Tıptaki gelişmelere rağmen kanın yerini tutacak, alternatif bir tedavinin olmamasının, düzenli kan bağışı yapmayı ne derece önemli bir ihtiyaç haline getirdiğine belirten Hisar Intercontinental Hospital Klinik Laboratuvarlar Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bekir Sami Uyanık, dünyada gelişmiş ülkelerde gönüllü kan bağışının nüfusa oranı yüzde 5’e yaklaşırken, Türkiye'de ancak bunun yarısı kadar olduğunu söyledi. Güvenli gönüllü kan bağışlarının yetersiz olması nedeniyle, kan ve kan ürünleri ihtiyacı, hasta yakınları tarafından kana kan ve bir takım zorunlu yöntemlerle karşılandığını söyleyen Uyanık, "Dolayısıyla 'Bugün sana, yarın bana ve herkesin kana ihtiyacı olacağı bir günün geleceği' düşüncesiyle düzenli kan bağışı kültürünün yerleşmesi gerekir” dedi.
Türkiye'de kan ihtiyacı 2 milyon 500 bin ünite kan bağışı ile karşılanabilecek iken, 2014 yılında toplam 1 milyon 860 bin 225 ünite kan bağışı olduğunu belirten Prof. Dr. Bekir Sami Uyanık, “Kadınların kan bağışı oranı artmakla birlikte, bağış yapanların yüzde 88’i erkekler iken, yüzde 12’si kadınlardır. Oysa 18-65 yaş aralığında ve 50 kg üzerinde olan herkes, önemli bir sağlık sorunu yoksa yılda dört kez kan bağışı yapabilir. 1 ünite, yani bir torba kan, ortalama 450 ml’dir. İnsan vücudunda yaklaşık 6000 ml kan olduğunu göz önüne alınırsa, bu kadar kan vermek herhangi bir risk oluşturmaz” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Bekir Sami Uyanık, kan bağışının, kan veren için yararlarını şöyle açıkladı:
“Kan vermeden önce, sorgulama formuna verilen sağlığımızla ilgili bilgiler, boy, kilo, tansiyon, nabız, vücut sıcaklığı yanı sıra, kan grubu, kan sayımı (hemoglobin) ve serolojik tarama testleri ölçüldüğünden, mini bir check-up da yapılmış olur.
Kan verince, kan yapan doku ve organlar uyarılarak, yeni kan yapmaya sevk edilir; böylece kan hücreleriniz yenilenmiş olur.
Düzenli kan veren kişinin, kalp krizi geçirme riskinin azaldığı yönünde araştırmalar bulunmaktadır.
Özellikle bacaklarda olmak üzere damar hastalıklarını engellediği, bazı komplikasyonları önleyebileceği düşünülmektedir.
Karaciğer, akciğer, kalın bağırsak gibi bazı kanserlerin gelişme riskini azalttığı yönünde çalışmalar devam etmektedir. Bu konuda, vücuttan kan verme ile kan demirinin uzaklaştırılması, hücreler için zararlı oksidatif ajanlara karşı vücut direncinin artışının, etkili olduğu gösterilmeye çalışılmaktadır.
Kan kolesterol, trigliserid, şeker ve üre, kreatinin, ürik asit gibi metabolit düzeylerinin normalleşmesine olumlu etkisi olduğu, böylece metabolik hastalıkların da kontrol altında tutulmasına yardımcı olabileceği ileri sürülmektedir.
Bir ünite kan bağışı ile birkaç hastaya yardım etme düşüncesi, insanı mutlu eder, psikolojik olarak rahatlatır. Kendi ihtiyacı olduğunda da kan bağışlayacak gönüllerin olacağına ümidi artar”.
Uyanık, kan bağışı sonrası dikkat edilmesi gerekenler hakkında şunları söyledi:
“Kan verme işleminden sonra hemen ayağa kalkmayıp, 5-10 dakika istirahat edin.
İstirahat sonrası yapılacak ikramları ve görevlinin önerilerini dikkate alın.
Sigara içiyorsanız, kan bağışından sonra 1 saate kadar içmeyin.
Kan verdiğiniz kolunuzla birkaç saat ağır şeyler taşımayın.
Bağıştan sonraki 5-6 saat hamam, sauna gibi aşırı sıcak ortamlarda bulunmayın”.
dikGAZETE