Başbakan Ahmet Davutoğlu, geçici hükümete bakan vermeyen CHP ve MHP’yi hedef aldı. Davutoğlu, yaptıkları görüşmede mahrem olduğunu belirttiği bilgilerin Kılıçdaroğlu tarafından açıklanmasını da eleştirdi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezinde, NTV televizyonunun canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. KCK’nın eylemsizlik kararıyla Ankara’daki patlamanın aynı gün olmasına ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Bu hangi örgüt tarafından yapılmış olursa olsun seçimler üzerinde Türkiye’de bir etki oluşturmak niyeti oluşturmak olduğu aşikar. Dolayısıyla, KCK’nın açıklamasına ayrıca geliriz, böyle bir zamanlama dikkate şayan. Bunun arkasında kim olursa olsun mutlak surette onu ortaya çıkarıp hukuka teslim etmek. Hangi örgütün ne planı olursa olsun kendimizden emin olmamız, toplumsal refleksimizin sağlam tutmamız, terör odaklarına gerekli mukabelede bulunmamız önem taşır. Dediğiniz zamanlamalar inceleniyor" dedi.
"DEAŞ TEHDİDİ ÇIKTIĞINDA İLK TEPKİ GÖSTEREN ÜLKELERDEN BİRİSİ BİZ OLDUK"
DEAŞ’a ilişkin tartışmalara açıklık getiren Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bu son derece yanlış bir kanaat. Kim savunursa savunsun Türkiye de uluslararası algı operasyonunun parçasıdır. DEAŞ’ın adı uluslararası alanda ilan edildiğinde, biz 2011’de örgüt olarak ilan ettik. DEAŞ’a yönelik yapılan her türlü faaliyetin yanında yer aldık. Türkiye Suriye’ye sınırı olan bir ülke olarak tedbirleri alır ama bu diğer ülkelerden farklı olur. Diplomatların DEAŞ tarafından ele alındığı dönümde daha dikkatli yol takip etmek durumundaydık. Türkiye kadar mücadele etmiş, DEAŞ’a karşı, başka bir ülke yoktur. Bütün ülkede, uluslararası alanda da konuşuyoruz, DEAŞ tehdidi çıktığında ilk tepki gösteren ülkelerden birisi biz olduk."
"İSTİHBARAT ZAAFI YOK"
Olayda istihbarat zaafı olup olmadığını değerlendiren Davutoğlu, "Varsa rapor esnasında, o konuda bir şey varsa gereğini yapacağız. Şu anda Türkiye’nin istihbarat kapasitesi itibarıyla zaafı ve eksiği yok. Münferit eksiği varsa onlar çıkartılır. Biz biliyoruz hangi istihbaratla ne kadar engellediğimizi, kamuoyu bilmiyor. Bir hafta içinde İstanbul ve Ankara’da engellenmemiş olsa, bizim için farklı olaylar olabilirdi, onlar engellendi. Bu anlamda genel bir zaaftan bahsedilemez. İnsan istihbaratı bağlamında olağanüstü bir güç kazanmıştır. Sanki Türkiye’de diğer çağdaş ülkelerden daha zayıf bir istihbarat yapısı var demek doğru değil. Çevremizde 2 ülke iç savaş yaşıyor, genel olarak 6 ülkede iç savaş var. Lübnan, Mısır... Türkiye bunun içinde şu istikrarı sağlamışsa, seçime gidiyorsa bir yılda dördüncü kez, burada siyasi iradenin hakkını herkesin vermesi lazım. Şu ateş çemberi içinde Türkiye gemisini yürütmeye çalıyoruz. Ekonomik alanda hiçbir yavaşlama olmadı, çünkü her an müteyakkız olan son derece güçlü bir güvenlik yapımız var. Paralel yapı vesaire birtakım darbeler alınmadı mı? Alındı. Buna rağmen bazı Irak ve Suriye’deki iç savaş bu derece hissedilmiyorsa bunda istihbaratın gücü var. Bazı odaklar, PKK bu kadar silahı nereden alıyor. Bunları biliyor ve tepki de gösteriyor, karşılıklı strateji oyunu oynanıyor. DEAŞ’ın liderleri nasıl yetişti? Bununla herhangi bir ülkeyi kastediyor değilim" açıklamalarında bulundu.
KILIÇDAROĞLU İLE GÖRÜŞME
Kılıçdaroğlu’nun dünkü görüşmeden sonra yaptığı açıklamaları değerlendiren Davutoğlu, "Her şeyden önce böyle günlerde siyasi liderlerin bir araya gelebilmesi çok önemli. Olayın olduğu günden sonra liderlerle topluca görüşelim’ dedim, baştaki düşünce. Eğer istemezlerse hepsiyle tek tek konuşayım diye karar verdim, benim niyetim 17.00’de bu daveti yapmaktı. O saatlerde Demirtaş’ın açıklaması oldu, bir ülkede halkı tahrik edercesine ‘Devlet bu cinayetleri işlemiştir’ derse birisi muhatap olma niteliğini kaybeder. Türkiye’de tek bir damla kanın dökülmemesi için kendi bedenimizi feda edeceğimizi bilir. Seviyesi düşük alçakça bir ifadeyle devlet ve devleti yönetenleri suçlu makamına oturttuğumuzda zemin kayması var” dedi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Sayın Bahçeli, kendisi de ifade etti, ’Hayıra alışık olduğunuz için bir daha hayır diyeyim’ diye özel kaleme not bırakmış. Masa etrafına gelmeden o masa etrafındaki katil olmakla itham edenlerin değerlendirmesini yaparım. Oturduk baş başa samimi bir görüşme yaptık. İki hususta sukutu hayal yaşadım, yapılan açıklamada, belli bir mahremiyet içinde paylaştıklarımız, iki erkek olduğu, bunlar burada kalsın dediğimiz hususlardı, o onları söylememiş olsaydı ben burada açıklamak durumunda kalmazdım, paylaştık bazı hususları, İkincisi de bir açıklama metnini kendisine gösterdim, ‘İtiraz edeceğiniz şeyler varsa çıkartalım’ dedim, son paragrafta ’Gelin ortak bir deklarasyonla, iki partinin genel başkanı olarak ortak bir deklarasyon yapalım’ dedim, ’Hayır’ dedi. Son derece ortak tavır koyan metni reddetti. Ben, ona da saygı duydum. Terör saldırısıyla ilgisi olmayan çok konuyu dile getirmesine rağmen Digitürk, Murat Sancak, bunların yeri burası değil diyebilirdim. Fakat, dışarıda öyle bir açıklama yaptı ki yakıştıramadım kendisine. Acının olduğu yerde siyaset yapmanın yeri orası değildir. Bu konuların gündeme getirilmesi de doğru değildi, orada. Orada benim söylediklerimi benden izin almadan kamuoyuyla paylaşması doğru değil. Sürmekte olan soruşturma ile ilgili bilgi veriyorum, onun kamuoyuyla paylaşılması doğru değil. Eski MHP İl Başkanının (Sedat Peker) yaptığı miting, bizimle alakası yok, bunun bugünkü yaşanan terörle alakası yok. Bazen siyasi küçük hesapları görmek beni üzüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızı, beni katil ilan etmek, söylenilen davetlere hayır demek de küçük hesaptır."
"KAÇ RİSKLE GECE-GÜNDÜZ UĞRAŞTIĞIMIZI BİZ BİLİYORUZ"
Kılıçdaroğlu’nun Ankara’da meydana gelen patlama sonrası İçişleri Bakanı Selami Altınok ve Adalet Bakanı Kenan ipek’in istifa etmesi yönündeki görüşlere yanıt veren Davutoğlu, "Sayın Kılıçdaroğlu bir konuda yanlış bir aktarımda bulundu. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’na ‘Bugün beraber olsaydı, bunları daha kolay çözerdik’ dediğim hükümet anayasal hükümet. Bir hükümet kurulamadı, şu veya bu gerekçeyle, benim sorduğum soru şu, ‘Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’na bütün bu olayları nasıl kenardan seyredersiniz? Ben sizin milletvekillerinize hükümete katılın’ diye mektup gönderdim, şu anki hükümet AK Parti hükümeti değildir’ derken anayasal dil olarak söylüyorum, ülkeyi seçime götürmek için kurulan geçiş hükümetidir. AK Parti kontenjanından olmayanlar ise HDP, CHP, MHP tarafından doldurulacaktı. Gelmediler, sorumluluk paylaşmadılar. Hükümetin içinde olsalardı ya bu itirazları yapamayacaklardı ya da gereken tedbirleri alacaktır. Bu hükümetten kastım koalisyon hükümeti değil, anayasa diyor ki ‘Şuraya 5 Bakan vereceksin.’ MHP’ye diyor ki ‘3 Bakan vereceksin ama Genel Başkanları ’girmezsin’ dediler. Bu sorumluluktan kaçtıktan sonra bu hükümete getirdikleri eleştirilerin ne kadar samimiyeti kalır? Dün Kılıçdaroğlu’na da söyledim, eğer, siz katılma teklifini kabul etseydiniz burada CHP’den biri olacaktı. Burada bir samimiyetsizlik var, gel elini taşın altına koy, terörle mücadele ediyoruz, ‘Hayır biz gelmeyiz’ diyorlar. Kaç riskle gece-gündüz uğraştığımızı biz biliyoruz. Kolay bir coğrafyada yaşamıyoruz. Oturacaksınız köşenizde sadece eleştireceksiniz. Buradaki çelişki, Kılıçdaroğlu İçişleri, Adalet Bakanımızı eleştirebilir, şu andaki İçişleri Bakanımız terörle mücadele konusunda en tecrübeli bürokratlarımızdan biriydi. Bu iki Bakan da siyasi kimlikli Bakanlar değil, bürokrasideki görevleri dolayısıyla daha önceden de başarılı görevler yaptığı için herkesin kabul ettiği isimler. 1 Kasım’da kime oy verecekler onların takdiridir, sormam da. Burada herhangi bir soruşturma neticesinde bir şey çıktığında Bakanlarımıza sorarız, ‘Bu nereden çıktı’ deriz. Sadece böyle bir günde ’Şu Bakanlar sorumludur’ diyerek soruşturma neticelenmeden birinin üstüne yıkmak da doğru değil" ifadelerini kullandı.
İSTİFA MEKANİZMASI
Başbakan Davutoğlu, terör olaylarında istifa mekanizmasının çalışmadığı yönündeki eleştirilere ise şöyle yanıt verdi:
"Daha önce bizim dönemde aynı Bakanlar 12 yıl devam etmedi. Bazen, belli gözlemlerle Bakan değişikliklerine gidildiği oldu. Gerektiğinde bunların hepsi işletilebilir, arkadaşlarımızın kendileri de karar alabilirler ama daha olayın olduğu gün, acıları sarma süreci yaşanırken dikkatleri sadece buna yöneltmek doğru değil. Bir soruşturma yapılıyor, herhangi bir hata var mı yok mu diye, bir soru üzerinde tartışma yapılıyor demiyorum ben. Bu iki arkadaşımız da partili değil, zaten teknik görevler yürüten arkadaşlar. ’Bu bir AK Parti hükümetidir, bu Bakanlar AK Partili’dir, dolayısıyla AK Parti’nin hatası var’ deniliyor. Partili olmak sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Onların burada olması gerekirken olmaları gerektiği sorumluluğu tartışmıyorlar da, bu sorumluluktan kaçtıktan sonra bu soruyu gündem getirmelerini, soruyorum ben. Kusura bakmasınlar bu hükümete katılmaları gerekirdi. Biz sorumluluktan kaçmadığımız için bir taraftan seçim kampanyası yürütüyoruz bir taraftan hükümeti yönetiyoruz."
(İHA)
Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezinde, NTV televizyonunun canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. KCK’nın eylemsizlik kararıyla Ankara’daki patlamanın aynı gün olmasına ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Bu hangi örgüt tarafından yapılmış olursa olsun seçimler üzerinde Türkiye’de bir etki oluşturmak niyeti oluşturmak olduğu aşikar. Dolayısıyla, KCK’nın açıklamasına ayrıca geliriz, böyle bir zamanlama dikkate şayan. Bunun arkasında kim olursa olsun mutlak surette onu ortaya çıkarıp hukuka teslim etmek. Hangi örgütün ne planı olursa olsun kendimizden emin olmamız, toplumsal refleksimizin sağlam tutmamız, terör odaklarına gerekli mukabelede bulunmamız önem taşır. Dediğiniz zamanlamalar inceleniyor" dedi.
"DEAŞ TEHDİDİ ÇIKTIĞINDA İLK TEPKİ GÖSTEREN ÜLKELERDEN BİRİSİ BİZ OLDUK"
DEAŞ’a ilişkin tartışmalara açıklık getiren Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bu son derece yanlış bir kanaat. Kim savunursa savunsun Türkiye de uluslararası algı operasyonunun parçasıdır. DEAŞ’ın adı uluslararası alanda ilan edildiğinde, biz 2011’de örgüt olarak ilan ettik. DEAŞ’a yönelik yapılan her türlü faaliyetin yanında yer aldık. Türkiye Suriye’ye sınırı olan bir ülke olarak tedbirleri alır ama bu diğer ülkelerden farklı olur. Diplomatların DEAŞ tarafından ele alındığı dönümde daha dikkatli yol takip etmek durumundaydık. Türkiye kadar mücadele etmiş, DEAŞ’a karşı, başka bir ülke yoktur. Bütün ülkede, uluslararası alanda da konuşuyoruz, DEAŞ tehdidi çıktığında ilk tepki gösteren ülkelerden birisi biz olduk."
"İSTİHBARAT ZAAFI YOK"
Olayda istihbarat zaafı olup olmadığını değerlendiren Davutoğlu, "Varsa rapor esnasında, o konuda bir şey varsa gereğini yapacağız. Şu anda Türkiye’nin istihbarat kapasitesi itibarıyla zaafı ve eksiği yok. Münferit eksiği varsa onlar çıkartılır. Biz biliyoruz hangi istihbaratla ne kadar engellediğimizi, kamuoyu bilmiyor. Bir hafta içinde İstanbul ve Ankara’da engellenmemiş olsa, bizim için farklı olaylar olabilirdi, onlar engellendi. Bu anlamda genel bir zaaftan bahsedilemez. İnsan istihbaratı bağlamında olağanüstü bir güç kazanmıştır. Sanki Türkiye’de diğer çağdaş ülkelerden daha zayıf bir istihbarat yapısı var demek doğru değil. Çevremizde 2 ülke iç savaş yaşıyor, genel olarak 6 ülkede iç savaş var. Lübnan, Mısır... Türkiye bunun içinde şu istikrarı sağlamışsa, seçime gidiyorsa bir yılda dördüncü kez, burada siyasi iradenin hakkını herkesin vermesi lazım. Şu ateş çemberi içinde Türkiye gemisini yürütmeye çalıyoruz. Ekonomik alanda hiçbir yavaşlama olmadı, çünkü her an müteyakkız olan son derece güçlü bir güvenlik yapımız var. Paralel yapı vesaire birtakım darbeler alınmadı mı? Alındı. Buna rağmen bazı Irak ve Suriye’deki iç savaş bu derece hissedilmiyorsa bunda istihbaratın gücü var. Bazı odaklar, PKK bu kadar silahı nereden alıyor. Bunları biliyor ve tepki de gösteriyor, karşılıklı strateji oyunu oynanıyor. DEAŞ’ın liderleri nasıl yetişti? Bununla herhangi bir ülkeyi kastediyor değilim" açıklamalarında bulundu.
KILIÇDAROĞLU İLE GÖRÜŞME
Kılıçdaroğlu’nun dünkü görüşmeden sonra yaptığı açıklamaları değerlendiren Davutoğlu, "Her şeyden önce böyle günlerde siyasi liderlerin bir araya gelebilmesi çok önemli. Olayın olduğu günden sonra liderlerle topluca görüşelim’ dedim, baştaki düşünce. Eğer istemezlerse hepsiyle tek tek konuşayım diye karar verdim, benim niyetim 17.00’de bu daveti yapmaktı. O saatlerde Demirtaş’ın açıklaması oldu, bir ülkede halkı tahrik edercesine ‘Devlet bu cinayetleri işlemiştir’ derse birisi muhatap olma niteliğini kaybeder. Türkiye’de tek bir damla kanın dökülmemesi için kendi bedenimizi feda edeceğimizi bilir. Seviyesi düşük alçakça bir ifadeyle devlet ve devleti yönetenleri suçlu makamına oturttuğumuzda zemin kayması var” dedi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Sayın Bahçeli, kendisi de ifade etti, ’Hayıra alışık olduğunuz için bir daha hayır diyeyim’ diye özel kaleme not bırakmış. Masa etrafına gelmeden o masa etrafındaki katil olmakla itham edenlerin değerlendirmesini yaparım. Oturduk baş başa samimi bir görüşme yaptık. İki hususta sukutu hayal yaşadım, yapılan açıklamada, belli bir mahremiyet içinde paylaştıklarımız, iki erkek olduğu, bunlar burada kalsın dediğimiz hususlardı, o onları söylememiş olsaydı ben burada açıklamak durumunda kalmazdım, paylaştık bazı hususları, İkincisi de bir açıklama metnini kendisine gösterdim, ‘İtiraz edeceğiniz şeyler varsa çıkartalım’ dedim, son paragrafta ’Gelin ortak bir deklarasyonla, iki partinin genel başkanı olarak ortak bir deklarasyon yapalım’ dedim, ’Hayır’ dedi. Son derece ortak tavır koyan metni reddetti. Ben, ona da saygı duydum. Terör saldırısıyla ilgisi olmayan çok konuyu dile getirmesine rağmen Digitürk, Murat Sancak, bunların yeri burası değil diyebilirdim. Fakat, dışarıda öyle bir açıklama yaptı ki yakıştıramadım kendisine. Acının olduğu yerde siyaset yapmanın yeri orası değildir. Bu konuların gündeme getirilmesi de doğru değildi, orada. Orada benim söylediklerimi benden izin almadan kamuoyuyla paylaşması doğru değil. Sürmekte olan soruşturma ile ilgili bilgi veriyorum, onun kamuoyuyla paylaşılması doğru değil. Eski MHP İl Başkanının (Sedat Peker) yaptığı miting, bizimle alakası yok, bunun bugünkü yaşanan terörle alakası yok. Bazen siyasi küçük hesapları görmek beni üzüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızı, beni katil ilan etmek, söylenilen davetlere hayır demek de küçük hesaptır."
"KAÇ RİSKLE GECE-GÜNDÜZ UĞRAŞTIĞIMIZI BİZ BİLİYORUZ"
Kılıçdaroğlu’nun Ankara’da meydana gelen patlama sonrası İçişleri Bakanı Selami Altınok ve Adalet Bakanı Kenan ipek’in istifa etmesi yönündeki görüşlere yanıt veren Davutoğlu, "Sayın Kılıçdaroğlu bir konuda yanlış bir aktarımda bulundu. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’na ‘Bugün beraber olsaydı, bunları daha kolay çözerdik’ dediğim hükümet anayasal hükümet. Bir hükümet kurulamadı, şu veya bu gerekçeyle, benim sorduğum soru şu, ‘Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’na bütün bu olayları nasıl kenardan seyredersiniz? Ben sizin milletvekillerinize hükümete katılın’ diye mektup gönderdim, şu anki hükümet AK Parti hükümeti değildir’ derken anayasal dil olarak söylüyorum, ülkeyi seçime götürmek için kurulan geçiş hükümetidir. AK Parti kontenjanından olmayanlar ise HDP, CHP, MHP tarafından doldurulacaktı. Gelmediler, sorumluluk paylaşmadılar. Hükümetin içinde olsalardı ya bu itirazları yapamayacaklardı ya da gereken tedbirleri alacaktır. Bu hükümetten kastım koalisyon hükümeti değil, anayasa diyor ki ‘Şuraya 5 Bakan vereceksin.’ MHP’ye diyor ki ‘3 Bakan vereceksin ama Genel Başkanları ’girmezsin’ dediler. Bu sorumluluktan kaçtıktan sonra bu hükümete getirdikleri eleştirilerin ne kadar samimiyeti kalır? Dün Kılıçdaroğlu’na da söyledim, eğer, siz katılma teklifini kabul etseydiniz burada CHP’den biri olacaktı. Burada bir samimiyetsizlik var, gel elini taşın altına koy, terörle mücadele ediyoruz, ‘Hayır biz gelmeyiz’ diyorlar. Kaç riskle gece-gündüz uğraştığımızı biz biliyoruz. Kolay bir coğrafyada yaşamıyoruz. Oturacaksınız köşenizde sadece eleştireceksiniz. Buradaki çelişki, Kılıçdaroğlu İçişleri, Adalet Bakanımızı eleştirebilir, şu andaki İçişleri Bakanımız terörle mücadele konusunda en tecrübeli bürokratlarımızdan biriydi. Bu iki Bakan da siyasi kimlikli Bakanlar değil, bürokrasideki görevleri dolayısıyla daha önceden de başarılı görevler yaptığı için herkesin kabul ettiği isimler. 1 Kasım’da kime oy verecekler onların takdiridir, sormam da. Burada herhangi bir soruşturma neticesinde bir şey çıktığında Bakanlarımıza sorarız, ‘Bu nereden çıktı’ deriz. Sadece böyle bir günde ’Şu Bakanlar sorumludur’ diyerek soruşturma neticelenmeden birinin üstüne yıkmak da doğru değil" ifadelerini kullandı.
İSTİFA MEKANİZMASI
Başbakan Davutoğlu, terör olaylarında istifa mekanizmasının çalışmadığı yönündeki eleştirilere ise şöyle yanıt verdi:
"Daha önce bizim dönemde aynı Bakanlar 12 yıl devam etmedi. Bazen, belli gözlemlerle Bakan değişikliklerine gidildiği oldu. Gerektiğinde bunların hepsi işletilebilir, arkadaşlarımızın kendileri de karar alabilirler ama daha olayın olduğu gün, acıları sarma süreci yaşanırken dikkatleri sadece buna yöneltmek doğru değil. Bir soruşturma yapılıyor, herhangi bir hata var mı yok mu diye, bir soru üzerinde tartışma yapılıyor demiyorum ben. Bu iki arkadaşımız da partili değil, zaten teknik görevler yürüten arkadaşlar. ’Bu bir AK Parti hükümetidir, bu Bakanlar AK Partili’dir, dolayısıyla AK Parti’nin hatası var’ deniliyor. Partili olmak sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Onların burada olması gerekirken olmaları gerektiği sorumluluğu tartışmıyorlar da, bu sorumluluktan kaçtıktan sonra bu soruyu gündem getirmelerini, soruyorum ben. Kusura bakmasınlar bu hükümete katılmaları gerekirdi. Biz sorumluluktan kaçmadığımız için bir taraftan seçim kampanyası yürütüyoruz bir taraftan hükümeti yönetiyoruz."
(İHA)