USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Genel

'Kanla yazılmış Türk-Kore dostluğu ölmeyecek'

Kore Savaşı'nda Türk Tugayı'nın gönüllü tercümanlığını yapan Sang, "Kore halkı, Türkiye'nin savaşta yaptığı iyiliği unutmayacak. Türkiye ve Güney Kore arasındaki dostluk kanla yazılmış, ölmeyecek bir dostluk." dedi.

'Kanla yazılmış Türk-Kore dostluğu ölmeyecek'
03-11-2017 18:00
Google News

SEUL - TEVFİK DURUL

Kore Savaşı sırasında Türk Tugayı'nın tercümanlığını yapan 87 yaşındaki Sang Ki Paik, "Türkiye ve Güney Kore arasında kanla yazılmış dostluk ölmeyecek." dedi.

Sang, 1950-1953 yılında yapılan Kore Savaşı'nın canlı tanığı olarak gönüllü tercümanlık yaptığı Türk Tugayı ile anı ve düşüncelerini AA muhabirine anlattı.

Savaşın başladığı 1950 yılında Kore Yarımadası'nda durumun çok kötü olduğunu anlatan Sang, "O dönem Kore'de kişi başı yıllık gelir 70 dolar civarındaydı ve dünyanın en fakir 10 ülkesinden biriydik." ifadesini kullanarak Kore'nin o yıllarda 30 yıllık Japon işgalinden yeni kurtulduğunu vurguladı.

Sang, 1950'nin Mayıs ayında Teagu Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki öğrenimine başladıktan bir ay sonra savaş çıktığına dikkati çekerek, "Koreliler kaçmaya vakit bile bulamadı. 10 gün içerisinde Busan'a kadar indiler. Rus silahları ile donanmış komünist tank birlikleri aniden taarruza geçti. Seul başta olmak tüm Kore yerle bir oldu." dedi.

"Kuzey Kore'nin amacının Kore Yarımadası'nın tamamını komünist yapmak olduğunu" söyleyen Sang, "Aynı dil ve milliyete sahip olmamıza rağmen Kuzey, Güney'e yabancıların göstermediği kadar düşman bir tavır sergiledi." ifadesini kullandı.

Sang, "Kore Savaşı'nın ABD, Çin ve Rusya arasındaki çekişme nedeniyle patlak verdiği" değerlendirmesinde bulunarak, "1945'de Kore, Japon işgalinden kurtuldu. Ancak hükümet 1948'de kuruldu ve Kore Yarımadası Güney ve Kuzey olarak ikiye bölündü." dedi.

Kuzey Kore'nin komünizmi benimsemesinin Sovyetler Birliği'nin dayatmasıyla olduğunu belirten Sang, Kuzey'de o dönem halka yoğun bir "beyin yıkama" uygulandığını savundu.

Sang Ki Paik, savaş başladıktan sonra ilk Türk Tugayı'nın Eylül 1950'de Kore'ye intikal ettiğini aktarırken, "Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğündeki birlikler, Kuzey işgalini püskürtmeye başlamıştı. Kuzey orduları Seul'den çekilmiş, Yalu Nehri'nin kuzeyine kadar püskürtülmüştü. Türk askerleri benim okuduğum Teagu'da toplanarak hazırlıkları tamamladı." diye konuştu.

Yerel halk Mehmetçiği kucakladı

Yerel halkın, Türk askerini içtenlikle kucakladığını dile getiren Sang, "Halk, Türk askerinin ne denli kahraman olduğunu henüz bilmiyordu. Mehmetçik ilk geldiği sırada benim okuduğum üniversitede kamp kurmuştu. Ben de Türk Tugayı'nı gönüllü olarak seçtim ve İngilizce tercümanlığı yapmak üzere göreve başladım." dedi.

Sang, Türk Tugayı'ndan ilk olarak Tahsin Yazıcı Paşa ile tanıştığını söyleyerek, "Tahsin Paşa'nın, kendisi için bir baba gibi olduğunu" aktardı.

Tahsin Paşa'yı "Görünüşü sert olmasına rağmen Türk Tugayı'nın komutanı Tahsin Yazıcı Paşa, karakter ve düşünce yapısı bakımından Korelilere çok benziyordu." sözleriyle tarif eden Sang, Tahsin Paşa'nın kendisine Kamil ismiyle hitap ettiğini ve çok babacan bir insan olduğunu anlattı.

Sang, Türk askerinin Teagu'da halkla yakından ilgilendiğine dikkati çekerek, "Hatta Türk askerler evime kadar gelir, beraber çay içer, sohbet ederdik." diye konuştu.

Teagu'daki bir aylık hazırlık sürecinin ardından Kunuri'ye doğru yola çıktıklarını ifade eden Sang, o esnada 1 milyon gönüllü Çin askerinin Mançurya'dan giriş yaptığını söyledi.

Sang, Kunuri bölgesine geldikleri gece Çin askerleri tarafından çembere alındıklarını belirterek, kendisinin o sırada Ali Alev Çavuş ile birlikte olduğunu kaydetti.

Bir anda kuşatma altına giren Türk askerlerin, her şeye rağmen kahramanca çarpıştığını vurgulayan Sang, muharebeyi şu sözlerle anlattı:

"Tahsin Yazıcı Paşa dahil tüm Türk Tugayı oradaydı. Kunuri'nin önemi, çemberin içinde 3 günlük bir savaş, göğüs göğse, süngü süngüye muharebe oldu. Bu BM güçlerinin geri çekilmesine vakit kazandırdı. Türk askeri, daima ileriye giden, geriye çekilmesini bilmeyen bir tavır sergiledi. Ali Başçavuş ile çadıra giderken, bize ateş etmeye başladılar. Kurşun yağmuruna tutulduk. 100 metreden daha yakınımıza kadar geldiler. Geceydi. Türk askeri teslim olsaydı BM tümenine de saldıracaklardı ancak Türk askeri kahramanca çarpıştı. O an kesin öleceğimi düşündüm. Ali Başçavuş'la yandaki Kore evine mevzilenmek istedik. İçeri girdik, evin yanında toprak yoldan geçen Türk taburundan bir askeri araç gördük, durdurup bindik. Kamyonda 45-50 BM askeri vardı. Top taşıyordu. Şoför Türk'tü ve araca biz bindikten sonra yapılan Çin taarruzu sonucu şoförün tek kolu koptu ancak tek kolla sürmeye devam etti. Araçtan indikten sonra Ali Başçavuş kayboldu. Çok aradık ancak bulamadık. Sonrasında Ali Başçavuşun kanlar içinde yatan cansız bedenini bulduk. Bu muharebede çok şehit verdik. Türk askerinin toplam verdiği şehitlerin yarısı Kunuri muharebesinde oldu."

Sang, Türk askerinin Kunuri'de verdiği kayıplardan sonra yapılan Kumyangiang-ni muharebesinde kahramanlığını tüm dünyaya ilan ettiğine dikkati çekerek, "Türk Tugayı 5 bin kişiydi. Tahsin Paşa, hala tugayın başındaydı. Türk askeri son derece motiveydi ve Kunuri'nin rövanşını almak istiyordu." dedi.

Unutulmayan Ali Başçavuş

Sang, Kore Savaşı'na ilişkin Ali Başçavuş'un şehit olmasını unutamadığına işaret ederek, "Ali Başçavuş'un ailesinden birini bulabilirsem mutlaka görüşmek isterim." şeklinde konuştu.

Kore Savaşı'nın 1953'te yapılan mütareke ile sona erdiğini ancak kendisinin 1956'ya kadar bölgedeki Türk Tugayı ile birlikte olduğunu söyleyen Sang, daha sonra Türkiye'ye dönerek milletvekili seçilen Tahsin Yazıcı Paşa'nın girişimleriyle burslu olarak Mekteb-i Mülkiye'de (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi) okumak üzere Türkiye'ye gittiğini belirtti.

Sang, aynı sınıfta okuduğu Hikmet Çetin ve eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül gibi çok sayıda Türk siyasetçisi ile yakın dost olduğunu kaydetti.

Kore Savaşı sırasında Mehmetçiğin kahramanlığı kadar insanlığı ile de gönüllüleri fethettiğini söyleyen Sang, Türk Tugayı etrafında toplanan kimsesiz çocuklara Türklerin, kendi kumanyalarından ve battaniyelerinden vererek, yetimleri himaye ettiğini aktardı.


SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ