Yüksek öğrenimini eğitim bilimleri alanında tamamlayan Serli Seta Nişanyan, uzun yıllar iletişim sektöründe çalıştı. İletişim, savaş felsefesi ve dil psikolojisi üzerine doktora çalışmaların ara vererek Türkiye'ye dönen Nişanyan, 2004'te geçirdiği trafik kazalarıyla hayatına gelen yıkımı bir kuram ve kitapla yaratıcılığa dönüştürmeyi başardı.
Nişanyan, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, Damga Kuramı'nın temelini kazanın ardından attığını ifade ederek, şunları anlattı:
"2004'te geçirdiğim 2 trafik kazası nedeniyle maalesef kısmi felç yaşadım. Sadece bacaklarım tutuyordu, yeme, konuşma, gülme yetilerimi ve elimi, kolumu kullanamıyordum. Hatta unutkanlık başlamıştı, bildiğim lisanları, kelimeleri unutuyordum. O süreç benim için çok ağırdı. Hayatta kalmak benim büyük bir şansımdı ama bununla ilgili bir şey yapmam gerekiyordu. Bir yıkımdan yaratıcılık çıkarmaya odaklıyım, her zaman da böyle oldum. Hayatımdaki bu örnek de aslında tam da bu demek. Kazayla birlikte gelen o yıkımı yaratıcılığa çevirdim. Okul yıllarımda kimsenin uğraşmadığı konularla uğraşır, başka dünyaları keşfetmek isterdim. Bu olayı yaşayınca kelimelerin bize gösterdiğinin haricindeki dünyayı keşfetmeye yönelik bir araştırmaya girdim. Kelimelerin bize kattıkları, bize yansıttıkları ve bizim onlarla kurduğumuz bambaşka bir dünya var. Kelimelerden yola çıkarak, araştırmaya giriştim ve Damga Kuramı'nın ilk adımlarını attım."
Kolektif ve toplumsal hafızanın yansıttıkları ve kişilerin de yaşadıklarını nasıl aktardığını gösteren dil matematiği üzerine çalıştığını ifade eden Nişanyan, "Araştırma yaptıkça, başka insanların kuramlarını, teorilerine okudukça doğru yolda olduğuma inandım. Kaza zamanında ağzımı kullanamıyordum, çok rahat konuşamıyordum, kendimi ifade edemiyordum. Karnımın açlığını, 'Çorba mı yoksa katı bir şey mi istiyorum'u nasıl ifade edecektim? Az kelimeyle çok şey anlatabilmem gerekiyordu." diye konuştu.
"Çocukluğuna denk gelmediğimiz yetişkinlerle bağ kurmayı hedefliyorum"Serli Seta Nişanyan, kitap olarak basılan Damga Kuramı Testi ve Envanterini binin üzerinde kişiye uyguladığını kaydederek, şu bilgileri verdi:
"Bugüne dek yapılan kişilik envanterleri yabancı menşeli ve biz kullanabilmek için yerelleştiriyoruz. Benim yaptığım, ilk Türk kişilik analiz envanteri ve teknik psikolojideki çağrışım tekniğine dayanıyor. Öte yandan 18-25 yaş aralığında uyguladığım envanterlerin çıkışlarını aldığımda tuhaf bir şeyle karşılaştım. 70 yaş üstü yaptığım kişilerin verdiği yanıtlarla aynıydı. Bu çok enteresandı çünkü 18-25 yaşında gençlerin ailesinden özgürleşmek, gitmek, kendi ayakları üzerinde durmak, yeni heyecanlara atılmak gibi istekleri var. Bu, uzaklaşmayı anlatıyor. 70 yaş üstünde ise aynı kelimeler yaklaşmayı, toprağına dönmeyi, ailesini aramayı anlatıyor. Uzmanların da dediği gibi belli bir yaştan sonra gençliğimize, çocukluğumuza dönüyoruz. Türk toplumunda en çok gördüğüm kelimeler ve karşıladığı anlamlar ise 'deniz: özgürlük arayışı', 'duvar: herkesin kendini korumayla ilgili belli kalıpları olduğu' iken, m harfinde 'memleket', a harfinde 'aşk, anne, ana'. Bütün bunlar aslında toplumun değerlerini gösteren kelimeler."
Nişanyan, hayat amacını "iz bırakmak" şeklinde açıklayarak, "Çocuklarımızı nasıl büyütürsek, onlara nasıl yaklaşırsak o çocuklar yetişkin olduğunda iletişim sorunlarını yaşayan yetişkinler oluyor ya da olmuyor. Çocukluğuna denk gelmediğimiz yetişkinlerle de bu envanter ve yaklaşımla bağ kurmayı hedefliyorum." dedi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com