CHP Grup Toplantısı’nda basın özgürlüğü hakkında değerlendirmelerde bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Ülkesine karşı sorumluluk duyan herkes hatta komşusuna karşı sorumluluk duyan herkes, haberleri izler. Bazen kentin haberi olur bu, bazen Türkiye’nin, bazen dünyanın haberi olur. Aydın birisi olarak, sorumluluk sahibi biri olarak haberleri dikkatle izleriz.
Haberin önemi onun doğru verilişinde, gerçekliğinde yatar. Haberi böyle düşünmek lazım. Bütün demokratik ülkelerde habercilere ve basına ayrı bir yer ve önem verilmiştir. Bizim ülkemizde de Anayasa’da üstelik darbe Anayasası’nda, 12 Eylül döneminde çıkan Anayasa’da ‘Basın hürdür sansür edilemez’ diye evrensel bir kural vardır” ifadelerini kullandı.
“GAZETECİLİK DÜNYANIN HER YERİNDE EN SAYGIN, EN TEHLİKELİ MESLEKLERDEN BİR TANESİDİR”
“Gazeteci kimdir diye şöyle bir baktım. Ben gazeteci değilim ama kimdir gazeteci diye birkaç yazıyı okudum” diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bir yazıda aynen şöyle söylüyor; ‘Gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşı göze alan insan gazetecidir.’ Hükümet baskı yapar haberi yazma derse, gerektiğinde mücadele edecektir. Bazı güç odakları rahatsız olacak diye haber sansürlenirse, buna karşı da direncini koruyacaktır. Gazeteci dediğimiz budur. Bu nedenle gazetecilik dünyanın her yerinde en saygın, en tehlikeli mesleklerden bir tanesidir. Gazeteci bedel ödemeyi göze alan kişidir aynı zamanda. Haberinin doğruluğunu her ortamda savunan kişidir gazeteci. Gazetecilik böylesine önemli bir meslektir.”
“DİKTA YÖNETİMLERİNE BENZER BİR KUŞATMA İÇERİSİNDE MEDYA”
Bütün çağdaş demokrasilerde yasama, yargı, yürütme gücün yanına medyanın dördüncü bir güç olarak konumlandırıldığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Çünkü bütün bunları denetleyecek olan basının gücüdür. Yanlış varsa basın yazacaktır. Birileri kapatmak isteyebilir, birileri örtmek isteyebilir, birileri haksızlığı hukuksuzluğu görmezden gelebilir ama toplum adına toplumun gözü kulağı olan medya bunu dillendirmek zorundadır.
Bunu yaptığı zaman zaten ona gazeteci diyeceğiz. Doğru bilgiyi verdiği zaman ona gazeteci diyeceğiz. Demokrasilerde medyanın böyle bir özelliği vardır. Bizim gibi yarım demokrasilerde, uygar toplumların tanımladığı ‘Hibrit Demokrasi’nin yaşayan bir Türkiye’de ise medya özgürlüğünden söz edemiyoruz. Medya özgür değil.
Dikta yönetimlerine benzer bir kuşatma içerisinde. Dikta yönetimleri ne yaparlar, iki alana müdahale ederler. Bir, havuz medyası oluştururlar, yandaş medya oluştururlar; her söyleneni onaylayan bir medya. Halka doğru bilgi değil, güçlerin istediği bilgiyi istediği dozda veren bir medya isterler” şekline konuştu.
“ORADA KIRMIZI ÇİZGİ FALAN SADECE LAFTA KALMIŞ OLUR”
Kılıçdaroğlu, basın özgürlüğü konusunda Başbakan Davutoğlu’na eleştiride bulunarak, şu ifadeleri kullandı:
“Sayın Davutoğlu’na basın özgürlüğü konusunda soru soruyorlar. Soruya verdiği cevap, ‘Soru soran gazeteci evine gidebiliyorsa bu ülkede basın özgürlüğü vardır.’ Peki soru soran gazeteci evine gidiyor da yazı yazan gazeteci, haber yapan gazeteci hapishaneye gidiyorsa, bu ülkede basın özgür müdür, değil midir? Haber yaptım diye hapishaneye gidiyor adam. Basın bizim kırmızı çizgimizdir itirazımız yok ama haber yaptı diye gazeteciyi hapsedebilir misiniz? Orada kırmızı çizgi falan sadece lafta kalmış olur.”
FÜZELİ PROVOKASYON
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Boğaz’dan geçen Rus gemisindeki bir askerin omzuna füze alarak yaptığı provokasyonu da değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, "Rus savaş gemileri Boğaz’dan geçerken, birisinin omzunda füzeler var. Eğer bu füze bilinçli olarak askerin omzuna konulmuşsa, bu Türk halkına yapılmış en büyük saygısızlıktır ve bunu asla kabul etmeyiz. Bunu yapan Rus yöneticilerin de düşünmesi lazım. Biz savaş meydanlarında bu ülkenin bağımsızlığını sağladık. Görüntüyü bu noktaya taşımak asla doğru değildir. Rus halkıyla bir sorunumuz yok. Ama yöneticilerin oturup düşünmesi gerekiyor" dedi.
dikGAZETE.com