Ankara
19. Ağır Ceza Mahkemesinin kararında, KKK personeli olan sanıkların olay günü sabah saatlerinden itibaren darbe hazırlıklarına başladıkları, ilk olarak yıllık izinde bulunan ve örgüt üyesi kişileri acil mesaiye çağdıkları, yıllık izin kullanan ancak örgüt üyesi olmayan personele yönelik herhangi bir çağrı yapılmadıkları belirtildi.
Olay günü, FETÖ mensubu olmayan askeri personelin, saat 17.00-18.00 sıralarında servislerle ve özel araçlarıyla mesaiyi tamamlayarak kışladan ayrıldıkları, darbe hazırlığında olan şüphelilerin ise mesaiye kalarak karargah binasında darbe saatini bekledikleri ifade edilen gerekçeli kararda, sanıkların, darbe girişimine karşı geleceklerini düşündükleri nöbetçi personele, nöbetlerinin bittiğini ve idari izinli olduklarını söyleyerek kışla dışına çıkarttıkları anlatıldı.
Darbe girişimini planlayan sanıkların, karargahta kalan müştekilerin ellerini ve ayaklarını koli bantları ile bantlayarak etkisiz hale getirdikleri, saat 22.00'den itibaren karargah binası ve kışlanın sanıklar tarafından tamamen ele geçirildiği aktarıldı.
"Örgüt mensubu olmayan personeli kışlaya almadılar"
Sanıkların, karargahını ele geçirerek, darbe girişiminin başarıya ulaşmasını sağlamaya çalıştıkları belirtilen gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:
"Darbe girişimine katılması planlanan ancak kışlada bulunmayan sanıkların, eğitim elbiselerini ve kamuflajlarını giyerek ve silahlarını yanlarına alarak kışlaya gelmeleri istenmiştir. Silahları bulunmayan sanıklara ise erlere ait silahların muhafaza edildiği silahlığın kapısı kırılarak, G-3 piyade tüfekleri dağıtılmıştır. Şüpheliler, KKK karargah binasını ve kışlayı ele geçirdikten sonra darbe karşıtı sivil halkın ve polislerin kışlaya girişlerine engel olmak amacıyla tüm giriş kapılarında sabah saatlerine kadar silahlı olarak nöbet tutmuşlardır. Normal şartlarda birkaç er ve bir uzman çavuş ile nöbet tutulan giriş kapılarında, olay günü yüksek rütbeli 15-20 kişilik gruplar halinde nöbet tutulmuştur. Giriş kapılarına gecenin ilerleyen saatlerinde gelen askeri personel örgüt mensubu değilse kesinlikle kışlaya alınmamıştır. Örgüt mensubu olan sanıklar ise giriş kapılarında bulunan rütbeli kişiler tarafından isimleri kontrol edildikten sonra kışlaya kabul edilmişlerdir."
"Sıkıyönetim direktifleri konulu emirleri tüm birliklere gönderdiler"
Darbe faaliyetleri kapsamında kritik öneme sahip KKK Harekat Merkezinde kontrolü sağlayan sanıkların "sıkıyönetim direktifleri" konulu emirleri tüm birliklere gönderdiği ifade edilen gerekçeli kararda, şu tespitler yapıldı:
"Sanıklar, Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargah binası ve kışlayı ele geçirerek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en kalabalık ve en büyük gücü olan kara kuvvetlerini kontrol etme imkanını kazanmışlar ve bu gücü darbenin başarıya ulaşması için kullanmaya çalışmışlardır.
Kara Kuvvetleri Komutanlığında olay günü bulunan sanıkların ekseriyetinin cep telefonlarının yanlarında olduğu, dolayısıyla iletişim kanallarının kısıtlı olmadığı ve ülkenin yaşadığı o gün dikkate alındığında tüm ülkenin bu olaya kilitlendiği, tüm internet sitelerinde, sosyal paylaşım platformlarında, mesaj uygulamalarında darbeden başka hiçbir şey konuşulmadığı bilinen bir gerçektir. Yine karargah binasının birçok bölgesinde, nizamiyelerde ve sanıkların odalarında televizyonların bulunduğu, darbe gecesi tüm kanalların yayınlarında sadece darbe girişimini gösterdiği hususları da düşünüldüğünde, sanıkların darbe girişiminden sabaha kadar ya da gece geç saatlere kadar haberdar olmadıklarını ifade etmelerinin gerçeklikten uzak olduğu, bu nedenle bu ifadelere itibar edilemeyeceği değerlendirilmiştir."
Davanın geçmişi
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde ilk duruşması 6 Temmuz 2017'de görülen davada karar, 30 Aralık 2020'de açıklanmıştı.
Sanıklar eski KKK Cari Harekat ve Komuta Kontrol Daire Başkanı tuğgeneral Adem Boduroğlu, eski KKK Personel Başkanlığı Plan Şube Müdürü albay Mutlu Serkan Vurdem ile albay Hasan Yılmaz ve Eşref Mert, Mehmet Ortaç, Hamza Akkay, Halil Ekiztaş, İbrahim Başpınar, Ahmet Fazıl Işık, Oğuzhan Çelikoğlu, Bayram Üstündağ ve Zülküf Orak "anayasal düzeni ihlale teşebbüs" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet" hapis cezasına çarptırılmıştı.
Aynı suçtan 80 sanığa "müebbet hapis" cezası verilirken, "anayasal düzeni ihlale teşebbüs" suçuna "yardım eden" sıfatıyla 22 kişi 12 yıl 6 aydan 19 yıla kadar hapisle cezalandırılmıştı.
"Silahlı terör örgütüne üyelik" suçundan iki sanık 6 yıl 3'er ay, bir kişi de 7 yıl 6 ay hapse mahkum edilmişti.
Genelkurmay çatı davasında 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan sanıklardan eski tuğgeneral Erhan Caha, bu davada iki kişiye yönelik "öldürmeye teşebbüsten" 34 yıl, "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan ise 69 yıl hapis cezası almıştı.
Başka dosyalarda daha önce hüküm giyen davanın tutuksuz sanıklarından Gökhan Akdağ ve Fikret Yağmur da aynı suçlardan süreli hapse mahkum edildi. Dava kapsamında 9 kişi bütün suçlamalardan beraat ederken, 3 sanığın da dosyası ayrılmıştı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com