılmış. Hükümet yok, ordu yok, silah yok, cephane yok, yani devlet yok. İşte 23 Nisan 1920’de, bu Meclis’in açıldığı gün Türkiye’nin manzarası bu. Ondan sonra aralıksız savaşlar, benzersiz bir mücadele, ateş çemberinden geçen bir millet, eşi benzeri görülmedik zor koşullarda kazanılan zaferler. Arkasından aralıksız devrimler. Yeni bir Cumhuriyet, yeni bir anayasa, çağdaş kanunlar, yepyeni bir ekonomi ve sürekli büyüyen, ilerleyen, gelişen bir Türkiye. Tüm bu zaferler ve atılımlar, Mustafa Kemal’in önderliğinde, bu Meclis’in kararı, bu Meclis’in eseri olarak hayata geçmiştir."
"BU MECLİS GAZİ MECLİS’TİR"
"Var olma, yok olma mücadelesini bağımsızlıkla taçlandırmış bu yüce meclisin kişilik ve kimlik sahibi bir meclis olduğunu unutmamalıyız" diyen Kılıçdaroğlu, "Bu meclis, gazi bir meclistir; çünkü Milli Kurtuluş Savaşı vermiştir. Bu meclis kurucu bir meclistir; çünkü devlet kurmuştur. Bu meclis özgürlükçüdür, milliyetçidir. Hiç şüphesiz bu meclis devrimci bir meclistir. Bu meclisin şanı büyüktür, şerefi büyüktür, elbette unvanları çoktur. Fakat öyle bir kavram var ki TBMM’nin diğer bütün niteliklerini kendi kuruluş kimyasında var olan o özelliğine borçluyuz. Olmazsa olmaz o kavramın adı hukuktur. Bu meclis, kendi varoluşunu millete ve hukuka borçludur. Bu bağlamda Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti’ni çok iyi anlamak zorundayız. Unutulmaması gereken gerçek şudur. Bu meclis milletin hukukunu içerde ve dışarıda müdafaa etmek üzere kuruldu. Ve bu meclis, hukukun üstünlüğüne inandığı içindir ki, bizi defalarca karanlığın içerisinden çekip aydınlığa ulaştırmış bir meclistir. O nedenledir ki bu meclis milli egemenliğin sembolü olmuştur" ifadelerini kullandı.
"MAALESEF CİDDİ SORUNLAR YAŞIYORUZ"
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Milli egemenliğin önemini Mustafa Kemal Atatürk şöyle anlatır. ’Bu kadar acı tecrübeyi geçiren milletin, bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün değildir. Milletimiz, hiç kimsenin iznine gerek görmeden milli egemenliğini almış ve kullanmıştır. Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar yok olur.’ Evet, bu kadar acı tecrübeyi geçiren bir milletin, bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün değildir. Bu ülkede egemen olan millettir ve millet egemenliğini kurumlar aracılığıyla kullanır. Yasama, yürütme ve yargı birbirinin karşıtı değil, çağdaş bir iş bölümü içerisinde çalışması gereken kurumlardır. Bu kurumlar, demokraside denge ve denetleme ağını oluştururlar. Güçler ayrılığı ilkesinin özü, demokrasiyi güçlendirmek ve milletin hakkını ve hukukunu güvence altına almaktır. Ama maalesef bu konuda ciddi sorunlar yaşıyoruz. Örneğin Anayasamızın 98. maddesi diyor ki, ’Türkiye Büyük Millet Meclisi soru, meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve meclis soruşturması yollarıyla denetleme yetkisini kullanır."
"HUKUKU GÖZARDI EDİYORUZ"
"24. dönemde sadece CHP milletvekillerinin verdikleri soru önergelerinden 11 bin 436’sı yürütme organı tarafından cevaplanmıyorsa, burada ciddi bir sorunumuz var demektir" diye konuşan Kılıçdaroğlu, "Hukuku göz ardı ediyoruz demektir. Yürütme organının yasama organını tanımaması demektir. Açıkça sormak istiyorum. Böyle bir tablo bu Meclis’in saygınlığına gölge düşürmez mi?" dedi.
Türkiye’nin yaklaşık 150 yıllık bir parlamenter demokrasi tarihi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Parlamenter demokrasi, siyasal ve sosyal kültürümüzün parçasıdır. Ancak 12 Eylül darbe yasalarıyla parlamenter sistemimiz derin yaralar almıştır. Darbe yasalarıyla siyasal partiler lider sultasına bırakılmış, seçim barajları ile milli iradenin Meclis’te gerçek anlamda temsili engellenmiş, bunun sonucu olarak Meclis, sağlıklı denetim yapamaz hale getirilmiştir. Hele hele, kuvvetler ayrılığını ayak bağı gören bir anlayış demokrasimize de, Meclis’in saygınlığına da gölge düşürmüştür. O kadar ki, Meclis’in bütçe hakkı bile kısıtlanmıştır. Bu manzara kabul edilemez. Türkiye üçüncü sınıf bir demokrasiye layık bir ülke değildir. 12 Eylül darbe hukukunu değiştirip, kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemi yeniden güçlendirmek zorundayız” dedi.
"ÇOCUKLARIMIZA KARŞI BİR BORCUMUZ VAR"
Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleşme tarihinin aynı zamanda bu Meclis’in yetkilerini savunma ve genişletme tarihi olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu meclisin yetkilerini gasp etmeye çalışan, meclisi de kanun yapma fabrikası olarak gören bir anlayış demokrasimizin gelişmesinin ve derinleşmesinin önündeki en büyük engeldir. Bizim çocuklarımıza karşı bir borcumuz var. Daha güçlü, daha özgür, daha zengin bir Türkiye’yi onlara bırakmalıyız. Bu yüzden bu ülkeyi kuranlar, 23 Nisan gününü ulusal egemenlik ve çocuk bayramı ilan ettiler. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, yaşanacak bir Türkiye umuduyla, Cumhuriyet Halk Partisi adına 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor, Türkiye’yi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum."
(İHA)